SŞah, Osmanlı Padişahının Veziri mak istedi. Fak Kurnaz Şah - İsmail, bunak Beyazıdı tatmine muvaffak — ol- muştu. Zira hemen yarı yolda İstanbula bir elçi göndermişti. Şah, elçiye öyle bir kıyalet ver- mişti ki eşi az bulunurdu. Eline bir de name vermişti. Namede hin Osmanlı devletine karşı ediği iyi niyetler yazıl idi. imden de şikâyet ediliyordu. — Ben, diyordu, ancak Zül kadriye hâkimi ile uğraştım, Osmanlı devletinin toprakların- dan bilmecburiye geçlim. Yoksa bu topraklar hakkında hiç bir ihtirasım yoktur. Komşularımla iyi geçinmek niyetindeyim. Aramızda suitefehhüm olma- malıdır. Şehzade Selim elendi- nin İran mülkünü çiğneyip geç- mesi maslahata ve dostluğa mu- vafık değildr, Yavuz, o günlerde Şahın kar- deşi, İbrahim Mirzayı - sıkıştır- mış ve onü esir etmişti. Padişah, şahın elçisini çatık kaşla, ekşi bir. çehre ile kabul etmişti, Elçi huzura girince usule tevfikan iğildi ve padişahın elini uzatmasını bekledi. Fakat Beya: zad elini uzatıp öptürmedi, di- zini gösterdi. Elçi de iki büklüm vaziyette padişahın dizini öptü ve arizayı verdi. Beyazıd evvelâ oğluna yuka- rıda zikri geçen (geril) emrini verdi, sonra da şaha bilmuka> bele bir elçi gönderdi, Şah, elçisinin kabul şeklinden müteessir olmuştu, bunu kendi devletine ve gururuna karşı bir hakaret telâkki etmişti. Fakat ses çıkarmasına da imkân yok: tu. Beyazıdın elçisinin — sırtında âncili, kırmızı bir kaftan — vardı. Tebrizde eğlencede bulunan şah, elçinin geldiğini düyunca saraya avdet etti ve elçiyi de kabul etmeden evel düşünmeğ, büş ladı. n — Ben de onun elçisine mu- kabele etmeliyim; fakat nasıl?. Nihayet Şah kararını verdi: — Huzurumda elçi için otu. rulacak yer birakmamak, onü ayakta tutmak.. Şahın Osmanlı elçisini kabulü merasimi çok mutantan olmuştu. İsmail — Safevi bir — sürü yeni adap ve merasim çıkarmıştı. ! Fakat gelen elçi zamanın kur- | maz, en tecrübeli — şahsiyetlerin- den idi. Hatta İrana gidecek elçiyi seçmek meselesi sarayda bir mesele olmuştu, Şaha giden elçi Fatih Meh- med zamanında mesleğinde şöh- ret kazanmış, bilâhare siyasetten çekilerek kendi emlâk ve ser veti ile geçinmeğe başlamıştı. Beyazıdın kendisine elçilik tek. ANADOLU Günlük - siyasal GRBTE Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi peşriyat ve yazı işleri müdü. Tü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR — İDAREHANESİ İzmir İkinci Beyler sokağı €. Halk Partisi binas içinde Telgrafi İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « Bosta kutusut 405 Abone şeralti Yıllığı 1400, elti aylığı BUO, üç eylığı 600 kuruştur. gazcte Yabancı memleketler için ecnelik abone ücreti 27 Jiradır ANADOLU MATBAASINDA BASILMIŞTIR —..7 Yazan: M. Haykan — yelerin — hazırlanması bana a lir. Kıyafetimi ben dü: zecoğim) ve salâhiyet sahibi ola- | cağım. Demiş ve bu teklfi - kabul edi'mişti, İşte İacili kırmızı kal- tan diye şöhret a an kaltan, bu elçinin sırtındaki kaftandı. Şah tahtına oturmuştu. Sağın: da veziri Necmi Ceyiâni oturu- yordu:. Solunda da nedimeri, muhafızları vard.. Eçi merasimle içeri girdi. Ve şahın elini öptü. Beyazıdın mektubunu uzattı. Şah mektubu — aldı, Elçile konuşmağa başladı. Fakat kurnaz elçi vaziyet n farkına varmıştı. Kendisine otu- ru'acak yer gös erilmediği gibi kendliğinden — otürmasın — diye boş bir sedr de bırakılmamıştı Bu garip bir hateket gö- rüldü. Şah, veziri ve diğer hu- zurdakiler bayretle gözlerini aça: rak elçiye bakıyorlardı. Elçi yük bir itidal çinde, gülümsiye, gülümsiye kırmızı kaftanını çır kardı ve yere serdi. Ondan son- ra da: — İran şahının müsaadelerile.. Diyerek bağdaş kurdü, oturduü. Şah İsmall, asabı bu kadar vezirine — verdi. bü.- ne bir oyun yap- at Vezir daha kurnaz çıktı kuvvetli ve pervasız bir elçi ta: savvür etmiyordu. Bu hareket ayni zam Şahn huzuruna ehemmiyet vermemekti. Elçi bu süret e: — Ben Osüanlı Padişahın'n elçisiyim. Binaenaleyh İrin Şa- hının buzurunda - dilediğim gibi oturahilirim. Hürmet etmeğe de mecbür değilim. Dem $ ouyordu. Şah sarardı, kızardı iki kabzasına gitti — Vuru, i€ nn Rer'de se: şu herifin boynunu! bekleni- k Diye emir vörmes Fakat elç iradesi, nafiz gözleri, lâkayd müt d! harsket ei karşısında Şah şaşır şedi, başını sal- ladı, yerinden kıpırdıyamadı. Yalnız sedimler, değ 1, Şahir basveziri bil mıştı; yordu n wvetli ve muhafızlar şaşır- Elçi, hösmini nezaketle vür- muüştü. Bir az sonra gene İstifis ni bozmadan el öpüp çıktı. Mü- t macyen gölümsüyordu. Bu haber Yavuz Selime gi- dince, Sehim keyfindan tannan bir kahkaha attı ve: — Afrin.. - Elçi malıdır! Dedi. Şahin gürürüna mükem- mel bir tokat atılmıştı. * Devam edecek - böyle ok D Sağlık bahisleri Dahili bötalıklar mütebasnısımız Doktor M. Şevki Uğur diyor ki: Zatürree |. Soğuk aylarda çok görüen | bastalıklardan biri de, zatür- tesye meme — çocukl daha az tutulur. Fakat yaş iler« ledikça daha sık olarak görül- meğe başlar. Şu hale göre kü- Çük çocuklarda ve büyüklerde daha çok görülmektedir. Bu hastalık oldükçe tehlike: Tidir. Bilhassa ihtiyarların haya- tını daha çok tehdid. etmekte- dir. Hastalık, Akciğer iltihabr dır. Vücudünde istidadı olanlar daha çabuk yakalanırlar. Maamafih vücudü kuvvetli olan insanlar da bu hastalığa uğrar- lar. Hatta çok defa bir nez'eye yakalananlarda bir müddet sonra zalürree zuhur eder. Tabii halde bile teneffüs yollarında zatürrec mikrobunu taşıyan bir çok kimse- ler vardır. Bazı hastalıklar vardır ki, bu haştalıkın zuburuna sebep olur- lar. Punevmekok denilen bu mik- Fop, ekseriya soğuğun tesirile uzviyette bu hastalığı — tevlit eder, Şu hâle göre bu — hastalığa karşı korunmak için evvelâ vü. cudü soğuktan muhafaza etmek lâzam gelir. Havalarıngayri mut- tarid bir şekile girdiği zaman: ( Sinemalarda Bugün: Tayyarede: Hacı Murat Elhamrada: Bufalobil Lâlede: B. Çetin-Denizaltı Ejderi- Türkçe sözlü Alibaba Karşıyaka Sümerde: Tatlı belâ larda tabit daha çok korunmak icabeder. Zatürree, göğüste hançer sap- laması gibi ağrılar ve — yüksek ateşle başlad ği için, hasta he men yatakta istirahat etmelidir. ki saatte bir değişecek sıcak ' su pansumanları yapılmalıdır. D Zatürree hastalığında — kalb zaafa uğradığı için, ölüm tehlike- Bi çoktur. Bu sebeple derbhal mütehassıs bir doktora müracaat etmek ve tedavi ettirmek has- tayı ölümden kurtarmak — de mektir. | Kadın simsarı ' yakalandı Zabıta, Çakalburnu gazinosunun kapstıl- masını istiyor Akhisarlı Mustafa ve Mehmed adında iki kişiye para mukabı- linde kadın getiren simsar Z:hni zabıtaca yakalanmış ve adliyeye Zıhni, Çakalburnu gazinosu da eğlenen bu kadın ve erkekleri tanımadığını iddiâ eylemiştir. Zabıta, Çakalburnu gazinosu- nun kapalılmasını istemektedir. Evrak, müddeiumumiliğe tevdi olunmuştur. Doğum Muharrir arkadaş'arımızdan ve Erkek Lisesi Fransızca muallimi B. Behzat Bilginin bir kızı ol muştur. Arkadaşımızı ve eşini tebrik eder, yavruya uzun ömür- ler dileriz. verilmiştir. I Nöbetçi eczahaneler I Bu gece Kemeraltında Şifa, Kâranti- nada Eşref, Kemerde Kamer, Alsancakta Ahmed Lütfi, Eşref- paşada Eşretpaşa — eczahaneleri nöbetçi eczahanelerdir. Kumarcılar, hayvan Şehrim'z zabıtası dün, Çorak kapıda sekiz k kuümarbaz şebek hud halirde d se hakikaten çok ent Cemal, Hü mal, den ibaret sini Cirmü meş- Hâ- sandı:| yakalamışt r Mustafı, Ömer oğlu Ah- ü kadır ve Hail oğlu imürekkep olan bu orıkkapıda cumhur ye! anların da - bulun- duüğü bir ahırda toplanmışlar, gübrelerin üzerine bir kilim ser- mişler, oturmuşlar kumar oyüa- mağa başlamışlardır. Esasen bu banda kumar oy- nandığından daha evel haber- dar olan memurlar, hanı taras- suda başlamiş ve - kuümarbazla- tın biyer ikişer hana gird klerini ve br dahada dışarı çıkmadiık- larını tesbit efmişler, gece, bir buçuk raddelerinde Bir baskın yap rak, hepsini de cürmü meş- hud halinde yakalamışlardır. Yalnız şurasımı kaydedelim ki, zabıtanın vürudünü haber alan kumarcılar, çilyavrusu g bi ahı- rın içine dağ İmışlar, bazıları da gübrelorin arasına uzanarak güya uyuyarlarmış gibi takınmışlardır. Zabıta, halka halind- çevrili kumarcıları ve ortada mevcut otuz dokuz lira ile beş kuruşu ve bir vazyet ve bu kafileyi müddeiumumiliğe ve oradan da nöbetçi sulh ceza mahkemesine getir mişlerdir. Kafile derhal nöbetçi hâkim Ömer Kayanın huzuruna çıka- rılmış, suçluların sorgularına baş- 160 lirası uçmus! Danki! Paray. aşıranı soy- adı budur. Dün İkinci Sulhceza mahke- mesinde bir hırsızlık davasının duruşması sırasında hâkim Naci Erel müştekiye sordu; — Soyadınız nedir? — Daha gelmedi.. — Soyadınızı nerey» gönde-- diniz de gelmedi? — Memlckete — Ne iş yaparsın? Konso da odacıyıml, Çalıştığın yerin adını bile bilemiyorsun? Müştekinin Fransız konsola- tosunda odacı olduğu yazılı kâ: gıtlardan anlaşıldıktan sonra hâ kim suçluya sordu: — Sonin soyadır redir? — Dankil — Bu da ne demek? — Şöbhret bulan, nam 'çaza- nan demekmişi — Sana bu adı kir *uld-? — Cezaya çarpılmamak için, soyadı almağa gitmiştim. Ne buldumsa alındığını — söylediler. Allah razı olsun, orada adamın biri, ben sana bir soydı bula- yım, hiç kimse almamıştır. Dedi ve bu adı bana verdi. Yüz altmış beş lira parasını çaldıran müştekinin şahiülerini bildirmesi için duruşma başka bir güne talik edildi. bir deste iskambil kâğıdını da almış Handa bir baskı»! —<— Sekiz kumarcı akayı ele verdi meraklısı oldukl rını, gecçe yarısından sonra hana bu sebeb. de geldikler ni sö 'lüyorlar!.. “, arını inkâr ah sonra da ade ine — müracaat Dinten lala Ülün şahitler; suç- le kumar oyna: Kemalle M hmedin arını, cürmümeş- bayı >öndür- 1 $ ldıklarını n ahir İç d klarını v görcülür y p at yapılı k â düklerini ve rt af söylem şİ rdır. Bu şe adete karşı ne ciyecek- leri suçlulardan — sorulmuş, bür- lardan birisi: — Ben hayva, meraklısıyım.. Handa işe ya h yvan bu.un: duğunu haber verdiler. Bunu görmek için ahıra girmiştim! . Diğer bir suçlu da: — Ben koyun me aklısıyım.. Ahırdaki koyunlara sakmağa gir- miştimi Suçlulardan üçüncüsü: — Ben horaz — merak ısıyım.. Handa horozları görmeğe gi miştim! . Kemal de: — Benim gözlerim kuvvet- Bizdir. B. gözle nasıl olur da gözcül k yaparım, isterseniz mu- ayeneye gönderebilirsiniz! Demiştir., Suçluların sabıkalarının - aid olduğu darelerden sorulmasına ve Kemalın iddaası veçhile gi Terinin mütehassıs doktor tara- fından muayenesinin icrasile ra- porunun — yollanması zımn nda tezkere yazılmasına karar veril- miş ve duruşma bugüne - talik ed imiştir. M şhur bir esr rkeş! Canı Kurt İCürmü meşhud halin. d: yakayı ele verdi Dün meşhur - esra'keşlerden İsmail oğu Çakır Ömer Cani Kurt cürmü meşhud halinde yakalanarak, hakkında tanzim edilen fezleke ile birlikte :ddia makamına yollanmışt r.. | . Çakır Ömer, — İkiçeşmelikte ! Hakkının kahvesinin önüne bir | iskemle atmıs ve şüpheh nazar- ' larla etrahı seyre dalmıştır . Çakır Ömerin meş'ur bir es. rarkeş olduğunu ve İkiç şmelik muhitinde esrar sattığını haber alan zabıta memu ları, kıya et- lerini tebdil ederek, bu adamı yakalamak üzere tertibat —İmış- lardır. Fihakika. esrarkeşlerin | kıyafetleri gibi kendileri & dü- zen veren memurlar, Ömerin yanına sokularak uzattıkları para mukabilinde kendisinden istem şlerdir.. Ömer ellerini - pantolonunun nep'erine sokmuş, fakat ikisini de çık irmamıştır.. esrar O zaman memurlar, — ellerin ceplerinden Çıkarmasını - söyle- mişlerse de suçlu Ömer ina- dında ısrar elmiş ve çıkarma- mıştır, Gizli memurlar, güçlü le Öme- rin ellerini - ceplerinden — çıkar- mışlar ve sekiz parçadan ibaret esrarı Ömerin avucunu | içinde sımsı 1 tuttuğunu görmüş e di Suçlu Ömer dün ÖD çi sör- Doktorumuz diyor ki Süt damlası nedir v nasti! işler? Dr. A. Agâh Dinel Avrupada - süt ya belediye, ya'çocuk es rTumu, yabut hayır — cemi tarafından tesis ye idarc Süt damlası, de muayene damlaları birinci - çacukluk, ne mensub olan çocukların ve nezaretile muvazzaf bir müesses Mütehassıs bir tabıbi, bir (süt mutbahı) ve mü: teaddit (çocukbakıcı hemşirleri) vadır. ssesenin dir. bulunduğu min« takada amele ve fakir - sınıfına mensüb halkın çocukları doğar doğmaz mücsseseye kaydedilir ve ânaya 'çocuğuna mahsus bir Fiş) verilir. Ana haftada bir defa çocuğu müesseseye götürmeğe mecburdür. Çocuk muayene edi- lir, tartılır. Emme Baatleri tayin edilir ve çocuk ana südünden gayri bir gıda alıyorsa, gıdası pek cüz'i bir fiat mukabilinde müessese tarafından verilir, Müesseseden böyle cüz'i bir bedel mukabilinde muakkam ve- ya muaddel süt alabilmek için ananın amele birlikleri veya ça« Lıştığı fabrika tarafından amele olduğuna dair verilmiş bir ve- sika ibraz etmesi veyahut ki, muavenete muhtaç — olduğunu gösteren belediyeden verilmiş bir vesikaya malik olması şarttır. Müessese vakit ve halleri mü- sait olanlara ayni gıdaları daha yüksek bir fiatle verir. Müessesenin | çocuk — bakıcı hemşireleri), müessesede mukay. yet çocukları evlerinde ziyaret ederler. Müessoseca - verilen gı daların temiz muhafaza edilip edilmediğini, ananın mütehassıs - tabibin tavsiyelerine riayet edip — etmediğini teftiş eder. Hasılı çocuk daimi bir neza- ret altında bulunur. Şehrimizde, çocuk esirgeme derneği tarafından ve merhum doktor Hacı Hasan zade Etem reis iken bir süt damlası tesis edildi. Çok büyük — masraflar mukabilinde (Pastörize süt), (Mur akkam süt), (Muaddel süt) yar pabilecek (Etuv) ler, makineler, aletler ve hatta daha ileri gidir lerek tereyağı, yoğurt, — peynif imaline salih tesisat vücude ge" tirildi. Her nedense müessese — bif türlü işledilemedi. Bütün o etuV ve cihazlar, makineler bugül paslanmağa mahküm ve muatti bir haldedirler. Ve — bugünkü (Süt damlasının)alelâde bir dif' panserden ve bundan — sekstff sene evel Fransada üçüncü Na polyon devrinde tesis — edilef (meme — çocukları muayenebif lerinden) farkı yoktur. ğ Alâkadarlırın gayesi, bu mi” esseseyi “Avrupadaki emsalit? benze mek, onlar gibi — çalışti” mak olmalıdır. Bu iş, şehri: cukları arasındaki geçebilecek çarelerin gelir, amele _î"' mün önül! başın' gö ge Hâcimi Ömer Kayanın H zuruna çıkarıldı. Hüviyeti bit edildiktea kend! den soruldu: ? — Sende esrar bulmuşla” — Evet,, Fakat satmam; kullan rim.. Bu ları da tanımadığım bir dan satın almıştım... Halbuki tahkikat — evrü nun aksıni göstermektedir. Suçlunün 'tevkifine Ve T denmumiliğine tevdül” sonra ben evri mü var VELİLMŞLIr ,