Tiyatro ve seyirci Nurettin SEVİN mi beş asırlık geçmişten gelen garp eçtiği bütün yollarda, doğduğu duyurmuş, bizim seslerimizi de o seslere katmıştır. Hafmai meydanındaki beşiğinde seyircile oyuncunun haşir neşir olmasından doğan bu sanat, altım başakların üzerinde esen fü- sunlu dalgalarla bu iki unsuru daima bera ber bulmuş, kâh bir dağın kuytu eteğini kâh eflâtun vâdilerin. için- deki sihirli mağaralarında aksisada perile. rini vecde getirmiş, sonra hep bir arada bembeyaz mermerlerin pırıl pırıl yanan göğsünde tutuşup dağ dağ yayılan dalga dalga heyecanı Olympus'un ye ka- dar göndermişti. Ortaçağın insan ruhunu kurumuş bir kay. mermer basamakları kaplıya: ddi heyecan, han avlularmad ayı reşleri, maymun gülüşleri, horoz dövüş düş. müş, düşmüş, düşmüş, nihayet mın çıkartıp paklanan hırsızlar, mücrim r ve sünde hiç bir akde bulamaz karsısmda insanlığını tam on asır için için unutmuştu. Nihayet cehennemlik düşüncelerle dün- yayı cehennem haline getiren Ortaçağ ki- lisesi cennetin odalarını bile pazara çık: s g 8 a © » 5 3 e) © e SE 3 ö 7 & © bin çevresinde harman yerinin (kırılan halkasını tamamlamaya çağırıldı; kilise ilk defa top- luluğun insanıma İsanın evinde Dionysus'. un ebedi füsununu sundü, bu füsunun mu- cizesi Musanın asâsının eremiyeceği muci- zeleri biribiri üzerine yaratmaya başladi, nihayet önüne geçilmez bir esrar seli halin. de kilise kapılarından mâbet avlularma aştı, sokaklara, meydanlara ştı. O gün bugün kilise odalarına sığamıyân, cehennem kor- kusile 'sindirilemiyen insan ruhu, toplulu- , tiyatro ii çıkan büyülü bir tütsüyle perde perde gerilere, koltuklara, balkonlara “yayılıyo i leri büyüleyip onların toplu bü yle tek. rar sahneyi, tâ dipteki hava ei n kubbesini tek ses ve tek nefes 'yOr. İşte bugünkü ei Kari aldığını bize veren, bize verdiğini bizimle beraber içine &lan bir duk bir e bir beraberlik âlemidir, Seyirci sahnede kendini görür, ve oradakileri kendi içinde bulur; canlı bir sah- ne, canlı bir seyirci birliğini harekete ge- tirir, canlı yü yl bitmez tükenmez kudret verir, ca erir yirci oyuncuyu, oyuncu seyir ; bu iki varlığın birleşme: gerçek heyecanın ta kendisidir, ra tie insanın, Tanrısma yalvarırken (ibadetine dünya kelâmı karıştırması nasıl o ibadeti hiçe indirirse, tiyatro eserini seyir için top- lanan halkım başka şeyler düşünebilmesi de o sanat heyecanımı hiçe indirebilir. Tiyatro. da yalnız tiyatro zevki arıyan seyirci, : rada bu füsunlu havanm: bozulmasına tahammü edemez; kendini o rüya âlemi içinden uzak. laştıran her şey onu sinirlendirir, hele o bir düziye açılıp kapanan perde, Ferhatla Şiri- nin arasına giren kârâçalı gibi vakit vakit ona ayrılığı aci acı tattırmaktadır. Sat Bir yaz geçti Tozu dumana katarak Kavun karpuz Bir yaz geçti yüklü a > Vasıtaları kıt bir sahnenin yüklendiği iş de o kadar ezici ve üzücüdür; aktörün yarat aktörle bir havayı aldırmıyan, bir kadehten sarap içirmiyen büyük engel. Renkli kadifeyi soldürmak, sahne arala. rmı sislere, karanlıklara boğmak, o içten kaynaşmayı tavsatmadan sonuna kadar ka- aklına gene dünya kelâmı geliyor ve büyü bozuluyor. Diğer taraftan tiyatronun yük. sek hazzına varmış seyirci kütlesi, handa da hamamda da Tanrısma ibâdet edebilen, hiç bir dünya alâkasile, Mi ye ve. citten ayrılmak bilmiyen eski mü'min bini al ünde bütün kusurlar bü. yür, bütün pera küçülür, üzerine ağır. lik hasan bir hummalı gibi: dalgınlığından Hayat vermek için hayat bulmak lâzım, ca- nı olmıyan can veremez. Bütün iştihalar tetikdeydi Ağaçlar kolum kanadım kadar benim Deniz anam babam kadar eyidi Bir yaz geçti yanıbaşımızd Dişimizden ah emin gi Alı al moru m Nefes nefese ie yaz geçti İğ Bedri Rahmi Eyuboğlu ya