* AKŞAMDAN AKŞAMA Türkleşmiş bayanlara teşekkür ederim Cemiyetler arada sırada ufak im- hanlar geçirir. Fakat aldığı not lar ekseriya dikkatsiz gözlerden kaçar. Bizim zamanımızda mümeyyizler ver- dikleri numaraları gizli tutarlardı. Sonradan «Sıfır aldın, üç aldın, beş al- dın!» diye haber vermek mektepler- de âdet oldu. Sanırım, açık konuş mak, dobra dobra söylemek en iyi usuldür. Ben de böyle yapacağım. Bundan bir kaç gün evvel İstanbu- la Amerikalı gazeteciler geldi, Her sı- şüphe edilemezdi. Şahsen sağlık ve- recek yahut mihmandarlık edecek vaziyette bulunmadığım için sütu- numda bütün hemşerilerime hitab ettim: «Türk hususiyeti olan ikamet- gâh sahiplerine bir vatandaşlık misa-, firperverliği düşüyor. İlle zenginlik lâzım değil, Tertip, zevk, zekâ kâfl, Lâtif bir mangal Başında, zarif bir minder üstünde de bir kahve ikram etmek kabildir.» dedim, Esasen Ame- rikalıların görmek istedikleri de Louis XIV salon takımı, Saksonya vazo de- ğil Bunları biliyorlar ve başka yer- lerde daha iyilerini bulabilirler. Asıl «Türklerin nasıl yaşadıklarına» baka- caklar, Ve milletimiz misafirperverdir, Elbette kahveyi de esirgemez, ziynie- ti de. (Bununla beraber ziyafet iste yen yoktu. Sırf bir gazetecilik ziyare» ti yapılacaktı.) Yazdığım yazı üzerine bir çok tek- biler aldım, Şahsen bulunamıyacağım için kendi hesabıma itizar edip davet. lerden misafirlerimizi haberdar ettim. Gittiler, yahut gidecekler. Yazımla alâkadar olan bu muhterem karileri- me ve uyanık hemşerilerime pek çok teşekkür ederim. Ancak şunu öğreniyorum ki, davet edenlerin zevceleri ecnebi bayanlar. mış. (Bir kolleksiyoncu omünevveri- | mizin hemşiresi müstesna, diğerleri | öyle.) Türk muhibbi olan, aramıza karışan, bizi benimsiyen ve camiami- za fayda veren bu muhterem insanları canı gönülden selâmlarım. Bilhassa yüzümüzü ağartmak için göze aldık- ları fedaklırlıktan dolayı ben şahsen onlara karşı iki katlı minnettarım, Bu münasebetle söyliyeyim ki, baş- ka bir vaka daha halıramda nakşe- dildi, kaldı idi: İsmi lâzım değil, yarı resmi bir İki beynelmilel toplantıda, türk kadınlı. ğınm matbuat sütunlarında yahut milli mihmandarlık işlerinde" temsil edilmesi lâzım gelmişti de, türklerle evli olduklarından dolayı türkleşmiş - yahut türkleşmek üzere bulunan - sevimli hemşerilerimizin nazik, ki- bar yüzlerini, tavırlarını âleme türk kadını diye gösterdik. Bundan dolayı da onlara çök min- nettarız, Büyük camlalar içine hariç. ten unsurların karışması, temessül edilmeleri gayet tabiidir. Fakat... «Fakat» m arkası bir kitaplık lâf tır. Azım söyliyeceğim, çoğunu istih- Taç ediniz. Bütün hukukuna kavuşmuş bir mil- Mi kadınlığımız var: Yüksek mümessil. leri yüksek mektepleri bitirdi. Dalma çaylar, sünreler tertipliyen, ecnebi dillerini bülbül gibi konuşan bayan- larmuz eksik değil, Kendilerine «Ne şıksınız!» deniyor, Fakat «Terziniz ne — Sayın bay Almanyadan yeni - Miş bay Amca... e | AKŞAM Kızılaya birçok eşya teslim edildi Teberrüat yekünu dün 972,415 lirayı buldu balya giyecek eşyası, 4 sandık ayak kabı ve manifatura da toplanarak Kızıla- yu, yatırılmıştır, Beşiktaş Parti merkezi Kurban bayra- mında teberrü edilen etlerden kavurma yapılmak Üzere bir teşkilât vücude getire miş, Kabataş, Deniz ticaret, Galatasaray Mik kısmı, Boğaziçi lisesi, Yıldız birinci yatı ve okullar güneşi mektepleri mutfakların- Tali komitelerin faaityetlerine nihayeğ verildiğini yazmıştık. Bu mevzu etrafında Vali Dr. Lütfi Kırdar bir muharrirlmise şü Msahatı vermiştir: — Pelâketin ilk günlerinde Acil ihtiyaş vardı. Teberrülerin biran evvel te- mini İçin merkez ve kazalarda «den mili yardım komitelerinden maada nahiyelerde de birer tali komite manifaturacılar gibi bazı birliklerin de tali komite belinde çalışmasını muvafık gör- müştük. Vatandaşların yardıma şitap et- meleri üzerine teberrü yekünu bir milyon Uraya çok yaklaşmıştır. Üç gün evvel yu- karıda bahsettiğim tali komitelerin vazi- felerinin merkez ve kaza komitelerine in- tikalline karar verdik ve alikadarlara bil- dirdik. Vatandaşların bundan sonra mer. kez ve kaza komitelerine mürasaatin te- berrülerini kaydettirmelerini ve teberrü edecekleri mikdari mıntakaların Kızılay muhasebelerine tevdi etmelerini muvafık gördük.» Galatasaraylılar cemiyeti tarafından ge- Galatasıray oİlsesinde verilen aynca cemiyet de bütçesinden tefrik etti- Bi 100 lira ki coman 550 lira cemiyet tarü- fından Kızılaya teslim edilmiştir, Ihracat faaliyeti Dün de 400 bin liralık ihracat ima Dün de 400 bin liralık ihracat yapılmış- tır. Böylelikle son Üç gün zarfında yapılan ihracatın mikdarı bir milyon Türk lirasını geçralştir. Dünkü ihrarat İngiltere, Fran- 8a ve İtalyaya yapılmıştır. Gönderilen mal. lar, mutad ihraç mallarımızdır. Dün Felemenk bandıralı Achilles vapuru ile Hmanımıza pamuk mensucat, pamuk ve keten İpliği, demir eşya, cam, Su tesi- satı ve elekirik yoalzemesi, çinko Jâvha, kâğıdı, röntgen filimi, suni ipek ipliği, kahve, ham deri, fildişi, boya, kimyevi ecza, radyo ve aksamı, kaynak demiri, elektrik ampulü, Bulgaristan bandıralı Çar Ferdinand va- puru ile de kablo, kiğıd, makine ve aksa- mı, boya, kimyevi ocza, feldspat ve kuvartz madenleri, alçi, mukavva, pamuk mensy- cat, demir ve cam eşya, elekleik malzemesi gelmiştir. İhtikârla mücadele İhtikârla mücadele komisyonu, dün öğ- leden sonra mıntaka ticaret müdürlüğün- de tekrar toplanmıştır. Toplantıda yeniden mühim bazı kararlar verilmiştir. Gerek evvelki gün, gerekas dün ittihaz edilen kararlar tasdik için Vekâlete bildirilmiştir. Bu kürarlar arasında sed kararı bulundu- Bu da zannedilmektedir. Kararların bu- gün tasdik edilerek derhal tatbik mevkii- ne konulacağı muhakkaktır. Yerebatan çaddesi 50 parça binadan çoğunun istimlâk muamelesi bitti Yerebatan caddesinin Sultanahmede çi- kan ağzının ortasındaki nda £e caddeyi Verem #xnatoryomu hizasına getirmek üzere sanatoryomdan tramvay caddesine kadar uzanan çıkıntının da istimlâkine devam edilmektedir. Bu ndadeki 50 parça binadar. çoğunun istimlâk muamelesi bit. miştir. İstimlâki biten binalar yakında yıktırılacaktır. Yerebatan sarayı binası da intikal ettiğinden bu mahzen Üyerinde bülünan eski, ahşab bina da yık- tırlacaktır. EESEEEENE EEE EE EEŞ EEE RANK EYE ERE mahir!» yahut «Kocanız n6 zengin; de dense ayni manaya çıkar... Ve bir kaç yüz metre mikâbı bir evin içine biraz gusto, hiraz himmetle pek lâtif, pek orijinal, pek türk bir yuva man- zarası yermek güç olmasa gerektir, Ve içtimai işlere karışmak borçtur... Ve hayırperverlik işlerini, dünya. nın her medeni memleketinde münev. ver bayanlar idare eder... Ve... Bunları uzun uzun söylemektense istiğraka varıp düşünmek daha fay- Karilerimizin mektupları Su şişelerinin teneke raptiyeleri Bucuların kaplarını mühürlemeğe mahsus tenekslerden bir tanesini bi- 28 rümune diye yollıyan doktor Ha- bd İsminde r kariimiz bunların hi- r, «Belediyenin vazifesi konitoldan ziyade tedabiri mania it- Mhazıdır. Mühürler öyle bir surette olmalıdır ki, şişenin ağzından çıktık- tan sonra parçalanınal, bir daha kul- lanılamaz hale gelmelidir. diyor, Gazetemize gönderilen şiirler Erzincan felâketine dair şairlerden muhtelif eserler ulıyorun Bunların bazıları güzel olmakla beraber hiç bi- rini basamıyoruz, Zira yerimiz müsald değidir. Gönderenlerden özür dileriz. KÜÇÜK HABERLER: 4 14 kânunuövvel 1989 da gümrükler baş müdürlüğünde Hse ve orta mekleb mezunları arasında bir müsabaka imtihanı yapılmıştı, o İmtihana yalnız şehrimizde 190 orta ve 74 de lise mezunu girmişti. ti. Diğer gehirlerden de aynı imtihana İş- irak eden gümrük memuru namzedlerinin kabarık bir yekün tuttuğu (anlaşılmakta dır. Bülün namyedler arasından yalnız 13 Kişi muvaffak olmuştur. Vekâlet şehrimiz- den iştirak edip de muvaffak olan bir kaş talebenin iamini gümrük siciline telefonla #ir, Maamafih henüz resmi tahri- rat gelmemiştir. # Berlinde bir vazifeye tayin edilen Al- man generii konsolosu 'Töpke refakatinde yeni konsolos olduğu halde Vali Dr. Lütd Kırdarı ziyaret ctmiş ve halefini Valiye takdim etmiştir. Belediye reis muavini B. Rifat Yenal bugün Siliyriye giderek Silivri idarel hu- susiye işlerini mahallin. — de tedkik edecek» & Kendisini tehdid eden Ali adında bi- rini Sultanahmed üçüncü sulh ceza mah- kemesinden çıkınca adliye jandarma ka- rakolu merdiveninde bıçakla boğazından, araya giren Alinin kars Ismigülü de aır- tandan öldürmek kastile yaralamaktan maznun Ayşe İle suç ortaklığından maz- nun kocası Alinin muhakemelerine dün ikinci ağır ceza mahkemesinde başlanımış- ur. Dünkü celsede müddelumumi iddlana- mesini okuyarak Ayşenin, ceza kanununun 456 nci maddesine güre cesalandırılmasını, kocası Alinin bu suçta alâkası görülmedi- Binden böraatini istemiştir. Mahkeme ka- rarını vermek Üzere mi başka güne bırakmıştır. * Vakman Arifin idaresindeki Kurtuluş » Eminönü tramvayı dün; Karaköyde şoför Muzafferin idaresindeki bir taksiyo çarpa- rak hasara uğratmıştır. Vatman seyrüsefer tarafından yakalanarak hakkında Buğday ihtiyacı Belediye Ticaret Vekâletine müracaat etti İstanbul halkına ekmek pişiren İstanbul fırınlarının buğday ihtiyacı günde 400 tondan ibarettir. Bu mikdarın 300 tonu toprak mahsulleri ofis tarafından ucus fialie temin, 100 tonu da fırıncılar tara» fından daha pahalı olarak piyasadan te- darik ediliyordu. Son samanlarda - öte- denberi İstanbula sevkıyat yapan - Trak- ya yetiştirdiği buğdayı kendi ihtiyacına serfettiği gibi İstanbul ihtiyacını karşıl- yacak un, son günlerde zelzele mıntaka- sına gönderilmeğe başlanmıştır, Bu vazi- yet karşısında fırıncılar, bu yüz tonluk ihtiyacı doldurmak için müşkülüta uğra- maktadır. Fırıncılar, piyasada tedarik edi- lemiyen bu 10) tonluk mikdarın da toprak ofisi tarafından temin edilmesi için Bele- diyeye müracaat etmişlerdir. . Belediye, ekmek fiailerine yeni bir zam yapılmasına meydan vermemek Üzere bu müracaatı çok yerinde bulmuş ve keyfi- yeti şehrimizde bulunduğu zaman Ticaret Vekili B, Nazmi Topçuoğluna bildirmiştir. Ticaret Vekil, İstanbulun bu mühim ih- tiyacını karşılamak üzere Ankarada meş- gul olacağını etmiştir, Belediye bütçesi İmar müdürlüğü, kadrosunun genişletilmesini istiyor 940 senesi Vilâyet ve Belediye bütçeleri bugünlerde daimi encimen tarafından ted» Şut kere edilecektir. Her Belediye şubesi büte çesini hazırlayıp Belediye reisliğine ver» miş, bazı şubeler kadrolarının genişletii. mesini istemişlerdir. Excümle imar müdür. lüğü yaptığı kadroda yeni bir teşkilât vü- cudeo getirilmesini Jüzumlu görmüştür. Imar müdürlüğü, gehirellik, muamelât ve tatbikat, proje şubelerine ayrılacaktır. 0- hircilik şubesi imar plânlarını hazırlamak, muamelât ve tatbikat şubesi hazırlanan plânları tatbik etmek, proje şubesi de imaz pihnı mucibince şehirde vücude getirile- cek umumi binaların projelerini yapmak işile meşgul olacaktır. İmar müdürlüğünden başka fen işleri müdürlüğü de kadrosunu genişletmek Üze- ve yeni bir teşkilât hazırlamıştır. Yeni kad- ro İle fen heyetinin yeni mimar ve mü- hendislerie takviyesi istenmektedir. Belediye iktisad müdürlüğü kadrosu, 030 bütşesile azaltılmıştı. Belediye kanunu iktisad müdürlüöüne bir çök vazifeler ver- diğinden yeni şeflikler ihdas etmek sure- tile iktisad müdürlüğü kadrosunun da ge- nişletilmesi istenmektedir. Amerikan hastanesi sertabibi Suşehrine gitti Zelmele mıntakasındaki yarah ve hasta- Tiyatro tenkitleri: O KADIN... 17 nci asırda Fransada tiyatro demek bol kahkaha demekti; tam bir asır halk gülmek için salaşların önüne koştu ve bu zevk 18 inci asra da intikal etti, 18 inci asırda salonlarda bile açık saçık hi- kâyeler anlatmak, göbekten aşağı nük- telerle şakalaşmak moda haline girdiği için tiyatro da halkım bu zevkine uydu. Nihayet romantizma ile realizma bu çe- şidi edebiyat çerçevesinden kovdu, natü- ralizma bu şakaları ciddiye aldı ve niha- yet 1878 den sonra Georges Courteline yeniden bu nev'i ihya edip edebiyata soktu, Fransa, Couftelina'i modern bir Moliâre olarak selâmleyınca vodvil ve hafif komedi 17 nci asırda olduğu gibi Fransayı kapladı. Tristan Bernard. Georges Feydenu, Picrre Veber, Robert de Flers, Caillavet, Croisset gibi hafif komedi üstadinrı büyük harbe kadar ve büyük harbden sonra Fransayı gül mekten katıltular ve yavaş yavaş Bal- aşma yayıldılar ve bize kadur yeldi- er, Bu saydığımız tanınmış isimler arasın. da daha yüzlerce vodvil ve hafif kome- di yazan muharrirler vardır ki, 19 uncu asrın son on senesile 20 nci asrın ilk se- nelerinde Pariste binlerce defa terisil edilmiş olan eserler yazdılar, Mebrure Sami Koray'ın «O kadın. iye adapte ettiği İstanbul Şehir öyatrosunda temsil edilmekte olan eserin müellifi A, Bisson da bu yüzlerce isim arasındadır, Bisson, 1888 de yazdığı «Boşanmanın sürpriz- leri» vodevili ile tanındı ve 1912 ye ka- dar pek çok vodvil ve hafif komedi yazdı. Bazı muharrirler vardır, şöhretlerinin hududunu aşmak isterler; bunun için de günün birinde -durup dururken denebir lecek- bir saike kapıp çeşni değiştirir ler. Bisson da adının Georges Berr, Feydenu, Maurice Hennegwin gibi vod- yiltiler arasında anılmasına razı olmak istememiş olnenk ki, «O kadın...» 1 yaz- dı. Buna rağmen A. Bisson gene Fransız tiyatro tarihinde vodvil muhertiri diye damgalanmıştır, fakat «O kadın...» m da usta elden çıkmış teknik bakımdan kusursuz bir melodram olduğunu söyle- meğe imkân yoktur. * “ Tiyatroya gidenlerde gülmek ne kadar büyük bir ihtiyaçaa, ağlamak da o kadar kuvvetli bir ihtiyaçtır. «O kadın...»ın sahnemizde kazandığı muvaffakiyet bun- dan ileri gelmektedir. Aşık Nuri, otel uşağı Hasan, otel hizmetçisi Cemile ve hele komisyoncu tellâl Âdil ve iş ortağı Macid tiplerile kendinin piyesten ziyade İ hafif komedi müellifi olduğunu saklaya- muıyan A, Bisson, vodvillerde tuhaf ve mudhik olduğu için görüldükten sonra bile tekrarı hoşa giden bir vakayı piyes- te'de gösterdikten sonra tekrar ağızdan dinletmek gibi zaaflara düşmüş, eşhas- nın ruh haletlerini seyircilerde: «Acaba sonu ne olacak?...> merakını uzun sür- dürmiyecek şekilde tebarüz ettirmiş, fa- kat katil kadın, muztarip baba, masum gocuk, unasının cesedi üstünde ağlayan evlâd gibi yürek kaldıran elemanlara kuvvetle dayanarak eserine muvaffakı- yet kazandırmanın sırrına ermiştir. İşte bunun içindir ki, vaka ve neticesi heran belli olduğu halde bile, seyirci, meral heyecan ve gözyaşı içinde son perdeye kadar: «Acaba ne olacak?2 diya sabır- sızlıkla beklemekte ve perde kapanınca can ve gönülden eseri alkışlamaktadır. * e kiki değil, müellifi ol. duğunu söylediğim Mebrure Sami için bu sefer «O kadın» ın keşke mütercimi olsaydı diyeceğim. «O kadın...» Mehru- re Sami Karayın usta kaleminden çık» mış mükemmel bir tercümedir. in Türk; mahkemede hâkim, müddeiumus mi, mübaşir ve avukat cübbelerinin bi- zim adliyenin üniformaları olmasa rağ» men <O kadın.» Fransızdı ve biran bile Fransiz olmaktan çıkamadı. Komisyoncu tellâl Âdil ile iş ortağı Mecid, Türk içti. mai bünyesinde ufak bir sivilce halinde bile görülmiyen Fransız içtimat bünyesi- nin ufunetli çıbanı «Maitre Chanteur» dürler ve avukatın müdafaası muhakkak ki jüriye hitap eder. Nasıl ki, sahnemizde Selimi İzzet Sedes (Devamı 4 üncü sahifede) B. A. — Sayın baya söyle, burada her şey ucuz, yalnız pabuç pahalıdıri... A