£ Toşrinisanl Büyük röportaj — 2 —— Yırtıcı hayvanlar avcısının çok heyecanlı hatıraları Hayvanların ruhlazını, hislerini, yaşayış tarzlarını ve ara- larında geçen kerkunç mücadeleleri hiç dinlediniz mi? Nuhun gemisini nasıl |(Nuhun gemisi ile bu seyahatin sebebi, Afri. kanın acayib mahlükatını toplamaktır. buldum? Eski para Bakır da olsa bu- rada altındır Hulâsa Râportajı yapan Azdre Do« mezon, Nijer şebhrinin teşkil et tiği deltalardan birinin sahilin- de, çok iptidat bir sefine Ho sı- cak iklimler hayvanları — avına çıkmış, fakat ilk iş olarak ese- Tetin İlgası zamanından kalma bir monitörün şüphe ve fakip- lerine maruz — kalmıştır. — İngiliz - Sahil muhafaza gemisi bu repor- teri insan ve zenci taciri san- mıştır. İlk olarak karadan hitap eden bir yerli, çocuk yiyen — timsah aleyhine silâhlardan yardım iste- Mmiştir. .. Bunlara rağmen ben gene mem- nun ve mesudum. Önümde geniş bir hayat, son- suz bir saha var, Her an taarruz bekliyen ve hücuma hazır bir Mmuharip vaziyetindeyim. Vakıa, burada kulaklarımın dibinden vızlı-| Yarak geçen tüfek kurşunu değildir; fakat... En korkunç, öldürücü sıtma, mikroplarıdır! Esaretin lâğvedildiği sıralarda buralara tayin edilmiş, Nuh za- manından kalma bir Monitör, üç haftadanberi bizi inatla takip etmektedir. Hiç şüphesiz bizi, “insan avcısı, sanıyordu. Hal- buki bizim gemimiz hafif, tay- famız pek az, silâhlarımızsa.. An- cak benim av silâhlarımdan iba- Tetti; gösteriş itibarile bizim in- San avcılığı, esir ticareti yapan haydutlara benzer hiç bir yerimiz Yoktu. Bana gelince, ben de inat ©lsun der gibi, biç durmadan eski Alman şarkılarından “Biz, Son korsanlarız iştel, şarkısını Bırıldanıp dürüyordum! Ekseriyetle balık ve pirinç aşlaması, bazı bazı da keklik Ve tavuk (eti yemek saretile de Yam eden bu seyahate nasıl çık- Uğumı izah etmek lâzım.. Şarap İçtiğimiz de sayılacak müstesna Yerli bir kadın günlerdendir. Basit, az eşya, biri kurşun, diğeri saçma olan iki silâhla fakat bol mühimmatla buralara gelmekten maksadım Abanos alım satımı değildi. Eşyam arasında hesap defter- lerimi, muhabere evrakımı sakla- dığım bir dolap vardır. Bu do- lapta mühim miktarda beş san- timlik eski bakır paralarla beş, bir franklık parlarla bir miktar madeni şilin. ve penolar vardır. Bu paraların bir kısmı Avrupa- da artık geçmiyen paralardan- dır; fakat buranın yerlileri, kra- liçe Viktorya Fransız kralı Lui Filipin, üçüncü Napol- yonun resimlerini havi bu para- lara mukabili altın bankanotlar- dan ziyade kiymet vermektedirler. Zahire ve yiyeceklerimiz. ge- minin arka ambarında bizim ar- miza düşen kısımda bulunmak- tadır. Ön ve arka ambarlarda avlıyacağımız Afrika hayvanları- nit kafeslerine tahsıs edilmiştir. Bu ambarların hava almaları mükemmel — surette miştir. ile son temin edi- Gemimizin yelkenleri öndedir; taxat baştanbaşa yamadan iba- | ret kalmıştır! Şiddetli bir rüzg bu yelkenlerde yeniden bir sürü yama ihtiyacı husule getirecek- tir. Maamafih bize yelkenden | evel hareket bahşeden vasıtalar | Zabila--— Romani-i Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt Çeviren: Faik Tefrika Numarası; — 4 , dülâsa : — Amerika cumhur lî." Zabıta romanlarının iyi ya- hum'*_i'ğııın kanidir. Bunu meş- ü' ir mecmua direktörüne söy- Yor ve ayni zamanda da bir VZu üzerinde durmakta oldu- DU ilave ediyor. bir €Vzu şudur!: 6-7 milyonluk buıu:'â"'" hayattan bıkmıs, fakat Mt "ıîu yerin hayatından bık- Pak' zi ilyonlarını beraber ala- Rıck'ş,â;,:k'""d'" tegayyüp et- U nasil olur? ledip pammayı B. Ruzvelt hal- | P. Dir 'eser Yazamıyor; mec- | Şemseddin Benlioğlu mua direktörü bunun üzerine Amerikanın en maruf zabıta ro- manı muharrirlerinden altı kişi ile birlikte bu maceranın yazıl- masını teklif ediyor. Ruzveltin verdiği tez üzerinde birinci bap Rober Hughes tara- fından yazılmıştır. Milyoner Jim Blak, bir deniz banyosundan sonra, sâhildeki kâşanesine ba- karak hayallere dalıyor ve bu kâşane gözünün önünden bir serap olup gidiyor. Jim Blak, İlka adlı bir Rus dilberile sevişerek evlenmiş, da- ha doğrusu Çar Rusyasının bu ANADOLU Fennin yeni bir harikâsı daha!. 43 Zehir! Yılalıîzhiri sere iyi geliyor! Nuhun gemisine canlı bir hayvan getiriyor burada boldur. İyi bir talih eseri olmak üzere, geminin sahibi ve kaptanı Bam- bo buralarda doğmuş ve bu halk arasında büyümüş bir adam- dır. Bilhassa Portekiz Ginesini karış, karış bilmektedir. Bu ha- valide, nehir yollarında bilme- diği yer, bilmediği vaziyet yok- tur; o kadar ki, bir kanalın ge- | nişliğini, su altındaki kum ada- sının yerini ve büyüklüğünü ez- berden bilir; gözle tahmin ede- bilir. İşte ve bilhassa bunun içindir ki, ben diğer gemi sahip- leri ve kaptanları arasından bu | Bamboyu seçtim: » Benden çok yaşlı, Afrika hakkındaki - malü- matı benden çok fazladır! | Bizim Bambonun | bakikt is: mle B. Dükos) vn “allâme, liği Paris Müzeümünün, Avrupanın sair buna benzer mü- de vardır; esseselerinin çok senelerdenberi muhabiridir. Benim av p'ânımı çizmiş fakat kolleksiyonlar - için en kiymetli kuşların avlandığı Gobon ve Öğgüue mintakalarını kendisine hasretmiştir! Çünkü Natüralistlerin, hayvanat bahçeleri direktörlerile geniş bir dostluğu vardır ve onlara istedikleri acayib ve ender kuşları satar! (Sonu var) İ w güzel rakkasesine kendisini kap- tırmışlır. Aile hayatı çok az bir zaman içinde bir cehennem şek. lini almıştır. Bununla beraber bütün bunlardan — sadece İlkayı mesul gövmüyuı; .. gildi. Bir güzel kadının her ku- surunu affa alışmak belki müm: kün, fakat sonradan bu halin ağırlıklarına tahammül kat'iyen mümkün değildir. Bilhassa Pet. resburgda sahnenin en parlak yıldızi olmak, bir işareti ile Çar- ların payitahtının bütün gençle- rini ölüme sevkedebilmiş olmak dolayısile İlkaya söylenecek bir söz, yapılacak en küçük bir ta- riz yoktu. Rus ve çok güzel ol- mak hasebile İlka herşeyden evel ihtirasın timsali - olmuştu. Müsebbip ve belki de mücrim Jim, bizzat kendisi idi. Çünkü İlkanın gösterişlerini hakiki bir sevda sanmıştı! İlkanın hayatımın bir kısmında kisl Hnniüii a Kikaas ei daladir üüi Ddi nn diğelrüleie Yılanın zehiri bir bardağa akıtılıyor *Ölü gözünde yaş, yılan ze- hirinden şifa olmaz!..,, Derler. Onlarca asırdanberi bir hakikat olan bu darbımesel artık hüküm- den düşmüştür. Çünkü yılan ze- hirinin, henüz devası bulunma- mış bir derde deva olduğu an- laşılmıştır. — Cüzam hastalığı! müptelâ olanlanların hissettikleri ıztırabı teskin mümkün — olama- mıştır. Bu ıstırabı bir an için mor- fin enjeksiyonu durdurmaktadır. Fakat 1529 da bir cüzamlıyı ze- hirli bir yılan sokmuştur. Her kes için bir Telâket olan ba'bal, cüzamlı için bir nimet olmuş ve eüzamlı uzun bir zaman, ıstırab duymamıştır. Bu hâdiseyi nazarı itibara alan bir Amerikalı doktor Kobra ze- i mlıların stırabını te- tecrübe etmiş ve çok iyi neticeler almıştır. Kısa bir zaman içinde yılan zehirinin tababette kullanış sahası geniş- lemiştir. 1933 de Paris Etibba odasına arzedilen bir rapora göre, ame- liyat isrası mümkün olmıyan kanserlilerin ıztırabı da her on günde bir bir miligramın onda biri yılan zehiri enjeksiyonile durdurulmuştur. Bundan başka kanserin büyümekten — kaldığı, hatta küçülmeğe başladığı da görülmüştür. Bu sebepledir ki yılan zehiri büyük bir selalet ve zaruret çek- tiği muhakkaktı, fakat ilk tesa- düf ettikleri zaman Jim, ilk mil- Yyonunu temin etmişti ve kendisi için “bu zengin avukat kendi kendisini halk etmiştir , diyor- lar. Kendisi de Self made man (kendi kendisini halk eden adaim) olmakla ilti duyuyordu. llka, bu ilk tesadüflerde “bir milyon doların, az birşey olma- dığına hükmetmişti. Bu dolarları *“Ruble ile tercüme,, ettiği vakit -ki Ruble tek yeni bir para idi.- İlkanın gözü önünde namü- tenahi bir servet saklanmıştı. Jim Blakı, cebine sokmağa karar veren İlka, bir senaryo ile anlaşmış ve vaktinde mülteci bir generalin hediye ettiği inci- lerle de bu işe başlamıştı. İlka, çok şeyler yaptı. Sadece B. Blaka mahsus temsiller verdi, müsamereler tertip etti.. O de- recede ki Jim Blak, bu kendi kendini halk eden adam kendi- Cüzzama ve kan- 3 uet “ANADOLU,, nun anketi: Kadın daima aşk ve şef kate muhtaçtır Hele aksini gösteriniz ve kopaca, fırtınayı seyrediniz!. İrfan Hazar, her iki soyda dejenere olan- lar var, diyor. Muallim ve ayni zamanda, ga- Zetemizin tahrir erkânından İrfan Hazarı gördüm. Anket için, ona da başvurmak fena olmıyacaktı. Yeni bir Fransızca kitap ele ge- çirmiş: Müthiş -dedi- müthiş bir eser.. Daha yeni getirttim. Oku- mağa başlarsam bırakamıyacağım gibi.. İş de çok.. Ve sayfalarından bana oku- mağa başladı.. — Dur -dedim- evvelâ görü- lecek bir iş var. — Hayrola! —Anket.. Ankete cevap vere- ceksin. Ve sualleri ona okudum. Kaş- larını kaldırdı. — Beni -dedi- şu suallerle takyid etme.. Bilirsin ya, benim suallerle başım pek hoş değildir. Suale karşı, kendim de muallim olduğum halde, bilmiyorum . hangi eski bir tesirle bir garip inadım ve hıncım vardır. Ben söyliyeyim; sen yaz: Yazıyor mu- sun. Haydi.. Kadın, yaratılışı itibarile dai- ma sevilmeğe, okşanmıya müte- madi bir aşk ve şefkat havası içinde teneffüs etmeğe mecbur- dur. Bu havayı değiştiriniz! Se- vilmediğini kendisine ihsas edi- niz. Güzelliğinden şüpheye düşü- nüz! İşte o zaman, kopacak fır- tınanın — ilk alâmetlerini hemen duymağa başlarsınız. Kadın her şeyden evel “aşk,tır. Hiçbir günü, hatta saati yoktur ki de- min söylediğim havadan gayri bir havayı teneflüs etmeğe müs- teid olsun. Buna mukabil: Erkek, hiç te fazla sevilmeğe, fazla okşanmağa, mütemadi bir aşk havası içinde yaşamağa ta- hammül Erkeği bayı- lırcasına seven kadın, ne yazık ki o erkeği bir hafta sonra ellerinden uçurur. Gene erkek, kadının bütün aşk ihtiyaçlarına yani onun kendisinden beklediği uzun uzün sevilme, —uzun uzun GRETLDET YAK MAD VA T SA ile müstahzerat yapan lâboratu- arlar kurulmuştur. Yalnız bu ze- hirden yapılan ilâçlar tazeliğini ve tesirini uzun zaman muhalaza edememektedirler. Yılan ticareti de işte bu se- bepten doğmuştur. edemez. sini bir Çar sandı. İlkanın gayet ustalıkla oynadığı hakiki sahne- nin başaktörü olmak — mecburi- yetini hissetti; İlkaya zevcesi ol- mak teklifinde bulundu. Jim, İlkanın İslav şivesile bu kadar büyük bir saadeti umma- dığını bile söylediği vakit, tam manasile ve körükörüne bir âşık idi. Debdebeli bir aile Birkaç haftalık çılgınca bir sevişmekten sonra, Jim Blak genç karısına, Sutamptonun kı- yılarındaki bu küçük sarayı, kendi zevk ve arzusuna göre yaptırtmıştı. Bu binada, İlka ol- dukça kalabalık bir seyirci önün- de trajedi heves ve istidatlarını gösterebilecek idi. İlka, evvelâ komşu çiftçi ve zengin aileleri davetle yeni ha- yata başladı. İyi yaşamasını bi- lenler, Polo oymyanlar bilhassa tercih ediliyordu. Bu güzel mu- hitte, bu yöhi aile biraz dâ Çar- | koduları, yalanları * sunuz? Böyle okşanma — ameliyelerine de ta hammül edemez. Erkek, ne çol fazla sevmeğe, ne de kadın gib çok fazla sevilmeğe muhtaçtır. Niçin mi? Çünkü yaratılışları, tabiatleri, fiziyolojik pisikolojik ayrılıklan onlara bu ayrı ayrı değerleri vermiştir. Erkek herşeyden evel “aşk,ın değil, işin ve hayatın çocuğudur. Mücadele yapmak, tefevvuk etmek, büyük işler ba- şarmak, sergüzeştler tatmak ep keğe vergidir. Fazla aşk onu çabuk bıktırır. İşte bu mühim noktadan şunlar doğar: “Kadına fazla düşkün olan, ondan bir saat için ayrı yaşa- yamıyan, daima onun kokusunu düymak - istiyen erkeklere tam erkek diyemeyiz. Onlar, kadın- laşmağa ve kadın tabiati almağa mütemayil erkeklerdeir. Çünkü kadınlarla fazla aşk ve kadınlar lehine erkeğin kendini böyle koyverişi — şüphesizki - erkeklik tabiatinin —aleyhine — olmuştur. Buyurduğunuz kılıbıklık - yahud yarım erkeklik bundan doğu: yor sanırım. Kılıbıklar — kadın gibi — ko. buşürlar;sonlar gibi — gülerler. Yürüyüşleri, kıskançlıkları, dedi- aynen kadı- nınkine benzer. İş — hayatında muvaffak olamıyanlar, — bu tip erkeklerdir. Her türlü teşebbüs- lerden korkarlar. Yarınlarından emin değildirler. Arkadaşlarına emniyetleri yoktur. Hulâsaten cesur ve erkek değildirler. Dikkat ederseniz, içtimat buh- ranlara vesile olan bu — tipleri ber tariht devirde görürsünüz. Maamalih, hepimizde bu (kadın) taraf vardır. Hepimizdeki fazla “gözyaşı, ve mülrit hasasiyet erkek olmaktan ziyade (kadın)dır. Bir fıkrada bahsetmiştim: Kadınlardan da erkek olanlar var. Erkeklerle fazla düşüp kal. kanlar, onlar gibi alagarson saç kesenler, onlar gibi giyinenler, evlenmiyenler, çocuk yapmıyan: lar, erkek gibi düşünenler — ve ekeğin sevdiği nesneleri sevenler, Bu iki soy da dejeneredir. İşte biyoloji müdahalesini bun- lar üzerinde yapmıya muvaffak oluyor: Kadınlığa sapan erkek soyunu aşılarla tedavi ederek ona eski erkeklik cesaret ve enerjisini veriyor. Erkekliğe sapan kadını da harici müdahalelerle, sevgiye, — Lütfeen çeviriniz — lar Rusyasının mütefessih ruhu yaşıyordu. Bu hayat arasında zevkli olmasına, İlkanın çok gü- zelliğine rağmen Jim mesut de. ğildi; çünkü çocuğu olmuyordu. İlkanın Rusyadan beraber getir. miş olduğu İsa ve Meryem sa- nemleri önündeki duaları da te. sirsir kalmış ve... nasıl bir ek- sik- yüzünden olduğu meçhul kalmak şartile dünyaya bir ço cuk getirmek mümkün olamı- yordu! Jim: — Topaç gibi, kırmızı yanaklı bir yavru, her halde bizim işleri hüsnüneticeye bağlıyacaktır, am- ma... diyordu. Hatta, biran, bir evlâtlık al. mak istedi. Fakat İlka bunu şid- detle reddetti. Hiddetle: — Ben bu eve çocuk istiyos rum, Yoksa beni çocuk doğur. mağa kabiliyetsiz mi addediyor- de olsa, ben ya- ( Sonu var ) zeilie ee b