— Fabila-6 Fransız m ztbunlma görc Tür. kiye.Yunanistan ve yakın Şark İki devletin ittifakı, Yakın Şarkta sulh âmilidir. —3 S aai v ada Ğ Yunanistan, Italya ve Almanyanın türlü vesayet tehdidinr karşı kendisini müdafan etmmektedir. Ve, gözlerini, Fransa ile İngiltereye çevirmektedir Pariste çıkan gazetesi Yunan kralının Fransa- ya yapmış olduğu ve Londraya yapacağı ziyaretten bahsederken bu ziyaretin bususi maâhiyetini tebarüz ettiriyor ve Balkanlarda ve şarki Akdenizde birinci de- recede bir mevki işgal — eğden Yunanistanın siyasi muvazcneye getirdiği payeyi işaret ettikten sonra bu muvazenin — devamı için sükünet ve istikrar içinde inkişaf edip, başka bir devletin nüfuzu altına girmemesi lâzım geld ğini söylüyor. Fransa — ve İngilterenin Yunan milletine kar- $: olan sempatisinden bahseden gazete bu iki devletin, — kritik zamanlarda, daima Yunanistanın yardımına koşmuş — o'duklarını ve istikbalde dahi bunun böyle olacağını tahmin etmenin yanlış olmıyacağını işaret ediyor. Sözü Yunanistanın dahili kar- gaşalıklarına intikal ettiren ga- zete, kralın getirdiği — intizam, sükünet, asayiş ve istikrardan sitayişle baksetmekte ve Yuna- nistanın ezeli parti - kavgalarını yatıştırmak ve Yunanlıları ba- afıştırmak / vazifesinde tamamile * muvaffak olduğunu kabul ettik- ten sonra diyor ki: “Metaksas — tarafından tesis | edilen rejimin otoriter bir rejim olduğu muhakkaktır. Fakat bu Faşizm ve Nasyonal - Sosyalizm rejimlerine benzemez ve daha ziyade Salazar - tarafından Por- tekizde tesis edilmiş rejimden mülhemdir. Öyle zannediyoruz ki bu rejim, Liberal ideale mu- vafık, normal teşrit bir intizama avdeti temin için bir intikal devresi olarak telâkki ediliyor. Muhakkak olan bir şey varsa © da kralın iki sene zarfında her sahada memleketin kalkın- masında ve dahili ve harici va- ziyetin aydınlatılmasında çok büyük bir rol oynamış olduğu- dur. Bugün Yunan milleti inti- zam ve sükünet içinde çalışa- bilir. Bundan başka, Avrupa poli- tikası sahasında da Yunanista- nin vaziyeti | tavazzuh — etmiş- tir. — Balkan itilâhna — sadık olan Yunanistan - Türkiye ile bazan kanlı kavgalarla — ne- ticelenen eski nizalarını tesviye etmiş ve Metaksasın Ankaraya seyahatleri de parlak bir surette teyid edilmiş olan Türkiye-Yu- nanistan ittifakı sayesinde Ya- kın Şark politikasının istikrarınâ büyük mikyasta âmil olmuştur. Bugün Türkiye ile Yunanistanın müşterek gayeleri vardır ki bun- ların arasında en — esaslıları sul- hun muhafazası ve kat'i istik- lâlidir. Böylece Atinâ hükümeti, mem- leketin emniyetini temin etmek için, Avrupa kıt'asında ve de- vamlı sulhun muhafazasında bü- yük bir ehemmiyeti haiz olan Akdenizin şarkında, geniş bir hareket serbestisi -bulmaktadır. Vasatt ve Şarki Avrupanın bü- tin Küçük Asya devletleri gibi Yunazistanda, rakip ideolojile- | var *Le Temps. | Dış Bakanımız Yunan Bnşuıl:ı!ı M Mıuıkıak ile bir arada rin kavgasına kendini kaptır- maktan gayet haklı olarak kork- tuğu için kıt'anın bu kısımların- da icrayi büfuz etmekte olan büyük devletler arasında bir muVuenenm muhıfxusım isti- sarih, zımni, Alman veya ulyan her — türlü vesayet tehdidine karşı kendini müdafaa etmek ve istiklâlinin şerefi için elzem olan siyasi ve manevi şartları muhalaza etmek istiyor. Vaziyet böyle olunca, gayet tabii olarak gözleri Fransa ve İngiltereye çev.riyor. Paris ve Londradan mili inki- şafını teşvk ve temin edecek yardımlar is iyor., ASKERİ BAHİSLER: Rusyanın bugün mevcud de- niz kuvvetleri ne kadardır? Rusya Uzak Şarkta Japonlara karşı 75 tahtelba- hir bulundurmaktadır. Kısa bir zamanda mevcud filoya 137 harb gemisi daha ılave edilecektir Slovonun askeri — muharriri | Aleksandr Gançef, *Sovyet harb filosu ve Boğazlar, başığı al- tında yazdığı bir makalede Sov- yet Rusyanın nisbeten az bir zaman zarfında kara kuvvetle- rini imparatorluk devrnnin ye: tişemediği bir seviyeye çıkararak bunu hem kemiyet ve hem key- fiyet itibarile bugünkü ordular arasında bir rekor teşk:l edecek kadar yükselttiğini, hava kuv- vetlerini de bütün devletlerin- kinin fevkine çıkardığını ve böy- lelikle beynelmilel politika âle- minde önemli bir yer tutmağa muvaffak olduğunu yazdıktan sonra, Sovyetlern — bunlarla ik- tifa etmiyerek deniz kvwvvetlerine de ehemmiyet verdiklerini ve ezcümle Baltık denizile Karade- nizde tahkimat yaptıclarını ve fakat bu pasif müdafaa tarzla: rına da kanmıyarak bunlara ak- tif bir karakter vermeği düşün- düklerinden her yerde olduğu gibi işe gençlikten başladıkla- rını yani küvvetli ve kudretli bir Bolşevik harb filosu mey- dana getirmek için muazzam gençlik kümelerini bu yola sev- ketmeği kararlaştırdıklarını kay- detmektedir. Muharrire göre, bu muazzam dava gençlik kütlelerince çok parlak — sürette — karşılanmıştır. Bundan istifade etmeği ihmal etmiyen hükümet derhal 60 de- niz mektebi açmıştır. Bu mek- teplerde denizcil ğe ait nazari dersler verilmek, yaz mevsimin- de de derslerin tatbikatı yaptı- tılmaktedır. & ler klavuzluk etmişlerdi Kristof Kolombun arkadaşı kımdır? Amerikanın kâşıfi, hatıralarında bu adam hakkında neler yazıyor? v Dünyanın yuvarlak olduğuna | n kuvvetle kani zamana kadar g dilmiyen bir yoldan Hindistana varacağına emio bu'unan Krifstof Ko'orabun Amerikayı nasıl keşfett gini bi- lirsiniz. Bu adam, bu tasavvuru — kar- şısında yükselen türlü türlü iti- razlara göğüs germiş ve 1492 senesinde kraliçe — Elizabetten kendisine verilen para le İspan- yanın Palos limanında kendisine Santa Maria, Pinta ve Nina is- minde üç gemi tedarik etmiş, fakat bu gemilere tayla bul- makta müşkilât çekmişti. Nihayet bu müşkilâtı kraliçe Elizabete haber - verdiler; o da hapishanedeki mahpuslar içinde bulunan gemicileri alfederek bu işe göndermeği düşündü. İşte tam bu sıralarda idi ki konuşması, tavırları ve kıyafeti göze çarpan bir tayfa kaydeden komitenin kâti- Rus torpidolarından biri Bugü kü Rus fılosu büyük ve küçük 325 parça gemiden iba- rettir. Banlardan birinci katego- riye dahil olanlar 104 adettir. İkinci kategori de 221 adettir. Ton itibarile bütün filo 246 bin tonduar. Bu filonun 54 denizaltı gemisi” vardır ki, bunlardan 25 adedi Uzak Şarktadır. Mahaaza bunlara halen imal edilmekte o'anlar da ilâve edi- mek Jâzımdır. Yıni bu yeküna daha 137 adet eklemelidir. Küraden zde Sovyetlerin mev- çut üç tayyare gemilerinden biri ile ağır iki zırhlılarından — olan ve 203 milimetrelik beş, 75 mi- limetrelik sekiz topla mücehhez bulunan “Krasniy Kafkas,, zırh- hısı ve bunlardan maada Kara- denizde dört hafif zırhlı ile beş torpido, on bir denizaltı gemisi, üç torpil gemisi ve 44 adet kü- çük harb gemisi vardır. Uzak Şarkta geçen yıl zarfın- da Ruslar daha 50 denizaltı ge- misi göndermişlerdir. Bu haber doğru ise, Rusların Uzak Şark- 'taki tahtelbahirleri 75 i bulmuş oluyor. Muharrire göre, bu adet pon donanması için büyük bir teçlikz tecbil etmektedir. Sov- yet harb filosunun efrat mev- cudu 32 bindir. Muharric- bunları - saydıktan sonra Sovyet filosunun meselâ Büyük Britany, Japonya, . İtalya, Fransa ve Amerika donanmala. rına nazaran çok küçük oldu- ğunu ve geniş Rus sahillerini korumaktan âciz bulunduğunu ve fakat bu filonun kısa bir za- man zarfında çok muazzam bir kuvvet olarak meydana çıkacağı ihtimalinin mevcut mevut gö rüldüğünü — yazmakladır. Yazı şöyle bitiyor: Diğer yandan hakikat olan cihet şudur ki, Montreuxde Bü- yük Britanyanın aç ktan açığa müzâhareti sayesinde ve Sovyet Rusyanın protestolarına rağmen Cumhuriyet Türkiyesi yeniden Boğaz'arı tahkim etmeğe ve böylelikle Bağazlardan geçecek gemilerin serbestisini tahdid ey- lemeğe muvaffak olmuştur. Bu, şu demektir ki, Sovyet f losunun bugünkü şekli bile ciddi bir tehlike teşkil etmektedir ve ma- lüm ilgili büyük devletler - icab eden tedbirleri almakta gecik- memişlerdir . olduğu için, o | * çekten Nina _uine baş vurarak kendisinin de bu sefere iştirak edeceğini, fa- kat adının Rodrige olduğunu söyliyen Kolombu mutlaka gör- mek için ayak direyordu. Niha- yet görüştüler. Ne görüşmüşlerdi? Bu mülâ- katın mevzuu uzun zaman, hatta 1924 senesine kadar meçhul kaldı. O tarihte Paristeki Fran- sız mili kütüphanesinde Kristof Kolombun hatıraları ele - geçiri- lince bu esrar bir miktar aydın- lanmış, bu mülâkatta neler gö- rüşüldüğü, Rodrigonun kim (ol- r dereceye kadar, anla- Krııtof Kolombun bu görüş- meden sonra yüzü gü'müş, ya- pacağı seferin, artık, bilinmiyen bir kıt'aya değil, bilinen bir yere yapılacağı kanaatini besle- meğe başlamıştı. Kolomb, bu Rodrigoyu her shangi'bir tayfa -gibi değil, bir dost gibi karşılamış, seferde de yanında alıkoymuştu. Bu vaziyet, herkesin gözüne çarpmıştı. Ge- miler Ralos, limanından — çıkıp büyük Okyanusun dalgaları için- de sonu meçhul bir sergüzeşte atıldığı zaman, bütün - tayfalar surat asıyor ve işin sonundan kaygılamıyorlad.. Bunların ara- sında yalnız Rodrigo şen ve şa- tırdı. Rodrigo, Amiralin yakınların- dan bulunmakla beraber kendi- sini öteki tayfalardan hiç ayırd etmiyor, onlarla yemek yiyor, oturup konuşuyor, fakat fenni meselelerde Amiralle müzakere ve münakaşalardan geri kalmı- yordu. — Tayfelar da kend sini sevmeğe, saymağa başlamışlardı. Aradan günler geçtiği halde bir türlü kara görünmüyor, şim- diye kadar kimsenin görmediği büyük dalgalar taylaların gözünü korkutuyo du. Tayfalar, bu man- zara karşısında iki defa isyan çıkardılar. Rodrigo, bu isyanlara karışmak şöyle dursup, bilâkis ayaklananları yatıştırmağa çalış- mış, bazan onları tehdide kadar gitmişti. Selerin altmış beşinci günü idi: Herkesin ümdi, en önden giden ve sürati ö eki gemilerden fazla olan Ni emisinde idi, Onun karayı görcsresini bekli- yordu. Görçekten Ninanın bir gün ge|' geriye geldiği ve prova direğinde: — Möjüel Kaa görünüül İşaretin: taşıdıdı görüldü, Her- bes s3vinç” için z idi Herkos bir ağızcan şarkı söytüyor. ilâ- hiler soylüyord. . Bi törzenea Kirtof Kotombun kendisi de iştirak etmişti. Yar nız. Rodrigo, karanın uzokta olmadığını — sövlemekle, — buna kani olma lx beraber het iz gö- rülemiyeceğin! söylüyordu. Ger- veni bi £lâma çekerek işte yanlışlık - olduğun! haber vermiş, bunun üzerinej canı burunlarına - gelen * taj yeniden Kristof Kolomb aleyhinel ayaklanmışlardı. İsyan o kadar dehşetli idi ki kendilerini yatıştırmağa — gelen Kolombu tayfalar taşlarla tahi parçalarile karşıladılar. Amerika kâşifi bir kâç yeril den yaralandı. Bu ümidsiz daki: kalarda Rodrigonun şimdiye dar yapmadığı, yahud yapıp di kimseciklere göstermediği bir -i yapıp, güneşten irtifa alıp , âmi- ralin kamarasına girdiği görüldü. Ondan sonra Rodrigo, yeniden yüzü gülen Kolomb ile birliktı tayfaların yanına gelmişti. Krisltof Kolomb, Rodrigo - il görüştükten sonra tayfalara şöyl bir vaidde bulundu: — Arkadaş'ar, beraberce b çok meşak»atlere göğüs gerdil Meçhul enginlerin içine dald Her halde muvaffakiyet yakind elverecektir. Size rica ederimi üç gün daha sabrediniz. bu müddet çinde kara görün mezse istediğinizi yapacağım geriye döneceğiz. Fakat şimdi dönmek için emir veremem. Hü- kümdarımızın karayı ilk görene hediye ecilmek üzere bana veri diği 10,000 marevadis kadar bir| para yanımdadır. Bunu Kraliçey geri vermek nankörlük olur. Sizi temin ederm; karalar yakındı!. ve mutlaka üç gün içinde gö rülecektir. Üç gün mühlet ve müjdeyi vercne yüklü bir para verileceği vadi ayaklanan taylayı yatıştır mişti. Bu sıra arda havalar sa; kinleştiği için Kolomp, indirttiğ bir filkaya Rodrigo ile brlikte binerek Ninaya, sonra- Pintayi geçmiş ve Rodrigoyu kendi ar zusu ile Pintada bırakıp - Santı Mariaya dönmüştü. Pintadaki tayfalar Rodrigo ilk eğleniyo : — Çık şu direğe de karay gör bakalım! Diyorlardı. O, bunlara: — Daha iki gün bekleyiniz ondan sonra kara mutlaka gö rünscek diye cevab yeriyordu. Gerçekten, iki gün sonra riço direğe çıkarak karayı - IC'r mdştü. Yalnı. şurasını kıyı'lı:dı:liıııH barayı böylece gören - Rodr g* ile Kolombun arası bundâf sora açılınış ve amiral, vadet tiği mükâfaı bu adama vermt miştir. Neden böyl- yıpm'!“? Şiradiye kadar bunâ s€ olasak şu - gösteritiyordu: *“Tav flar uzun günler, dalgi ların arasında bucılamış, muşlardı. Şimdi çlerinden bifl sine böyle bir. mükâlat vi araler nda ayrılık, d.ı.mınlık ji bisad doğmasın! sebeb ol8” — Sonu 8 inci sııİuİfd'