BEKLEDİĞİMİZ. MİMARİ Prof. Emin ONAT Emin Onat, Atatürke ait Anıt-kabir mü Ni birinci gelen Türk çocuğudur sanbulda doğmuş, Yüksek Mü hendis kei sonra İsviçrede Zürih (Politeknik) ini bitirmiştir. Şimdi Yüksek Mühendis mektebinin mimari (şubesinde (Profesör) dür. Hususiyle saf ilim ve sanat mevzuunda demek olan kemmel bir işçiliğin; ve bütün teferrüatiyle ruhu okşayan bir sadelik ve âhenk kıymeti- nin mevcudiyetini görüy: 5 <2 Ş n sadeliği, e ve asil ifade ede. bilmek kudreti, Türk acilen en yüksek mertebeye varmış kabiliyeti, Türk sanat. kârmın teferrüata kapılmak küçüklüğü. ne düşmeden tekmil bünye üzerinde uğraş. ması ve bütün teferrüatı o bünyeyi tama layıcı, yardımcı unsurlar o halinde kullan. mak büyüklüğünü göstermesi, bedii heye. can zevkini son mertebeye ulaştırması, Türk mimarisinin, kendi itilâ devrinde, bütün ci. hanı neden hayretlere düşürdüğünü anlata. bilir. Mimarinin düşkün devirlerindeyse sanat- kâr«teferrüat üzerinde yaptığı oyunlar ve süslerle, bünyeyi kuvvetlendirmeyen ona ta- amiyle yabancı kalan, yapıştırma ve sah- te bir eğ havası doğurmuştur. a, sağlam ve ebedi güzelliği ihmâl ederek LU dekorlara bağlanan insanların ei, da sirayet etmiş; sanat inhitat uhları da beraber sürüklemiş, çö. kertmiştir. Bu e mimari eserleri, ait olduk- ları muhit aşama seviye ve kud- retinin tarihe bıraktığı en müşahhas ve Benliğin . Ben, sırtında taşıyan, işlenmedik günahı; Allahın körebesi, cinlerin padişahı. Ben, usanmaz sahibi, yolcu inmez hanların; Ben, tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların. Ben, kutup yelkenlisi, sipsivri kayalarda; Öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda, Ben, başı ağır gelmiş, boşlukta düsen fikir: in dolabında kör ve çilekeş beygir. .Hep ben, ayna ve hayal; hep ben, pervane ve mum Ölü ve Münkir Nekir; baş dönmesi, uçurum... Necip Fazıl KISAKÜREK M Ben, meçhul gezicisi, meçhuller caddesinin; Ben, yankısından kaçan çocuk, kendi sesinin. canlı misaller olmuştur. Roma mimarisinde satve- asalet ve zevk mn ne derin ve ne yakından duyar Mimaride li seciye; anin, ik malzeme ve içtimai bünye ile bera san- atkârm inandığı hakikatleri, ii ihti- ye ruhunda mevcut iman kaynaklarını, amimiyetle, aşkla, kendisini zorlamadan ifa. © edebilmesinden doğar. Bir sanat eseri doğurabilmek için evvelâ inanmak, bu inan- cm verdiği kudretle, her türlü tesizden sIy- mak ve in imkânm olacak şaheserlerini oyaratm sonsuz hayranlıklara düşürmek buldu. Sadelik, tevazu, mantık, muvazene, asa- let, zevk yüksekliği Türkün unda ilk köklerdir. Bu köklere olan inanımızm sar- sıldığı devirlerde (o yaptığımız eserler bize bile, birer özenti olmaktan kurtulamamış. tır. Bizden amı mimari neslinin, eserlerin., de, Türk seciyesini tekrar ihyâ edebilmek için yaptığı hamleler, çok ulvi olmakla ye raber, sivri kemer, çini tezyinatı ve. baz ziynet işçiliklerine inhisar etmiş, bünyede. ki âhenk, maritık, fikir, zevk ve nisbet öl km bu dekor havası içinde maalesef kay- bolup gitmiştir. Ankara iğ Meclis bi. nası, Vakıf hanları vesair ünkü mimari edinin! bin bir cere- yan içinde bocaladıktan sonra nihayet a dini bulmaya başladığını görüyoruz. Ye imarimizin, en yeni ve şatafatlı örnekle. çi tutunuz, tabiate kenetlenmiş gibi du. ran basit ve kerpiç bir Anadolu evine kâa- her eserde, ayni mütevazi, asil, sade ve ölçülü ruhu ifadelendirmeğe galışan bir ara. yıcılık var. Bu hususiyet, doğmasını bekle. diğimiz yeni mimarinin en bahtiyar müjde. . cisidir. Bu mimaride eskilerin şuursuz bir kop- yası değil, zaman ve mekânm her şubedeki inkişafiyle beraber içtimai hayatımızın en samimi ifadesi yaşıyacak; ve dedelerimizin | esiri hir köke bağlanmak lüzumu mından, ona en nurlu birer ilham kay- dali Mei Rt, zama lecek nesiller bu eserlerde «Türk İnkilâbı» nın heybdt ve hakikatini ne derin bir inanış ve hayranlıkla seyrde- cektir!, Emin Onat