velki bakış, islâmlığın kuvveti içindeki bakış, islâm kad- rosunun zaafa "düşmesinden sonraki bakış... Bu üç bakış da, batı dünyasının teessüs ve billürlaşma devreleriyle kar- şılıklı mütenasiptir. G Sarkın ilk bakışı" hengâmesinde garp adina bütün mev- cut, eski Yunan ve Roma... Şark, bu hengâmede, kendisi- ne büyük renk ve hareketini veren Büyük Zuhur'dan mahrum olduğu için, Peygamberler koluyla hak, hayal ve &fsane koluyla da bâtıl, fakat ikisinde de müşterek unsur olarak derin ve esrarlı bir ruh ve iç âlem iklimi yaşatır. Tevhidcisi ve putlara tapaniyle bu derin ve esrarlı iç âlem iklimi, kendi içinde 'de binbir. zıdda bölünmüş olarak, fa- kat cihanı pirça parça yalniz” kendisiyle doldurarak, ' ve her hangi bir istikametten topyekün kendi mânasına zıd hiç, bir toplu harekete şahit olmayarak, şarkta garbın Ro- md'sı Farslar vasıtasiyle ilk defa garba tos vurur. Ve işte bu ilk çatışmadan sonxadır ki, “yer yüzünde izafi bir Şark - Garp bölümüne yol açılır ; Garplinın Şarklıya, şark- lının da garpliya doğru birbirlerinde hususi farikalar ara- yicı nazarları çevrilir. Garplının şarklıya (barbar) * teş- hisi kondurmdsına “karşı, şarklının garplıya bakışı, o dev- rede, eski Yunanın hiç bir tecrübesine dikkat bile etmiyen ve,çikdığı kabuğa tekrar dönen sisli bir gurur nazarından başka; bir şey değildir. ö Roma'nın karşısındaki şarksa, artık çöküşünü tamam- lamış, bu muhteşem. imparatorluk baskısı altında çözülmüş; Romalı örnekte mânasını anlayamadığı, kendini de ' ona .anlatamadıği sert bir efendi, madde manivelâsını çok iyi işleten hünerli bir efendi kuvveti bulmuş, cemiyet cemiyet dağılıp fert fert lay iç hayatına gelimi; yılgın ve küs- kün bir bakış sahibi Gi İslâmiyetten sonra, ö; isliikiğel içi sök namütenahi geniş müânasiyle kemendini bütün insanlık boyunca attı; ve her türlü küçük zaman ve mekândan münezzeh, her türlü mın- tika ve istikamet hasisliğinden müstağni, bütün dünyaya tek ve mutlak bir vâhid teklifi halinde ve bülün üstünlük ölçüleriyle tek ve mütlak bir bakış getirdi. Bu nazar karşi- Doğunun Batıya bakısı © Şarkın garba üç türlü bakışı vardır : İslâmlıkdan ev- e garp, eski Yunan ve Roma'nın yıkılışıyla beraber ta Çağ karanlığına daldığı ve silindiği için, birkaç mad- 4 davranışdân başka hiç bir gerçe idâ: kuramadı; vaziyet de 7-8 asır yaşi (Rönesans) a kadar aynı ba- kış altında devam ett © İslâmiyetten sonra, islâmiyet içi şarkın, sade garba değil, şimale, cenuba ve şarka bakışı, “Küfür, nerede ve hangi şekilde olursa olsun tek bir millettir; ve İslâmın dışındadır, ölçüsüne sım sıkı bağlı; ve ruhda ve mad- dede bütün kemal ölçüleri sım sıkı bir ideolocya örgüsü şeklinde tas tamam ve tezatsızdır. ğ Şarkın garba en hazin ve en mahküm bakışı, bugünkü garbın tam teşekkül, teessüs ve kıvamlaşma hengâmesi olan (Rönesans) dan sonradır; Bu da, İslâm kadrosunun “zaafa düşmesindeki ia çerçeveleyen ve -o- sebeplerin peşi sıra gelen bakış ig İşte, başda İslâm kadrosu, şarkın maküs kutupları ola- rak (Budist) ini de, (Brehmen) ini de, (Mecusi) sini de içine alan bu bakışdır ki, iki dünya arasında, son derece girift ve başka başka vâhitleri birbiri içinde kaybettiren ve birbirine karışdıran sonderece sert, ezici ve zâlim bir fark ve bir manzara habercisi oldu: Batının su götür. hâkimiyeti; Doğunun da bu ezici hâkimiyet altında bütün zıt vâhitleriyle tek ve kaba bir ez bütünü iğine sıkı- şıp apaçık bir mahkümiyet belirtm & Ve yine, doğunun batıya, en üstün taarruz ve temessül * devleti olan Osmanlı imparatorluğundan başlayarak, ' dört beş asırdır, Arabiyle, Acemiyle, Hindlisiyle, Çinlisiyle, Türkmeniyle, doğru ve eğri her örneğiyle, bütün derisini, maddesini esir düşüren, ruhunu adam akıllı bulandıran ve hiç bir nefs muhasebesine yanaşdır reid) bir apışma ve şapa oturma göziyle bakmaya başlamas Mb İşte ve işte bu son bakışdır ki, dört Ne asırdır, hârem ağası 'uzviyeti gibi gittikçe bünyeleşdi ; ve bütün doğu âle- minde, bir taraftan dünyadan geçmiş bir köleler ve enâyi- ler sürüsüne, öbür tarafdan da tesellisini ana şahsiyetini ezmekte arayan iğ mukallitler ve sahte inkilâpçılar zümresine yataklık İlediciya O©rgüsü — BUYUK DOĞU Şehirde, nokta nokta; sayısız insan. e 1001 Çeyçeveden kat hen dostluk sonra.. Necip Fazıl KISAKÜREK ADAMIM Ben, iktidar mevkiinde olsaydım, yalnız ve yalnız adamımı kayırırdım. Devlet iktidar mevkiinde -adamımı, edebiyat iktidar mevkiinde adamımı, ticaret iktidar mevkiinde adamı- mı, ilim iktidar mevkiinde adamımı, adamımı. k sonradır. Na: eşya -ve hâdiselere yakat 1, dostlu! bakış ölçümde ruh evvel, madde sonra leyin herhangi bir ibare işinde de liya. m dostum, lâyık olduğu için sl bakm dostum olduğu için lâyık değil. nt ve ebedi varlık dâvasında «ruh mu evvel, madde mi?» meselesi, bir fasil hi- VEHİM mağ dayet veya dalâlet hissesine göre ortaya koyduğu iki istikametten herbirine sapılması müm“ Aşka meydan okuyuşum, yalan €yden ev ei ahıs müna Güle dursun, kuşlar bahçelerde, * ay YE ri yi Kâğıt kulelerinde Da #liğaş an göğün, in! i Dağ ağlar, selvi dir; sizleri ağlar.) © Tekerler Fikret AKDORA © — 3 © p ŞE ün bir muamma belirtir. Fakat bir insanı değerlendirmek hâdisesinde «liyakat evvel, şahıs elime sonra»; düsturundaki hak, kundaktaki çocuğun bile kestireceği bedahet.. n içindir ki, hangi iş şubesinde olursa olsun, bu düsturun hesabını Gerapi ad şar- tiyle, etine istediği kadar salâhiye et.. diğiHiZ kadar adamınızı üre 1 Elverir ki la tevcihinizdeki : ölçü, <her- ti» kanununu açığa vurması Bu millet, Türk milleti, öyle devirler görmüştür ki, e ve kaba şahıs münâsebetini' başa alan seğil düstur, kayırdığı Insanlarda tesadüfi bir liyakate bile şahit olmamış, sânki kendi b münasebeti, sonra da liyakatsizlik» şeklinde açığa vurm uştu P; YIRIZI iğ yerlerine adam arayın; sonra da onları «işte benim ada- Yarhu1e” m güner ebitmöze çalışın