Bizimki Bizim, olmuş ve olabilecek ahlâk kaynağımız, adıyla ve sanıyla İslâm ahlâkıdır. Bunu anlayamadık; anlaşıla- cak olan buydu; anlaşılacak olan budur. Bir zamanlar ne olduksa bu ahlâkın yüzü suyu hür. metine olduk; ve ne olamadıksa, bu ahlâkı gölgelendirmiek ve sonra büsbütün karanlığa gömmek yüzünden olamadık. Bunu bilemedik; bilinecek olan buydu; bilinecek olan budur. Kafalar arası bir kere daha mahyalaştıralım ki, dünyanın biricik kâmil ve merkezi ahlâk manzumesi olan İslâm ahlâkını, bize, Tanzimattan evvel ham ve kaba sof- ta, Tanzimattan sonra da aynı seciyenin tersi ahmak ve şahsiyetsiz Garp taklitçisi kaybettirdi. Bunu göremedik; görülecek olan buydu; görülecek olan budur Bütün intikal ve istihale basamaklarımızda, muhtaç olduğumuz ahlâk doğruluşunun bayrağını açacak terkipçi ve sistemci : Türk mütefekkirlerinden hiçbir haber gelmedi. Böylece güme giden fatihlik zaman ve mekânımızı yeniden kazanma yolunda her hamlemiz ruhta dayanaksız kaldı. Sadece dayanaksız kalmadık; en sağlam dayanağımızla ruhumuz arasındaki muvasala yollarını tıkadık; satıhta süslenmek isterken kökte kuruduk ve nihayet bugünkü misilsiz ruh ve ahlâk buhranına çattık. Bunu örgüleştire- medik; örgüleştirilecek olan buydu; örgüleştirilecek olan budur, Islahcılık ve yamacılık hareketimizin hiçbir öneli seçemedik ki, maddi ve mânevi bütün pilânlariyle vatan; Anadolu, “ Trakya, köy, kasaba, şehir, ev, mektep, mabet sokak, meydan, dükkân, resmi daire; fedai Mehmetçik, masum Emine, müşfik anne; ben, sen, o, biz, siz, onlar; topyekün Türk cemiyetini terkip eden bütün şahsiyet ve asliyet unsurları, yekpare bir millet kadrosu halinde, ana çizgilerini, İslâm ahlâkının potasında eriyerek almıştır ve l bu unsurları o ahlâkın ikliminden sürüp çıkarmak, kü ve çamur haline getirmekten farksızdır. Buniy e ie seçilecek olan buydu; seçilecek olan budur. Yol, en eski dünle en uzak yarın Bibsnda hiçbir za- man değişmedi ve değişmeyecek; kafamızla intibak 20- runda olduğumuz yeni zaman ve mekân âlemine, sruhuz muzla, İslâm“ahlâkını taşıyacak ve aşılayacaktık. Bunu yapamadık; yapılacak olan buydu; yapılacak olan budur. Garp cemiyetlerinde Hırıstiyanlığın macerası gibi, İs- lâm ideolocyasını, ham ve kaba softanı kuru ve içi boş naslar baltası olmaktan kurtaracak, yâni İslâmlığı anlâ- yacak; onu sâf bir iman, vecd ve oşk kandili halinde Türk evinin baş köşesine asacaktık. Bunu duyamadık; du- yulacak olan buydu; duyulacak olan budur. © Müslümanlık cevherini gübre beyinli yobazın dar ve ışıksız ruhundaki küf ve pastan ayıklayıp, milli Türk ruhunun tertemiz iptidai maddeliği içinde kullanacaktık. Bunu sezemedik; sezilecek olan buydu; sezilecek olan budur. Aklın eşya ve hâdiselere tahakküm hakkiyle, ruhun iman ve ahlâk boyunduruğu içine girmek ihtiyacını, birin- de dış örneği içimize, öbüründe iç örneği dışımıza tatbik ederek eye Bunu bulamadık; bulunacak olan buydu; bulunacak olan budur. Maddi ve mânevi bütün pilânlariyle Türk vatanını, Anadolu'yu, Trakya'yı, köyü, kasabayı, şehri, evi, mekte- tebi, mabedi, sokağı, meydanı, dükkânı, resmi daireyi, her şeyi, her şeyi içine alan yekpare bir cemiyet ve devlet şuuriyle İslâm ahlâkının kapısını çalmak; işte kurtuluşu muzun sıprı |.. Buna eremedik; erilecek olan buydu; erile- cek olan budur. © Beşyüz yıldır, anlayamadığımız, bilemediğimiz, göre- mediğimiz, vi Di ye” dığımız, aröadliğiii M4 kendi öz kdynağımızdan ibaret... İdeolocya Orgüsü — BUYUK bölü 1901 Çerçeveden Dağın tepesine hasırdan Ben de rüzgâr, yâni h Sefasını eller sürer dünyanın; ediyorum |! Bize cefası'kalır. ; Ve kırkaltıncı yılında Yirminci As srın, . B bulacaksınız | Hürriyet, zllat; müsavat, h mekten müstağni Hint fakir GR a gibi dakikalarca içinizde hapse Hâlâ bir rüyanın adıdır. — Oh werebiliyı emeğine, meselâ Nasret r mii iza okkası, arşımı, çifti - Dünya hâli, insan hâli hep bozuk düzen: Ve gönül ışık ister, sonsuzluk ister. | bavayı d Gelgelelim Mm vie yabancı emleketierde ei ve zülse bile, “ Varak-ı mihr-i ri Kim okur, kim dinler ? ötmesi ei Kenan HARUN Rüzgâr Satıyorum ! Nasrettin Hocanın nasıl rüzgâr Sn bilirsiniz : bir perde otur > yacı olana, evinin istikametine doğru bu kli bir delik açar; böylece rüzgâr, yâni hava cereyanı satarmış... a cereyanı satmıya karar verdim , Sizi, İstanbulun yedi tepesinden biri üzerine çıkmıya davet uyurunuz, tepeye çıkınız | Orada mutlaka bir hava cereyanı Kollarınızı makas gibi açıp za ağ ve a rinizin aldığı kadar içinize hava çe! n E yarabbim! Sana mik olsun m de kene hiçbir tavassut, delâlet ve teşkilât olmaksızın alıp r ie ve hava e etmek için olsun, en küçük bir tin Hocanın hasır perdesinde delik olsaydı, kimbilir si kaça ili bulunur. iL belki eler) Si be Dagi bala işinde Evet; biz Öl Er a e .. Fakat işin en lr ve dayanılmaz noktası, etrafımızdaki i tedbir ve teşkilât vayı ve iyi ai bıraktığı için bizi ayrıca teşekküre daveti dir? n beş yili kâmil hikâyesi bu kadardır Necip Fazıl KISAKÜREK Rüzgâra ihti- z! Bu hav Kimlerin elleri uzanıyor, erimi Almak için ölülerini toprak: Bir vehim hışırtısında pair | Maradımızı yaprakta an. rm rüz e Kimlerin ayağı sğnedi, ir, ul Oz Zamı muri r gün sırtıma yığan günde. unun, ha- Kaskatı yana düşüyor elim? Ve süküt fezasında düşmekte, i ei sualim:.. # Emi n OLGENER > m « Rabbim, neyin, neyin uğrunda, 5 Karak MAL ii