KARA KORSANLAR ŞEFİ Dilber kadın korsan Aşktan başka kuvvete baş eğmiyen iınıı kmmn maceraları... sı, pek çabuk Karasakal gene kahkaha ile gülerek: — Ya.. Dodi. Sen Karasakal Kaptan Tiçi' tanıyorsun — demek oluyor!. Pek'âlâ. k ne iste- diğini söyle bakalım, biz de bi- lelim ve goıdıı Hey,;budala.. Benim gemideki baysağımı gör- medin miydi?. Gözlerin kirada mıdı? Beni bir tüccar gemisi mi sandın?. Ne ise.. Şimdi söy- le de senin'kim olduğunu, ne aradığını anlıyalım. Ha haberin olsun.. Ben yalan — istemem.. Doğru söyliyeceksin.. Sonra ka- rışmamı, kafanı koparırım!. Kaptan Karsakal bunları söy- lerken her delikten bir haydud çıkmış ve iki kaptanın etrafında bir halka teşkil etmiş idiler. Bir an evel etrafa meydan okuyan haydud şimdi korkmuş bir kedi gibi idi. Etrafını saran haydudlara korku ile baktı. Ay- ni zamanda kendi adamlarına da baktı. Bunlar da kendisi gibi korkudan - titriyorlardı. Bir az sonra kendisini toplıyarak adı- nın Sid Mone olduğunu, resmi bahriye zabitlerinden olduğunu, fakat sonra istifa ederek Bar- boniçin yanına girdiğini söyledi. Meri bu garip adamı dikkatle tetkik etti ve neticede oldukça korkak ve sefil ruhlu olmasına mukabil bir derece iyi görmüş geçirmiş ve centilmen bir adam Olduğuna hükmetti. - — Sabık bir zabitin ne münâse- betle haydut olduğunu düşünü- yordu. Bu adamın da hür ve serazat bir hayat yaşamak, kor- sanlık etmek zevkine mağlüp olduğuna hükmetti. Meri bu kanaatinde aldanmış değildi. Bu adam zengin bir mi- ras sayesinde bir korsan gemisi donatmıştı. Bunu diğer bir kor- san da şöylece izah etti. — Bu adam çok zengin idi. Büyük ve kuvvetli bir gemi sâr tın aldı, ona top ve tülek koy. du. Korsan olmak üzere de yet- miş kadar serseri topladı. Fakat kendisi denizcilikten, korsanlık- tan hiç bir şey anlamadığı için beni yanına aldı. Çok h ver bir adamdı; kendisi çok muvaffakıyetler - kazanmış, cihanı korkutmuş farzeder. Bize bir çok maceralar anlatır? Fa- kat mağlüp ettiğini bahsettiği adamlar içinde bundan yirmi Faik Şemseddin BENLİOĞLU Karasakala meydan okuyan lıaydudlaı- bozma- titremeğe Karasakala meydan okuyan haydut.. sene evel ölmüş kimseler oldu- ğunu bilmez! Kendisini Karasa- hn üstünde farkeder. — Nihayet bu heriften bıktık. Senin gemiyi uzaktan görünce, — onu buraya kadar sevkettik ki aklı başına gelsin! senKerasakal bu izahatı «dinler- ken gülmemek için büyük bir gayret sarfediyordu. Nihayet: — Yeter artık, herifin ciğeri- nin kaç para ettiği anlaşıldı. Dedi. Ve sahte kabadayıya dö- nerek: — Ey kahraman kaptan.. Sa. na benimle boy ölçüşmek ne demek olduğunu göstereceğim. Mademki kahramanlığa bu ka- dar merakın var. Sına bunları birer, birer öğreteceğ mi — Maa- mafih biraz da terbiye edeceğim, ki iyi bir adama benziyebilesin! Dedi, Adamcağız, bu sözleri ti'riye- rek dinledi. Ne olduğunu tayin edecek halde değ Idı. Korkudan adeta dili tutulmuştu. Karasakal: — Edvar Ridi diye Meriye seslendi. Bu herifin getirdiği g mi fena değil, silâhlı ve mükem- mel bir şey. Bu gemiyi senin idaren altına koyuyorum. Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzınll Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu Tefrika Numarası; İlka korku içinde kaldı. Fakat: — Siz benim masum oldu- ğuma eminsiniz değil mi? Ah, © menhu: âhı atmamış olsay- dım ne âlâ olacaktı. Çok büyük bir hata işlediğimi anlıyoruml. Dedi. Markam ayağa kalktı. Elleri pantalonunun cebinde - olduğu halde: — Bayan! Dedi. Vakıa çok müteessirim, fakat hakikat ta şudur: Siz müteveffa — kocanızı hiç sevmiyordunuz; b lâkis başta bir erkeği seviyorsunuz! Koca- nız sizn bu hailerinizi tamamen 39 biliyordu. Bundan bir kaç ay evel servetini tamamen nakde tahvil etmiş Nevyorktan meç- hul bir tarafa gtmiş idi. Siz de bu sıralarda Nevyorktan #yrik dınız. Siz onu Prinled Postta bir oötelde beklediniz. Jim Bla- kın evelce bıraktığı otomobilini amak üzere gelmesini bekledi- niz.. Bundan başka, müteveff. otomobilini almak üzere geldiği gün kendis'ne görürmediniz.. Sonra da onu takib ettiniz, uçu- rumdaki kağıdan sonra da bir dahâ otele dönmedin z ve Nev- yorka geldiniz, bü bildiğim ba- Bu, korsanlık âleminde hari- kulâde bir hâdiseydi, Meri bu büyük - iltifatı kabul etmemek istedi ve: — Doğrusu kaptanım, dedi, Ben sizin gemide kalmağı her $e leıcılı :denml T8 Kinanaetel Rudolf Valântinonun yeri- ne kalan üç yıldız Bir gün Sidney Harold, öyle bir tuzak karşısında kaldı ki.. Gari Kape ve Klark Gabel Erken yıldızlar ışık verek bü- yük fenerlere benzerler. Sinek- ler fenerlerin ışığı otrafında na- msıl devrederlerse, bazı kadınlar da bu yıldızların etrafında ayni şekilde dönüb dolaşır.. Erkek yıldızlar iki kısma ay- rlırlar: 1 — Sinema yıldızı. 2 — Spor şampiyonları. Bunlar, şöhret meraklısı ka- din ve kızların bayıldığı, tanış- mak istediği bahtiyarlardır. Rodolf Valântino vaktinden daha evel öldükten sonra sev- gisini kazandığı kadınların kal- bindeki yeri hâlâ soğumadı. Kadının sevgi hırsı kollektif bir şekilde kendini bu derece şid- « harikulâde bir ka-'| Yetli olatak hiç bir-zaman gös. reketti. Kırısıkılııı bir emrine, ne şekilde olursa olsun itiraz mümkün değildi. Fakat üçüncü harikulâdelik, Karasakalın Meri- nin bu ademi kabulü karşısında kızmamış olmasıydı. Karasakal sadece: — Neden Rd? Dye sordu. — Çünkü ben istediğimi ar- tık elde ettimi — Ve, altında bulunmakta zevk alıyor- sun, değil mi? — Evet.. — Pek âlâ. halde. Karasakalın emrrleri Yanımda kal şu — Sonu var — Yurddaş! En değerli ve en manalı hediye “Tasarraf kumbara- si, dir. kikatlerin neticesi Kocanızı mümkün şu olabili : dürmek - sizin için ? Kolayca da onu öldürebili d niz.. Kocanızı öldür- düğünüzü gösterek delil ve hâ- diseler mebzuldür. Sılâhıniz, son ve feci vazifes ni gördükten son- ra yok edilmiştir, Bayan! - eğer anlamadınızsa, ben size söyli- yeyim ki... İlka yeis ve nevmidi - içinde başını sallarcen polis müdürü sözünü şu suretle tamamladı: — Sazi kalil dye tevkif et: mekten başka hiç bir iş kalma- mıştır. Markam, kadına bakmadan bir kenarda sessizce oturan po- lis müfettişi Hete: — Bay Het. Bayan Blakı tevkif ediniz. Emrini verdi, v İşte bu suretle İlka, kocasının katili olmak'a ittiham o.unarak tevkif edildi. İlkanın tevk fi bütün Ameri- termemişti. Rodolf öleli on seneyi geçti. Yeni yetişen şöhret budalası şimdi, — Klark Kuper, ve Robert Taylorun üst ve başımı parçalı- yor; düğmelerini kuparıyorlar. Apolon kadar güzel olan Sidney Harold isminde bir ar- tist vardır. Kadınlardan haftada 4000 mektub alan bu artist, vaktile seyislik ederm ş, Atinayı bir volkan, Madam Pompadorü bir balerin zannedecek kadar cahil olan bu çocuk, stüdyodan dışarda çok içki içerek, kaba, kıba küfretmekte ve - kadınlar hakkında şunları söylemektedir: — Kadınlar?. Evet, onlar beni gece gündüz. kemirip duruyor; haftada dört bin mektubun al- tına “senin hürmetkârın, imza- sını görmekten içime fenalık ge- liyor. Üç yıl evel henüz saftım. Tanımadığ.m bir kızın davetine kada büyüc bir akis yaptı, ba- yanın resimleri büyük ve küçük gazetelerde neşredildi. Tabit olarak Jm Blak, yani lâhik Fransis Karter de, Toron- toda yeni şahsiyetini korumağa çalışırken bu hâdiseyi gazeteler- den öğrendi. Bu haber, Jim Blaka bir yı dırım darbesi - gibi tesir - yaptı. Vaziyet hiç umulmıyan bir ne- ticeye doğru yürüyor demeklti. Mesele bütün Nevyorkta bü- yük bir alâka Vve heyecan hu- Süle getirdiğ. için, gazeteler er- tesi gün de İlkanın tevkifi hak- kında resim ve yazılar neşrine devam ettiler. Jim Blak, şerrinden kaçtığı sabık karısına acıdı, hem de çok acidı. Bu kadın belki her şey olabilirdi. Fakat mütevelfa Jim Blakın katili değildi, Jm Blak, bu - beklenmiyen neticeden — dolayı — kend sini saçlu görüyordu. Şikago tıbbiye gittim. Güzel, genç bir mahlüktu. Beni bir kozmetik salonuna gö- türdü. Tavşan burunlu 110 kilo- luk olan salonun sahibi kadın benimle konuşurken başka bir kadınin benim resmimi aldığını gördüm. Bir kaç gün sonra bü- yütülen fotoğrafımı bir gazetede gördüm. Altında şöyle yazıyordu: *“Sidney Harold, neden bu kadar güzeldir. Bütün kadınlar peşinden deli gbi niçin koşu- yor. Derisi, tırnakları, vücudü neden bu kadar parlaktır? Çün- ü “Minerva, kozmetik salonunu ziyaret etmiştir. , Bu ders bana güzel bir ibret oldu. O gündenberi tanımadık binlerce hürmetkârdan zehirden kaçar gibi Rekiâm- lar, kadınlar bizi yıldızların üs- tüne çıkartıyorlar. Bir Amerikalı gazeteci, bir sinema yıldızına gönderilen mek- tuplardan — bazılarını okumuş. Genç kızlar, evli kadınlar, dul- lar, ihtiyar kızlardan gelen bu mektuplar gülünç oldukları ka- dar acındırıcı satırlarla doludur. 13 den 60 yaşına kadar kız ve kadınlar kalp'erinin içindekini bu erkeğin ayakları altına ser- mektedir. 74 Yaşında bir kadın şöyle yazıyor: “Bu gece sizi (Sultan Ömer) filminde görürce şimdiye kadar erkeklere karşı beslediğim nef- retin yerini sizin sevginiz işgal etti.. Ş mdi: kıdar yanılıyor- muşum. Fakat henüz geç deği- dir. Resmimi gönderiyorum, 165 kilo ağırlığım vardır., Maamalıh, şöhret meraklısı kadınların hepsi Robert Tayloru talebesinin kendisire sattlığı ce- sedin intihar etmiş bir adama ait olduğunu anlıyordu. İlka, bir avukat gözünden de tamamile suçlu ve kurtulması güç bir - vaziyette, bütün delâil aleyhinde idi, İlkayı adi bir katil mevkünde bırakmak, Jim Blakın vicdanın- da derin bir ıztırap yaşatmağa başladı. Jim B'ak, İlkanın yüksek mev- kili bir kadın oması hasebile muhakemenin sonunda jüri rafından affedileceğini rek teselli " bulüyordu. muhakemenin sonuncu günü ve- rilen karar, Jim Blakı dehşet içinde bıraktı: Jüri itt fakla İlkayı mücrim ve idam cezasına lâyık gördü. y Şu halde?. İlka muayyen br müddet sonra elektrik ikemle- sine otaracak ve işlemediği bir cinayetin — hesabını — ödemeğe mecbur kalacaktı, Italyu kralı Feyezan mıntakala. rını gezdi Roma, 17 (Radyo) — İtalya kralı Viktor Emanuel, bugün feyezan m ntakasına gitmiş ve felâketzedelerle konuşmuştur. Kral, (Montesakro) mıntaka- sına da kraliçe ile birlikte git- miş ve buradaki felâketzedelerin vaziyetini tetkik eylemiştir. Roma, 17 (Radyo) — Yağ- mur şiddetli bir surette devam ediyor. Roma civarındaki kasa- balar sular altındadır. B'n aile evsiz kalmıştır. İtfaiye, bodrumlara hücum eden suları tulumbalar vasıtasile boşaltmaktadır. Söylendiğine göre, yirmi se- nedenberi İtalyada bu kadar şiddetli ve sürekli yağmurlar yağmamıştır- Letonya sular altında Riga, 17 (Radyo) — Leton- yanın her — tarafında seller ole muştur. Nakil vasıtaları muattal bir haldedir. Kar, yağmur ve fırtına münakalâtı büyük sekteye uğratmıştır. Komünist propagan- dası yapanlar tevkif edildi.. Z Boynes: Ayres, 17 (Radyo) — Bugin, komünist propagandası yapanlardan otuz kişi muhtelif cezalara çarptırılmışlardır. Holivuata artistler bir suikast mı hazırla. mışlar.. Sanfransiskudan bildirildiğine öre, Holivuddaki bazı sinema artistleri bir suikast tertip etmek suçu ile ihbar olunmuştur. Bunlara isnat o'unan suç hü- kümet aleyhine bir komünist suikasti hazırlamaktır. Bu komiteye dah | olan artiste ler arasında Fredrik Marhın da ismi sayılıyor. Bununla beraber Avrupada bu habere pek inanılmamış, bu- aun bir şaka ©/ tahmin edilmiştir. u artist gene dır, ki bazı kadınlar sportistlere, şampiyonlara, tenis, ski, yahut olimp'yat yüzücülerine de ıık ilân etmektedirler. i Fakat, sinema yıldızı olmağa lüzum görm:den bir erkek, ne kadar çirkin, biçimsiz — olursa olsun, kadına sevgi aşılamağa muktedirdir. Londra aristokra- siae mensup bir kadın Orangâ- ton maymununa benziyen bir Srk şamp yo 'u vm sevmiştir. Jan Veber hapishaney: — girdikten sonra, bütün çırkinliğine rağe men, pek çok kimselerden mek- tup'ar almıştır. Jim Blak tekra> diriliyor! Muhakeme ve kararı takip eden ay içinde Jım Blak hakiki bir. cehennem ıztırabı. içinde yaşadı. Ortada bir ümid vardı: İlkanın affını elde etmek.. Fakat gaze- teler İlkanın avakatlarının af istidalarının dareddedildiğini ha- ber verince, Jim Blak öleceğini sandı. Son ümidde bu suretle kırılmış ve - İlkanın idamı artık bir gün Mmeselesi olmuştul! Bu bir felâket idi. Jim Blak için de bir cnayet demektil Jun, bu kadar zaman düşü. nnck aptığı her noktasını hal- sandığı plân bu suretle “bir biç, olmuştul Bunun için hemen Nevyorka dönmek, bu kadar emekele ha zırlamakta olduğu yeni şahs ye- tinden vazgeçmek, polise Jim Blak hâdisesinin bütün safhalar rını ve çyüzünü a: latmak lâ: g hyoıdu —Devümeca sevmi