ALATURKACILAR ARASINDA... Nejat MUHSİNOĞLU kârların ise hergün biraz daha fazlalaşma- Re: renk, cicili bicili ışıklarla ay- ş kapıdan vaz zi “Erkeksiz bayanların siye analar katiyen yasaktır !,, Paltomu (vestiyer) e bırakırken gözüm bu levhada... (Vestiyer) memuru yazıyı okuduğumu görünce şili yor ve ba- şını a, mırıldanıyor Bunlara da artık 1sühi kalmadı. Bir ini işsizlikten gazinolarda, pastaha- nelerde müşteri bekliyenler, buralarada baş vururlardı. Ama, şimdi, tabur tabur, erkeklerle geliyorlar. Emelim, memleketin şöhret yapmış, se- vilmiş ve sanattaki ustalıklarına herkesi inandırmış alaturkacı saz ve ses şöhret- lerile konuşmak... G i l ti olduğund aslendi kimseler yok. Saz heyeti, genişce bir sah- nede, akortla uğraşıyor. İşte bestekâr ve tanburi Salâhaddin Pınar... Sahnenin arkasındaki loşluğa çekili- yoruz: — Milli musiki ile alaturka musiki ara- sında ne gibi farklar gördüğünüzü öğren- mek isterdi İçli sanatkâr, bam teline dokunulmuş gibi, sinirli sinirli: — Hemen şunu belirteyim ki, diyor, ala- turka (ki şark musikisinden ayrı bir tarz- dır) e a Gamma ise, milli kine (Wi haıx şarkıla sivtim —-— swx1eğti! mek suretile bepsneliticiz adına ndir musiki dediler) bir kerpiç evdir. Arada bu kadar erişilmez ve bariz bir üstünlük farkı var... — Ya alaturka mukayese edersi — İkisinin de biribirinden üstün ve geri tarafları var. Meselâ alaturkada usullerin, yâni (ika) ların mütenevvi olması, makam» ların zenginliği tabii, yâni, çeyrek seslerin geklağ:; ; ve şarklı, dolayısile daha fazla bu ile alafrangayı nasıl ifade edebilmesi, eyi üstün taraf. larıdır. Buna mukabil, (orkestrasyon) un bulunmayışı, hakiki sanatkârların kıt ye- tişmesi, şu ve bu da noksan tarafları... — Bu'noksanların “lü uğrunda neler düşünüldü “ve yapıldı — Alaturka see (armoni) yi kabul etmez. Sebebi de çeyrek sesler... He böyle bir eser meydana gelse bile, bunu çaldıracak ve okutacak adam bulunmaz. Mamafi şimdiye kadar bunu kimse yapa- madı. Yapılamaz da... Kuvvetli gelen öksürüğünü, bira şişesine gel im su ile geçiştirdikten sonra de- : — Evet, bizde, gerek saz, gerekse ses bakımından hakiki sanatkâr yetişmiyor. . Meselâ erkek seslerinde Münür Nurettin- den sonra kimse yetişmedi. Kadın sanat- sını görmekle memnuniyet duyuyoruz. zce bunun sebebi nedir? — Erkekler fazla suyistimal yapıyor ve erkek sesi nesilden nesile sönüyor. Kadın- lar böyle değil, ayni zamanda avarelik ve işsizlik de buna inzimam edince... Sazın başlama vakti gelmiş olacak ki, dışarıda Kürdili Hicazkâr Peşrevi çalın- mıya başladı. Sazın, aksisedalarile ku- lakları boğduğu bu sahne arkasındaki acaip yerin acaip (dekor) u içinde Salâ- hattin Pınara başka bir sual soruyorum: — Mühim bir ekşeriyet alaturka musiki deyince yüzünü “buruşturuyor. Bunda âmiller?.. — Evvelâ bir kısım varki, onlar, ala- frangayı fantazya pilânında beğeniyor. Bir kısmı dans iptilâsından dolayı tangoyu, foksirotu alafranga çerçevesinde görüp, diğini sövlü Bunl Heğisi Bindi guursuzlukla itham ederim. Gayet basit... Bizim hamurumuz alaturka ile yoğrulmuş- tur. Meselâ bu iddiada bulunan biri ıstı- raba uğrasın, derhal yesini alaturka teren- nüm edecektir. Veya alaturka dinlemeğe Alaturkacılar koşacaktır. Bence alaturka metni vu atılmasına imkân yo Bir sual daha soruyorum — Hem maddi, hem de halkın saza > kası bakımından sahne hayatından me dam olmadığım ve hale, ahvale intibak etmesini bildiğim için mad- di bakımdan memnunum. Halkın âlâkası meselesinde”ise, üç beş kendini bilmez hoşun nârasına, uğultuya, gürültüye artık alıştık. Mamafi salonda 3-5 masa- nın, beni âlâkayla dinlediğini alyan öbürlerini görmem de, duymam Teşekkür ediyorum. O, fasla şirk et- mek üzere, sahneye doğru yürürke — Size, Necati Tokyayı geleli, diyor, onunlada konuşun |.. iraz sonra kemani Necati i Tokyay, ya- nıma çel (Büyük Doğu) için faslı terk n üstadından özür diliyorum : mn Halkın. a alâkasını ve sizi dinleme tarzını nasıl b uluyorsunuz ? Gümüş saçlı beyni "sallıyarak : 015 — Alâka bakımından çok memnunuz. Dinleme keyfiyetine gelince; iki türlü dinleme şekli"var: İçkili, içkisiz... İçkisiz ekserisi de gençler... Bilhassa (Üniversite) gençliği ; ; ekseriyetde Tıb talebesi... Alaturka musikiye karşı sevgi veya nefretin sebebi nedir? — Nefrete, ben züppelik derim. Sevgi ise tabiidir. Basit birşey söyliyeyim: Bi- zim konuşmamız bile başka milletlerin konuşma ahenginden ayrıdır. Dikkat edin, olarak isbata, Rauf Yekta merhum çalış- mıştı. Sonrada profesör Salih Murat, bunu tam olarak isbat etti. — Sahneden, kuş bakışı olarak, bir ah- lâk, zevk ve terbiye sukutunun izlerini müşahede ediyor musunuz ve bun bebini neye hamlediyorsunuz? — Muhakkak ki, ahlâk zevk ve terbiye sukutu mevcut... Sebebi de, yeni zengin- lerin türemesi. Mühim bir ekseriyette geçim zorluğu ve sefalet, buna rağmen (lüks) e inhimak... Şunu da söyliyeyim- ki, ufak yaşta genç kızlar, paranın cazi besi karşısında, derhal düşüyorlar. En mustarip olduğum cihet bunların halleri. Ayni zamanda muaşeret edebi bilmezler ve müthiş küstahtırlar. Bazen öyle cüret- kâr davranıyorlar ki, hayret içinde kalı- yorum. Tam o anda, sahnede bir “kiriz, e giren saz heyetinin coşkun nağmesine, çok ya- kınlardan, şehrin tanınmış zenginlerinden birinin nârası karıştı. Nazik ve hassas muhatabım, mütevazi ve mütevekkil sah- neye girdi. Biraz sonra udi Şevket Bütüner yanım- dan geçiyor. Kendisini dale era Gülerek karşıma otu — Alaturka musiki ilerliyor Hay tered- dimi ediyor? — Muhakkak ki, geriliyor. Meselâ eshi şarkıları, üstünden asırlar, seneler geç- tiği halde bugün ayni zevk. ve heyecanla çalıyor, söylüyor ve dinliyoruz. Hâlbuki bugünkü şarkılar beş ay zor dayanıyor. Ondan sonra unutulup gidiyor. — Sebebi ne?... — Hakiki bestekâr ve sanatkâr yetişme- mesi... Edebiyat sahasındaki şair bolluğu bestekâr... İsmi lâzım değil, meşhur, yük- sek mevkide bir'zat, iki günde bir, sözüm ona Şarkı besteler. Ve gelir şunu notaya alın dor, Çünkü nota, usul, şu ve bu bil- mez. Üç dört defa söyler, notaya almak ileyh arkadaşlarını toplar, gelir. İşte be- nim eserimi çalıyorlar diye iftiharla ge- nir, “ Matbuatta olagan şeylerden... Demek musikide de bu böyleymiş, daha doğrusu bu diyarın her şeyi böyle galiba, diye dü- şünerek, cemiyetimizin tezat köşelerinden birinin mekânına veda ettim. i e N