)O. Annana: Küçüğü dedi ki : — Bundan sonra artık ben Ser- emeği dağına gideceğim. Şim- sen beni .zevcesini öldürdü; leşini köpek. le ere attı ve matemini küçük biraderinin tutmağa başladı. /(Hikâyeye göre mâbutlar yi tav) a güzel bir m servi ağacının en yuka- rıki.dalındadır. Delikanlı kadına bütün kal. lübeden çıkıp eğlenmek için ya ig servinin altına-gitti; lâ- kin, ah, deniz ve ml kabardı. sür'atle önünden kaçıp sıçradı, evine girdi. Deniz servi ağacına dedi ki; — Ah, onu ne kadar seviyo- rum! ervi bunun üzerine ona ka- dının saçlarından bir turre verdi ve emi Ve onu > götürdü. Firavui sarayındaki çamaşır VE ai eta bir yere bıraktı, Bu saç turresi Firavunun em arasında kavga olu- ordü — Pad şahın çamaşırlarında bu şaşılacak yn nedir? Ve ne SAğ şm bilmediler. (Hükümdar kadını bir hiy- leyle saraya mi ve onunla evleniri. Hükümdar kadını pek sellâh adamlar gönderdi. Servi dünya yüzü aydınlanınca ağaç da kesildi. Yan büyü kardeşi Kiye biraderi kaybolunca evi- ile tıkadı. Bir de şarap dolu kap “e eği tıkadı e ndan sonra ruh tekrar dünyaya gelir. Güya mukaddes Firavu- rah, sarayın kapısındaki ağaç- lardan biri olur./ gün sonra hükümdar i çiçekten taçlarını ve sırmalı es- rinin altında siye Lâkin ağaç kadına Na ki — Sen vüls zevce, ben (Ba m! Halâ hayattayım. Yalniz seki öldürmek bildirdin; öldürttün. Günler sonra hükümdarın çok gözünde olan kadın”ona sordu: — Sana söyliyeceğimi yapa- cağına yemin ai Hükü için yerimi sonra öküz iken beni — Haydi, sındaki: iki ağacı kestirip güzel sedirler yaptır Kadın ne istedi ise yaptılar. aç gün ;sonra n ma- hir ustalar çağırtıp ağaçların esilmesini (o emretti alında nın ağzına girdi. Birçok günler geçti. Kadın hamile oldu. /Kadın doğurur. Firavun, do- böylece, güya, adalet, iylik ve temiz aşk ve sadakat duygusu galip gelir.) Prof. Ş$. 0. 7 TEOGNİS: Ümit, insanları bırak- mayan biricik ve iyi ilâh! Öbürleri, (Olemp) e çık- mak için bizi bıraktı. Sağ- lam iman, büyük ilâhe, başını alıp gitti ve insan- ların da muvazenesi peşin- den gitti. (Gras) lar, be- nim dostum, toprağı terk ettiler. Artık kimseden yeminini tutmasını bekle- me! İlâhlara saygı du- yan yok. Kalpleri mer- hamet yatağı fânilerin nesli tükendi; ve artık ne adalet kaygısı, ne de mer- hamet duygusu... Öyleyse insan yaşadıkça ve ışık yüzünü gördükçe ilâhlara tapınmak için yalnızümi- de dönsün! Evet, ilâhlara niyaz etsin ve onlara gü- zel kurbanlar adasın, fakat işe ümitle başlayıp işi ümitle bitirsin * ** sa kanatlar verdim; a gibi denizin ve inişli eli toprağın üstünden uçasın diye... Bütün bay- ramlarda, bütün ziyafet- lerde sen, acı flütle bera- ber insanların dudağından dökülerek hazır buluna- caksın. Gençlik seni, gü- zel, ahenkli bir sesle ta- ganni edecek. Ve sen bir gün, karanlığın basamak- larına basa basa toprağa indiğin, (Hades) in çığlık dolu evine girdiğin zaman bile ölüm, şöhretini sön- düremiyecek. Her zaman insan hâtıralarında hazır, ölmez bir nama sahip, ey (Kirnos), yolcularla Ber ber Yunan topraklarını ve balıklı denizleri dolaşacak- sın.Yaşayacaksın,toprakla güneşin yaşayacağı kadar! ELEJİ Salih Zeki AKTAY Edebiyat Tarihi: Musiki de, şiir gibi, eski Yu- arının nağmeleriyle ediyorlardı. Şehirler musiki âhengiyle bina ediliyor, en zahmetli işler onun lerden beri ses ve âhenk telâk ki uhlara en çetin (aksiyon) ları başartacak, en giri il. > > x 5 7 p r z — 5 5 İlk k çağların (Aed) lerini, ilk medeniyetlerinden sonraki (Trubadur ) lara, (T. birleştirmiş, ilk iptidai ör- neklerdir. Musiki, gayet iptidai bir şekilde, dini tirirdi. İlk musiki âleti olarak karşımızda rübabi: şi're ismini veren (Li übabı görüyoruz. getirmiş ve (A, etmiş. Böylece rübab; ilk ve ka- #6 Ba ranlık. devirde şiirle musikinin r, Şiir, imusikiden aldığı ilham- larla bir şekil inkılâbı bu şekil etmiş, insani his düğümleri üze- rinde derinleşmeğe başlamıştır. Derken şiirle musiki tam bir ittifak halinde el ele ortaya çık- rtık musiki, şiirin bir nevi kadrosu olmuş, kelimelerin terkibindeki sır, âhenk terkibiyle bir arada tecellisini Taganni edilen Böylece ilk şekliyle, edilen şiir mânasına gel rik) rübabi fakat eden sazın (sembol) remz aramıştır: o n (Li. kendisine re- katını istemeden çülerini ve tarzını ele almış, o müstakil bir şiir DEER halinde tekâmül ettirmişt Salih Zeki AKTAY