23 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

23 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sabife 9 Seyyid Amrüye teveccüh ettim. — Ya Amrü, dedim; sea Hindistandaki (Fakir) lerin mez- hebine inanır mısın? Onların mukadderattan haber verdikle- rine kail misin? Ben — şüpheli- yim bu mezhepten! Amrü, sözlerimi düşünerek dinledi; —Ya Sendbad, dedi; Tanrıdan maada hiçbir râtın — sırlarına (Fakirlik) bence bir hokkabaz- hktır, Amma, nice eşraf: belde, mütehayyizanı medine vardır ki, bunlar alelhusus Fakirlerin mezhebine iman ederler. Seyyid Amrünün şahsi fikir- leri biraz yüreğime su serpti. Öyle ya, durup dururken neye bu adamın felâket saçan fıkir- lerine inanmalıydı? Ben de, amma budalalık yapıyordum hal Hiadli ile aramda sanki ne fark vardı? Bu adam mucize -kabilinden keşifler yapacak ik- tidarda olsa, pemgamberliğini ilân etmesi lâzimdi! İçimi bir sevinçtir kapladı. Hicazlı dost- larımla ve ailelerile birlikte iyi bir öğle taamı yaptım. Kana kana da su içtim. Kendi kendime, — Artık —düşünmemeli bu uğursuz Hindliyi! Diyordum. Hakikâten onu aklıma getir- mez oldum. biribirinin arkasını kovalıyor, hâva bütün güzelliğini etrafa parça parça ylgıyt:dı-k dan kaj ı ın, arşı ründü. Yüzü 'hılııl br..uth Beni elile yanına ça- irirken karıştırıyor, leri yerde bir şeyler düşü- sakalını Ne olıı.tıı? Herhalde reisin endişesi fır- tınadan ileri gelemezdi. Çünkü, kırk bin kere maşaallah deniz mükemmeldi, Peki, niçin Nasih reis dert- liydi? Derhal yanına koştum; — Emriniz reis! Dedim. Gözlerini elâr yerden kaldır- mamıştı. Fakat yavaş yavaş dudaklarını kımıldattı: - it Sendbad, — dedi; fena bir hâvadisl — Nasıl, fena bir hâvadis mi? — Evet çok fenal — Ne oluyoruz. Nasih reis! Biran evel söylesenel! — Dilim — varmıyor.. Seyyit Sendbad! — O halde.. — Kimseye açmamak şartile sana felâketi söyleyeyim: Yarım saate kadar, Hind denizlerinin en büyük fırtınasile cenkleşece- ğiz. Bu fırtınadan hiç bir gemi sağlam çıkmaz. Dağ gibi dak- galar denizi parçalarken zavallı gemim onların içinde bir çöp gibi ortadan kaybolup gidecek! — Ya biz? — Şüphesiz, bizde beraberl. — Ne söylüyorsun reis! Tan- rıya sitkını bütün tut! Tanrı sıtkı bütün olanların daima “yardımcısıdır.. Bunları dilim söylüyor, içim söylemiyordu.. Düşününüz ki Hintlinin ifadesi doğru çıkıyordu: Eyuah! demek ki felâket bu ka- dar yakınlaşmıştı... Birden kaptanın — yanından uzaklaştım. Deli gibi denize bakmağa, bizi lâhzade yutacak olan — dalgaların - sinesini bin korku ve bin vehimle tetkike başladım. İşte ey kariim, tam bu sırada kalemle ve sözle anlatılması - mümkün olmıyan küme küme € - Binbir gece masallarından *& Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri Nakleden: İrfan Hazar Gi Yörlar kara bulutlar, gök yüzünü baş- tanbaşa kaplamağa; ve parlak semamızı simsiyah bir örtüy! örtmeye koyuldu. Deniz ağır ağır kımıldıyor, fakat bu kımıl- danış şimdilik bizi rahatsız et- miyordu. Kendimi gene kaptanın yaâ- ninda buldum: — Peki, hakkın varmış, Nâ- sih reis, dedim. Bak, alâmetler beliriyor! Böyle iken va fırte nanın nevini evelden — bilirken niçin bizi herhangi bir limanda alıkoymadın? Üç beş gün ora: da konaklarız ve fırtına geç tikten sonra gene yola revan olurduk. Bu defa, çok hazin bir sesle, reis bana cevap verdi: — Seyyid Sendbad; dedi (Memat fırtınası) ismi * verilen bu fırtınanın çıkacaği zamanı, üç hafta veya beş hafta önce kestirmek mümkün değildir. Bu fırtına, ber mevsimde vukubu: labilir. Ve ancak kötü alâmet- lerini bir saat evel göstermeğe başlar, Yoksa, önceden bu be- lâlı- firtinayı kestirmek imkân dahilinde olsaydı, kellemi orta- ya kor, gene hiçbir veçhile uğ- radığımız âdadan demir almaz: dım. Ne çare ki iş böyle de- gildi Seyyt Sendbad! Kaptanın yanında durmaklr gama imkân yoktu. Rüzgâr git- tikçe şiddetlenmiş, beni denize atacak derecede sertleşmişti. Kaptan ise tayfaları yanına çağırıyor, — onlara — müteaddit emirler veriyor; ambarları ve Lı'u kapakları, sıkıca kapama- ni tenbih ediyordu. Bütün bunlara rağmen öyle bir çalkantıya ve öyle bir yığ— Mura tutulduk ki ne - tayfalar vazile başında durabi iyor, ne de kaptan, köprünün üzerinde kalabiliyordu. Sağnakları sağ- naklar; yıldırımları yıldırımlar, boraları boralar kovaladı. De- Hizin ejderha gibi kuduran dalgaları içinde bir tutam iplik lik olmuştuk. Solden sağa, sağ. dan sola döne döne geminir tahtalarının çatırdadığı duyulu: yor, biz ise, kadin erkek bütün yolcularla kte — namazlar kiliyor, — 5i ezanlar oku- yor, ellerimizi gök yüzüne aça- rak; — Ya Allah, ya Allah; di« ye haykırışıyorduk. 7 Ben, bir defasında hızlıca yere düşmüşüm ki başımın yan tarafından kan geldiğini gör- düm. Sonra ne oldum, bilemi- yorum. Ambarın içindeki ka- dınlar tarafından başımın — sa- rildiğini ve ayakta ise bu âme. liyata hayretle bakan Hindlinin bana dişlerini göstererek acı acı birşeyler — söylediğini gö rünce bütün bütün afallaştım, — Sonu yar — Kız kaçırma vak'ası Foça kazasının Yoğurtçular köyünde Bulgaristan göçmen- lerinden Halil oğlu Salih, gene göçmenlerden — Hüsnügü) kın 18 yaşında Haticeyi kaçırmış tır. Hatice, kendi rızasile tığını söylediğinden jandarma. lar tarafından tutulan — Salih, müddeiumumilikçe — serbest br rakılmıştır. Kıl çalmışlar Bayraklıda mezbahada İbrg- him oğlu Bekir ve Hasan kızı Esma; B. Şemseddinin —abırın- dan 9 kilo hayvan kılı çaldık. larından zabıtaca (otulmuşlardır. z Harp tarihimizin bir destanı ANADOLU 3 Çanakkalede 18 Mart 1915 Hiç şüphe yok ki o günkü gün unutulmıyacak — mutantan — bir deniz kuvvetinin şahidi oldu. Britanyalı Vice - Adıirali Car- denin emri altında İnfelı le harb kruvazörü, kendilerinden pek çok şey beklenen sekiz tane 15 pusluk yeni - toplarile Gücen Elizabeth harb gemisi, eski harb gemilerinden Aga- memnuo, Triumph, Conwallis, İrreisestible, Albion ve Venge- ance ve dört tane de Fransız köhne harb gemilerinden Suf- fren, Bouvet, Gaulois ve Char- lemagne vardı. Boğazın harici istihkâmlarına karşı atılan bütün humbaralara raâğmen ©o günün hulâsai hesa- biyesi pek zayıftı. Gemiler kara müdafaasına karşı taarruzu kes- tiler. Çünkü en çok istenilen şey de metrislerin toza toprağa iakılâbı idi ki buda olmuştu. Düşman topçuları muvakkaten toplarının başından sığınaklara sürülmüştü; fakat silâhların ken- dileri ebediyen — süsturulama- mışti. Acı bir netice kendiliğin- den meydana çıkmağa başla- mışti:. Donanma, — yardımsız boğazı geçemiyecektil Şubatın yirmi beşinci Salı günü harici istihkâmlara yapılıp bazı tesirleri görülen uzun me- safe bombardımanı derhal düş- man mayinleri ile durdurul- muştu. Bu denizaltı tehlikelerini temizlemek için yedi tane Şimal Denizi balıkçı gemisi gımıı zulmetleri tisine gönderildi. ların sürati azdı Düşmanin ışıldakları çabucak bu küçük vapurları buldu, çıkardı, bunu 6 pus ve daha ufak toplardan boşanan bir humbara sağnağı takib etti. Martın ilk günlerin- de yapılan sonuncüu - teşebbüs mevcud şerait altında torpil tarama —ameliyatının pek de amej bir iş olmadığını mey- dena çıkardı. Eğer bu teşeb- büslere devam edilecek olursa her gemi ve bütün mürettebat telef olacaktır. En büyük müşkül, kolaylkla, şu süretle - halledi Tor: piller düşman toplarile himaye » edildikleri için taranamazlar ve harb gemileri de bu torpil tar lalaı yüzünden yakın mesafeye giremezlerdi. Binaenaleyh tama- men — ve tamamen meydana çıkmıştır ki- Çanakkale ameli- yatı, ordunun yardımı. olma- dikca, devam ettirilemez! Gemiler kalelere hücum ediyor: Admiral — Cardenin müşkül bir mevkie düşmüş olmasından dolayı duydukları elem ve ke- dere iştirâk edemeyir. Cebir ve şiddet, sıda' hıybet ve hus- ran onu altına aldı. O derece- de ki hücum için tekarrür eden günden iki gün evel hastalandı, kumandayı — terketti; - Maltaya gitti. Ve hiçbir kimsenin gözü üstünde olmıyan bir mirasa ansızın konan Admiral de Ro- beck tarafından istihlâf edildi. Martın on- sekizinci günü sâ- bahı saat 8,30 da filo hafif bir çenub rüzgârile üssübahrisinden hareket etti. Ve iki sant son rada Britanya bombardıman filosunun birinci hattı boğaza doğru ilerledi. Gucen — Eliza- beth, Agamemnun, Lord - Nel- () İstikşaf neticesi, kolaylık için Türk bataryalarına verdik- kri isim olacak, son ve İnflexibleden mürekkeb olan bu birinci fırkanın önünde, hemen önlerine çıkıverecek tor- pilleri temizlemek — için hafif taraklarla mücehhez muhribler vardı. Boğazdan takriben 15,000 yarda mesafede iken yuakarıdaki formadaki mevkilerini, şimak den cenuba doğru, mütenazıran aldılar. Prince George düşma- nın sahra bataryalarından filo- nun şimal ucunu ve Triumph de cenub ucunu muhafaza edi- yordu. Dört Fransız gemisi de, fırsat zuhurunda - istihkâmlara takarrüb etmek üzere hazır bu- lunuyordu. Amiral Gueprattein emri altında bulunan Suffren. Bouvet, Gaulcis ve Charlemag- ne, bu Fransız gemileri 10,000 ya kadar yaklaşacak ve verilecek bir işaretle Swifture ve Majestic ile takviye edilmiş olan Ocean, İrresistible, Albi. on ve Vengeance taralfından değiştirilecekti. Hevlengiz bir bombardıman silsilesile düşman efradı topla- rınin başından İpüskürtülecek, ana istihkâmlara arasıra taarruz edilecek, hafif bataryalar kon- trol edilecekti. Cornwallis ve Banokus tarafnda himaye edi- len üç çift balıkçı gemisi de ayrıca Anadolu sahilini tara- yacak ve filo da kısa mesafe- den boğazlara ölüm yağdıran bir ateşle ilerliyecekti. Plân bu idi, Fakat öğleden evel saat 10,58 de Türk. Alman obüsleri büyük bir buhrana se beb oldular. Kara ve deniz topçuları arasında çetin bir mücadele başladı. Gucen Eliza- beth iki tane 15 pusluk ve yedi tane 9,4 pusluk Krupp toplarile çok kuvvetli- 19 nu- maralı istihkâmı (*) kendi he- defi imiş gibi dövmeğe tahsis edilmişti. Topları 11 pustan 10, 9,4 ve daha küçük çapa kadar tahavvül eden Agamem- nun, Lord Nelson ve İnflexible de 9, 13, 14 ve 17 numaralı istihkâmları dövmeğe emir al- mışlardı. Seyyar obüsler yüzün- den hiçbir. gemi demirlememiş ve bu da müteliflerin ağır vazi- fesine hiçbir. kolaylık temin etmemiştir. Öğleden evel 11,04 de Lord Nelson düşman mev- ziüne 9,2 pusluk bir mermi dü- şürdü, fakat iki dakika sonra büyük bir Alman mermisi de onun grandi çanaklığını sıyırır- casına daradar geçti. 11,30 dan biraz evel Gucen Elizabeth — cehennemi ateşine başladı. İlk iki mermisi Çanak- kale şehrine düştü. Hissesine düşen bu müstahkem yerde büyük bir yangın ve infilâk vukua geldi. Hasım ağır fasıla> larla cevab veriyordu. Sebebi de cebhane dan — ikti- sada riâyel lüzumu idi. Hayır, öğle değil. Boğazın iki yaka- sındaki obüsler zevalde Lord Nelsonu apıştırmışlar ve civar- daki gemilerin yakınlarına ka- dar vızıldıyarak düşen düzine- lerle humbara yağdırmışlardı. Bundan sonra İngiliz Amiralı, Fransız , gemilerine harbe gir- melerini işaretle bildirdi, Bunun Üzerine Türk İstihkâmları yeni bir ıı(ıd.ıiklı t' ediyorlar : Mesafeyi çarçabuk buluyorları Güucen Elizabeth üç isabet aldı. 12,30 da Gaulois 14 pusluk bir mermi ile o kadar ağır hasara 'uğradı ki Çanakkale harb sah- nesinden dışarıya çekilip Tav şan adasında kumsala — otür: Mart ğ3— Holivudun Esrarı Marlen tarafından yırtıldı Eıa < KEm Efsanevi yerler devrini anlatan dir arkadaşım “Sterland,, in hissi tahrik | var. eden yolu üstünde, efsanevi yerler ve merhaleler - vardır. Holivudun üst tarafında, bir tepenin üzerine yalnız kurul- muş, Şarlonun daima sessiz ve kapah evi bulunur. Beverley Hayalsın yüksek bir yerinde inşa edilmiş. Duglas Ferbank- sın, Mari Pikfordun isimlerini taşıyân ve uzun zamandanberi hayal memleketinin en sadık, en müşlfik, en lâtif bir sembo: lü sayılan bir viliâ vardır. Ho- livat bu mukaddes sembolü bile hiçe indirdi. Ferbank bu- radan gitti. Artık bu evde, namusu ihlâl olmuş, sokağa hiç çıkmıyan bir kadın oturu- yor, Vaktile herkesin nişanlısı namını taşıyan bu kadın, — bü- gün son satdeti olan 25 yaş- larında meş'um ve müstehzi bir Sdelikanlıyı büyük bir kıskanç> hıkla yanında bulunduruyor. Simon ve Mirey Balen, San- ta Manika Buhearı yakininde, ylsın aşağı kısmına ağaçlıklı yolun her iki tarafına yaptırıl- mış biribirine bakan iki villâda oturuyorlar. Vazu sahne Duviviyerin evi yan sokaktadır. Daniyel Dariö- nünki, daha ilerde, “Beler, is- mini taşıyan villâlar mahallesin: de, Sunse bulvarı kmundıdıı Şarl Buvayeninki de ayni yer- dedir. Anabella, üst tarafta, he- men Âpenin zirvesinde oturur. Holivutta, lokantaların ekse- risi, Vandomdan tutun da Klo- ver Klübe ve Trokadero gece barlarına varıncaya kadar, Be- verley Hayisın dahili —sayılan Sunse bulvarı üzerinde bulunur. Ve bütün bu barların etrafında, tarassut kuleleri gibi serpilmiş, yabancı ve geçici yıldızların uğradıkları — birkaç — tanınmış ötel var. Holivutta herşey biribirinden uzaktır. bitmez tökenmez cad- deler üzerinde kilometreler ki- lometrelere eklenir. Bir hususi araba sahibi olmak çok lüzum- la olduğu için, en fakirlerin bile bir arabası bulunur. Bu sebepten pek az taksi ve umumi nakil vasıtası vardır. Kadınlar ihtiyarlar ve çocuklar da dahil olduğu halde, iki kişiye bir oto- mobil düşer. Kırk kilometrelik Sunse Buk yvarile, Los otenjelos, bu ba-' kımdan da dünya rekorunu kı- rar. — Kaliforniyalıların rekor meraklısı oldukları doğru bir şeydir. Tesadüfen yolla — birleşmiş muntazam bir bulvarları vardı. Bulvara yol demeğe başladılar. Pariste, böyle rekorların kırıla- bilmesi için, en büyük bulvar- lara yol denmesi lâzım.. Sunsede büyük meyva sergi- leri, bütün gece açıkta duran çarşılar olduğunu da biliniz. Ve işte artistlerin bu dekor içinde nasıl yaşadıklarını birer birer öğreneceksiniz. Holivut bulvarı üzerinde dür- madan yürüyorum. Yanımda, bana Holivutun kahramanlık T” FUN mağa mecbür. oldu. Gücen Elizabethin top ambarı 8 pus- luk bir mermi ile bhasara uğ- Tadı, — İkinci gülle — vincinin b“lb—ll parçaladı. Üçüncüsü de ön bacasına vurup rak bacada bir delik açtı. İs- tihkâmlarda göründüğüne göre bu andaki vaziyet cidden kor- kulu bir şekil almıştı — Sonu var — Birden kolumu wkiyor, yürü- memi yavaşlatıydr, önümüzde yavaş yavaş gidân iki adamı bana gösteriyor. Bunlar güneşte aınan iki ihtiyard'r. Ellerindeki bastonlara dayasıyorlar. Bun- lardan biri kısa boylu ve za- yıftar. Yıpranmış bir caket, hasır- dan eski bir kaşıkçı şapkası taşıyan diğeri, uzun boylu va topludur. Arkadaşım bana: — Bunlar eski sinemacılar- dandır. Dedi. Vaktile herşeye sahip oldular, bugün artık hiç- bir şeyleri yoktur. Eğer onlâra bir fincan kahve veya bira ikram edecek olur- sak çok bahtiyar olurlar. Fakat kendilerile konuşmak ve düşkünlükleri yakından görmek cesaretini bulamıyorum. — Onolara resmen — hiçbir yardımda bulunulmuyor. mu? — Burada hiç kimseye yar- dım edilmez, prensip böyledir. İş yapanlara, birşey meydana getirenlere para verilir. Gişede geçmc—lığı için mazi unutulur. - ihtiyarın — isimleri nedir? — Mak Sonet ve Grifaydı. —Devam edecek-— Halkevi kögesi 1 — 23/3/938 Çarşamba gü- nü saat 18 de Müstahkem ıııı— Ğ ki koıuhılııııeııoeıl;ı li subeylarımızdan Teğmon E'y Retik tarafından (Sancağa hürmet ve sevgi) hakkında çok kıymetli bir konferans verile» cektir. Yı feransa gelmelerini J-W 2 — Evimizin Sosyal Yar- dim komitesince Nezilli Basma fabrikası için amele kayıt ve gönderilmesine karar — verilmiş- — tir. 16-40 yaşına kâdar bu işte — çalışmak isteyen kız ve kadın — şeraiti anlamak üzere hergün Halkevimize ve amele birliği başkanlığına müracaatları. 3 — Motör kursu için yenis den kayıt işleri — yapılacaktır. İsteklilerin evimize müracaatları. 4 — Müstahkem Mevki ban- do şeli Bay Galibin idaresinde - Halkevinde bando teşkil edi miştir. — İsteklilerin kayıt - için evimize müracaatları, 5 — 23/3/938 Çarşamba gü- nü saat 20 de Bay Celâl Uzel tarafından verilen seri konfe. ransın dördüncüsü olan (on ye- dinci ve on sekizinci — asırda Fransız ve İngiliz meslekleri) ıuxıluzğloıfııııı vardır. 6 - 3/938 ba nü saat 18 de Soq":r—Yı ve saat 17 de Halk dıııııı- leri komitesinin haftalık top- Tantısı vardır. Kumar Eşretpaşa caddesinde Yüz- başı Hasanağâ sokağında kah- veci Hasan oğlu Ahmedin kah- vesinde Faful oğlu demirci Hü- seyin, Ali oğlu Sabri; Ali oğlu Hasan, Mansur oğlu Yahya, Ahmed oğlu Hulüsi, kahveğinin malâmatı deahilinde kumar - 9; garlarken suç üstü — tutalı lardır. , Boru çalmak — Keçecilerde Hacıbey ğında Halil oğlu Süle, Bohur oğlu Yuda ve Ali Ali, firıncı B. Azizin su larını çaldıklarından — yal mışlardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: