. serveti temin etmek tema Halimiz MZ! 25 seneyi bulmayan ye ni Türk:musikisine bakınca şu vaziyet karşısında kalıyoruz : Hakiki güzelliğini, tek sesli bir inkişaf takip ederek çok başka bir bünye halin- de kurmuş olan ve kısaca öala- turka denilen bir musikiden, ve bir parça da (Folklor) dan mülhem ola- tak Garbın yeni musiki telâkkile- rine doğru muazzam bir sıçrayış... Aşağı yukarı 20 seneyi geçen bir danberi yeni Türk bestekâr- ları, sınırlarımızın çok daha öte- lerinden taşabilecek ve dünyanın her köşesinde sanat heyecanı uyan- dırabilecek kudreti haiz bir musiki “doğurmak emeliyle çalışmaktadırlar. Önce, onların, karşılarında ta- bii sanat kaynakları olarak bulduk- ları eski musikimize ve (Folklor) ü- muza bir göz atalım : Şark musikisi, Divan musikisi, (klâsik) Türk mu- sikisi gibi değişik müradiflerle isim- lendirilen ve başlı başına hususi bir hüviyeti olan musikimiz, sanatına, Divan edebiyatına ve İslâm edebine uyarak tekemmül etmiş, birçok şaheserler vermiş ve daima bu diyarın içinde kalan sa- mimi,#fakat kapalı bir(melodi) san '- atı halinde bugüne kadar gelmiştir. Bu sânatın emsalsiz (ritim) ve usul zenginliği yeni Türk musikisi için kolaylıkla kullanılabilecek tarafıdır. Fakat bünyesindeki tek sesli tenev- vuu temin eden hususi bir (gam) tertibine sahip oluşu, ona ancak (tanpere) malzeme ile çalışarak bu günkü ini almiş bulunan Garp tekniği ile barıştırlabiledek çok sesli (polifonik) bir veçhe ve udret Verilmesine mâni “olmakta dır. Her ne kadar Garp musikisinin süratli tekâmülünü sağlıyan (Tan- pere gam) ın fizikteki tabii (gam)a nâzaran suni olması, gerek hariçte gerâkse bizde bu (gam)ın esaretin- den müsikiyi kurtarmak ve ona daha geniş bir makam ve (armoni) üllerini uyandırmışsa da, bu mevzular, şim- dilik fizikçileri işgal eden arayışlar halindedir. Böyle muazzam bir me- selenin”çözülüp yepyeni nazariyatı ve esaslariyle, tatbikat sahasında daha şümullü bir musiki kuruluncaya kadar bestecilerimiz susacak değil- lerdir. Hepsi de eserlerini (tanpere) iğ arındaki çeyrek ses taksimatı ile bedii şahsiyetini My şe ez temin eden Türk musikisine (poli- fonik) bir hüviyet verilmek iste- nince, bestekârımız, Garp tekniğine uyan bazı yenilikler yapmak 20- rundadır. Böyle yenilikler dahiya- de olsa asırlara dayanan bir görüşüne uymadığından pek çok aksülâmellerin uyanacağı ta- biidir. (Folklor) a gelince; bu çok daha iptidai, tabii ve sade bir kaynak- tır. Bilgili ve marifetli ellerde ko- laylıkla bugünün sanat lisanı haline getirilebilir. Rus, Çek, İspanyol, ve Fin mekteplerinin süratli teşekkü- lünde, halk musikisinden kök al- mış olmasının tesirini herkes. bilir. Mesele; ba şur ha kurtarabilmek ji di dik kârın! eyni ğaçi Lâ kip 'Tü ek sami seciyede ve (orijinal) &$ eden sanatkâr olmalıdır. Garp bes- .tekârlarının şarkkâri renkler katarak yazdıkları (ekzotik) parçalar, bu vastftaki:bir sanat adamının tasav- vuruna asla uymaz Eserler hakkındaki bu umumi görüşten sonra, halkın bunlara karşı olan aksülâmelifi soruşturmak lâzım geliyor. Yeni Türk bestecisinin fe- yizli ufuklara doğru kurduğu bu köprünün başında bekleşen bir ka- labalık var; oda halkın tâ kendi- sidir. İçlerinde, bir ân evvel ileriye varmak isteyen atılganlardan çok, düşmekten korkanlar, hattâ bu köp- rünün sağlamlığına itimat etmiye- rek duraklayanlar vardır. Lâkin bir kere bu geçit, sağlam bir sanat kemeri halinde örülünce, onlar da geçmemezlik edemezler. Konserler- de yeni eserlerimiz çalındığı zaman halkta uyanan intiba daima ya- kından incelemeğe çalıştım. Birçok- ları bu eserlerde benliğimize doku- nuveren en küçük bir (motif)e karşı heyecan ve hassasiyet göste- riyorlar. Fakat unutmamalı ki, haki- ki bir. sanat eseri, her dinleyenin ruhunu ihtizaza getiren gelip geçici dalgalardan ibaret bir (hoş seda) olamaz. ona dehasının kudreti nisbetinde, kolaylıkla çö- Çİ verilmiş * eserlere Bülend Tarcan zülemiyen sanat müammaları kat- mak ister. Yeni Türk musikisinin bu çeşit muammalı tataflarını çöze- bilecek bir dinleyici kütlesi, yeni- leşme ve ilerleme hamlesi yapılan şu sırada tam mânasiyle gözlenecek bir varlıktır. Bu varlığın kendili: ğinden yetişmesi ve: olgunlaşması aslâ beklenemez. Kendi başına *bi- rakılan halkta; re. bir sana- tün irfanından uayyen paylar olmazsa, sanat Kadiselerini sadece sevki tabiiye dayanan sit bir görüşle karşılar. O halde dâva yeni Türk bestecisine giriştiği bu güç savaşta, ânlayan, seçen ve kötü- sünü atabilen vasıfta bir ,dinleyici . kütlesi (o hazırlamaktadır. Bunun içinde, yalnız. sanat mensupları yetiştiren musiki mektep ve müesse- seleri yetişmez. Halka, sanat dostla- nna, ve pi sanatkârlara ayrıca eserler tanıtıp idame ettirecek bü- ' yük bir yardımcı ister: Neşriyat... Bugün esaslı tek bir tâbiimiz yok- tur. Esaslı demekle, sade metinden saz eserlerini değil, (senfoni) ve opera gibi büyük çapta 'eserleri bütün malzemesi ile ve hattâ küçük cep (partisyon)/ları halinde basa- rak .yapabilecek kudreti haiz bir tâbi kastediyorum. Görülüyorki, daha mazisi pek genç olan bu meseleyi şöylece gözden geçirmekle bir sürü karışık hâdiseler karşısında kalıyoruz. Sa- natkârlarımız ibdaa çalışırken, bir nuyorlar. Belkide bu yolda çabu- cak olgun eserlerin meydana ge- lememesi ihtimali vardır. Ortada, karşı duyulan üsbet- veya menfi alâka, takdir veya istihfaf gibi çeşitli aksülâmel- ler vardır. Musiki sahasında hakiki sanat mefhumunu vermek vazife- sini üstüne alan “(kült tür) müessese- lerinin yetişmediği meselesi mey- dandadır. İşte bütün bu tezat ve olamayışlar, bizde, her sahada belli başlı ihata ve seziş melekelerine noksansızca ulaşmaktan alıköyan bir dünya görüşü ve'bu dün görüşüne bağlı'bir cemiyet kufü- luşu eksikliğini musiki sahasındâ açıkça ifade etmektedir. Bu eksik- * liği her noktada kapatmak bakı: mından musiki dâvamızıda dâima u içtimai nokta etrafında temel anki bakalım 3