j j i dım yoktur... Onlarin hiç bir sözüne ina mam. Bence erkek demek iki ayaklı bir yalan makinesi demektir. Nuriye inoa kaşlarını kaldırarak itiras etti: — Canım içlerinde müstesnaları da vağ- der tabii... Neclâ dudak büktü: — Bilk:... O de herhalde bindebir. Hele onların aşka dair olan sözlerine hip inan- mik Çünkü bu mevzu etrelmda bütün söyledikleri Kocamatı birer yalandan ibu- duğunu iddia edebilir misin? Dediği za- maa Neclâ gülümsedi: — Muhakkak Cemilin e yazdığı bir mektubu östereceksin. Nüriye: — Evet, dedi, Cemilin bir mektubu... Genç kadın bundan sonra çantasını Aç- tL İçinden bir mektup çıkararak arkadaşı- Da uzattı. — Bilhassa eu satırlarını dikkatle oku- Banı rica ederim, Neclâ mektübu aldı. Cemil bu açık mavi renk küğıd üzerinde Nüriyeye ne diller dökmüyordu ki. Delikanlı mektobun 80- bunda şunları yazıyordu: «Nuriyeelğim, artık duvarlara asılan tak- yimlern 465 gü olduğuna Benim kendime mahsus aesip bir takvirini Yar. Bu takvim yalnız seninle buluştuğum günlerden ibaret... Çünkü seni görmeden «güne sensiz geçen zamanları sgün» diye hayatın taktimine sokmanın mânası var m? Etrafımda gördüğüm eşyanın, insanla- rim yalnız bir tek vazifeleri vâr. Her an şeylerden seni hatırlıyorum ki, anlatsam kahkahalarla gülersin... Hayatımda bir tek arzum var, Senin el- lerin avuçlarımın içinde oldüğü halde ih- , öylece ölmek. T kalbimin içinden gelen bu sözlere inarmanı rica #do- rin benim biricik Nuriyeciğim... Neclâ mektubu okuyup bitirince: — Dehşet... dedi, Cemil cayır cayir ya- niyor... Nuriye hararetle sordu: — Şimdi rica ederim, bütün bunların ya- lan olabileceğine hükmededilir mist? Necik omuzlarını kaldırdı: — Bilinmez ki... dedi, erkek kalbi bu... Nuriye Neclânın bu son sözlerine hafif tertip sinirlermiştir — Aman Neelâ. dedi, seri de herşeyden, herkesten şüphelenir durursun. Bir müddet öteden beriden konuştular, Bir aralık Nuriyenin gözüne belefon flişti. Gülümsiyerek Neclâya: — Müsaade eder misin Neclâ ona bir le- Jefott edeyim... — Cemile mi? Hay hay canım... Bunun piş müsaade istemen tuhut.. Kendi evin- © ali telefonu açtı. Cemillin yizianedi- ni buldu. Fakat telefonda Cemil yerine kürşbarn odacı çıkmıştı, Nuriye önâ: — Cemlli çağırır misin:z? dedi, Odacı ocvap verdi: — Biraz müsaade ediniz... Yandaki odas ya kadar geçti. 1, Nuriye telefon kulağında beklemeğe bi Jadı. Odacının açtığı kapım gıcırtiğini HE 16 işitiyordu. Bir aralık telefonda bir ta- kım gürültüler oldu. Kalın bir erkek sesi soruyordu. — Cemil yok mu? mayosile çıplakımış hissini verecekti. Yirmi iki, yirmi üç yaşlarında vâr« dı. Boyca küçük ve tence esmerdi, Derin gözleri, zekâ saçan bir yüzü vardı. Dudakları kânlı, dişleri bem- beyazdı. Vücudunun tenasübü fev- kalâde denecek derecedeydi. Smokin giymiş İki şık erkek ona yaklaştı. Her halde bu zengin ve kibar | balli erkekler onunla alâkadardılar, Uzun boylusu fransızca olarak: — Matmazel Renza! - dedi. - Ga- l ! Odasının #esi buna şu cevabı verdi; — Bitişik odada. — Bekliyelimi bârt, Telefonun kulaklığı elinde olduğu için Nuriye bunları işitiyordu. Herhalde Cemile bir iki misafir gelmişti. Bunlar odacınin açık bıraktığı telefonun yanıbaşımdz yük- — Şu Cemll iyi höş çocuk amıma artık aşi nı derecede çapkın canım. Önüne gelene Âşık oluyor. Bazen de üç dört kadına birden Aşık olduğu de vaki... Telefon elinde bekliyen Nuriyenin göz- leri açılmıştı, Herhalde telefonun açık ol- duğunu farketmiyen Cemilin misafirleri ko nuşmağı devam ediyorlardı: - Birader, dün gece bir bara gittik. Ce- mil sarışın bir artiste iki üç sant içinde âdeta tutuldu. Ne şıpsevdi insan! Artık ar- tiste ne diller dökmedi, ne diller... Efendim onsuz yuşıyamazmış, onsuz geçen günlere takvimde yer vermemeli imiş, onsuz ha yatın beş paralık mânası yokmuş. Daha ns- Ter dö neler... Şimdi de iddia ederim ki, bi- #işik odada gene bir kadın misafiri vardır. — Belki del — Geçen gün bana halinden şikâyet odi- yordu. Bugünlerde dört sevgilisi varmış. Dördüne de ayrı ayrı dil döküyormuş. Dör- düne de deli gibi âşık görünüyormuş. Bu da bir hastalık birader... İnsan hiç yoktan kendisini bu kadar sıkıntıya sokar 7m? Bu esnada Nüriye Cervilin sesimi işitti. Odadaki arkadişlarıns: — Vay efendim maşallah... Ne âlemdesi- niz bakalım?... diye hatır soruyordu... * Misafirlerden bifinin kalın sesi telefon- da gümbürdedi: — Bitiştk odada muhakkak gene güzel bir misafirin vardır Cemilin sesi: — Ne yaparsın... Elimde değil. dedi. Bundan sonra Cemil bişey hatırlamış gi- — Aman, dedi, bakin unuttum Beni te- lefondan istiyorlarmış. Acaba kim?... Bir da- Kik konuşmama müsaade eder misiniz? Cemilin aesf: — Allo, allo! Derken Nuriye hizla tele- m 7 Hilmi ridan Es 152 Ke./8. 120 Kw. 4 i, 16195 e / 30. T.A.P.3LT0M. S5 Ke. KG CUMA 22/9/939 TÜRKİYE SAATİLE ve memleket saat ayari, 1279 Progtam 1235 Türk müziği (Pİ, 13 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 13.19- 14 Müzik (Karışık proğram Pİ) 19 Program ve memleket saat ayarı 195 Müzik (Dans müziği PL 1930 Türk müziği (Pasıl heyeti), 20,15 Konuşma, 20,30 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri, 2050 Türk müziği Okuyan: Nec- mi Riza Ahıskan, Çalanlar: Fahire Fersan, Refik Persan, Eşref Kadri, 1- Nihavendi kebir peşrevi, 2- İsmail Hakkı - Nihavend yürük semai (Meryad ile yadeğleriken) 3- Arif bez - Nihavend şarkı (Bem buyi vefa bekler iken), 4- Nuri Halli Poyraz - Niha- vend şarkı (BiP gönesi terdir), 5 - Tanbur taksimi - Refik Fersan, 6- Tanburi Cemil - Kürdilihicazkâr şarkı (Defi maleş edelim), 7. Ralf bey - Kürdilihicazkür &az semalsi, Türk müziği devamı: Okuyan me Özdendes, Çalanlar: Zühtü hi, Eş- rof Kadri, Kemal Niyâzi Seyhun, 1 Refik Fersan - Hicaz şarkı (Ciharda biricik sev- diğim sensin), 2- Refik Fersan - Hicaz şar- kı (Ey benim gönen gülümi, 1- Şemsettin Ziya Hicaz şarkı (Kum görse seni), 4 - Udi Mehmed - Şehnaz şarki (Suphu buldam sinel safında), 2130 Kotrüşma Arıcılık ve bülcılik, 21.45 Müzik (Senfonik müzik PL), 22 Müzik (Radyo orkestrası) Şef Dr. E. Praetorjüs. 1 - Mozart - Sihirli #il†opera- sının uvertürü, 2- Beethoven -£ üncü sen- foni, 3- Wagner - Der fliegende Hollan- Ikinci küme lig maçları 18 klübün iştirak ettiği maç- lar gelecek hafta başlıyor İkinci küme kiüplerinin omurah- hâsları dün akşam bölge merkezinde futbol ajanının başkanlığı altmda toplanarak lig maçları kuralarım çekmişlerdir. 939 - 940 senesi lig maçlarına işti. rak edecek ikinci küme klüpleri sa- baların kifayetsizliği yüzünden A ve B namı altında iki grupa ayrı)- mıştır. Ajanlık tarafından yapılan grüplar'şu şekilde tesbit edilmiştir. A grupu: Beyoğluspor, Afadolu, Karagümrük, A. Hisar, Galata genç- ler, Davudpaşa, Galataspor, Altınor- du, Feneryılmaz. B. grupu; Şişli, Kurtuluş, Güneş, Alemdar, Beylerbeyi, Ortaköy, Eyüp, Kale. Müsabakalar 30 eylülde başlaya cak 26 ikinciteşrinde birinci devro nihayet bulacaktır, Bir aylık ıstira- hatten sonra 24 birincikânunda ikin- cl devre başlayacak ve 18 şubatta lig maçları bitecektir. İkinci küme klüplerinin her iki grupunda bulunan takimlar her haf- ta cumartesi ve pâzar günleri müna- vebe ile karşılaşacaklardır, Mâçlar Kadıköy, Taksim, Şeref stadlarında yapılacak ve Süleymani- ye stadı da tamirat nihayet bulursa müsabakalara açılacaktır. Her iki grupla şampiyon olan ta- kımların birinci kümenin Son iki klübile otomatikman yer değiştirme- si hususunda ajanlık genel direktör- lük nezdinde teşebbüs yapacaktır. Şişli ve Pera klüpleri küvvet esası nazarı itibare alınmadan ikinci kü- meye ayrılmaları hakkında itiraz et- mişler ve çok eski bir maziye sahip olan klüplerinin birinci sınıf Klüpler- le yaptığı maçlarda müuvaffakiyetli dereceler aldığımı ileri sürmüşlerdir, Çekilen kuraya göre ilk hafta Da- vudpaşa ile Anâdolu, Altınordu ile Feneryılmaz, Anadoluhisar ile Gala- taspor, Galata gençler ile Karagüm- rük, Alemdar ile Güneş, Demirspor ile Eyüp, Şişli le Kurtuluş, Ortaköy ile Beylerbeyi (o karşılaşacaklardır. Klüplerin hangi stadlarda oynayaca- ğı ajanlık tarafından ayrıca ilân öği- lecektir, Klüplerimize ilg maçlarında muvaffakiyetler dileriz. Kiralık Konforlu Küçük Apartıman Tramvay caddesinde 3 oda, mutfak, her gün sicak su, banyo, kalorifer, asansör. Taksim Topçu caddesi 2 nu- mara Uygun müracaat, apartımanı kapıcısına der - Operasının uverlürü, 21 Son ajans haberleri, ziraat, esham tahvilât kambiyo - nukut borsası (fiatı, 23.20 Müzik (Cazbând PL), 2355 - M Yarınki program, — Vallahi birşeyden haberim yok. — Canım! Bizim arkadaş BİlĞ! size bayılıyor. — Hata ediyor. Öteki: — Hiç de hata değil... Bu hisleri min samimi olduğunu, isbat için het şeyi yapmağa hazırım... - dedi. » Kadın lâkayıd, omuz silkti: — Haydi bakalım... İsbat edin. Mayolu adam, öleden: — Renza - diye seslendi, Sesi, gayet sertti. Pek hiddetli ok duğu hissediliyordu. BİLA, başmı çe — Renza! - diye bağırdı. — Görüyorsunuz ya... Sabırsızlani» yor. — Sıran geldi... Geç kalıyorsun.» Çabuk gel, Renza... — Görüyomunuz ya, beyler... Vazifa| icabı... Sizden ayrılmak meçburiye. tindo kalacağım, Tefrika No. 68 Yazan: İskender Fahreddin Ihtiyar büyücü, Taner'in yıldızını arıyordu. Elini kaldırınca avucuna bir ok saplandı yım, Taşbilek o akşani avdan dönüyordu. Yayi boynunda, ok torbası belinde asılıydı. man Türklerinin bu meşhur döğüşçüsü © göc3 kudurmuş bir aslan gibi kükrüyor, önüne geleni devirmek, yere sermek isti- yordu. Taner'e çok kızmıştı, — Han! - diyordu - kırk yılda bir köre güzel bir yormaya gönül verdim. Orm ba- na çok mu gördün? Benden gizli işlere gi- rişirsin. Alacağın olsun senin! üflüyor ve gözlerini gökten ayırmıyordu. Gökyüründe kara bulutlar dolaşıyordu. Henüz gece yarım olmamıştı. arakadaşının: «Gece yarısından nuşaeak!» dediğini hatırladı. Gece yarı- sından sonraya kadar orada bekledi, Aksi geytan, Tuner'e yardım ediyordu. Tam ge- €e yarısından biraz sonra, gökteki bulutlar sıyrılmağa ve yıldızlar meydana oçıkma- Ba başlamıştı. Asu elini gökyüzüne uzattıkça, biribirini kovalıyan bulutlar dağıhyordu. Taşbilek: — Bu meşhur sihirbaz, gökteki bulutla” ri yere düşürmenm yolunu biliyor. Bir ka- dını, istediğinin ayağına düşürmenin de yo- lunu bilse gerek. Diye söylenerek Asunun neler yaptığına dikkat ediyor ve etrafı gözlüyordu. Kabilenin ihtiyar büyücüsü bir arak sağ elini pençereden dışarıya uzatti ve Taşbi- leğin unhıyamadığı bir dil ile yıldızlara hi- tap ederek gözlerini kapadı. Yanında bir var dibinde kendisini dinlediğinin farkın- da bile değildi. Asu, reuhakkak Xi, Tarierin yıldızını but- muştu 'Taşbilek dayanamadı, O, kabile arasın- da, Asuların gazap ve şiddetinden körkmı- yan yegâne adamdı. Derhal yayını gerdi. Asunun pençereden uzanan sağ eline nişan âlarak okunu savurdu. 'Taşbileğin attıfı ok Asunun tam avu- cunun içine saplanmıştı. Pençereden bir- denbire acı bir ses yükseldi: «— Beni vuran eli, Tanrıdan dilerim, vur; sunlari» Taşbilek: — Asuların dileklerine 'Tann kulağın çoktan kapamışlır, Diye mırıldanarak geriye çekildi. Ağaç- ların arasında saklandı. İhtiyar büyücü nün şüphe yok ki canı yanmıştı. Derhal elini içeriye çekti ve pencerenin tahta ko pengini kapadı. Asu bu okun nerden geldiğini anlıyama- mişta, — Taner'e şoamet yağacak. Böyle meşum, bir gecede yıldızlarla konuşulmaz. Diyordu. Asu odasındaki meşaleyi yak- tı. Avucana saptanan oku çekip çıkardı. Yarasını ilâçladı ve kolunu sararak yerine oturdu. Müzik, bir yavaş valsa başlamıştı. Genç kız, smokinlilerin yanından uçan bir kuş gibi çevik bir hareketle uzaklaşıverdi. Bir perde açtı, arka sından kayboldu, Bilâl ve arkadaşı onun gidişini düler. Fakat iki artist belirdi: — Hecey... Bilâl beyi Bilâl beyi - Kadınlardan kırmız saçlısı: — Aman ne iyi oldu da size Taslar dım, Gökte ararken yerde buldum. — Ne yapacaktın beni? Beşliği havada salladı, Kız, kapmak için koştu. Fakat er. kek parayı arkasına gizledi. — Dur bakayım... Sana birşey 80- racağım, — Hay hay... Buyurun. , — Nasıl oluyor da senin gibi güzel, zeki, artisi bir kız böyle meteliksis kalıyor, ahbaplarından borç istemek | geçmezdi. saplanan oku sakladı. Bu ok çobanların kullandığı oklara benzemiyordu. Sapları çok muntazam traş edilmişti. Büyücünün kulübesi önünde da- lüzum görmedi, Gök- Taşbilek hırsım yenemiyordu. Asunun elini vurmakla (Fıratvı Tünerin pençesin- den kurtarabilecek miydi? Ertesi dahaki; Taner (Asu) ya koşuyor Taner ertesi sabah büyücüye koştu. — Bu sabah erkenden (Pırat)ın bana gö- Teceğini söyledin! Bekledim. Gelmedi, Aca- ba neden? Asu hastalanmıştı. Yatağında yatıyordu. Yavaşça yaralı etim uzattı: — Biraz bekliyeceksin oğul! Dün gece #enin yıldızını beklerken pencereme bir ok düştü. Elime saplandı. Yıldızınla konuşa- madım, Taner birdenbire şaşırdı. — Cinlerin bile uğramaktan çekindikleri , bu semte gece yarısı kim gelebilir ki, sa- na ok atsın. Asu? — Yalan söylemiyorum, oğul? İşte. Avu- cuma saplanan ok şurada duruyor. Yalağının kenarından bir ok çıkardı. 'Tanere uzattı. — Bu, gökten düşseydi. Tanrının gazabı- na uğradım der ve yıldızını bir daha ara- maktan vaz geçerdim. Fakat bu, Tanrı ga- zabı değil Taner oku eline aldı ve gözden geçirin- ce hiddetlendi: — Taşbileğin oku bu, Asuf Demek ki, o dün gece buralarda dölaşmiş. e» Ke diyorüün.. Taşbileğin oku mu de- - Evet. Ben onun oklarını tanırım. Bu ok ondan başka kimsede bulunmaz. — O halde Taşbilek bu işe razı değil de- mektir. Şirndi iş sana düştü. Nasi dilersen Esed yaparsın. Ben Taşbilekle uğraşamam, — Ben onun (Fıratjı sevdiğimi! sana söy- demiştim. Bu güzel kızı onun elinden kölays ea almak kabi! olsaydı sana gelir miydim. Asu bir müddet düşündü, Tanezden bir hayli hediye almış, onan söz vermişti, Bu delikanlıyı da Kırmak istemiyordu. Reisin yanında (Fıratjdün daha gü- zel kızlar varmış, oğul! Gel, sana onlardan. birin! yapayım, Hangisini dilersen onu se- nin ayağına düşüreyim. (Fırat Taşbile- ğe bağışla! Bu belâlı adamla beni uğraş- tırma. Taner'in gözleri sulandı? — Ben büğüne kadar aflamamıştım, Asuf Babam öldüğü zaman bile gözlerim yaşar- madı, Fakat şimdi İçim yanıyor ve abla- mak istiyorum. (Fıratlı çok sevdim. Ben ondan ayrılamam, Asu! Beni ordan ayır- ma, sen! Asu 591 elini uzattı.. Tanerin alnını ökşas — Pekâlü. Söz veriyorum, Seni (Fır: kavuşturacağım. Fakat bir şerli: Taşbi. leğe kinini sezdirmiyeceksin.. ve biriz bek- Myeceksin! - Beklerim, Asucuğum! Ona kavuşmak için günlerce, haftalarca beklerim. Taner çok sevimli bir delikanlıydı. Asu ondan çok hoşlanmışlı, Tuner, Taşbilek gi- bi sert, haşin bir erkek değildi. Onu bütün kabilenin Kızları severlerdi. Asu: Cârkası var) md a M ŞSMLMM,y MM. G, DA .. Ç l e ş mecburiyetinde kalıyor? — Neylersiniz? Bazı insanlar ha- yatta muvaffak olâmaz. Sürçerler... Doğrusunu isterseniz İyi kalbi bir insanım galiba... Kimseyi soymak İs. temiyorum. Onün için netice böyle kötüleşiyor... Sarfiyatım hep varda. tımdan fazla... Hem sonra külüstür morukların peşinde koşahlıyorum. Her insanın önüne Vehbi bey gibi ho- vardalar da çıkmaz... Ha... Şey... Nertde o sizin dostunuz Vehbi bey? — Meşgul. — Dansözle mi? — İyi bildin... — Diyorlâr ki ona fevkalâde gürel bir apartıman tutmuş. Döşemiş, da. yediriyormuş. Bu tarzdaki ahlâklar- dan hoşlanmam, Dışardan alkışlar, haykırmalar işi» tiliyordu. Deminki kızın numara yas parak takdirlere mazhar olduğu anla» şalıyordu. : (Arkası var)