: doğru müdür?. h . "Fatin hocamız İzmirde sahifede — — Başı 1 inci kaldı. Bir küâç gün evel Manisada ve dün de burada tetkiklerde bu- lundum. Her iki şehrin de mik- natısi tahavvülâtını tesbit ettim.. Pazartesi günü de Bandırma yolile İstanbula döneceğim.. — İzmir ve Menisada birer Tasat istasyonu “tesis edileceği — Bundan baberim yok. Fa- kat İzmirde bir sismoğrat mer- kezi bulundması lâzımdır. Bunu alâkadarlara anlatacağım ve ya- pılması zaruretini izah edeceğim. Bu suretle memleket 'de güzel bir ilim TMmüessesesi kazanmiış olacaktır.. — Üstadım; şiddetli., B. Fatin sözümü keserek cüm- leyi ikcndisi tamamladı: — Ocacağı söyleniyor. Siz ne dersiniz? Ve gülmeğe başladı.. — Her gazeteci, dedi. Bana böyle şeyler sorar.. Ve ben de sözlerimi daima tekrar ederim.. Butu tesbite imkân yoktur.. Kığın ve yazın - şiddetli mi, ha- fif mi, yağmurlu mu, sıcak mı geçeceğini üç dört veya iki üç ay evel bilmek mümkün değil- dir. Ve bu hususta hiç bir ilim adamı salâhiyetle söz söyle- yemez; Fakat gazeteciler bunü kari: lerine bildirmek mecburiyetinde olduklarından, İtalya, Fransa ve bilhassa Amerikada - bazı kim- selerin hayallerinde — hazırladık- ları tahminleri neşrederler. On- dan .sonra - bir'de Fatin hoca- mıizin fikri diye söylediklerimi bunun altına - ilâve ediverirler. Bazan ben bile başlıkları gö- rünce, hayretle bunları ben mi söyledim., —diye kendi kendime sorarım.. Gazetecilik... Siz de busene kışın haklısı- nız.. Meslâ size böyle bir hâdise anlatayım: Bir müddet evel ga- zetelerde ' bir kuyruklü — yıldız arzı çarpacak, - kıyamet - kopuür yor, filân, diye yazılar çıkmıştı. — Fakt o gün asıl kiyamet benim başımda koptu. Rasathanenin telefon zili dur- madan beynimizde öttü. — Bir aralık fişi bile çıkarmağa — mec- bur kaldım: Herkes ayni suali soruyordu: — Doğru mu, ne zaman? Fakat telefon edenlerin ekse- riyetini kadınlar teşkil ediyorda. Bu gibi hâdiselerde — daima ka- dınların fazla - telelon — ettiği çekinmeden söyliyebilirim. — Demek — canlarını daha fazla seviyorlar.. — Muhakkak, muhakkak.Öy- le olacak. Çünkü telefonda bile sesleri o kadar değişik ve he- yecanlı geliyor ki.. Fatin hocamız, pencereden Komeraltına ve meydana baktı: — İzmir biraz tenha gibi, dedi. İş mevsimi değil de on- dan'ımı nedir. İnsan bu güzel şebirde daha fazla bir hareket görmek istiyor.. Sonra başmı çevirirken, “Ar- navut kaldırımının oyukları ara- sında birikmiş çamurlu sulara gözleri takıldı.. Güldü.. — İşte kış hikâyesi böyledir, dedir İstanbul rasadhanesinin faali- yetini, gençlerden kimleri yetiş- tirmekte olduğunu sordum, İi- tiharla: — İşte B. Osman mıknatıs şefidir. Dedi ve genç bir arka- daşı bana takdim etti. Anlat- makta devam eyledi: — B. Kemal, B. Yakub da onlar — suu unod — Amerika- — nın keşfine Türkler kilavuz. luk etmişlerdir.. Başı | inci sehifede Hitdi. Kolömb,! lonün' Sişin parayı vermemiştir.., Fransız kaptanlarından Şarko tarafından yazılıp 1928 sene- sinde intişar eden “Christophe Co!otnb ve parun Marin, isimli eserde söylendiğine göre Ko Tomb, Paris milli kütüphanesinde ele geçirilen batıralarında Rod- bu rigo için şunları yazmaktadır; “Bu zat, âdi. bir tayfa ol- mayıp - müslüman bahriyesine mensubtu; gizli din ve ad taşı yordu. Yeni - dünyanın keşli şe- refini bir müslümana bağışlamak istemed ğimden bu parayı ken- disine vermedim., Bu satırlarda Rodrigo, ilk mü- lâkatında kendisinin hakiki hü- viyetini Kolomba — bildirmişti. Rodrigonun Kolombu bu sefere çıkmak için teşvik ve ona mu- hakkak karanın görüleceğini te- min ettiği anlaşılmaktadır. Tayfaların isyanından sonra üç gün mühlet veriiren Rodrigo olduğuna göre, bu adamın ora: ları hakkında esaslı ms ümat sahibi olduğuna şüphe edilemez. Kristof Kolamb, Rodrigo için *Müslüman, kel kullan: dığı halde “Türk, kelimesini küllanmamıştır. Fakat © — tarih- lerde Akdenizde — Barbarosun kumandasından başka Müslü- manlara aid hiç bir filo yoktu. Barbarosun — Kanuni — Sultan azdığı. mektuptan ağına göre Rodrigo Sonra dıkkate değen bir nok- ta da Kristof Kolombun ilk do- laştığı yerlerde Haiti- adasının şimalinde “Türk adirları ; ismini alan bir kaç küçük adı Bunlarınarasındaki ka ğaz âar da On kaya, Yüz kaya, Bin kaya, Salt kaya gibi ism er taşımaktadır. İşin tafsilâtına girişmeğe say- famız ve sütunumuzda yer yok- tur. Fakat bütün bu yazdıkları- mızdan anlarsınız. ki, Kristof Kolomb, Amerikanın — keşfine giderken - hakiki adım müalesef bilmediğ miz * 'Rofrigo ile'onun arkadaşları, yani Türk denizci- leti kendisine kılavuzluk - etmiş- lerdir. “Bu yazı (Haritacılar mecmu- ası) nin ikirci sayısında B. Ab- durrahmah tarafından yaz lan bir maka eden hulâsa edilmiştir. ,, (Ulus) Kahire civarında Düşen Fransız tayyaresi.. Paris, 12 (Radyo) — Fransız müstemlekelerinde yapılacax ha- va manevralarına işt rak etmek üzere buradan hareket eden tayyarelerden biri, Kahire civa- rında düşmüştür. Tayyare alçaktan düşlüğü için içindekiler zarar görmemiştir. çalışmaktadırlar. Hepsi - Üniver- siteli gençlerdir ve çok iyi ça- lışıyorlar. Bu sene bir kaç genç daha alacağız.. Rasadhanemize gelince; her şubesi ayrı ayrı üzerinde duru- larak tekemmül ettirilmiştir. Mik- natıs merkezi de busene yapıl. mıştır. — Getirttiğimiz — aletlerle memleketin cazibesini ölçebile- cek bir merkeze mülik - olduk. Bilhassa saat ve zaman tayini hususundaki — tesisatımız gayet mükemmeldir. İstanbul rasadha- nesi her <ihetçe. tekâmül gös- termiştir. B. Fatin, bazı eserleri tedkik için Milli kütüpbaneye gidecekti. Üstada teşekkür ettim ve ya- nından ayrıldım. b 1 ablâl ibyidiş ilebom v. .e BNU Tütünlerimiz! —— e— Başı Tinci şahifede Turgudluada bir toplantı: Turgudlu, (Hususi) — Ayın 11-12 inci gecesi Halkevimi memleketimiz müstahsill, lanmış üzüm, pamuk ve bugünkü yeisâver vaziyeti hak- kında hasbıhallerde bulunduk- tan sonra partimizin aid olduğu makamlar nezdinde teşebbüsata girişmesi temeniyatında — bulu- nulmuştur. Teklif, çok yerinde görüldü: ğünden partimiz hemen icıbına tevessül eti ir. Valimizin de müstahsile yardım elini uzata- cağı şüphesiz telâkki ediyoruz. Soma ve Kırkağaçta: Dün idarehanemize Somadan bir genç geldi. İsmi Lütfi, bu Türk oğlu, Üniversitede, hukuk fakültesinde okumaktadır. Bize dedi ki; — Bir Türk genci olmak iti- barile bu mevzu üzerindie ben de bildiklerimi Anadoluya söy- lemeğe geldim. Gazetenizin neş- riyatile başka gazetelerin yaz- dıklarını da gördük. Müstahsil, sizinle beraberdir. Somada iki alıcı müessesenin memurları vâr- dı. Bünlar, kendi döst ve tan- dıklarının üçüncü, dördüncü ka- litedeki tütünlerini (90) kuruştan mübayana ettiler. Hatta ketdile- rine: — Har sene 300 400 >dö: nüm. tütün ekiniz ve biz varken, hiç çekinmeyiniz, tütünlerinizi iyi fiatlerle satın alacağız. Dediler. Müteakıben as | mns- tahsilin tütünlerine geçt ler. Dör- düncü cinsten tütünü 90 kuruşa satın alan bu zevat, müstansilin ekstra ekstra mahsulünü de ayni fiale, hatta daha aşağıya müb 1- yaaya kalktılar. Gerye kalan ikinci, üçüncü nevi tütüne iltifat iğe, hiç yok.. Hatta, 40-50 kuruştan: dem vurmağa ve araya insanlar koyarak yavaş yavaş istahsili -kendi — maksa:larına yaklaştırmağa başladılar. Krkağaca gelince, ahcılaf bu- rada dâ, ka'bur üstünden ancak 1500 denk alabileceklerini söy- lediler, Geriye kalamı biç alım- yataklarmış. Bunun bir manası, bir meticesi — olacaktır. Böyle kat'i bir ifade karşısında, her- kes, kendi tütününün bu 1500 denklik mübayaa -mikdarına it- hali için fiat tenzilâtında bir nevi rekabet yapacaktır. Bu ye- tişmiyormuş gibi, geriye kalan tütün de ucuz ucuz gene verile- tektir. İşte, kumpanyaların, alıcıların ve onların adamlarının, dolayı- sile ikinci, üçüncü derecedeki mensublarının, kendi çıkmışları- hıh bugünkü gözünüşleri ve ha- kikât hal, Son dakika Vekiller Heyetinin — kararile Türk tütün limited — şirketinin sermayesinin — 3,5 mlyon liraya Ççıkarıld ğini dün yazmıştık. Şir- ket, evelce bir milyon liralık sermayesine göre tütün müba- yaatı yapmakta idı. Bu serma- yeye' daha iki buçuk milyon İira zammedilince mübayaatım der- hal artırmış ve evelce Alman piyasasına sevk edilmek üzere Alman frmaları tarafından satın alınan tütünleri bu milit mües- sesemiz satın almağa başlamıştır. Bu faaliyet, diğer bazı alıcıları da yavaş, yavaş kımıldatmıştır. Piyasa açılal dan dün öğleye kadar satılmış olan tütün mik- tarı 19 milyon kiloyu bulmuştur. Yeni anlaşmaya göre, Almanlar da Ege mintakasından mühim miktarda tütün alacak'ardır. B. Yaşar Barış İzmir Emniyet müdürlüğü bi- rinci kısım reisi B. Yaşar Barış, merkez memurluğundan emniyet ümirliğine terfi etmiştir. Tebrik ederiz. — Umumi harbin meşhur geçid yerine bir b Bir harpte Belçika Bitaraf, fakat müsellâh bitaraf.. Alman- yadan taarruz vukuunda müdafaaya geçecek, fakat Ingiltere ve Fran- sanın yardımını görecektir Belçika kralı Leopold 1936 senesi Teşrinievelinin on dördün- de mühim bir nutuk - irad etmiş bu nutku Vekiller “heyeti başta olmak üzere, Faman veya Vo- lon bütün Belçıkalılar kabul ve tasvip eylem şlerdir. Kralın nutkunda ne - vardı? Kral: bu nutkunda Belçikanın toprak ve hududlarını müdafaa- ya karar verdiğini, hiç bir iti fak namına barbe girmiyeceğini bild riyordu. Yani bu — suretle Fransa ile olan mısak bozuülür yördü. Belçika kraliına bu kat'i rârı verdiren sebebler ne bu gebebler: 1 — Rus-Fransız misakının. 2 — İtalya-Habeş davasının. 4 — Lokarnonun — Almanlar tarafından hükümden iska ının gösterdiği neticeler idi. Bu üç sebeb bir esasa irca olunabilir; beynelmilel tesaaüd. davasının tam illâsıl İtalyayı - Habeşistana - saldır- maktan hangi küvvet menede- bilmiş idi? Almanyanın muahe- deler saleyhindeki * hadkâmlığını menedecek bir kuvvet çıkmış mı jdi? Ve en nibayet, bunlara karşı akdolunan - Fransız-Rus misakı Belçıkayı da - otomatik olarak bir harbe sürükliyordu. 1914 de, Belçika Alman işgali ile ciddep büyük bir ıstırab çek- mişti ve bir. daha da böyle bir tecrübeye — tahammülü yoktu. Çünkü bir harb vukuunda Bel- ğika genü ya Almanlar.| yöbüt Frapsızlar terafından — işgal edi- lecekti. Bu karışık vaziyeti sona erdirecek tek çare: Belçikanın tamamen bitaraf- lığı, bududlarına karşı herhangi taraltan gelecek taarruza bütün varlığı ile müdafaa kararı idi! İşte 18 aydanberi Kral Leo- pod,; Başveki Van Zeland ve Harciye Vekili Hanri Spak Bel- çika için bu siyaseti takib et- mektedirler. Malüm o'duğu üzere Belçika- ma beynelm lel bir taahhüt le kendis'ne mahsus bir sıyasi vaz: iyeti vardır: Belçika, bBü'tün deyletler tara- fından “Teminatlı ve daimi bita- raf,, devlet ilân —dilm'şti. Bu bi taraflık 1831 tarihindaın 1914 senesine kada- devam etmiş ve beş büyük devet tarafından da hürmet görmüştür. O kadar ki 1870-1871 Fransız - Alman har- binde bile Belçikâ tobraklarına taarruz vukua — gelmemiştir. Fa- kat bu vaziyet 1914 te değ şmiş ve Belçika Almanlarin taarruzu- na uğramıştır, Almanlar, Fransaya şimalden hücum etmek için Belçika top- raklarından asker geçirmek iste- mişter; Belçika da bu talebi reddetmiş ve en feci bir işgale maruz kalmıştır. Umumi harbten - sonra Belçi- kanın istiklâli galip devletlerin menfeati sıfatile temin edilmiştir. Almanyanın yeniden - silâhlan- tması bu teminatı hemen, hemen hükümden düşürmüştür. Çünkü Fransa , ile Almanya arasında çıkacak bir harb, Belçkanın va- ziyetini 1914 tekinden berbad bir hale sokacaktır. Belçka şimdi istiklâlini ve bitaraflığım ilân etmekle bera- ber, 1914 deki vaziyette değil- dir; azami derecede silâhlanmış ka- idi? ve kuvvetli bir orduya maliktir. Belçikanın Almamanya ile hu- dudü 160 kilomet-edir. Daimi müdafaa içn Mözle Esxotnehir- leri arasında 12 fıka asker vardır. Bu mevcudiyet, Fransaya taarruz edecek bir ordunun baş- hca gayretini Mozel üzerine asr- fetmes ne müsaiddir. Maamafıh bu plân bugün - terkedilmiştr. Belçikanın - mslf monabit — bir Majno müdafaa hattı tesisine müsaid değildir. Buna mukabil birçok müdafaa tertibatı yıpılmıştır. bu sahadan geçmek her hangi bir ordu için çok zayiatlı olacastır. Böyle bir taarrnz ihtimalinde, Belç kalılar Fransız ve İngilz kuvvetlerinin yardımına kadar mütearrız or- duyu dürdürabilecsi tir. Be çika, bitarallığını ilân et- mekle, ya pek çok kazanmış, yohut ta hiç bir şey kazanmamış demektir. Belçikanın bir elinde tek, di- gerinde çift vardır. Belçikaya müstakbel bir harbde taarruz edecek gene Almanyadır. Ab manya menfaatı icab et'irdiği Fuardaki silâh Siyah müstatiller: Müdafaa hattı harbi Küçük daireler: Hudud muhafaza kuvvetleri Küçük murabbalar: İleri kuvvetlere — yardiım garnizon'arı. anda ne hususi ve ne de böye neimilel münhede dinlemiş, ver- diği söze kıymet vermemişttr. Yeni bir harbde, , Almanya taarruz etmedixçe Belçika suih ve bitaraflır muhafaza edecek, taarruz — vukuunda müdalaaya geçecek ve tabıati ile İagiltere ve Fransanın yardımına mazhar olacıktır; atma hâdisesi B. Murad Türkmenoğlu mahke- mede davacı olmadığını söyledi Fuar gazinosünda B. — Murad Türkmenoğlunu öldürmek mük- sadile' silâh atmmıkin maznan yağy tüccarı B. Mehmedin muhake- mesine şehrimiz Ağrceza mah- kemesinde başlanmış'ır. Davacı mevkiünde bulunan B. Murad Türkmenoğlu, vak'ayı şöyle-an- latmıştır: — Viyanadan gazinoya getirte mek teşebbüsünde bulunduğum meşhur bir artist için bir cenebi dostumla görüşüyordum. G: nonun bana aid odasında idik. Bu zat yanımıza geldi, kendisine borcum olan 19 lira yağ parar sını istedi. Evelce tediye işlerini Fuar usal adamlarım yapiy Tlard. esnasında kendimce bir kurdum, tediyeyi kendim ve yal- nız Pazartesi günleri yapmağa başladım. Bunl rd_a—:î_;m mah. sulümüze suikasd yapanlardır Başı 1 inri sahifede Bu üç firmanın sıhip'eri, İkti- sad Vekâletinin emri üzerine dün alâkadar resmi ma amlar tara- fından davet edilmiş, kendile- rinden bu hareketi niçin ihtiyar ettikleri sorulmuş, izahat alın- mıştır. İstanbul, 13 (Hususi) — Ro- manya ile hükümetimiz arasında akdedilecek olan ticaret mua- hedeleri müzakerelerini idare etmek üzere Romanyaya gide- cek olan İktisat Vekâleti idart müsteşarı B. Faik Kurdoğlunun riyasetindeki heyet, Bükreşe ha- reket etmiştir. Heyet, harekelinden evel ih- tacatçı tüccarları toplamış ve muhtelif meseleler etrafında mü- zakerelerde bulunmuştur. Bu toplantıda; üzümlerimiz için Almanyaya düşük fat teklif eden üç tüccarın hareketi tel'in edilmiştir. Bu zata: — 'Tediye 'günü pazartesidir. © gün gel, - paran vereyim, Dedim, gürültü yapmağa baş- ladi: — Pararm — herhalde - şimdi istiyorum. Dedi, ben de garson- ları çağırdım: — Bu adam gürültü yapıyor, pazartesı günü gelmesini kene disine — söyleyiniz. ve güraltü yapmasın. Ded m, çıkıp giti. sonra tekrar gelmiş, ben meş- güldüm. Yanımda Aavukat B. Cemal vardı. Gene para ını istedi: — 'Sana pazartesi gel dedim. Cevahını verdim: — AL sama! Diye bağırdı, elinde tultuğu bir tabancayı ateş etti, mermi, başımın — üzerinden vızlıyarak geçti, duvara saplandı. O sradıi yetişen şef garson Remzi kollarından yakaladı, dı- şarı çıkardı. Fakat silâhı tekrar İki saat aâteş etti, bir mermi, ortadaki masaaın tahtasına çarplı orada duran kristal yazı takımını par- çaladı, dışarı götürürlerken tek- rar silâb attı. Ben ve Bay Ce- mal, para kasasının arkasına saklandık, Manmaf h ben şahsen davacı değilim, silâhı katil kas- tile mi attı, onu da bilemem. Şef garson B. Remzi şahit ile dinlendi, maznun Mehb- medin yukarı çıktığını gö ünce halınden şüphe ve kendisini ta- takibettiğini, söyledi ve dediki: — Paramı ver! Dedi, sönra “da: — Al sana. Diyerek bir defa âteş etti, silâhi ikinci defa atet edince kollarından kendisini kür çakladım. Avukat B. Cemal der — B. Murad, çok meşgüldür ben de orada idim, mazmuü Mehmed geldi. , —LÇAL sana. Dediğini d dum, Ve silâhı boşalttı, kurşun nim ve B. Muradın başımız üze” rinden geçti, biz oradan kaçtii Şef ga'son onu yakaladı, dişa"i çıkardı.