15 Mart 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6

15 Mart 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

radaydı. Ne beni buldunuz, ne de başka bir şey... Üçüncü gece her şey yerli yerine geldi; tâki muaz- zez Şeriati yerine getiresiniz... 4» Mansur, zindanda, günde bin rekât namaz kılıyordu Sordular : — Sen, «Hak beniml.> diyor- ya namazı kimin için kılı- yorsun Rİ — Birbirimizin kadrini yine biz biliriz, kok Mansur, mahpuslara teklif etti: — Sizi zindandan kurtarayım mı e eliyle işaret ettiği nokta- larda gizli yollar belirdi, ve işaret ettiği mahpusun Kiper çözüldü. Mahpuslar sordu — Ya kendini için kurtar mı- yorsun? — Biz Allah mahpusuyuz, git- mey "ve ilâve etti: — Hakkın bize cezamızı bekliyoruz. itabı vardır; *;# Fitne günden güne büyümek- e... Mansur'un asılmasından başka çare yok... Bir emir... Siyaset yeri hazırlandı : Bağdatta Tâk kapısı meydam... Mahşerden bir gün... Çocuk ve ihtiyar, deli ve akıllı, cahil ve bilgiç, hep meydanda.. Ortaya getirilen Mansurun hâlâ yükselen sesi : — Enelhakl.. — Hak beniml.. Bir derviş Maensurun yanına yaklaştı : — Aşk nedir? — Bugün ve yarın anlarsın. O gün Mansur'u astılar; -ertesi günü de cesedi yakıldı. *ak Darağacına çıkan Mansur'a ilk sual : — Tasavvuf nedir? — Tasavvufun en aşağı dere- cesi bende gördüğünüz; haldir. a ileri derecesi? — Önü görmeğe size yol me arar?.. #iok Halk Mansur'a, daha işkence başlamadan taş atmaya koyuldu. Kanlar içinde gülümseyen ve hiç ses çıkarmayan Hüseyin Mansur (Hallâc)... O sırada bir dostu, taş yerine Mansur'a birgül attı. Man- sur inledi. Hemen sordular : muhafaza edip işinizi — Taş altında inlemedin de bir siçeğe karşı ne diye ah çektin? aş atanlar avam takımı... Halden ne anlarlar?.. Halden an- layanın bir gülü bizi incitti. **# İşkencenin her türlüsül... Man- sur'un, elleri, kolları, ayakları ke- sildi. Elleri kesilince kanlı bilekle- rini yüzüne sürdü ve dedi — Kan kaybetmekten sararıyo- rum Korkudan sarardığımı zannet- memeniz için yüzümü kanla pem- beleştiriyorum. Sonra, kanıyla abdest alır gibi hareketler yaptı : — Aşk namazının iki rekâtı, kanıyla abdest almadan sahih olmaz. ssk Küstahlığımı nezaketim götürdü. Sadece kendime bakakaldım. Kararsizlık bir ân sürdü. Gizli insanlar ortasında ben kaldim. Çırılçıplak ! Selâmımı tanıdıklar götürdü. Hürmet bekleyince alçaldım. Kararsızlık bir ân sürdü. Kendini beğenmişler ortasında ben kaldım. Çırılçıplak ! Ağlamayı ölenler götürdü. Kendimi büyük zannedinee ufaldım. Kararsızlık bir ân sürdü. Ölenlerle dirilerin ortasında ben kaldım.. Çırılçıplak | Sonsuzluğu ufuklar götürdü. Geniş dünyalar içinde daraldım. Kararsızlık bir ân sürdü. Başlangıçla bitiş ortasında ben kaldım. Çırılçıplak | Aydınlığı bulutlar götürdü. Yıldızlara doğru yol aldım. Kararsızlık bir ân sürdü. Varanlarla duranların ortasında ben kaldım. Çırılçıplak ! Özdemir ASAF Mansur'un toprağa düşen her damla kanından yerde şu nakış pırıldıyordu : «<Enelhak...» Mansur'un gözleri oyulurken, hâlâ üzerine taş atanlar vardı. ... Sıra Mansur'un dilini kesmeğe gelince, bir saniye izin istedi, son sözlerini söyleyecekti; söyledi Allahım; bana senin için bu işkenceyi reva görenlördön rahme- tini esirgeme! Senin aşkın uğrunda beni, elimden, ayağımdan, gözle- rimden, dilimden; başımdan ve ca- nımdan ayıran bu kullarını affet! Affet Allahım; aşkın yüzü suyu hürmetine affetl.. Ve Mansur'un dili ve başı ke- sildi; ve gövdesi sallandırıldı; ve cesedi yakıldı ve külleri Dicleye üflendi. vik Tefsirci : — Ben Mansur'u kabul ve tas- dik edemem; Şeriata ve ilme bağ- lılığımdan ötürü... Onu red ve in- kâr etmekse, asla elimden gelmez. Şu var ki, ben Mansuru kabul edeni, kabul etmeyenden ziyade Yine tefsirci : — Allah ehli, sekir halinde, kendinden geçme ve kaybolma ânın- da söyledikleri sözlerden mazurdur- lar. Mansur'un sözünü, akıl ve kıyas çerçevesi içinde sarfetmeğe imkân yoktur. Bu çerçevede böyle bir söz Eierdie Mansur ise, kendisinden bütün dış nisbetler melekesini kal- dıran bir vecd ve sekir hali içinde konuştu. ve. ” Mansur, bir dervişe vasiyet . etmişti : — Beni yaktıktan sonra külle- rimi Dicleye dökecekler! Korkarım ki, nehir taşıp Bağdadı boğmasın... O zaman hırkamı nehrin kenarına götürüp suya değdirl.. Gece... Bağdat uykuda... Man- sur öldürülmüş ve herkes rahata ka- vuşmuştur, Havada göz kırpan yıl- dızlar... Bağdat saraylarının narin kulelerinde tek tük meşaleler... Bir derviş gölgesi, elinde Mansur'un hırkası, sessiz ve kimsesiz, Dicleye kabarmakta... kası suların tenine değer değmez hemen yumuşayacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: