MUSİKİMİZ ETRAFINDA ÜSLÜMAN Türk de- hasının en asil şöhretlerinden biri olan Fâ- râbi, adı ka- dar çıkardığı dar çalınışı da zarif bir musiki âletinin, yani santu- run mucidi diye gösterilir. Bu, ne de- receye kadar doğrudur, bilmem... Fa- kat e A bu lâtif ses çıkmasay- dı ve sesle gaşyolmak onun en tatlı ii olmasaydı, sanırım ki Fârâbi hemen her hikmetin piri olan dehasını bu derece kudretle işlete- mezdi. Osmanlı hudutları içinde ko- nuşmak müsamahası kendine lütfen bahşedildiği gün, odun kafalı bazir- gân frenk, iptidai zaikası ile lezzeti- ne asla varamayacağı ilâhi bir zevki de, yâni devrin musikisini de kendi- sine Sin görünce dudak bük- müştü — Alabiikkk h İş ve Hedef Nizamname ve Tatbikatı Kâzım Nami DURU Cumhuriyet Halk Partisi, Türk Ocakları yerine Halkevlerini kurdu. Muallimler birlik. leri kaldırıldı. Muallimlerin Halkevlerine git- meleri emrolundu. Gerçek, bugün de bu evlerin çalışmalarını sağlayan, çoğunlukla, mu- allimlerdir. Ama muallimlerin sırf mesleki olan anlaşma, dayanışma gibi içtimai faali- yetleri kurudu. Yalnız muallimlerin değil, hiç de siyasetle alâkaları olmıyan hayır ve muhtelif maksatlarla kurulmuş olan hayırlı ve faydalı teşekküllere. ve bu yoldaki teşeb- büslere karşı sevgi ve alâka gösterir.» Dil ve Tarih Kurumları gibi ilim işle- riyle uğraşan teşekküllerin kurultaylarından tutunuz da daha başka işlerle uğraşan cemi- yetlerin kongrelerine kadar Parti karışır. Bundan ötürü bu kongreler, birbirleriyle mü- elen meseleler bile şahsi menfaatlerle alâkalandırılır. Halbuki Parti nizamnamesine göre Par- tinin biodin doğruya müdahale edebileceği ancak gençlik, spor ve (turizm) işleridir. Bu- nun dışına çıkılması Parti nizamnam gil, particilerin isteğinden ileri gelmektedir. Bu hale göre gerçekten Parti programına inav- esinin de- me d İbedirilmi) öğrenmek isterdim doğru GTA İİİ İİİ 30 Bugün bazı kendini unutmuşları- mızın da dinledikce ve anlayamadıkca aynı işmizaz ile «alaturka!» dedikleri ve dedikce garplılaştıklarını sanarak kirli ve sahte bir gurura büründük- leri musiki, işte bu musikidir! Yâni büyük Müslüman - Türk dahisi Fâ- râbi'yi mesteden musiki | Musa İbni Nasir'in kölesi Tarık İbni Ziyad, eğer Bahr-i-Sefid'in garp kapısındaki kayalıkları aşıp İberya yarımadasına ayak basmasaydı, bilir- misiniz efendiler ki bugün ne hayran hayran seyrettiğiniz İspanyol rakka- sesi, ne de şıngırtılarını pek, ama pek beğendiğiniz (kastanyet) görülürdü. Yalnız İspanyolvari göbek atışın de- gil, Alâmeriken cazın da başlıca un- suru olan bu (kastanyet), dostlarım, (Oje) li, (Bordo) lu (modern) orospu metvesime cariyenin kınalı parmakla- rında murassa altın zil halinde şıkır- dar veya yaban keçisi boynuzundan kaşık halinde tıkırdardı. Altın zillerin şıkırdayan neşeleri kadar, kolay bu- lunmaz değerli kemiklerin boğuk şeh- vetleri de bizimdir; yani Müslüman - Türk medeniyetinin... Tarık'ın peşinden eğer yaya bir medeniyet girmemiş olsaydı, İs- panyada bugün (Vizigot)u hâlâ duy- gusuz erkek ve manda yürüyüşlü, yıkanmamış kasık kokulu, inek karı halinde bulurdunuz. Mundar frengin alaturka diye ya- dırgadığı musiki hakkında, musikimiz hakkında eğer bu ikinci misal de size bir fikir veremezse daha derinlere inebilirim. Faraza -size diyebilirim ki Avrupada (Rönesans), Avrupalıların değil, ordularımızın eseridir; yani bi- zim Ortaçağı * yıkışımızın... Eğer Bizans adı verilen çürük dişi, Ortaça- gın son dişini söküp atmamış olsay- dık sekiz on Konstantiniye kilisesi içinde mahsur kalan ve Bizansın de- gil, tamamiyle bizim olan musiki Garba akmak imkânını bulamazdı. Şarki Ro- manın baştanbaşa kan ve kötü ihti- as olan macerasına tarihin on asır tahammül edişini mazur gösterebilen tek sebep bence şudur : — k musikisi üzerinde benim ve bizim yabancı olduğumuz bir yoldan da olsa yine bir istiğrak buhurdanı dolaştırmış olması ve bu musikiye kendi uhrâ vecdinden de bir kaç damla katıştırmış bulunması... Eğer Garb, epey dolambaclı yol- lardan aldığı bu hediyenin bizim oldu- ğunu unutmuşsa gafletlerine kattığı bu iki gaflet bize kendi kıymetimizi unutturmalı mıdır ? Asla! Şunu da hemen söylemeli- yim ki, Mesnevi mübdii o ulu Mevlâna- nın zarif ananesi, eğer, ancak bu mu- sikinin yuğurabildiği vecd olmasaydı müritleri tarafından kolay kolay de- vam ettirilemezdi. #* (Orijinal) musiki, refah ve emniyet kaynaklarını, kana kana kullanabilmiş yüksek geyim tarihi milletlerin kâ- rıdır. Bize çok üstün bir medeni me- ziyet veren musikimizi yadırgamak deliliğinden kendimizi artık, ama ar- tık tedavi edelim Başkalarıhdaki ders alabiliriz; fa- kat kendi kendimiz, kendi ruh ders- hanemiz içinde... Adesenin göziyle her hafta bir iş ve hedef: (Büyük id rağ gi ki: «öldürdüğü günahkârlar kadar, belki onlardan daha suçlu bu adı bu i ü i özünde kahramanlağmakla, orm deli nü kanun dışı fert ihtilâllerini ii kese beğendirecek derecede müthiş bir hâlet yaşadığımızı belirtmeğe yaradı.»