— Beraet etmezsem âdil bir hüküm ve- rilmiş olmaz ! Diye sn ay söylendi. Muhakeme ARANTİNANIN 11 numaralı hücresinde, K: kahramanlaştırılan katille karşılaştım : Yanyana yataklarda birkaç gün geçi diğimiz bu zat, Adliye kapılarında bir k tarıcı, bir efsan miyor. Kısacık boyu, buruşmam! 1, saf ve masum bakışlariyle . Rahat, ve sakin... değilmiş; veya iki ca- nı yok etmekle - maalesef Babıâli sarı borsa- erlarının da düşündüğü gibi - en basit hak- yerine getirmiş olmasınâ rağmen nasıl olup da e ii bulunduğuna kızan ve hayret eden bir zü, kırışmamış aln kını un iki sase ânını gördüm, Birin- cisi bana; ikincisi hemşiresine... Oraya ilk miş olsun» la yanıma gelmiş; bi tutam b gülüşü düdüklürıddi sordu : — Mektupların neşri benim İçin iyi, de- gil mi Ben daha cevabımı vermeden her kafa- dan bir ses çıktı ve hepsi netice itibariyle «lehde» bir hareket olduğunu söylediler. Fa- kat ben, hiç bi is- kılıklı caniye, lee gelen aksi bir ihti mali söyleyiverdim — Evet, le) neşri senin lehinde gibi görünürse de, ya yiye veya Bü- lendin babası, mahkemede: «Bakın bu iki genç senelerdenberi mk mektup- lar bunun böyle olduğunu ve bu işlerden İbrahimin haberdar Eni yiriemn gösterir» derlerse ne cevap v in ? ieee bu sözlerimi tasdik yollu bir mırıltı oldu; sonra uzun ve sıkıcı bir süküt... Akşam seti İbrahim bir bomba gibi oda kapısından içeri girdi. Yanakları kıpkırmızı âdeta bir sinir buhranına tut geldi ve elinde tuttuğu gazeteyi burnuma Mn Fakat bü- tün bu gayri tabii hareketlerine rağmen sa- kin ve terbiyeli idi: — Teessüf ederim, dedi, sabah söyle- diklerini gazeteye yazmışsın da buraya öyle gelmişsin a, öbür gazetecilere de gine ağimi r şey anlamadan, hayretler işinde düm ve mantıki deliller göstererek böyle bir e Hazikid dir stran kabil Nejat MUHSİNOĞLU yazıyı benim hm sin hususunda ken- disini ikna et İkinei mi ânı'da şöyle... Bir cuma- ertesi günü, koğuşların temizlenmesi münase- betiyle herkes daracık bahçeye uğratılmıştı. Müdhiş ayaz altında bir aşağı bir yukarı do- laşırken parmaklıkta bekleyen haberci mah- kümlardan biri bağırdı : — Haniya polis İbrahim|.. Ve İbrahimin yaklaşması üzerine ona bir mektup verdi. İbrahim daha mektup üze- rindeki yazıyı görür görmez, kıpkırmızı ol. du. Ve: — İstemiyorum bu kadını, aramasın beni | Diye sinirli sinirli söylendi. Herkes gibi ben de ne yapacağını merak ediyordum. Bir aşağı bir yukarı hızlı hızlı yürüdü. Sonra elinde buruşturduğu mektubu açtı ve benden bir kalem istedi. Duvarı altlık yapıp eyes şim, kaçtır geliyorum. Fakat seninle görüş- Mahküm tipi türmüyorlar. Herşey yoluna girecek, hiç me- rak etme. Gönderdiğim şeyleri geri veriyor- sun. den ? Ne ihtiyacın varsa bana söyle ve iki satır yaz! Ablan...» İbrahim mektubun kenarına şunları yazdı: «Beni arama, seninle istemiyorum, bir daha buralara Bunları yazdıktan sonra tabii halini al- mıştı, Kalemi bana iade etti, mektubuda çocuğa vererek gönderdi. Müşahedeme göre İbrahimin en bariz hususiyeti, vicdan azabı ağda halidir. Muhakeme günü yaklaştıkca bu celsede Di ai de çi de bereli sürünmekten kurtuluru Diye söyleniyordu. Bir gün kendisini : — Canım 4 sene hapis cezasiyle bu işi e l 1 ye teselli etmek istedim. Bana evv. acır si baktı, sonra başını iki yana sallaya laya kat aynı gibi bir küskünlükle geldi. Küskünlüğü, mu- er yapim izdihamdan dolayı tâlik edilmesin- . Neşesi, halkın samimi alâkası ve gös- ei tezahür. Günlerce biğrilude bu hâdiseyi anlattı : tomobilden indim, bir de bakayım ki, her taraf tıklım tıklım dolu... «Yaşa, va- rol İbrahim!» diye bağıran bağırana... Güç hal ile mahkeme salonuna girdim. Evvelâ mendilimle şöyle bir yüzümü sildim; çünkü (bayan) ların öpmesinden yüzüm boyanmıştı. Mahkemede neler söylendi, ne konuşuldu; gürültüden hiçbirini duymadım. Nihayet avu- katım «izdihamdan muhakeme tâlik edildi» de- yince fırtınası, kemmeli aynı alkış tufai Adliyenin kapısında oldu. Bir ibti- Ağlayarak a zor ayırdılar. Fakat halk da bir taraftan «Yaşa İbrahim!» diye bağırıyordu. Ben de şapkamı çıkardım, iki defa sallayarak onları selâmladiım. Alkışlar arasında otomobile bin- brahim sigara içmez. Fakat ona meçhül tupları gibi ruh okşayacak hediyeler gelir. başka, İbrahimin meslek arka- daşları maaşlarında di: arın ücü müdafaalar başselei ki gözlerimle gördüm. On hayatını ve macerasını bu sütun- lara geçirmek lüzumsuz. Çünkü bu gidişle bu kahramanlaştırılan katil hakkındaki eser- ler (1) yp bulacak ! Yalnız eri zaman kendi kendime sordu- gum bir sual v pim di bu adam, daha doğrusu - vasiye aç çocuk, nasıl tabanca ateşley bildi ve ei iki kişi öldürdü? Hani deliler bir (medyum) muydu, m de düşünebilir mi- yiz ? Kimbilir, belki d. *. » Uzaklarda ay e altında titrek giz giler belirten Marmara, tel örgülü, demir kafesli ve edi örle büzünlü gözüküyor k . Yakınlardan bir mahkümun yanık sesi akacdi yor: Mahpusane çeşmesi yandan akiyor yandan... daüssıla nağmele ri “dökülen uşunun acaip Ö Mahkümlar diyarı ıstırabın, felâketin, kade- rin sillesi altında yarı u uyanık... Ve Kuruçeşme cinayeti faili, iki cana Miyim bari halka 6 veya 7 kuruş muka- bilinde kahramanlık diye yutturulan İbrahim Kazan, mes'ut ve müsterih mışıl mışıl uyuyor.