ll Kia e a J. Galip Adrcan Zaptiyeler de, sopaları da seslerini çıkarmasınlır. Yer göstericiler, sahnede aktör kemi seyircilerin önünden ge- çerek iş görmesinler © 5SİPNLCP | 'ARİH gösteriyor ki, temsil işleri, biride, tiyatroyu, bir mektep gibi, h r Tr bedii terbiye, gerek milli sınıfın saf, saf ve yanyana oturabilecek- menfaat noktalarından kütlenin bünyesi- (leri umumi ve Kya e topluluk yeri ni besliyen kudretli âmillerden biridir. (telâkki ee değil m Bundan dolayı hiçbir devirde, hiçbir mil- Roma nene ise daha az vi simi ra ka alkıp uykusunu al let tiyrtroya karşı derin bir alâka gös- o bir halkçı zihniyetiyle kan ve şehvet ko- (omış olanlar arka sıralarda akta dur- mekte üs i kalmamıştı kan muhteşem temsiller verilirdi. maya razı olsunlar, yahut bir daha | Sahne hem bir (kültür) unsuru, hem bilhassa avam sınıfı, bu şen- geç kalkmasınlar. Ve evlerinde az uyu- yanlar temsil arasında uyuyup horlama- > mağa dikkat etsinler. mükemmel bir eğlence yeri, hem de liklere bayılırdı. Hükümet reisleri tahta fuzlu bir tenkit kürsüsü olmak itibariyle, çıkışlarında an'ane icabı tebaalarına hari- hem milletin, hem de devletin hâdimi o kulâde, görülmemiş bir zenginlik içinde Esirler, köleler herkesten evvel sı- addedilmiş ve bunun için de daima kon- (başdöndürücü temsil şenlikleri tertip (oraları kapışmağa kalkmasınlar, hür va- “ trola tabi müesseselerden biri olarak ederlerdi. Romada mek ve şenlik, o tandaşlara yer versinler, yahut hürri- kalmıştır. darbı meseli daima bir düstur olarak o yetlerini satın alsu Eğe raları vletler, temsil sanatının kütle üs- (o telâkki edilmiştir. tündeki sürükleyici tesrlerini görerek yor tiyatroyu yalnız korumak değil, ona lâzım gelen veçheyi vermekle de tetkike değer bir alâka gösterm'şlerdir. İşte resmi dev- Devlet, temsil günlerinde (Lilatör)- let ve yarı resmi belediye tiyatrolarının o leri marifetiyle intizam ve ii atı temin ihdası bu muazzam âmili bir nevi kont. (ederdi. Bazan safına riayet etmiyen, di- siplini bozan seyircilerin silin bu değneklerin şiddetle indiği görülürdü. Zaptiyenin vazifesini kolaylaştırmak ve halkı Bu iki kelime gösteri- ki, tebaasının ihtiyaçlarını düşünen imparatorluk, ekmekle temsili bir hizada tutuyordu kırbaçtan kurtulamıyacaklardır, Anneler, memedeki çocuklarını ti- yatroya getirmeyip evlerinde emzirmekle meşgul olsunlar. Bu suretle kendileri bu- rada susuzluktan yanmazlar, ukları da açlıktan keçi gibi öm herkesin kulak hürriyetine mani olmazla Kadınlar, oyunu sessizce Mozmir ler; ve a tırmalayıcı seslerini eb imi Mp sükün ve süküt tavsi- azç r, dedikodularını evlerinde, parası olmıyan halka zaten (Obol) tutan ye ederlerdi alam nı odalarında yapsınlar. küçük duhuliyesini verirdi. İşte (Plot) u kendi ağzından dinli. (kocalarını, evlerinde olduğu gibi, buzla (Perikles) bu işler için, bugün me- oyelim: da kudurtmasınlar!,, deni milletlerin “güzel sanatlar bütçesi, “Ey ahalil. o Öğütlerimi dinlemek Aradan yirmi bir asır geçtiği halde namı altında ayırdıkları külliyetli tahsi- kendi menfaatiniz icabıdır. bu öğütlerden bazılarının bugünkü tiyat- v satı ilk defa ihdas edenlerden biridir. Açık ık giyinmiş hafif meşrep (ro seyircilerine de ülkzdbianseliğ fayda- ! saçı acuzeler ön saflarda oturmasınlar. sız bir şey olmazdi sanırım Zaten hakiki demokrasya esaslarından i - lar, sonra birden gülüveriyor- açık mavi bir buğu yayılıyordu. bebek bütün düşünceme sarılı. yecanlarım kaçışıyordu. Fırçam, ardı Alnı, Kak önünde biti- rdu. Burada semanın havasını paletim, boyalarım göğe fırlı- Bu sırada bir insan gördüm iplikleriyle © emen tatlı bir arzu vardı. Tepe. (o yordu. Bedenime sarılıyordum. i En «az» yaşıyan ihtiyarlarla en Yanakl sinde (vermiyyon) bir nokt Tir tir titriyordum. Bedenime, çok yaşıyan çocuklar arasınday- ra ya- (o duruyordu. Alın, kaşların orta. o sinir, et et doluyordu, Par- dı. Gözlerim belinden aşağısını En sında burnun topuklarını emi maklarım, eski kıllı, kemikli ve 1 göremiyordu. Yürüyordu. Fakat yüksek kısmın ortasında penbe yordu. Zannediyordum ki, ya- mavi damarlı şeklini ; alıyor. 2 her halde kalçaları üzerine ça- . sab- nakların ortasında minicik bir Midem, karın boşluğuna — yerle- i kılmış bacakları ve bacaklarını (o redemiyordum. Hemen paletimi oyuncak (sfenks) uzanmış. Fırçamı Oo şiyordu. Beynim, kalbimden ka- ayaklarına oyumrulayan penbe sol elinin başparmağına ge giri. yanakların buruna yal 18- fama uçuyordn. Bir de bakıyor. dizleri vardı. Ben ise ne kalça- ia vi rengi (o mında hafifletiyordum. Yüz bü” odumki, mn sevgili * mo- larını ne de dizlerini görebili- yük, güzel ve yumuşak bir par. (o delim pe A yordum. Benden hızlı yürüyordu çaydı. Halbuki bu «haşarı» (s*enks) bu «bütünü» tam ortasın- dan bölüyordu. Buna razı değil- be rşımda bir — ız saryard n göğsü inip kalkıyor, haşai rte hasıl ediyordu. İçinden kıpırdanışlar taşıyor, Bu kıpır- 7 aynı fikir ve kararlarla doluy- titriyordu. Alnın altında ve ya- danışlar, kalçâlarında arzu, kır. oo (| duk. Sakın..... Tövbe Yarabbi, nakların üstünde burnun iki ya- bilirdi. Yanaklar, alın hep, düm- mızı dudaklarında titreyişler ha- 5 i sakın, Yaradanın gözleri «bize» (o nına rastlıyan, yumuşak kenarlı (o düz, lekesiz, çıkıntısız «huzur. (sıl ediyordu. Kızın kokusu,ha. o | mi takıldı? Bedenimden soyunu- O ikiçukur vardı, fırçamı bu kıs- o cuklar? taşır bu atacık © rareti, arzusu doğuyordu. Bukız o | verdim. Mademki onun kalçaları (o mın hudutlarına sürüyor, yanak- beyaz, z penbe, ati ve yoktu, ve yalnız bir «portre»jidi. o Jarı ve ala: buraya bağlamak . göğüs kabartışı vardı ki, bu yecan, bu kız “arzu... Elimdeki ||| O halde ben de bir ihsas yığı- o istiyordum. Modelim gözlerini (o gurur beni deli ediyordu. Benim (| kitap kızın yarı yarıya açık ba- e nıydım. İskeleye gitti. Ben de kırpıyordu. r ve rguvani bu penbe at ve feda cakları önüne düşüyordu. (Renu. o onu takib ettim. Kişeye beraber lekelerin dış sınırları alın ve etmem zımdı, ihsaslar yüzü parçalıyordu. Hele öyle bir kursun, bu kâfidir. bir ikin. am karşısına oturdum. Fakat ( yordu. Sonra y cisi daha: «ağız». Onuda feda O gından bana bakıyor. Ballar bu, bir baş ve iki omuzdan mü- O sine başlıyordum. O zaman renk (o ediyor, bulunduğu yere, penbe yi ve san'at dı teşekkil insanda ikinci bir ya- © uçuyordu. Renk uçuyordu... Ren bir leke sürüyordum. Çenenin .. Kısa bir mi ve Ye. tatılış daha 1, Gözlerimin yakalıyordum, çatı yıkılıyordu. üzerine fırçamı o indiriyordum. a kıza bakıyorum. Belinden önünden, vapur, deniz ve sema Nihayet ikisini de sımsıkı tutu- Bütün yüzü mg uçuverdi. İçime bu çek doldu. Uzun uzun yüzüne baktı v kenarlara ünü erg gölgeler hasıl (ediyordu. Bi bu lekelerin üstüne yordum. Sıra burnuna geliyordu. Halbuki bu bir burun değil, göğe doğru ufacık pencerelerini açmış, göğsünü şişirmeğe çalışan minyon bir bebek gibiydi. Bu burada sonra iliklemek lâzımdı. Tam bı sırada bir şey oluyordu. iie ciğerlerinin en kılcal köşelerin- den gelen bir haykırış koparı- yordu. İhsaslarım, hislerim, he- seed ai se ellikelik Sİ) aşağısını göremiyorum. Karşımda bir insan oturuyor. Bu insan bir baş ve iki omuzdan müte- ik