ra Ali ile onun beraberindeki harem| — 2 12 L.. ğu tepeden bakıyordu. ağasının kafalarını — gövdelerinden| — Andros'un gömüldüğünü gözleri-| — Canı sıkılmıştı. vayırıyordu. le görmüş! Fakat bu can sıkıntisı üzün sür: 82 - —31— YAZAN: Kadircan Kaflı Padişah, Herek'i alnından öptü Herek reisin kadırgası Akdenize doğru yelken açtığı zaman İleventler coşkun deniz şarkılarına başladılar likanlı tarafından kaçırılmayı can - dan diliyen başka cariyeler de yok değildi. İki ay kadar geçmişti. Bin dört Üç yüz Türk gemisi Agriboz adası- İnın merkezi olan Nagrepont kalesi önüne 60 bin asker dökmüştü. Yu- nanistan ile ada arasında tekneler- den kurulan köprüden de ayrıca Ru- meliden gelen asker geçirilmişti. Kadırga ve galer cinsinden sek- sen gemiye kumanda eden Venedik ola mağa cesaret —edemiyor, kaleye yardıma gidemiyordu. Bu - nunla beraber a srrada çok uygun esen rüzgüra güvenerek dağ gi galerin kumandanına limana g eleri için emir verdi. Bu iki gemi sıra kürekli, kırk elli tov taşıyan cinsten idiler, Türk — kadırgalarını Bu gırada sarayın deniz tarafında-|bekliyor.. Genç kız delikanlının boy- ki kapısı açılıyor ve boatancılar ora- R atıldı. dudaklarına dan dışarıya fırlıyorlardı. Fakat bu| — Düdaklarını - onun mahmuzları ile vurarak parçalıyabi. koyu karanlıkta, hele irili ufaklı|uzattı: hirlerdi. Hatta Stefanonun kumanda ağaçların gölgelediği bu yerde on-| — Canım.. Beni unuttun diye ol otiği galer onun yolunu kesmek is- Janı bulmak pek güçtü. kadar üzülmüştüm ki... Biraz daha |4 ven altı Türk kadırgasından ikisini Sabaha karşı Sarayburnunu kıvrı- |gecikseydin ! arca yaralamış, safı yarıp geçmiş, larak Marmaraya doğru geçen kü-| Diye mırıldandı. liâmana girmişti. çük bir yelkenli kayıkta idiler, Kara Musa ile İnce Ali bu iki aevgiliyi bir an önce uzaklaştırmak için bütün güçlerile küreklere asılıyorlar, k ği suların üstünde sanki sekti lardı. Ayni saatte çetele Süleymanın iki defa kaldırıp indirdiği bir kılıç, Ka- Sus.. Bu fena şeyleri düşün- miyelim artık, Kallar boyunlara dolandı ve du- daklar birleşti. Herek reis biraz sonra onu kuca- Bına oturtarak dedi ki; — Sana annenden başka babanı da buldum. Antonyo Ottobani kumendasın- da olan ikinci galer mağrur bir yü- rüyüşle daha geriden geliyordu. O- nun da diğer arkadaşı gi k sar finı yarıp geçeceği samlıyordu. Pa- dişah, yanında Mahımud paşa ile di- ğer kumandanlar ve Karaca Hasan bey olduğu halde çadırının bulundu- — Uydurma babanı değil, asıl babani! Mehpare kadın korkusundan ba- yılmış, bir daha ayılmamıştı. Servinazın dairesi tarafında buy- ram vardı. Padişah sarayda bir misli daha geç 'en böyle bir vak'aya rağmen asık yüzlü değildi. Altın saçlı Rus güze- linin onu dilediği gibi eğlendirdiği anlaşılıyordu. Herek reisin kadırgası Akdenize doğru yelken açtığı zaman leventler coşkun deniz şarkılarına başladılar. Herek reis, kamarasında ve genç kızla beraberdi. Onu öptü, kucakla. dı. Fakat dilediği kadar şen bulmu- medi. Çünkü safların en kenarında llü filonun arasında bir Türk ©o zamana kadar görülmi- yen bir hızla Venedik gemisinin üs- tüne atılmış, onun kıç kasarasını to- pa tutmuştu. 'Türk kadırgası biraz sonra kıçtan rampa edince Venedik gemisi dön- mek istemiş, fakat koca gövdesini kolay kolay kımıldatamamıştı. Bu sırada Türk gemisinden Vene- dik gemisine yağlı paçavralar, kum- baralar fırlayor, her tarafı tutuştu- ruyordu. Bu kumbaralar, ateş kayık- enun annesinin ask hikâyesini anlattı: Genç kız büyük bir sevinç için- deydi. Herek reisin boynuna dolan- di: — $imdi anlıyorum. Bunun için Türk leventlerine karşı büyük bir sevgi duyuyormuşum.. — Onları hiç düşman gibi görmüyorum. Bahamı ne zaman göreceğim ? — Bir aya kadar Türk donanma- s1 ve ordusu Agriboz seferine gide- yordu. cek. Tersane kâhyası olan Hasanlayıcı — Neden dalginsın? Bir üzüntün|bey de filoda bulunacak. Bir aralık | dökülünce ı!ulıı.ı çf.ılı parlıyordu. mü var? Çandarlıya uğryacak. | Türk gemisi bir taraftan da ya- Diye sordu. Genç kız delikanlının - boynuna|latma u lile — Annemi düşünüyordum. Acaba ne oldu. Ah, alçak Koralis.. O yılan suratlı papazla birlikte.. Herek reis gülümdedi: — Düşündüğün şeye bak.. Anne-|du, ne gidiyoruz ya işte.. O iki alçağı da 'Tinoada ipe çektim. — İpe mi çektin? — Evet... Ve anneni Çandarlıya,|dil adındaki güzel cariyeyi kaçırdı. im. Orada bizi|Doğrusu cellâd çırağı da olsa bir de- gittikçe sarılıyor, onun yüzünü öpü-| vertesi . Tıki cüklere boğuyordu. Ö kadar sıkın-| basa dolu olan güler, çok yediği için tıdan sonra üç hasretliye birden ka-| kımıldayamıyan bir mandaya dön- vuşuyor, üç saadet birden tadıyor-| müştü. Sarayda kimse bu maceranın as-|dükçe: —— bını bilmedi ve berkes çuna inandı: | — — Aferin Herek.. gı Efe Mustafa Mihri- iyi oluyor.. Düi ağl eei Diye mırıldandı. — Devamı 9 ncu Sahifede — en: Vâlâ- Nurettin rüyordu. ü0 Maskemi takar, göz yaşlarımı sizden gizlemeğe muvaflak olurum. Siz benden nefret ediyorsunuz, Adnan bey! Bunu bana kaç kere isbat ettiniz annenizin müsaadesile odanıza girdiğim gün beni kovdunuz. Bana alâkası olan bir adamın yanında beni tahkir ettiniz. Hoş o ada- mın alâkası da vix gelir ya.. Velhasıl, her hlinizle, her hareketinizle beni küçülttünü. Ben ise, beyefendi, size bu akşam bir itirafta bulu. nacağım, Bu, benim kadınlık izzeti nefsimi rencide ettiği halde yapa. cağım! Artık tahammül kalmadı, Bir erkeğe bu kadar bağlanacağımı, onun için bu derece teesslir duyacağımı tasavvur edemezdim. Adnanın yüzündeki istihza tebessümü yavaş yavaş silinmeğe başla- maştı. Naciyenin azimkâr hali onu şaşırtıyordu. Alçak asale tokrarladı: — Bir erkek için bu kadar teesür.. Kimden bahsediyorsunuz. Ha- mnimefendi? — Sizden içtima! mevklimin buna müsaade vermediğini biliyorum. Fakat insan fakir olmakla kalbi yok demek değildir. Size bu akşam bütün hakikati söyüyeceğim. Hatta Tokatlıyan meselezini de anlata- çağım.. ğ 4 — Demek Gabiyi kaçırtan sizsiniz? virdi: Naciye irkildi. O devam etti: — Bana bakın,:. nin sıcaklığını hisset — Barıştık ya; ded —— Evet! b iz altmış sekiz yılı baharında idiler. |çi anab bir türlü Türk| * larında kullanıldığı gibi yarıcı ve pat|fek sesine koşan madam Sandra ve layıcı madelerle dolu idi. Üstüne su|komşuları derhal polisi haberdar et- /enedik gemisinin gü-|te olan Jan gazetecilere şunları ini alt üst ediyordu. Tıka |lemiştir: Karaca Hasan bey bunları gör-Jaçık konuşmamalıyım! Hakikt ba- kısaltar Zhti bam olmıyan bu adamdan ben şid- "'Erw he ati kuy. | Tedaklarını — boya bacakların İstediğimden|detle nefret ediyordum. O da beni| — Erket iş D SA "_”:l;_'x" Ta |iPincecik, çoraplar xiydiren, plâjla: sevmiyordu; söyliyeceğim — şeyler ğ ü— TmiThap salâ- |47 çırılçınlak koşturan, onu baza SS Taman A — Evet benim, Ve yegâne mazoeretim kıskançlığımdır. Sizli beraber yaşayıp bu eve gelmiyeceğinizi düşündüm. e ettim. O, oğlunu kazanmak, ben işe sizi yanımda görmek için bu İşi yaptık. İşte beyefendi, şimdi her şeyi biliyorsunuz. Sizin gibi li erkekler bu kadar mtirap çeken kadınlardan intikam almazlar, Naciye bu son sözleri o kadar yavaş söylemişti ki, bunları Adnan çok güçlükle işltmişti. Genç kadının bu itirafatı onu hayretlere düşü- Ondan nefert mi ediyor, yoksa onu af mı ediyor. Henüz bilmiyor- du. Kalbinde zıd hisler çarpışıyordu. Bir müddet öylece hareketsiz kal- dı, Naciye kitaplaı yerleştirmekle meşgul. Onu arkasından seyretti: » Güzel bir lüvanta kokusu genzini sarıyordu. Kadınım çıplak kolu- na gözü ilişti. Birdenbire bileğinden — Hanımefendi, beni affedin. Dedi. — Evet, evet. Şimdi anlıyorum. Çok terbiyesizlik ettim. Yaptığım hareketler bir kadının affedemiyeceği şeyler! Bakın bana rica ederim. Naciye gözlerini önüne eğmiş duruyordu. Delikanlı, bir adım attı İki eliyle kadının yüzünü yakaladı. Allahaşkınat.. Kadın yavaş yavaş, göz kapaklarını kaldırdı. Yaşlarla dolu gözle- rini görünce, genç erkek, Naciyeyi kolları arasına sarmak istedi. Ka- din onu hafifçe itti. Pijamasının yakası açılmıştı. Adnan - kadın teni- 'ordu. Artık onu sarmak, öpmek istiyordu. Max- mafih, hissini yendi. Bir adım geriledi: e 27 Birincikânun 1938 SALI ANKETİMİZ KADINLAR- ERKEKLER Bütün kabahat erkek- lerde midir? Zakkumoğlu, erkekleri tenkid, ka- dınları ikaz ediyor. Fransada korkunç bir cinayet Bir genç Üvey babasını çif- te ile öldürdü.. Şimdi Bodrumda bulunan gazeteci ve muharrir arkadaşımız Reşad Tur. y da, anketimize cevap verdi. An ketimiz bitmişti, fakat cevabı ente- ressan bulduğumuz için neşrediyoruz: Anadolu'nuün - tertip ettiği <«Ka- dınlar erkekler» anketi, evvelâ s0- rulan sualller ve sonra verilen ce- vaplar itibariyle kadınlara karşı merhametsiz bir insafsızlıktır. Çün- kü — Kadmı düşüren ller nedir? Suali yerine: Kanunları yapan, #|dinleri kuran, aileye riyaset eden, para ve ekmeği elinde tulan ve insan y |eemiyetini bir taraflı şehvet kaygu- i|lariyle yanlış yola saptıran erkekle- rin mes'uliyeti araştırılmamıştı ; Mezelâ bugünkü kadın, annem: Babamın karısı ve dedemin kızı idi, erkek, annemin doğduğu gün. ve küçülten Namus, ablâk, âdet, terbi- ye, din nâmına ona telkin edilen bü- tün duygular erkeklerin arzusuna gö- re tertip edilmişlerdi. Yukarıda maktul pader, oşağıda Hati evlüd Medeniyetin bugünkü haline rağ- Grenobol — Amele birliği umu-|men kadın; hâlâ izdivaç, istifraş ve mt kâtibi Jorj Sandra, gece ikamet |istimta edilen bir maddedir. Bunu is- ettiği Abbay caddesindeki evinde|tiyen ve yapan kendisi değil, erkek- katledimiştir. Vaka şu xuretle cere-İlerdir. Kadımı baştan çıkaran, kadını yan etmiştir: muhtelif kuvvet ve cazibelerle ken- Jorj Sandra'nın jon adlı yirmi ya-İdine gelen, uzaklaştıran, — düşürüp işında bir oğlu vardır. Herkes bu gen-İkaldıran munhasıran ve munhasıran ci Sandra'nın has oğlu — olduğunul erkektir. zanneder. Halbuki Jan, amele birliği aa j B ümum kâtibinin evlâdlığıdır. Allede böbanmtı terbiya geküleri , İste.bu evlâdlıkla baba arasında|'” K*ideleri içinde, evlendikten son- ötedenkeri deyam eden. geçimsizlik, |T& Kocasının arzu ve temayülleri kar- dün gece onların boğaz boğaza gel |#*inda bulunan kadın, itaate mec- mesine sebebiyet vermiş; hattâ bun-|Pürdur. Babasız bir kız, ve kocasız birbirlerine tokat bile atmıslar- |bir kadın, cemiyette gene erkeklerin koydukları kanunların, âdetlerin ve nizamların esiridir. Erkekler, zevce, sevgili, metres, fahişe, dansöz, çeng istiyorlar. Kazanç, para, istihsal ya- ni bütün iktısadi kuvvetler ellerinde- dir. Bu kudrete karşı kadın ram ol |maktan, boyun eğmekten ve erkek yoldan gitmekten başka ne Bazı kadınların — dürüst, yani namuslu; — bazıları- nin oynak ve fıkırdak olması, buzila- rının sokakta sürünmesi ve bazıları- nin aile yuvalarında kalması, hep mensup oldukları ailelerin babala- rın, kocaların re bir akıbete uğramı; Bence işin asıl yanlışlığı, B. Mahmud Reşad hiyetini kadından almış, kendi arz. ve temayüllerine uygun gördüğü bi itakım nizamlar kurn iktısad kanunlarının insan cemiyetinin > olarak saptığı yolların gösteren misallerin belki en ehemm! yetlisi, kadımların, bilhasss şehir k: danlarının bugünkü halleridir. O ha! de: «Kadınların küçük dlı;t*l'.'leğ haller nedir» diye sorarken, <Erkel ler kadınları nasıl düşürüp küçültü yorlar» sualini ortaya atmak lâzım k dır. Jan, kavgadan sonra hiç sesini çıkarmamış; ancak gece — yarısına doğru yatağından kalkarak alt kata inmiş ve duvarda asılı bulunan çif- teyi kucaklıyarak babasının uyu - makta bulunduğu karyolanın başı- na gelerek onun beynine bir ku şun sıkmıştır. Jorj Sandra kımıldamıya bile v kit bulmadan o anda ölmüştür. Tü- dındır, erkek nasıl bir ka lanır? Sualini de hiç miyette bir taraflı hak, muskâzlık, bir taraflı ve gayri tabi intihap gibi yaradılış kanununa t beden tırnağa kadar aykırı bir erke| zühniyetimi gösteren bir ifade taşıyo: Bu zihniyete ve bu şekilde terti |edilmiş suallere verilen cevaplarla d |yanın halledileceğine akıl erdiremi |yorum. Çünkü suallerin kapalılığın |rağmen, mes'ul olan kadın değil, bi: mişlerdir. Mevkuüfen karakola göl ve hayatın imalesine rdır. rülmek- intihap zat erkeğin kendisidir. Kadımları bi b D n bi di — Bunun böyle olması cok tabit :I':;:';' ':u“"f_g“ I"”’ı-v""'”*'“ tabil | iplo haline sokan, kadınları kafe Çünkü ben onunla daimi bir| » AA ÖRlümde bi “"”"ıî'““ Tağ-İyerin arkasına tıkayan, onları uma: mücadele içinde yaşıyordum. Niçin PU AA , BOFEUAĞ. İşli, van erkel tersine tecelli ettirilmiş bulunması. bundan ibarettir. Yapılan tahkil bundan bir müddet evvel sinir teda- visi görmüş anormal bir gençtir. kapal, bazan açık oynatan hep & a nazaran, Jan — Devamı 7 nci Sahifede — O halde elinizi verin. # —İşte... " Avuçlarının içindeki küçücük eli sıktı. Naciye, kapıya doğru yürü dü, Adnan eşiğe koştu ve seslendi: — Naciye sahi artık tamamen barıştık ya!.. — Evet... — Tam, bütün mânasiyle? — Bunun cevabını yarın akşam size veriri — Nerede? — Yalıda. Herkes yattıktan sonra burada.. Allah rahatlık versin. Kapı yavaşca kapandı. Adnan yerinde mum gibi duruyordu. Aca ba mukadderat yarın için neler hazırlıyordu. Annenizi teşvik enap yakaladı. Kendine — doğru çe- # " O gün, saâtler Adnana pek uzun geliyordu. Naciye ile birdenbir # ,barışması ona dünyanın en garip hâdisesi gibi görünmüştü. Daha dü: ondan nefret ediyordu. Kadıncağızı her şekilde tahkir için vesilele, arıyordu. Herhalde sinirine dokunuyor, sesi bile asabını oynatıyordu Ne olmuştu da bugün herşey büyle değişmişti? Hangi dâhi ve görün mez ressam Adananm muhayyelesindeki Na hayalini bambaşk; bir şakle getirmişti? Vücudunun hazlarını ve yüzünün renklerini cazi beleştirmişti? Adnan gözlerini kapıyor. Cinsiyet gururunu olan bir cümleyi için, için tekrarlıyordu. —-« Bir erkek için bu derece teessür duyacağımı tasavvur edemez dim.> y Bu söz ona mütemadiyen hor muamele — ettiği Wrdenbire aklına okuduğu bir kitabın İsmi gel San derece okşamı *«- Arkası var —