20 Mart 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

20 Mart 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife — $ Kubilâyın Mezarında Biğlük bilidün dek z yıl. önüe kudurmuş bir laassubun — son nefesini verdiği bir yerde Ege- ni binlerce çocuğu toplanmış bulunuyor. Her ilden gelen coş- kun hatiplerin parlak söy'evleri yurdun ufuklarına yayılırken göz- lerimizin önünde geçmiş bir facianın vicdanımızda yer eden kanlı manzarası canlanınış ola- cak. 23 Birincikânun 930 da bir Salı sababı idi. Memleketlerinin göbeğinde biraz sonra kopacak korkunç fırtınadan tamamen bi- baber uyuyan Menemen hal- kından bazı vatandaşlar Tanrı- larına tapmak için camide top- lanmışlardı. Hava çok soğuk ve rüzgârlı idi. Dağda parçalıyack av bur lamıyan birkaç aç kurt mide- letini şarap ve esrarla do'du- rarak Bozalan sırtlarından gece karanlığında batıya doğru yol aldılar. Menemen kasabasında dermanları kesilen — ve başları büsbütün dönen insan şeklia- deki bu beş kuduz kurt camiye saldırdılar. Eski bir kanaate göre muradın timsali olan yeşil bir bayrağı ellerine alarak mey- danlıkta ulumağa başladılar. Ne istiyorlardı? Esrarlı kafa- Yarında sabit bir fikir uyam miştir Menemen civarını kendilerile beraber 70 bin usker sarmış, cumhuriyet yıkılacak, gerilere, bin yıl geriye döneceğiz. Bu uluma çok sürmedi. Yurdun ve sumhuriyetin ebedi koruyuçusu olan ordu hareketö geçti. Hüseyin vt Zeynebin Ko- —zanda doğan 24 yaşlarında öğ- setmea yedek subay oğlu Ku- bilây alay kumandan — muavini ='h&ı vek'a mahalline 4 Mehdi adını taşıyan derviş =le(| v=t arkadaşı elle- tuttal yeşil bayrağın altında anlamadığımız dille bir geyler söylüyorlar ve dudakla. Tini kan arıyorlardı. Büyük Mogol hükümdarının adını kendine soyadı yapan genç ve beyecanlı subay h çbir l—,“ tedbirine lüzum görme- dea oktan yay çıkarcasına bu üş Canavarların yanına sokuldu. Yaptıkları bu hareketin — s0- munu onlara anlatmak isterken bir ı:d; :amu inen - bir Yümruk darbesile sendeiedi ve kalbinin üstünden aldığı bir Şün yarasile yere düştü, öl- işti. Elini beline attı. Son ifesini yapmağa vakit bula- Badan Mehdinin elinde parlıyan keakin bir ustura Kubilâyın aziz mübarek başını vücudünden Serseriler hakiki bir kurt gibi bu baştan akan kanları yaladılar ve onu ellerinde tut- tukları bayrak mezrağının üs- %dikllı. ç Etrafta şaşkınlık devam eder- ken G'ııilli' Hasan — ve Şevki 'hu—dı iki kahraman bekçi- Mörteciler üzerine sl'âhları patladı. Fakat aziz Kubilâyın hazin âkıbeti onları da beraber aürükledi, bekçiler de öldü:ül. Müştü. Etraf kana boyaamıştı. Bu sırada - kulakları yırtan bir cayırtı duyuldüu;. Kazlı cana- varların üstüne çevrilen maki- nelitüfekler — bir ikisini yere serdi. Sağ kalanlar da Türk tekerinin dipçik darbeleri ab tında solumağa koyuldular. Facia kapanmış ve — inkılâp tarihimize yeni bir sahife ka- tılmıstı. Tarihimizin ber devrinde fır- $8t buldukça başını kaldıran ANADOLU Memlekette Ortamektep muallim ihtiyacı Maarif Vekilinin beyanatı Millet Meclisinde çok hararetli müzakereler oldu Büdce encümeni mazbata mu- | Karadeniz arkadaşımızın da izah — Başı birinci sahifede — | Büdce encümeni mazbata mu- harriri Raif Kazadeniz encümen namına dedi ki: Büdcemizde böyle bir teamül yoktur. Ben de bir iki şey saydım. Hatta mahcupta oldum. De- mek ki böyle birşey yokmuş dedim. Şimdi tetkikatımdan anlıyorum ki bu — mahcubiyet bana raci değilmiş. Ziya Gevher beyanatına de- vam ederek; memurlarını kursa tâbi tuttukça maaş veren bazı devairin isimlerini zikrederek demiştir. ki: — Memur o'duğu halde kur- sa devam ed.p te maaş almak bizim malt usullerimiz içinde- dir. Ve mevcuddur. Zya Gevher Etili kursa de- vam eden müallimlere maaş verilmesi lüzumu etrafında nok- tainazarını bir defa di ettikten sonrâ sözlerini bitirmiştir. Raif Karadeniz Ziya Etilinin beyanatı esnasında bahsettiği mahcub yet — noktasına temas ederek ortada maheübiyeti müs- telzim birşey yoktur, Yalnız anlaşamamazlık vardır. demiş ve dem'ştir ki: — Mezunen — kursa devam eden memurlarâ maaş — verik. mektedir. Fakat onların yeri boş kalmaktadır. Va bunlar müşterek mesai — erbabından bulundağu —cihetle — vazifeleri diğer memurlar tarafından ted- vir olunmaktadir. Rsif Karadeniz sözlerine de- vam ederek kursa iştirak eden ilkmektep muallimlerinin yezle- rinin boş bırakılmasına imkân bulunmadığına işaret etmiş ve demiştir ki: Büdce encümeni yalnız para çok gitmesin, çok para vermi- yelim besabile çok — meşgul değildir. İcabında bol para vermeği — istizam etmektedir. Ancak icap etmediği halde lözümsuz yere para tahsisinden de kaçınmak lâzmdır. Sonra biz bu işleri yaparken daima adalet denilen prensibi gı den uzak bulundurmamışızd r. ZEEFLEM A eee ar oe ASN irtica, daima öğretmene ve subaya saldırmıştır. Çünkü bu iki verimli unsur her yeniliğin kurucusu ve köruyucusudur. Bu hâdiseyi b.zden sonra geleceklerin daima bilmesi ve unutmaması için kadirşinas par- timiz tarafından Menemen şırt- larında dikilen Kubilây abidesi etrafında bugün toplanan bin lerce inkılâpçı Türkün taassup ve irticaa karşı duyulan kindar ve cumhuür yete de bağlılık ve sevgi sesleri arasında kulağ- mıza şehit Kubilâyın yaşlı ve yaşmaklı anasının hıçkırıkları da gelecektir. Onu yaşlı göz erile Kubilâyın yavrusu Vedat Aktuğu kolları arasında sıkarken göre- ceğı Ağlama aziz şehidin asil rublu anası! Sen oğlunu, Vedat babasını biz de mütelekkir bir başı kaybettik. Fakat cumhuri- yet ebedi bir ömür kazandı, En büyük Türkün dediği gihi *Kanla yapılan iakılâplar daha muhkem olur. Kansız inkılâplar ebedileştirilemez. Böyük ordu- nua kahraman genç zabiti ve cumhuriyetin mefküreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kubilây tem'z kanile cumhuriyetin haya: tiyelini tazelemiş ve kuvvetlen- dirmiş oldu., Mehmet Aldemir harriri Mmevzuu — müzakere olan kanun lâyihasının cocümende müzakeresinde mazarı dikkate alınınış olan adalet prensibini anlatmış ve Msarif Vekilinin kursa devam edecek muallim- lerin geride kalan ailelerine de yardım — edilmesi — bususunun tetkik edilmekte bulunduğu yo landaki ifadelerine temas ede- rek vekilin bu izahatından ve taahhüdünden sonra orta yerde ne haksız bir muamele kalır, ne de maaş şeklini değiştirecek bir lüzum ve sebep, demiştir. Zıya Gevher Etili kanunun her hang bir maddesinde ada- letsiz olarak gördüğü her hangi bir noktayı izah etmek bir mebusun esas vazıfesi olduğunu söyliyerek meseleyi ileri sürük düğü gibi basit görmediğini, Ortamektep muallim kadıola- rındaki boşluğu do!durmak için büyük bir isabetle tesiş edilen bu kursun olduğu mesaiyi zikrederek kur: sa devam edenleri ber hangi bir şekilde olursa olsun aile- lerinin bakılmalarına temin et- menin bir hak meselesi oldu: ğunu söylemiştir. Bunlara karşı Maarif Vekili demiştir ki: — Arkadaşlar, Ziya Gevher arkadaşımız. ben kendilerinin kürsüdeki sözlerini tahdit ma- hiyetinde söz söylediğim mana- sını çıkaracak ifadede bulun duülar. Her zaman söyled ğim gibi gene de arzediyorum. Bu gibi işlerde devlet ve millet kürsüsü daima açıktır, Bilhassa ben böyle yapılmasını rica ede- rim, Binaenaleyh böyle yapıl- masını rica ederim. Binacâaleyh böyle bir şey varid değildir. Müdafaa ettikleri tez bir tan idarei hususiyeler verebilir, diğer taraftan idarei hususiye vermez devlet büdeesine alınsın. Bundan hangisini tesch edi: yozlar? Anlıyamadım. Bendeaiz arzetmek istiyorum ki, buraya gelen mua'lim maaş- ları mütefavit olduğu için daha evelden herhangi birini kadroya alarak maaş vermiye maddeten imkân yoktur. Bunun iç ndir ki, hükümet daba evelce bunların ailelerini maişetlerine medar olacak bir mikdar para vermeyi sisi maliyenin müsaadesi nis betinde derp'ş etmiştir. Bu ol: duktan sonra zannede'im ken- dilerinib arzuları tatm.n edilmiş olur. Diyorlar ki, bu sene de vere- lüm. Bu sene büdcedeki bütün paralar sırfolunmuştur. Verecek para yoktur. Açık söyliyeyim; tevzat vaktile yapılmıştır. Buna imkân görmüyorum. Buyuruyorlar ki bunlar içinde 20 senelik muallimler vardır. Burada yanılıyorlar zannederim, Vakıa talimatname üç sene muvalfakıytle hizmet görmüş ve mülettişlerin iyi raporunu almış olanlar meyanından - seçililer diyor. Altındaki maddede bu nanların beş altı sınıflı muallim mektebi mezunlarından seçile- ceğini tasrih ediyor. Halbuki beş âltı senelik muallim mek- teplerinin ihdası altı seneyi ge- geçemez. Bu 20 sene nereden cıkıyor bilmem. Ziya Cevher Etilli: —Yani hepsi üç sene evelki mezuolardır. Sıffet Arıkan: —Onun için istirham ediyorum ki esas kanun Mmevzuu Raf ettikleri gibi gelip de muvaffak olamadaa gidenlerin bir sene kıdemden mâhrum — kalamalı içindir. Bunu, rica ederim di ğerlerile karıştırmasınlar. Bun- ların ailelerine muayyen bir üc- ret vermeği' Maliye Vekâleti ve büdce encümeni ile görüşerek bu meseleyi vakti merhunda huzüru âlinize getireceğim, Mazhar Müfit Kansu (De- nizli ): — Ortamektep muallimine ih-| tiyacımız olması münasebetile ihdas edilen bu karslara anla" dığıma göre kim ailesini bes- Elyebilirse o gelebilecektir. Ben zannederim ki ailesini beslemi- yen bir çok zekâ bunlardan mahrum - kalacaktır. Bu hem böyle bir çok zekâın inkişafına mani olacak hem de memle* ketçe bu yüzden zarâr edilmiş bulunacaktır, demiş ve kursa devam — edecek — müallimlerin behemehal ailelerinin de iaşeler rinin temin edilmesi lâzımgole- ceğni işaret ederek: Yapılacak yardımın bu sene mi gelecek sene büdcesinden mi temini hususunun bir karara bağlanması için ilk önce bunun ne kadar bir paraya - ihtiyaç göstereceğinin bilinmesi lâzım geleceğini söylemiştir. Maarif Vekili S»Hfet Arıkan cevabında bunun baliğ olacağı miktarın ancak Maliye Vekâleti ve Büdce Encümeni ile yapılan muhabere sonunda belli olaca- ğımı ve varılacak neticenin he yeti umumiyeye arzolunacağını söylemiştir. Tahr Hitit (Manisa) — Şürayı devletin kursa de- vam eden muali mlerin maaş- larının verilmesi lâzım geleceği hususunda bir karar alıp alma- dığını sormuş ve Saffet Arıkan verdiği cevapta: — Hayır.. Böyle bir şey yok- tur, demiştir. Söz alan hatiplerden Tahsin San (Aydın) — Üzerinde görü- şü'mekte olan kanuna dair bir şey söylemiyeceğini ve böyle bir kanun teklifinden dolayi Maarif Vekâ'etine müteşekkir bulunduğanu söyl yerek ancak orta mektep muallimi yetiştir mek için alınan bu karanın ih- tiyacı karşılamaktan uzaık bw lunduğunu ve bu meselenin esasından — halledilmesi lâzım geldiğini ilâve eylemiştir. Kâzm Nami Duru (Manisa)— Kurstan geçerek — örtamektep muallimleri kadrosuna — alınan Ükmektep muallimlerinden edi- len istfadeleri memnuniyetle işaret ederek bu — muallimlerin ailelerinin iaşelerinin temini için bükümetçe alınacak tedbirlerin bir an evel alınması temenni- sinde bulunduktan sonra esas mevzuu kursta geçecek müd- detin bu muallimlerin kıdem müddetlerinde sayılmasını teş- kil eden kanunun tasvibini is- temiştir. Hatiplar tarafında ileri sürür len bu son mütalcalara karşılık olara Saflet Arıkan şunları söy- lemiştir: — Tahsin arkadaşımız hepir mizin ıztırabına tercüman ob duğu için kendilerine çok teşek- kür ederim. Yalnız hudut bu olsaydı iyi, Muallim adedini artırmak - olsa idi bunun hak- kında daha uzun maruzatta bu- Tunurdum. Bunu müsaadelerile büdce müzakeresine veya herhangi bir suale Cevap vermek üzere tehir NASREDDİN HOCADAN — | ah çe (Y itersAr e Kt UPlaİ'İ— KÜŞTERİ Yazan: ŞEYH — İl — Müheykel, müşekkel bir herif kürsüde bar, bar bağırıyordu Heyecanım yatıştığı için dü- şünme kabiliyelim avdet edi- yor ve düşünüyorum: Demek ki o İstanbuldan ge- lişler, vapur âlemleri, Yahuthane, Sürmeli sokak hâdisesi, Ali Oğuzun gazinosu, bardaki mar cera, ötelde yatış; hepsi hayal imiş. Demek ki ben âhirette dünya rüyası görüyormuşum. Filhakika sağlığımda "hayat bir rüyadan ibarettir, derlerdi de kulak asmazdım. Feylesof- ların, Mutasavvıfların — hakları varmış.. Hem bu haklılık sade- ce dünya için değil, âhiret için de aynen varidmiş. Öyle olma> saydı ben bu kadar — macerayı gatil yaşardım? Pek iyi #&mma böyle günlerce, haftalarca süren rüya olur mu? Meselâ B.N vfizir apartman ya- pacağını nasıl bildim? A efendim; fani dünyada bile kablelvukular, telepa: tiler, nlar, filâalar olur da koskoca âhirette neden olmaz? Dünyadaki Spirtüalistler “ruh, zarı ruh,, yok * Postahanei ruh, diye bin türlü hezeyanla uğraşırlar da ben, — hakikaten ruh haline gelmiş olan ben ne diye bir vakitler içinde yaşadı- ğım ve bemen her hususiyetini bildiğim dünya işlerile alâka: dar olmam? Dünyadakiler meç- bulâtla uğraşıyorlar, bea - ise esasen bence malüm olan şey- lerle tekrar uğraşıyorum. Şu halde Zeynel Besim üs- tadımın hakkı var. Ben her na- sılsa kendimden geçmişim ve muvakkat bir zaman — için rür yamda dünya işlerile uğray Mi Münakaşalar mı?, Belediye, Kültürpark, doktor Uz, doktor Say, imar projesi, dokuz buçuk — milyon işlerine nasıl mı karıştım?. Mimar Bay Necmeddinin orta oyunu — rubr sat yesini ne şekilde mi takip ettim?, Ayol siz “Babri Savcı, nın Anadoluda çıkan “fikra, sını okumadınız mı?. Bu bir revüdür. ki ae sak nesi, ne aktörü, me Tejisörü, ne de müellfi belli değildir. Artık zurnada dahi peşref var amma bu yazılarda baş, son, orta, kayıd, kaide, usul, mak* sad namına zerre kadar birşey yok.. Ne çıkarsa bahtına; ya- zıp dürüyoruz. Binaenaleyh bu saçma rüyaya “eser, demek iftiradır. Ben sayıklamışım. “Fakat ne garip şey, hâlü sa- yıklıyorum.. ediyorum. Kanunun müzake:e- sini rica ediyorum. Bu müzakerelerin sonunda kanun atideki şekilde reye kon- muüş olduğu gibi kabul edil- miştir: Ortaokul öğretmeni yetiştir. mek maksadile Gazi Terbiye enstitüsünde açılan kurslara de- vam etmiş veya edecek öğret men okulu mezunü - Öğretmen- lerden ilk okum öğretmenliğine dönmüş veya dönecek olanlar ile ortaokul öğretmeni iken mezkür kursa — iştirak etmiş veya edecek olanların kursta geçirdikleri ve — geçirecekleri müddet öğretmenlik terfü ke demlerine zam edlir ve bu müddet için bunlara maaş ve- tilemez. B. M, Meclisi Pazartesi günü toplacaktır. Garabetlerin en ağrebi, yıkladığımı bile, bile sayıklı- yorum... Uyumadan, rüya görmek ve rüya gördüğünü bilerek — sa; Jamak yalnız âh rete mi mahsus? Ne münasebet?.. Dünyada iken öyle enayi dümbeleklerine rastgelirdim ki hayret ederdim. — Bana bir siğara takdim edermisin. Yahud: — YAarın saat beşte teşrif ederim Diyecek kadar cehalet gay- yası içinde bunalan ne teresler gördüm ki gözleri, en aşağı, mebusluk, valilik sandalyesin: deydi. Bu gibiler insana akıl da öğ- retirlerdiz — Gazete satılmıyor diye kâyete hiç hakkınız yok azizim; hani metnua kısmınız, nerede çeşit, çeşit teferrukalarınız, ga» zetenin Cahm ni biraz büyütse- biz a... Yalnız dahili haberlerle gazete mi çıkar?. Ben sizin ye- rinizde — olsam Bulgaristanın Sobrüniyye meclisinin müzake- relerini de alırdım. Hurufstlar rınızda da bozukluk var. Yazı- lara gelince; Nerede o Ahmedi Haşimin yazıları, nerede o Ce- nabı Şahabeddinin “ mamnileri, nerede © Mehmedi Şevkinin makaleleril. Avukat — Muradı Çnarın fıkralarını neden yaza- mıyorsunuz?. Züllüyare dokunur değil mi?. Öyle ya. Avukat Şevkii Bedriye sütunlarınızda neden gazel okutmuyorsunuz? Tabil lakları okşar. Haydi bunların hepsinden geçelim; Doktor Beh» çeti Uzun irticali nutuklarını neden aynen yazmıyorsunuz?. Herkes bunları okuyup Sebkü- rabıt kavaidi öğrense fena mı olur?. Bu gibiler dünyada uyuma- dan rüya görmüyorlar da ne yapıyorlardı, muttasıl sayıkla. mıyorlardı da ne hezeyan edi- yorlardı sanki?.. Bir tarihte aklı başında sa- nılan, şehirde ileri gelen, umu- mi vilâyet meclisinde aza, be- lediyede akıl hocası olan ze- vattan birkaçı: — Aman, Hisar camiine bir vâz gelmiş; vallahi dehşet. Demiş!lerdi. Enayiliğim tuttu, kalkıp gittim. Kürsünün üstünde mübeykel bir herif, muhteşem bir kelle, muazzam bir sarık... Herif kö- pürmüş; bağıriyor: — Ey müslümanlari. Halâda taharet sol elin üç orta “par mağile yapılır, şer'isi budur. Zinhar baş ve küçük parmak» larınızı bu maksad . uğrunda kullanmayınız. — Es'adülh'mari bazretleri “vukuatı — fittevabiüz zuhurat,, nam mübarek eserinde: *Kaçan harfimed sâkin olup kalkale halinde Bakarâ suresi okuna; bütün günabları, biüz- nillâhi tealâ, döküle , Buyuruyor. Hayat üçtür. Şe- rat, tarikat, hacalet... Şeriat, Allah demektir; ta- rikat, Allaha giden yol demek- tir; hacalet ise hicabetullahtan gelir; Allahtan korkmak, utan- mâk demektir. Haydin, imdi, hep beraber bir dahi kelimei şehadet geti. relim; ola ki ol galfrüzzünub biz günahkâr kullarına da alfü- mağfiret eyl ye.. K K — Sonü Binci sahifede — sü- amazsınız; çünkü ku- —

Bu sayıdan diğer sayfalar: