e ŞI Pm) iki yudum su o ZMEMENEMİ eyi  ie MECNUN — Vay... Merhaba, Arif... Nereye böyle?, »- Merhâbaas, azizim... Sirkeci, istasyos Buna... — Yeşilköyde mi oturuyorsun Yoğsa?.. Hasa, kâfir. Floryaya mı? Ben deo civar ayn. Haydi beraber gidelim. y— yin banliyö ile alkkam yok! - dedi - Bit dostumu Avrupa İrenine tegyi için gi- diyorum. — Kim bu böyle; bu zamanda Avrupa Beyahatine cesaret ediyor?.. — Ingilizdir. — Garip şey... Senin İngilizlerden shba- Bai olduğunu bilmezdim. Ne münasebet?.. » «- Düşmanlık dolayısile dost olduk. , > Saçmalama... — Sahi söylüyorum. Dostluğumuz düş- #nanlık' dolayısiledir. Geçen harpte, Filis- tin çölünde kendisini esir almıştım. 4 — Allah Allah... — İşte o zamandanberi dostluğumuz bâş- Jar... Vali sir John Winteon dünyayı do- » dedi. - Fakat daha ev- yel şu gekereiye girerek kendisin bir yol hediyesi almalı. Bu söylediğini yaptıktan sönra: — Develerin nasl pınar olduğunu bilir misin? - diye sordu. —ı « Cevap ver! Bilir misin? — Sen adamakıllı sapıtmışsın, birader! , — Yok, efendim.. Develerin bizimkine benzemiyen ambarlı midesi olduğunu mekteplerde de okuturlar. Bu geviş getiren r, gıdalarını karınlarında saklar- Jar. İcap eltikçe çıkarır, vücudlerine ka- Fıştirırlar. Onun için çöl yolculuğuna bün- yeleri mukavemet edebilmektedir. Kurnaz insanlar da bundan istifade etmiş. — w Canım, senin İngilizle bunun ne alâ- Kası var? > Alâkası olmaz mı? Hikâye böyle böşlı- yör. Benim İngiliz, Yilistinde Osmanlılar- Ja çarpışırken çöller ortasında bir müfrege Alo yolunu kaybetmiş. Malyetindeki Araplar beraberlerindeki deveyi kesmişler. Karnın- daki suyu içmişler... O ihtiyat zabiti oldu- Bundan matrası henüz dolu imiş. Konserve kutuları da varmış. Yanındaki ırkdaşı ve çavuşu Henri &pitb, ayni vaziyette bulün- duğundan, keza kesilen deveden istifade et» memiş. Birkaç gün daha sağa sola gitmiş- ri öldürmüş, Zira, sir John Wintson'un matrasındaki son katra suyu birdenbire kaldırıp bir yudumda dikmiş. siki arkadaş, öyle hiddetlenmişler ki... Bu herifi bir kurşun darbesile çavuş yere ser- miş. sAzap, ölürken; «— Susuz yaşamaktansa kanarak ölmek hayırlıdır... Ben kurtuluyorum. Fakat ba- kahm siz ne yapacaksınız? Bu Allahın ce- henneminden yakayı nasil sıyıracaksınız? - demiş. «Hakikaten» de iki İngiliz, /ki gün iki ge- ce daha çöllerde, dümensiz bir gemi gibi, #stikametsiz, gayesiz dolaşmışlar... «Çavuşun matrasında bir iki parmak da- ba su kalmış. Bir hurma ağacının gölgesin- de dinlenirlerken yudum yudum yarıya ka- dar içmiş. «Wintson: ala GA Mani. diye yal- kındır. «Bir kaç gün evvel, İngiliz zabiti, bir de- reketini vahşet sayarken, şimdi bizsat ken- di Ürnaklarile midesini deşer,bu canlı memba kuruturdu... Fakat nerede deve? «Gündüzleri kızgın güneşten saklanıyor- lar. Geceleri gelişi güzel yürüyorlar. «İşte azizim, bir akşamdı, Biz de, müfrere- mizte ayni süretle gündüz uyuyup geceeri yola devam ediyorduk. Ben güneş batar- ken arkadaşlarımdan daha evvel uyandım. Bulunduğumuz kum tepesinin ötesine çi- karak Katedeceğimiz yola bir nazar almak İ istödim. Ne güzel, ne kırmızı bir grup olu- yordu... «Böylece, bizim orada bulunduğumuzdan bihaber olan iki İngiliz felâkelzedesine ras- Jadım. «Çavuş uyuyordu. Kıymetli bir hazine gi- bi, matrasına sarılmıştı «Winison ona iyieğiki Ne haris bir ba- kıştı bu... « Ne olduğunu anlamıyordum. Gördü- ğüm manzara bayretimi mücip oluyordu. Zabit, yavaş yavaş ereği tabancası- Gözleri e hem de «Arkadan arkadaşlar yetişti. Bin bir sual sormağn başladık: «— Kimsiniz? «— Nereden geliyorsunuz? «— Burada ne arıyordunuz? «Fakat anlar yalvardı: «— Aman biraz su.. Bir su verin de son- Ta... «Biz bir vahanın yanından henüz ayri- maşılık, Kırbalarımız doluydu. Dağarcıkla- rımız da tuklım tıklım hurma vardı. Bunlar- dan iki esire bol bol hediye ettik. — Ho. Hello, Arif.. Havaryu? Sirkeci istasyonuna gelmişlerdi. Gayet seyahat elbiseli, şakakları kırlaşmış bir liz, elini sabık Filistin muharibine uzat- t. Trenin hareketine az kalmıştı. Arif, Winteon'la arkadaşmı tanıştırdı. İngiliz, yarım türkçesile: — Bu, benim ruh kurtardı!. - diyordu. Bu, benim çok kiymetli dost. Vagonun pençeresinden ve. muhabbetle Arife bakarken, tren hareket etti. Yavaş yavaş uzaklaştı... Kimbilir, bu adam gene nerede ve nasıl bir harp macerasi yaşamağa gidiyordu.. (Vâ-Nü) Lig maçları kuraları çekildi İlk mühim maç Fener - Gala- tasaray arasında olacak Lig maçları kuralarını çekmek üzere bi- rinei küme klüplerinin murahhasları dün akşam bölge merkezinde Futbol ajanının başkanlığı altında bir toplantı yapmışlar ve kuralar çekilerek lig maçları fikstürleri hazırlanmıştır. 939 - 940 yılı lig maçları 1 birinci teşrin pazar günü başlıyacak ve 76 İkinciteşrin tarihinde birinei devre nihayrt bülacaktır. Bir ay istirahatten sonra 24 birineikânun tarihinde ikinci devre başlıyacak, 18 şubat- ta lig maçları bitecektir. Müsbakalar Kadıköy, Taksim ve Şeref stadlarında yapılacak ve her hafta beş maş oynanacaktır. Saha sahibi olan Galatasa- vey öldürerek karnındaki suyu içenlerin ba-! Yay, Beşiktaş ve Fenerbahçe Klüpleri kendi Tefrika No.76 1 Neci — O... - diye mırldandı, © — Kim?... Vehbi bey mi? Genç kadın, başile: #un?... Bu vaziyeti de gözlerinle gör- düklen sonra... Necile, gene ısrarla: — Saat kaçta? Genç kadın bir kaç saniye düşündü. — Saat dokuzda. —Âa. Cemil, hiddetliydi. Hem sevgilisine, hem de kendine fena hâlde kızyordu. Bu ne inattı, $u ne bükülmez iradey- di, vaktile nasıl saadetlerine karşı koydu, mâni olduysa, şimdi gene ona benzer bir hareketi tekrarlamağa doğru giliyordu. Bir taksiye bindiler. SEVİLEN KADIN Nakleden : ( Vâ - Nü) Cemil somurtmuş üşünüyordu. Ne- Glenin evine yaklaştıkları zaman arabayı bir köşede durdurdular, Er- kek genç kadının elini dudaklarında uzun uzun tuttuktan sonra ayrıldı. Kadının halinde öyle bir teessür vardı ki, bu ricayı kabul etmiyeceği hissini veriyordu. Aralarında gene bir mânia belirmişti. Onu devirmenin imkânı yoktu. Fakat Necilenin kalbi öyle çarpı- yordu ki Cemil onun vuruşunu işit mişti, Genç kadın evine döndükter sona yatağına uzandı. Bütün maneviyatı altüst olmuştu. Fikirlerini topla- maktan, bir hüküm vermekten âciz- di. Ne yapacaktı? Bu meselenin için- den nâsıl çıkacaktı? Yirmi seneye ya kın bir zamandır alıştığı sakin hayat şimdi altüst mü olacaktı? Halbuki bu yaşayış tarzile ölünceye kadar de- vam etmek azmindeydi. Şimdi ise hisleri değişmişti, Bambaşka bir hâ- Içli rubiye içinde bulunuyordu. ER Mİ ee Fenerbahçe - Galatasaray pazar günü karşılaşıyor İki takım bu müsaba- kaya yeni kadrolarile çıkacak İki ezeli rakip Fenerbahçe - Galatasaray bu pazar tekrar karşılaşacak. Rvvejee Ya- pılân bir kupa maçının revanşı olan ve âY- ni zamanda gece maçlarının şanıpiyonumu meydana çıkaracak olan bu müsabaka için ber iki takımın haftalardanberi çalışmak- ta olduğu malümdur. Geçen hafta yapılan gece maçlarında bu iki klübümüzün kadrolarında oynatabi- Mevsimin Sik mühim müsabakası olan bu karşılaşma ulâkadarlar tarafından büyük bir merakal beklenmektedir. İki klübün ida- re heyetleri müsabakanın samimi bir hava Içinde cer#yanint temin için bazı kararlar meğini beraber yiyecekler ve maçtan Sonra gene beraber eğleneceklerdir. Müsabakaya her ki tarafın mutabakatı Üzerine hakem olarak Şazi Tezcan seçil- miş ve oyunda üç oyuncunun değiştirilme- sini iki taraf da kabul etmiştir. Müsobaka saat 16 da Fenerbahçe stadında yapıla- caktır. Balkan oyunlarına iştirak etmiyoruz Gelecek ay basında Atinada yapı- lacak 10 uncu Balkan oyunlarına İş- tirak etmek üzere hazirlanan ve cu- ma günü şehrimizden hareketleri ta- karrür eden atlet takımımızın bu oyunlara gönderilmesinden vazge- çilmiş ve keyfiyet alükadarlara teb- Tiğ edilmiştir, Hazırlık için Modada açılan kamp kapanacak ve atletler şehirlerine av- det edeceklerdir. akm sr ue aras aralarında yapacakları maçlarn birisini kendi, diğerini rakibinin sabasında oyni- yacaktır. Sahası olmıyan klüplerle yapa- ekları karşılaşmalar diğer stadisrdn ola- caktır. Çekilen kuraya göre, gelecek hafta pa- zar günü Beşiktaş - Tupkapı ile Galatasa- Tay - Fenerbahçe ile, Kasımpaşa - Süley- maniye ile, Beykoz - Vefa ile, HM - İstan- bulsporla kaşılaşacaktır. Sahası olan Galatasaray, Beşiktaş, Fe- merbahçe klüpleri, sahası olmıyan klüplerle Yapacağı maçlarının birisinin kendi saha- larında yapılması için Bölge merkezine itiraz edecekleri söylenmektedir. Bütün geceyi teredüdle, iztıraplar- la geçirdi. Gözüne uyku girmedi. Şa- fak doğduğu vakit, gözleri kızarmıştı. Büyük bir Jedakârlık yapmağa ka- rar verdi, Bir mektup yazdı... Hazırlandı... Saat dokuzda bir şoför, Cemil Aciba'nın evine bir zarf getiriyordu. Cemil zaten bunu dört güzle bekle- mekteydi. — Kim gönderdi? - diye sordu. — Genç bir hanım gönderdi, efen- dim. Sizin adresinizi verdi. Elimize Aldım. — Nerede verdi bü mektubu sana oğlum? — Galata salonunda... Zarfı yırttı ve şu satırları okudu. Benim sevgili Cemileiğim! Seni bütün canımla seviyorum. Bu- nu İtiraf etmekten kaçınmıyorum. Aşkım, ömrümün sonuna kadar kak bimin en derin yerinde mukaddes bir hatıra olarak kalacaktır. Fakat ifa edecek pek çok vazildderim var. Bunlardan hiç bir şey, hattâ büyük bir aşk beni alikoyamaz, Senin yanında kendimi gayet za- yıl, gayet âciz hissediyorum. Bu se- beple seyahate çıkıyorum. Zaten hazır bir pasaportum vardı, Gidiye. rum, Tefrika No. 67 Yazan: İskender Fahreddin Ben herşeyi hazırladım, Asuya tekrar yalvardım yarın Fıratı benim ayağıma gönderecek Zelira söz verdi ve yemekten sonra tek- rar bahçeye indi. (Can) pey bütün gününü bahçede geçiriyordu. Odasına ancak sular karardıktan sonra, yatmak için giriyordu. Zehra (Onan) beyi elde edeceğinden o ka- 5 emindi ki.. Ayşenin cariyelerinden biri- — Düğün hazırlığı hemen başlasın. Demekter bile çekinmemişti. Zehra o sabah (Can) beyi çok neşeli bulmuştu, Neşesinin sebebini bilmiyordu. (Can) bey, Zehraya: — Sen çok güzelsin! Demişti, Hal ii, Zehra (Firatiın Yanın- da ne kadar sönük kalıyordu. Can, (Fırat)ı neden çirkin Dulmruş. Zeh- rayı neden güzel görmüştü? Gerçi bu işlerde mantik ve ölçü aran- mazdı amma,. gören göze de kılavuz iste- mez, derler. (Pırat) gözleri kamaştıracak Kadar güzel bir Kız olduğu halde, (Can)ın onu İbms), hattâ ondan nefret ederek, Zeh- Taya: «Sen çok güzelsin!» demesine şaşma- mak kabil değildi. Taşbileğin ekmeğine yağ sürülüyor? (Canim Zehra ile fazlaca meşgul olma- &ının sebebi bir türlü arilaşılamamakla be- raber, (Fıratın bu sahneden uzak kalms- sından sevinen bir tek adam vardı: Taşbi- lek. (Pirat) Taşbilekten halde, (Canl)a kızarak, 'Taşbileğe iltifat etmeğe mecbur kalmıştı. (Fırat) Can beyle evlenemiyecek olursa, reisin kendisini halifeye gönderilecek kız- Jar arâsında yollaması ihtimali vardı. (F- rat) bu ihtimali düşündükçe Taşbileğe yu- muşak davranmağa rsecbür oluyordu. Taşbilek'in ekmeğine yağ sürülmüştü. (Canlja sk: sıkı tenbih etseydi: «Sen Fi- yatla alâkadar olma! Onu ben seviyorum. deseydi, (Can) bu işi yapmazdı. Şimdi (F- Tat) Kendiliğinden (Can)ın gözünden düş- müş, ortada kalıvermişti, 'Taşbilek bu vaziyetten istifade ederek, rötsten (Fırat): istemeğe karar verdi. Bir gün bu kararından Urman'a bahse- derek: — Can bey (Firat)tan nefret ediyor. Onu yanına yaklaştırmıyor, dedi, bu güzel kız- cağızı bana bağışlasanız ne iyi olacak. Ben birkaç gün daha geçsin de. Oğlum Zebra ile anlaşırsa, sen de (Pıraljı alırsın, Ken- di soyumuzdan, güzel bir kızın yabancılar eline düşmesini ben de Istemem. “Taşbilek, reisten bu cevabı alınca (Fırat)a koştu: — Urman seni bana verecek! Sakın bu- günlerde bahçeye çıkma, (Can'ın belki eş- ref saatine raslar da sana İltifat ediverir.. işlerim o zaman altüst dir. (Fırat) hayalinde yağıyan reisin oğlu ile birleşmek ümidi kesildikten sonra, Taşbileği , kabile arasında Urman kadar Pm ve ondân sonra gelen mühim bir şahsiyetli, (Pirat) onun mevkiini Ur'a gel- dikten sonra daha iyi anlamıştı. etme, dedi, zaten sen söylesen de, ben bir daha bahçeye çıkamam. Can bey bana hakaret etti, Beni öyle çirkin gö- rüyor ki., büyülenmiş bir ihsan bile onun gözüne bu dertce iğrenç görünmez. Taşbilek bu haberi almca sevindi. Pa- kat, ayni zamanda da şüpheye düştü. Ur- man'ın şiddetli tedbirlerine rağmen Ur'da birkaç tane tanınmış sihirbaz vardı ki, bun- Jar halk üzerinde kabile reisi kadar nüfuz. ve kuvvet sahibi kimselerdi. Sakm beni takip etmeğe, kandır- mağu uğraşma. Zira bu, fayda ver- Ne yapalım? Talihimiz üzerinde menhüs mukadderat hükmünü yürü- tüyor. Beni unut. Bu dünyada ken- dine lâyık birini bulman güç olmıya- caktır. Allaha ısmarladık, Cemil! Benim gibi ümidsiz bir insanın sükünunu ihlâl etme. Bırak, şu perişan hayatı- mı istediğim gibi tamamlıyayım. Bu mektubu yazdığım için sakın beni hatalı görme, Bedbaht arkadaşın: Necile Erkek yukanki satırları okurken fena halde hiddetlenmişti. «— Hem yalan, hemde saçma... diye kendi Rendine söylendi, Birden- bire davranıp haykırdı: — Bekir! — Emredin efendim, — Otomeobilimi söyle, Berberi, cevap vermeden çekildi. İki dakika sonra, olomobil Kapıya i yanaşmış bulunuyordu. | — Çabuk Galataya!... Çabuk. Fakat rıhtıma vardığı zaman, üç vapurun birden o gün hareket ettiği- ni öğrendi. Biri Avrupaya; öbürü Yu- naniştana, üçüncüsü Akdenizde bizim Ge burüne #adar evlenmemiştim. Talih kar- *gıma onu çıkardı. Firatia evlenirsem, mesud bir yuva kurabilirim. Urman bu tek)ile biç de kızmamıştı. — Çok iyi olur, Taşbilek! dedi - Aradan Acaba (Can) beyi büyülemişler miydi? (#Wırat) gibi güzel bir kadını (Can)ım gö- zündeh bu kadar çabuk düşürmek ve onu bu derece çirkin göstermek için dan yardım görenler mi vardı? Rğer böyle birşey varsa, Taşbileğin elin- den (Pırat)ı almak da kolaylaşıyor demek- ti. Zira, (Piratlı ordu içinde Taşbilekten başka sevenler de vardı. Bilhassa bunlar- dan birisi yolda (ki kere (Pırat)ın yanına sokularak:? «— Kendini Taşbilekten #- kın!» demişti. Bunu söyliyen Taner, Ur'a geldikten sonra da (Fırat)ın peşini bırak» mamış olabilirdi. .. Yerin kulağı olur mu? "Taşbilek bir akşam sahilde bir evin bah- çesi önünden geçiyordu. Bahçede 'Tanerle bir arkadaşının içki içtiklerini ve yüksek sesle konuştuklarını duydu. Atını vaka bir Baca bağlıyaraz yerde sine sine bahçe- ezdi kenarma kadar sokuldu. er, Taşbilekten bahsediyordu: yeğin eleyen Ben onu ç0- cukluğundanber! tanırım. Bir arada doğ- — Nihayet yolda gelirken, Irakh bir ca- riyeyi de elimden almak istedi, diyordu, reis (Fırat)ı bana verecekti. O daha önce davrandı. Kendisinden vald aldı. — Urman (Fıratyı oğlu için getirdiğini söylemişti. Taşbileğe nasıl alur da vadede- bilir? — Relş lik önce oğluna Zehrayı götüre- cekti. (Firat) kocasına kaçmıştı. meydan- da yoktu. Fırat arkamızdan yetişince İş de- #işti. Fakat, ne yazık ki, (Can) dey (First) Eken ondan nefret ediyor, onu çir- kin görüyormuş. — Can, (Firat) gibi ayın on dördünden daha güzel bir kızı beğenmemezlik yapmaz. Onun gözüne çirkin göstermişlerdir. Taner kahkaha ile gülüyordu: Budala! Onu ben (Canja kaptırma. mak için Asuya gililm. yalvardım. İbti- yar sihirbaz onm öyle bir büyü yapta ki, derhal tesirini gösterdi. Artık (Can) bey (Mıratlın yüzünü görmek değil, adımı bile anmak istemez. — İyi amma, sen bu suretle Taşbileğin ekmeğine yağ sürmüş oluyorsun! Çünkü o, relsten (Pıratjı istemekte gecikmiyecektir. — Ben herşeyi hazırladım. Asuya tekrar yalvardım. Yarın (Pirat)a benim ayağıma gönderecek. — Nasıl, (Fırat) senin ayağına vw düşe- cek?! — Evet. Asu söz verdi. Bü gece pençere- sinde oturup (Firstjın gece yarısından son- ra doğucak yıldırım bekliyecek.. talihini çe- virecek. Ve yarın (Pirat) benim olacak. — Bu İşi Asu vamtasile yapacağına, reis- ten istesen olmaz miydi? — Hayır, çünkü reis (Firat) 1 Taşbileğe bağışlamıştır. — O halde ou kaçırmağa karar verdim, öyle mi? — Eve. (Pıratyı ahp Tanju'nun köyüne gölüreceğim. Hem orada gözleri ağlamaklar kör olan annesine, hem de köyüne kavu- şacak. Ondan sonra da benim olacak. — Sen de onun köyünde mi kalacaksik.? — Evet. Ben de usandım artık bu sonsuz savaşlardan. Onun köyünde yerleşip otu- Tacağım. — Ya Urman duyarsa... — (Fırat) bana kaçtı. Benim suçum yok derim. Hem kim duyacak benim oraya git- .. Bu srmn yalna sen biliyorsan! Senden de eminim... (Arkası var) Belki de polis kayıtlarım araştır. saydı, bulacaktı. Fakat birdenbire bütün beynini müthiş bir hiddet alevi kapladı: «— Pekâlâ... Öyle olsun... - diye söylendi. - Senin bütün emirlerini yerine getireceğim! Unutmamı emre», diyorsun, Unutacağım...» i .. Cemile Nerile Tophane rıhtımında biribirlerile konuştukları ve sonra ev- lerine döndükleri sırada, Beyoğlunun barlı bahçelerinden birinde #peyce büyük bir ecnebi artist heyeti tara. fından numaralar tertib ediliyordu. Bahçe kısmı doluydu, Binanm içi de öyle. Danslar, dizörler, dizözler, şantörler, şantözler, hattâ sirk mu- maraları bile vardı. İpler gerilmiş, ağlar asılmış, sallanarak bazı can- bazlar marifetler yapıyorlardı, Halk bu mevsim fazla rağbet göstermek- teydi. Bilhassa bu ecnebi artist kaf Tesi hayli müşteri celbetmişti. Bir ke. re seyteden başka sefer kendi gel- diği gibi, konu komşuya, eşe dosta baber vererek onlan da sürüklü. yorüu, (Arkası var) gm