25 Ocak 1946 Tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2

25 Ocak 1946 tarihli Büyük Doğu Dergisi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türkün Muhasebesi: 2 © Tarihin ezeli yali içinde, pırıl piril ışık helezon- ları çizerek sadec eminini köpürtücü mücerrât bir hayatiyet ve kile fezada bir seyyarenin teşekkül devresine eş ayat süren Türk, gerçek ve billürlaşmış fikir ve ruh el İildmiğetten sonra girdi. © Henüz bütün vi ölçülerinden uzak, fakat sadece terkip yapmağa memur bir müşahedeci göziyle mahyalaş- tıralım ki, belli Başlı bir madde ve ruh zeminine perçinli olarak, insan, cemiyet, millet ve devlet halinde müessese- leşmemiz, sadece İslâmiyetten sonradır; İslâmiyetten sonra, yani Doğunun kendi çerçev»sinde, bütün iman dallarını in Hüğimizizi bu yegâne ümanizma köküne bağla- nışımızdan sonra.. © İslâmiyet dünyasına girerken, birkaç devre sonra hep- sini birden maddi rehberliğimizde topladığımız Arap ve Fars milletlerinin mânevi rehberliğini kabul ettik. Ve sağa sola serpili ufak devletcikler çağını g'çirip Osmanlı imparatorluğu kadrosunda en olgun vâhidimize ulaşır ulaşmaz, İslâmiyetle milli bünyemiz arasındaki mayalaşmanın en olgun ahengine varmış olduk. © veişte,ister kendi muhasebemiz, ister bütün dünya muhasebesi içinden geçerek yine kendi kendimizi tam muhasebe edebilmemiz için mutlaka örgüle;tirilmesi lâzım şol hakikate çatmış bulunuyoru: ki; İslâmiyetle milli bün- yemiz arasındaki mayalaşmanın en olgun âhenge vardığı Osmanlı imparatorluğu fâtihlik devrssinde, bizim bütün duygu ve düşünce pilânımızı kuran Halimizi kadrosuna kondimizden katabildiğimiz en büyük vâhit, İslâmlıktan evvelki seciyemize de eş olarak, maddi il, iş ve hare- ketten ibaret di o Maddi hamle, iş ve hareket çerçevesinde örnek ve rakipsiz “millet olarak temsil ettiğimiz İslâmiyetin, doğ- rudan doğruya fikir kutbunda ise, içimizden f, olan şahsi ruh ışıklarını, kendi bünye surilarııra göre mümkün olduğu kadar benimsemiş ve yüreğimize aşılamış olmaktan ileriye geçemiyoruz; yani ei ve büyük tefekkür pilânında bir türlü doğurucu olamıyoru & İslâm yazı çizgilerine Yesari'nin, bii mekân ölçü- süne Sinan'ın, İslâm ses terkibine Dede'nin, İslâm tahassüs kumaşına Yunus Emre'nin eklediği yüzde yüz şahsi, milli istiklâlli unsurlara rağmen, doğrudan doğruya sâf ve büyük tefekkür pilânında ve basit nascılar, kâtipler, usulcüler dışında, içimizden bir Şeyhi Ekber, bir İmamı Rabbani, bir İmamı Gazali fışkırmayışını, oldumolası sâf ve büyük tefekkür mevzuunda tam bir yetkinliğe varma- mış olmaktan başka hiçbir türlü ifadelendiremeyiz. o Hüküm şudur ki, Zdiride İslâmiyeti ve İslâmiyette kendimizi bulduğumuz en yüksek muvazene ânında bile, bir taraftan maddi hamle, iş ve harekette, öbür taraftanda zevk, hissi idrâk ve mizaçta, birinci; sâf ve büyük tefek- kürde ise ikinci kaldık. © İslâmiyeti tam bir mas ve hazmediş hüneriyle .deri- mizin üstüne ve altına geçirdikten sonra, bize başlangıçta rehber olmuş, fakat peşinden maddi hareket çerçevesinde rehberliğimiz altına girmi rap've Fars milletlerinin asırlarca sarf ve nahiv esareti altında yaşayışımız ve bir türlü içerden dışarıya ve dışardan içeriye dağru kendimizi muhasebe edemeyişimiz, yalnız ve yalnız sâf ve büyük tefekkür pilânında ikinci olmak ve bundan kurtulamamak hikmetine bağlıdır. © Dünya çapında bir Türk mütefekkiri doğuramamış olmak nasibi ki, ezelde Bozkurdun bize geçit gösterdiği saniyeden, şimdi şu satırları okuduğunuz saniyeye kadar, oluş ilerledi tek müessirini teşkil eder; e anlaşılıp sımsıkı çerçevelendiğ' aşka bir eski hakiki kurtuluş yedin Mi e Jisimisi dü bi) Li uzak yaşayıcağız. © İdeolocya Orgüsü — BÜYÜK DOĞU 1V01 Çerçöveaen Cebi keşfetmek, başka olacaksınız. Bizim herşeyimizi, iL yüzle bakacağım yi ği Yi Esans zoru Nasıl dilim varac; Size «dostum, ia de- meye... Yıllarca, unutup dertlerinizi, Dağ başında yaşar gibi tek başıma; enli bale af Maden mek... Dünümüzü, bugünü keşfet Mısrâ avladım yalnı Kuşa, buluta, ormana dair... Acılarınız acım, Umidiniz ümidimdi bir zaman. Nasrettin Hocanın, Kâh, bir. hiç için güldünüz; dim. iniz. Doğ yere; Ağlayam na çıkar Bâri Siltimde yaşa'ayım di Sonunda, böyle başıboş di İskender Fikret AKDORA müzü, mek... Edebiyatımızı, musikim tavrımızı keşfetmek... Dinimizi, dilimizi, tarihimizi, siyasetimizi keşfetmek. Anadoluyu, Rumeliyi, isterseniz İstanbulu, Boğaziç'ni, Adaları keşfetmek... teker t mişl,, diye yine teker teker ye meyvalardan, öz meyvalarımızdan, hiçoirine “hiçbir şey değmemiş olduğunu keşfetmek... ibi, bütü Necip Fazıl KISAKÜREK . YENİDEN KEŞFOLUNMAK bimizde olduğu halde farkına varmadığımız, unuttuğumuz ve bilmediğimiz birşeyi alarının ceplerindeki şeyleri keşfetmekten ço deki delikten astarın dikiş yerine kaymış kasa anahtarını, dışarda, İatanHuldağ Şimal Kutbuna kadar her tarafta arayın; hem bulamayacak, hem de her aradıkçı bir kat daha kaybetmiş ok daha zor... Gelinde, cebiniz- bütün dâvamız ve devamız, bu misal içinde hülâsalanı ıyor. tele: yeni baştan keşfetmek ve herşeyimizle, herşeyimizle yeni â Doğuyu ve Ta im İİ Kendi kendimizi keşfetmek... Ruhumuzu ve mad- damarlarımızdan evvel duygu v ve yarınımızı keşfetmek... n izi, mimarimizi keşfet Muaşeret edebimizi, kılığımızı, eker üzerlerine işedikten sonra “buna değ değme- madde ve ruh kıymetlerimizi çepçevre sardığımız, bunların Sürek avı ün tahlilini, e nisbetini, mukayesesini yaptığımız ve herşeyi bir kıymet hükmüne bağla- dığımız gün “seyaaaR a olacağız! Keşfolunmanın arkasından da kurtulmuş olmak gelecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: