EBUSÜLEYMAN (DARANİ) — Allah sırrını takdis etsin — Sordular i —Marifetin sırri nedir ? ki muradı birden gaytı mili #*w Dedi ki: dünyaya uzaklığından — Gönül ağladıkça, can, Allaha yakınlığından . güler. kk Ona biri dedi: — İn cin olmıyan bir yerde na- maz kıldım ve namazımdan çok zevk duydum. — Neden zevk duyduğunu, an- ladın mı? — Evet, çünkü beni kimsecikler görmedi. — Sen hâlâ zayıfsın. Gönlüne mahlük kaygusu düşüyor. Dünyayı düşünüyorsun. İBRAHİM SETNEBE — Allah sırrını takdis etsin — Dedi ki: — Şerefin kemaline ii ister misin ? Fakirliği zenginliğin, . açlığı tokluğun, alçaklığı yüksekliğin üstün- tut: ve düşkünlüğü şereflenmenin, küçüklüğü (o böbürlenmenin, darlığı ferahlanmanın, ölümü KYA İBRAHİM KACERİ) — Allah sırrını takdis etsin — İbrahim Aceri bir kiremit fırınının önünde oturmuştu. İstiğrakla... Yanı- na bir Yahudi geldi. Konuştular. Bir- denbire es doğruldu : — Bana öyle bir şey göster ki, islâmlığın kendi dinim üzerine şeref ve üstünlüğünü anlayayım Şeyh ona dikkatle baktı : — Doğru mu söylüyorsun ? — Doğru söylüyorum ! — Çıkar öyle ise arkandan hır- kanı; bana ver Yahudi hırkasını çıkarıp verdi. Aceri de kendi hırkasını çıkarıp Ya- hudininkinin üstüne sardı ve bera- berce fırma attı. Bir an sonra fırına attıkları şeyi çıkardılar : . Müslümanın hırkası olduğu gibi duruyor; Yahudinin hırkası, onun içinde, kül olmuş. : ahudi müslüman oldu. pi çe — — — —— Bu sahife, ne Türkiye, ne 2 mânasile Rumilleri, ne Çin ve Ma- çin, ne Hindve Sind, ne Arap, ne Acem, fakat dünya çapında bir gerçeklik ve güzellik fışkırışının mekânı olmak iddiasında... Fezayı ve toprağı dolduran bir dâva olarak, bu sahifenin ruhu ve mânası önünde, ( Büyük Doğu )nun bütün canlı ve kanlı şubeleri haş- yetle silinir ve siner. “Okuyacağınız, her biri öbürün- den ayrı, fakat her biri öbürüne bağlı hikâyelerdir. Ama şöylesine hikâyeler : o Aklın patladığı ve hesabın kül olduğu sınırdan ile- rideki âlemde meclis kuranların hikâyeleri... Mutlak ve sonsuz nurun en ir yi tecelli siner halka kur. ki ' 0 zl daki Döl) u da ki pırıltılar - tekrar ede- lim - bütün dünyaya, muhtaç olduğu kâinat görüşünü, ahlâk ve iman koynağını bir altın yağmuru halin- de serpiştirmek ve kendisini “cihan ölçüsünde bir hâdise diye tanıtmak borcundadır. ĞU ölüm yılı, ne cansız tarih, ne ruhsuz tefer- ruat; sadece birkaç çizgilik pırıl- tılar; ve bir damlası bin çiçek yerine bin kitaptan »süzülmüş bal damlaları... Bir de, yazanın, yazılan- i lara lâyık olmaktan başka tasa çekmediği ve kendinden hiçbir şeyi katmamaya çalıştığı uslüp çilesi... 'i üi oldüğunu rs etmeğe değmez. > ŞAKİK (BELHİ) — Allah sırrını takdis etsin — İbrahim Etheme sordu: diy $u iy WE Ep Di çi ii LAR zan: “ ei : ADİDEĞ EZ Pe ; p K LAR I M a EA LE “* iri Mer oni a “ vaizi * et ği Pa — Geçim noktasından siz ne ya- , parsınız? İbrahim Ethem cevap verdi: — Bulunca şükrederiz, bulmayın- ca gine Şakik atıl — iel köpekleri de böyle e — Ya siz ne yaparsınız! — Bulunca dağıtırız, bulamayın- ca şükrederiz. #i* . o Şakik Bağdada gitti. Orada zahir ehlinin büyüğü, Ebuyusufu gördü. Kadılık - köşesine (kurulmuştu. Etra- fında da halka halka iş ve dâva sahibi...Ebuyusuf Şakika bir göz atıp: — Şeyh, dedi, ne oldu ki bu kı- lığa girdin,üstünü başını harap ettin ? * Şakik mırıldandı : — Sen dilediğine erdin. Bense dilediğimi bulamadım. Onün içindirki * yaslı, üzüntülü ve üstü ye harap dum, Ebuyusuf v— Dedi ki: — Ben ettiğim çünsilerden ziya- de etmediğim günahlardan korkarım. . Zira ne yapmış olduğumu, ne .yap- tığımı biliyor ve görüyorum; ne ya- pacağımı biliyor muyum ? EBUHÂTEM ATTAR — Allah sırrını takdis etsin — Adamın biri Ebuhâtem'in sarayı- na geldi; kapıyı güm, güm, güm, çaldı. Ebuhâtem bağırdı : mdir es: — Bir derviş, derviş1.. Ebuhâtem kapıyı açtı, dışarı çıktı, eğildi, yüzünü toprağa sürdü ve şaşkın şaşkın bakınan dervişin çıplak ayaklarını öptü. Sonra ayağa kalktı, yüzünü mesafelere çevirdi: aşka Allah diyen var mı; gelsin me ERİN Allah diyen bir EBUABDULLAH AHMED — Allah sırrını takdis etsin — — iz ümeiyin işi, yer yüzünde sen- den başka biri, gök yüzünde de ondan na BİR baml gibi işlel.. 5