(8 Könrnnesel Dar yolun nihayetine gelmiş olıâ)ırtınyan so- MAD İA OA g 72;[ Ş ırâ—ğ Ynza.' Aleksandr Düma la dönerek Aramisin evine doğru yürüdü.. Aramisin ikamet etmekte bu- lunduğu civara gelince arkada- şını ziyarete gitmeği ve Plan şeyi göndererek kendisini çabu- cak Fare kapanına çağırmasının sebebini anlatmağı düşündü. Şimdi, Planşe kendisine gek dği zaman Aramisi evinde bul- muşsa onun hemen Fossoyö so- kağına seğirtmiş olacağı ve ora- da iki arkadaşından başka kimr seyi bulamayınca niçin çağırı miş balanduklarını kestiremiye cekleri şüphesizdi, Bu garabet izah edilmek lâ: zımdı; d>ha doğrusu Dartanyan böyle düşünüyordu. O, kendi kendine, bunları söylenirken bu — vesile ile kal. bini değilse fıkrini olsun işgal etmekte bulunan güzel Madam Bonasyöcükten bahsedileceğini de düşünüyordu. İlk sevdada basiret aramama- lıyız. İlk sevda sevinç taşkınlık- layı ile 6 derece meşbu bulunur ki, bu sevince bir cereyan ve: rilmezse insanı boğar,. Paris iki saattenberi karan lıklaşmış ve âdeta bir çöle ben- zemişti, Sent-Jermen civarının tekmil saatleri on biri çalıyor du; hava çok güzeldi, Dartanyan, şimdiki Assaş so- kağının yerinde © zaman mev- Cut bulynan dar bir sokaktan geçerken, civardaki bahçelerden intişar ederek akşamın şebnemi Ve gecenla meltemi ile — tasalar nea ve Vangöray caddesi c he- tinden esen rüzgâra karışarak gelen lâtif çiçek kokularını te- telfüs ediyordu. Uzaktaki meyhanelerin kalın kepenkleri —kapatılmış — bulun: makla beraber, içerlerinde şarkı- lar söyliyerek eğ'enmekte olan Ayyaşların boğuk sesleri — işitili- yardu. Dar yolun nihayetine gelmiş olan Dartanyan sala döndü. Aramisin ikamet etmekte bu- lunduğu ev Kasset sokağı ile Servandoni sokağı arasında bu- lunuyordu. Dartanyan Kasse sokağını ge- çokük “Yöniş 'bir kemer tejkit eden sık incr ve sarmaşık ağaç: ları arasından arkadaşının evi- nin kapısını gördüğü — sırada Servandoni sokağında beliren gölge gibi bir şey görmüştü. Bu şey mantoju bir adam şeklinde inkişaf etmiş ve Dar- Tehika No. 46 tanyan onu evvelâ bir erkek zan- netmişti; fakat vücüdünün küs Ççüklüğünden, tereddütle ilerle» mesinden ve kararsız adımla- rından kadın olduğunu hemen farketmişti. Bundan başka, bu kadın ara- dığı evi bilmiyormuş gibi başını kaldırarak — etrafına bak niyor, ara sıra duruyor, biraz geri dö- nüyor, sonra geliyordu; Dartan- yan hayret etmişti.. — Acaba yanına gidip ken- disine hzmet teklifinde bulun- sam mıl diye düşünüyor ve son- ra da: » Yürüyüşü gence benziyor, belki güzeldir de, oh! evet, Fa- kat bu saatlerde sokakta dola- şan bir kadının âşık'nı aramak- tan başka bir sebeple dolaş- ması pek nadir olur. Adam sen de; gibip işini bozmak tanışmak için bir başangıç olamaz. Diyordu. Bununla beraber genç kadın yavaş yavaş ilerliya , evleri ve penceroleri sayıyordu, Bu iş uzun sürm yeceği gibi müşkül de olamazdı; - sokağın bu kısşmında yalnız üç ev ile şokağa bakan iki pencere vardı ki, bu pencerelerden biri Ara- misin odasına muvazi bir oda- nin ve diğeri de Aramisin pen- ceresiydi. Fikrine din müderrisinin hem. şire zadeşi gelen Dartanyan kemli kçndine. danli kiss ae — Çok şey! Sakın bu gece güvercini bizim arkadaşın evini aramakta olmaşın| Fakat, haya- tim hakkı için bunun çok ihti- mali var. Ahl aziz arkadaşım Aramis, bu sefer her şey mey- dana çıkacak,. Dartanyan kendi boyunu müm- kün olabilece ği kadar küçülte- rek sokağın en karanlık tara- fına geçti ve bir köşe arkasına konmuş olan mola taşının ar- kasına saklandı. Genç kadın ilerlemiş ve ha- fif ayak seslerile kendisinin vü- dunü bildirmiş olmakla beraber tatlı ve temiz bir sesle yavaşça öksürmüştü. Dartanyan bu. ök- sürüğün bir işaret olduğunu anladı. Ancak, ya bu öksürüğe mu- adil bir işaret alarak kararsız- lığına nihayet vermesinden ve- yahut istediği yere gelmiş bu- lunduğunu anlamasından bu ge- €e yolcusu kadın doğruca-Ara- misin kapısına yaklaşarak pen- ceresinin kanad na üç kere ve muntazam fasılalarla parmağı ile vurdu., Dartanyan kendi kendine mi- rıldanıyordu: — İşte bu âlâ, aziz arkada- şım Aramis! ah! Seni gidi mü- rai| din derslerine böyle çalışı- yorsun öyle mi?.. Üç fiske vurulur vurulmaz iç pencere açılmış ve dış kanadın aralarında bir ışık görünmüştü. Bu hale şahid olan Dartan yan: — Ol ohl dedi, kapıdan de ğil de, pencereden! Oh, ohl bu dan şıklı bir ziyaret. Pençere açılsın da hanımın tırman:p gi- rişini seyredelim! ne & â! Fakat Dartanyanın düşüncesi hilâfına olarak dış kanatlar ka- palı kaldı. Bundan başka, bir an için parlamış olan ışık ta keybolup orası kapkaranlık ke- sildi.. Dartanyan bu halin çok sür- miyeceğini düşündüğü için göz- lerini ve kulaklarını dört aça- rak baktı ve dinledi, Hakkı vard; bir kaç saniye sonra içerden iki kuvvetli pars mak sesi iş tildi; sokaktaki genç kadın da bir tek parmak şesile mukabele etti ve dış kanatlar bir az açıldı, Dartanyanın ne derece me- bakıp dinlediği kestirile.» Dilir. Esef Olunur ki, ışık başke yodayangölürü müştü. Pakat da, likanlının gözleri geceye alışık- tı. Bundan başka, anlaşılan Gaşkonyalının gğılerinde kedi gözü gibi karanlıkta daha iyi görmek hassası vardı,.. Dartanyan genç kadının çe- binden bir beyaz şey çıkarıp çabucat açtığını ve bu şeyin mendile benzediğini gördü. Ka- dın açtığı bu şeyin ucunu mu- hatabına gösteriyordu.. Bu hal Dartanyana hemen Mm, Bonasyönün ayakları ucun da gördüğü mendil ile Arami- sin ayakları altından çekip al- miş olduğu mendili halırlattı: — Bu mendil ne demek ola- bilir? Aramisin bulunduğu yerden Dartaryan yüzünü göremiyordu; Aramis diyoruz, çünkü delikanlı dışardaki hanımla görüşen içer deki adamin kendi arkadaşı ol- duğuna kanidi, — Sonu var — ANADOLU İzmirde Mazikseverler sosyelesinin ver- diği konserlerden bir intiba YAZAN: Doğrugüz Şehrimiz için çok güzel bir teşekkül —olan bu sosyete bu sene de yıllık konserlerine baş- ladı. Ve ikisi keman koaseri olmak üzere üç konser - verdi. Şu üç kongeri birer, birer göz- den geçirirşek bunların içinde ilk, yani Bülend Tarcan tara- dan verilen konserin ötekiler- den çok aym çok daha başka türlü olduğunu görürüz. Vakıa ikinci konser yahud Bayan Mib- ter Çelebinin konseri muvaffar kıyetsizlik sayılamaz. Hatta Mih- ter Şelebiyi attığı bu ilk adım- dan dolayı tebrik ve ilk adımının yalnız kalmamasını çok, çok te: menti ederiz, Yalnız Bülend Tarcanın konser — programına bakarsak eserlerin ne çetin ol duklarını görerek bunun haki: katen bir sosyeti konseri olabi- leceği kanaati bize hemen gelir, Acaba Bülend Tarcan bunları nasıl çaldı? Hiç şüphe yok ki kemardan çıkan ses bize hemen, çok bü- yük bir istidadın ye kuvyetli bir tekniğin önümüzde olduğunu işaret etti, “Lâfonten daretüz,, “Pretüt ve Alleğro, yu hiç bir hata yapmadan çalan Bülend Tarçan için bu haklı bir iddia- dır. Buna rağmen bu sesler maalcsef yalnız o gece salonun tayanında dalgalandı ve bitti. Halbuki bu, senenin en güzel san'at hareketlerinden, biri için şehirde aksedecek daha çok büyük yerler vardı. Fakat mü- zisyenlerimiz — sustular. — İkinci konser için yazı yazdıkları, Ba- yan M. Çelebinin konserini da- ha evelden gazete ile haber verdikleri halde Bülend Tarca- nın <u fovkalâde “programı - ve enfes tekniğine karşi sustular. * Halbuki ikinci koriser progra- mı içindeki parçaların bazıları hatta böyle bir sosyete konse- rine giremezdi. Fakat o parça- lara daha az tekniğe karşı kri- tik çıktı. Onun içinde birinci konserin programından — azıcık bahsedilmiş, Bu bir şey değil- dir ki., Yoksa — müzisyenlerimiz Bülend Tarcanın — parçalarını kritik edemiyecekleri — için mi sustular, Eğer böyle bir şey varsa bu müzisyenlerimiz müzik- severlerimiz hatta müzikseverler sosyetmız için çok acıl Sonra kritik nezaket, gönül alma için yapılan bir şeyse bu. nu san'at kabul etmez. Ö halde san'atın bitaraf gözü ve bitaraf *ğzi var, — Müzisyenlerimize yar kışacak şey budür, Daima doğ- ruyu görelim ve daima doğruyu hemşerilerimize tanıtalım. Inkılâb hatıralarından Son zamanlarda Harbiye talebelerini Istanbulda azaltmak için ordu merkezlerinde birer Harbiye mektebi açtırmıştı — Peki, hemen şimdi mi gi- dilecek? — Evetl, — Peki, fakat, bir de beni dinleyiniz. Benim müşir oldğu. mu unutmayınız, Bunun için ev- velğ bana asker gibi bir vaz yet ile gelip sslâm vermenizi isterim, İşemişti. Osman paşanın tabi- atni, hıyunu çok güzel bilen Eyüp Sabri bey derhal ortaya atılarak: — Paşa hazretleri, emri dev- Tetleriniz şimdı infaz olunacak, D edi. Nysziye yaptığ bir işaret'e dışarı çıkarak Eyüp Sab- ri, Niyazinin düğmelerini ilikle ti Ve içeri tekrar güd.kleri vakit paşayı da elbisesini g ymiş gör” düler Niyazi bey de paşanın arzısu darresinde gskerce resmi selâmı ifa etti. Beş dakika sonra önde geyik olmak üzere paşa etrafında mu- hafızları olduğu balde araba ile sessiz ve şadısız (ımilletin misa- fii) olmak kaydile karargâhını ve Manastırı terketti. Hamid de d ğer hanedanı sal- tanat, azaları g bi harem daire- verinde masa, dinlye dnlye büyümüş olduğundan Osman paşanın bu ortadan sır olmasını po-t üstüne oturup külâhı kafa- sına gydikten sonra ortadan kaybolan perili insan'ara ben- zetmekte idi, Artık Hamid her şeyden şüp- heleniyordu. Ne Arnavudların sadakati, ne de Çerkezlerin ka- rabeti ve pe de Arapların ubu- diyeti fayda veriyordu, O, bütün | düşüncelerini şöyle toplyyordu, Kimseye inanmamak, güven memek.. Fakat saltanat hırsı, bu- na da mani oluyordu. O, otüz iki senelıik seyyıatının görülecek hesap günlerinn yaklaştığ na kani olmuştu. İşin içinden za- Tarsız ve zıiyansız nası! — çıkabi- lecek, açıkea hayatını nasıl kur- tarabilecekti. Şu cemiyet m'd'r? Nedir? Bun- ların söz anlıyanları ortaya çık- sa da bunlarla bir görüşse. Ken- di hakkında ne düşündüklerini anlasa. Hatta onlarla bayağı bir pazarlığa bile ram oluyor gibi idi, Düne kadar rütbeler, nişanlar, ihsaolarla çeşit, çeşit lütüflerine gark ettiği paşalardan, vezirler- den, beylerden, ağalardan bık- mıştı. En ziyade Serasker Rıza paşa ile umym askeri mektep'er nazırı müşir Zeki paşaya kız- yordu. Bakan hükümetlerine karşı durabilmek için Rumel yi baştan başa mektepli zabitanla doldur- muştu. O mektebi harbiyeyi kaç dela kaldırmak istemişti de her Serbest sütunlar Şehircilik işleri etrafında bir cevab.. Bir kariimiz, bir sabah gazetesi- nin neşriyatı etrafında ne diyor? ee LÖ yi Geçenlerde garetemizde çıkam küçük bir yazı, bir sabah gazeterinla ce vabı ile — karpılaştı. Şehir — işlerinin aydınlanması Beşrediyorur: Bay Şevket Bilgine; Beni tatmin makandile yazdı. Zinız yazınızı. okudum. Gerçi ben ilk yazımda belediyenin projesini tenkit etmek gayesi gütmemiş, yalnız şu "selef,, ke- limesi ile müradif addolunan “hata,, kelimesinin doğru olma- dığını söylemiştim. .- lefleri hata etti,, demiyelim, zi- ra biz deayni yol üzerinde yü- Tüyoruz, demek istemiştim, Fakat bu meseleyi tahlil ve tafsil ederken bana belediyenin projesinin esasatını. bir daha izab ettiğin zi gördüm. Bu izah- ta “haklı tenkidi yapalım,, ya- palım diyen arzunuzu, doğrusu kıramadım ve müsaadenizle, ten- kit değil, tetkik yolunda şu bir iki satrı yazmağa cüret ettim. Ümid ederim ki mözur görür sunuüz. Benim bu yazınızdan, evelki yazılarınızdan va muhterem be- lediye Tre'simize “zafe olunan kanaat ve beyanattan anladığım şunlardır: Belediye bu vakte kadâr imar edemediği şehri imar etmek is- tiyormuş ve bu imar için halkın senelerce beklemeğe takati kal- mamış. Fakat imar için beleği- yenin parası yokmaş. Para bul- mak istenmiş, bu şümullü impra tekabül edecek varidat membar aranmış. — Nıbayet bçelediye bu waridatış garaj santral, hal santral, ekmek fabrikası, süt fabrikası, şehir oteli vesaire gibi inşaatı yapmak ve bunları işletmek suretile elde edebilece- ğini ümid ediyormuş ve bu va- ridat ile imar işi başarılacakmış. Hepimiz pek iyi biliriz ki bi zatihi İzmirin bu — günkü hali evyelâ imara değil, şehir haline sokulmağa muhtaçtır. İzmir bu günkü halile bu günün modern şehircilik nazar yetına tamamen mik, ürbanislik ve ihtiyaca mu- tabık bir şehir haline sokulma- ğa ve sonra ise imar olunmağa muhtaçtır. Bizim imar, demek- ten maksadımız ise bu günkü gibi yalmız vatandaşın ev — yap- ması demek değildir. Yani şeh- rin arşitektüral görünüşü deği- dir. Bir şehrin imarı, evvelâ as- sainismanı ile başlar. Sonra va» tandaşa, ticarete, iktısada ve esthetige iztırap vermiyecek yol- ları vetaksımatı gelir (Zonning, Verkehr veya sair esasat üze- rine müesses) - en sonra da in- şaat ve gözelleştirme işi gelir. Bütün bunların başında şeh» rin bir şehir olabi'mesi için lâ- delaşında karşısına çıkan Zeki paşanın sözlerine inanarak bu hareketinden vazgeçmişti. San zamanlarda Harbiye ta- lebelerini İştaabulda azaltmak için ordu mekkezlerinde birer Harbiye — mektebi — açtırmıştı. Keşke lâğvetseydi — sanki ne olurdg? Hep bunları düşünüyor. saltanatına karşı, hayatına karşı indirilmek — istenilen darbenin sebeblerini hep bualardan bili- yordu. Maavafıh son pişmanlık ele bir fayda verm'yordu. — Sonu var — Aysi yasıyı yazan kariimizden dün bir mektub aldık. Tazımdır, mülâhazesı ile onu da aynen . zım gelen imar plân ve progra- im vardır, Bu p'ân ve progra- mın esasatının, haagi işe nere- den başlanmak lâzim geldiğini ise, şehrtin yevmi hâayatı, iktı- sadi hayatı ve münasebatı, şehr rin fizyolojik bünyesi ve yatam daşın itiyad ye sıhhati gibi ava- mil tayin eder. Ş hirlerin imarı ve atisi hakkında meşhur — şe- hircilik tarihini yazan — Michel Lheritier “Şehire'ler ve bir şeh rin atişini tayin mevkiinde bu- lunanlar evvelâ şehrin mezisini , ve halini gayet iyi tetkik et. mekle mücelleftirler, diye çok güzel bir tavs yede bulunur. Bu suretlç programlaştırıla- rak imar olunacık br şehir ta- bi ve norma! bir ş>hir olacak ve realite yolunı g rmiş buluna- caktır. Yoksa şurası böy,e ol- sun, burasını böyle yapalım, de- mek mahkümu zaval muvakkat bir kartiye, bir şehir parçası yaratmaktan ve bütün emkleri heba etmekten başka bir şey değildir. Bu günkü İzmir ise normal bir şehir olmaktan çoktan çık- mış ve anormal bir 'vaziyette- dr. Binnetice buy gün bu imar işi muazzam bir iş haline gel- miştir. Bu muazzam ve dağınık işi başarmak için bize karşılık olarak gösterilen şey otel, hal, söüthane veşaire gibi çok zayıf ve küru ve esası halledemiyen düşüncelerd&n ibarettir, Biz bun- ların bir imar için lâzımgelen membai varidat — olamıyacağı, lâzımgelen parayı veremiyeceği ve bilâkis belediyeye yeni bir yük, bir masralf kapısı açacağı kanaatindeyiz. Garaj hakkında bir fikir yü-, rütmeği muvafık bulmuyorum. Zira bu bususta daha sahibi salâhiyet zevatın fikirleri daha müfit olabilir. Yalnız bu işte anlamadığım bir nokta varsa o da İzmire muhtelif membadan ve 'yollardan gelen motörlü va. sıtaları bütün şehri geçirecek bir mahalde toplamaklığın ne derece müfit olduğudur! Ba gün bütün şehirlerde drenaj yapıl- moğa uğraşıldığı bir zamanda bu kınjesyonun ibda: yolları tah- ripten başka bir şeye yaramıya- cağını zannediyorum. Hal santrala gelince: Haller tarihi tetkik plunursa görülür ki, hal tesisinden mak- sat halka, ucuz, temiz mevaddı gidaiye sataçak, kışin bu mad: deleri soğuktan hozulmaktan, yazın hararetten muhafaza ede. cek, daimi bir satış yeri temin ekmaktir. Hallerde satılan maddelerin ucuzluğu, halde biraların vesair masralların daha az ve malın mâliyet fiatj üzerinde fazla bir zammın olmayışı ile temin olun: duğu gibi, buradaki malın ucüuz olması hariçteki satıcıların ihti. kârına mani olması ve balansın muhafazası emelile tesis olunur, İngilterede h: susi teşkilâtla ida- re olunan haller, diğer memle- ketlerde tüahalli idare ve bele. diyeler tarafından idare olum- makta ve kontrol edilmektedir. Bu, bir tane ve santral olma mak şartile hakikaten memleket besabına pek nâfı bir ve şayanı — Sonu 8 inci sahifede —