— Burun benim odam olsun... de- di. Arka taraftaki daha sessiz, gürül tüsüz odada Hamdinin hoşuna gitti. O da: — Burası da benim odam olsun... diye karar verdi. O gece yeni yemek odalarında kar- şılıkh oturmuşlar yemeklerini yer- lerken bir taraftan da apartımanla- rını methediyorlardı. Leylâ; — Doğrusu.. diyordu, burası ke- lepir... Böyle bir apartıman bulmak bir talih meselesi... Hamdi: — Ne diyorsun karıcığım... Tabil talih meselesi... Bu apartıman tam manasile bir kelepir... Lâkin onlar böyle konuşurlarken aşağıdan bir gürültüdür koptu. İnce bir kadın sesi cıyak cıyak ba- gırıyordu: — Ben bu yalanlara inanır mıyım sanki? Beni aptal, budala yerine mi koyuyorsun? Sen bugün yine o Ay- şe denilen kadınla barabermişsin... Hatta sizi sinemadan çıkarlarken Bu sözlere kalın bir erkek sesi ce- vap veriyordu: — Ne münasebet canım? Akşama kadar kendi işimle gücümle meşgul oldum, Ayşeyi de nereden görece- ğim? Sonra görsem bile onunla ni-, — Bu etinde, başındaki koku ne? Bu kolonya kokusu?... Ben bil. miyor muyum sanki? Bu kokuyu Ayşe kullanır... Sen bugün Ayşe ile beraberdin... Onun kokusu senin Üstüne sinmişi.. Erkek sesi: — Canım niçin böyle fena şeyler düşünüyorsun Leylâ... Bu kolonya- yı bir arkadaşım avucuma birkaç damla damlattı. Bu koku sırf Ayşe- ye mahsus yapılmıyor ya.» Aşağıdaki sesler böylece devam edip dururken apartımanın yeni ki- racıları Hamdi İle Leylâ birbirlerinin yüzlerine baktılar. Leylâ kocasına fısıldadı: — Karı koca kavgası... Aşağı ka- tan kiracıları... Fakat bu apartıma- nın tavanları herhalde çok ince ol- malı ki aşağıda konuşmalar aynen Hamdi cevap verdi: -— Evet... Tavanlar çok ince ola- cak... Lâkin aşağıdaki kavga daha dyade ateşlenmişti. hdaki kavga çok iyi işititiyordu. Sa- Aallerce bunu dinlediler. Leylâ: — Pek gürültücü insanlar... dedi. Hamdi cevap verdi: — Evet... Orası öyle... EE izim bir takım Hamdi o gece yatağına girerken: — Tuhaf şey... diyordu. Çeneleri de durmuyor. Yorulmadan saatlerce nasıl kavga ediyorlar bilmem ki.. Ertesi günü Hamdi ile Leylâ sine. maya gitmeğe karar vermişlerdi. Akşama doğru evden çıkmağa ha Tam bu esmada aşağıdaki katta yine bir gürültü koptu. Dün akşam- ki kadınm sesi avaz avaz bağırıyor- du: — Bu cebindeki kadın mendili nedir? Bana bu kokulu mendilin hesabını ver bakalım... Bun& yine dün geceki erkek sesi O mu? Bak anlatayım karıcığım... Dur, dur canım.. Hamdi ile Leyla birbirlerine bak- tılar, Aşağıda başlayan kavga pek meraklı bir şeydi. Bunu mutbak penceresinden daha iyi dinliyebilir. lerdi, Leylâ sordu: — Mutbak penceresine gidelim mi? Hamdi: ii — Gidelim!.. cevabım verdi. He men mutbak penceresine koştular. Kavganın sebebi şu idi, Aşağıdaki kiracı erkeğin cebinden küçük ko- kulu bir mendil çıkmıştı. Şimdi zn- vallı adamcağız bu mendilin hesabı- nı vermeğe çalışıyordu. Kavga saatlerce uzadı. Hamdi ile Leylâ bir türlü pencere önünden ay- rılamıyorlardı. Sinema zamanı da bu suretle geçti, gitti. Ertesi günü, daha ertesi günü, daha ertesi günü hemen hemen ay- ni saatlerde aşağıda kavga başlıyor- du. Hamdi artık yeni apartımandan şikâyet etmeğe başla- mıştır: — Canım bu ne rezalet? Biz başı- mızı dinlendirelim diye tramvay | caddesinden uzak, gürültüsüz bir apartıman diye burayı tuttuk, Şim- di de başımıza bu çıktı. Leylâ da aparlımandan şikâyet hususunda kocasından (geri kalnı- yordu: — Olur şey değiller vallahi... di- yordu, bu gürültü dünyada çekil çıkacağız... Günler geçtikçe karı koca şikâyet- lerini artırıyorlardı. Dostlarına, ah- 'baplarına: — Aman bize bir apartıman bulu- nuz... Yeni taşındığımız yerde hiç rahat edemiyoruz. Pek gürültülü bir apartıman... Çıkacağız... diyor- Jardı. Lâkin bu apartımandan çıkmağa da gönülleri pek razi değildi, Çünkü hakikaten güzel apartımandı. Fakat ah şu gürültüsü olmasa... İşte onla. ri bu canım apartımandan kaçıran da gürültü idi. Lâkin tam altı ay aşağının gürül tüsünü çektiler. Adeta gürültüye alışmışlardı. Bir gün Leylâ işinden dönen ko- casına şu müjdeyi verdi: — Müjde Hamdi... Aşağı kattaki- Jer başka yere taşmıyorlar... Şu kar- şımızdaki boş apartımana... Hamdi bu habere pek memnun oldu. Hakikaten aşaği kattakiler he- men ertesi günü karşıdaki apartı. mana taşındılar, Hamdiile Leylâ ilk gece pek rahat etmişlerdi. Koca âpartımanda hiçbir gürültü patırdı yoktu. Lâkin aradan bir hafta geçmeden canları sıkılmağa başladı. Aşağıdaki kiracılar varken ne güzel eğleniyor. lardı, Onların kavgalarına © kadar ki... Onlar aşağıda iken ikisi de vaktin nasıl geçtiğini anla miyorlardı. Halbuki şimdi akşamları karşılıklı esniyorlar, esniyorlar, can sıkıntıları nı nasıl defedeceklerini “bilmiyorlar. dı. Apartıman suyu çekilmiş bir de- ğirmen kadar sessizleşmişti. Bir gün Leylâ kocasına: — Karşımızda kavgacılarn otur- duğu apartımanın üstündeki daire boşalmış... Oraya taşınalım mı? de- yince Hamdi bunu hemen kabul et. ti. Oraya taşındılar. Şimdi rahat ra- hat oturuyorlar, Hikmet Feridun Es KÜÇÜK İLAN okuyucularımız ârasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım salım, kira işlerin. de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! taşıdıkları | ASBŞAM Türkiye Kadyodifüzyan Postaları Dalga uzunluğu 1648 m. 1826/8. 120 Kw. Türkiye Radyosu TAÇ. 1974m. 15189 Ko./8. Ankara Radyosu TAP. Tom. M65Ko/s. MEG TÜRKİYE BAATİLE M8 Ağustos 939 pazartesi 120: Program, 1243: Türk muziği Pİ, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve metso- roloji haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Benfo- pik müzik - Pİ). 19: Program, 19,05 Müzik (Dans müzi- # - Pl), 1930: Türk müziği: (İncesaz faslı), 20,15: Konuşma, 30,30: Memleket mat ayarı, ajana ve meteoroloji haberleri, 8050: Türk müziği: Okuyan: Muzaffeğ İlkar, Çalanlar: Vecihe Daryal, Reşad Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan. 1 — Rauf Yekta boy: Mahur peşrevi, 1 — LAUI ağa - Mahur şarkı - (Telif edebilsem), 3 — Rah- mi bey - Mahur şarkı - (Bervinazım sey- ret çıkmış oyuna), 4 — Şükrü Şenozan - Mahur şarkı - (Bu sevda ne tatlı yalan), $ — Kanun taksimi, © — Kâsm Uz - Hüzam şarkı - (Benzemezsin kimseye), 7 — Yesuri - Hüzzam şarkı - (Bi? gül bu- lamam), 8 — Lemi - Karcığar şarin - (Güzel tavrından bellidir), 9 — Muhayyer türkü - (Dama bulgur serseler), 10 — Halk türküsü - (Karanfil olacaksın), 21,307 Konuşma, 2145: Neşeli plâllar - R., 2150: Müzik (Operetler), 22: Müzik (Kü- çük orkestra, Şef: Necip Aşkın), 23: Son sjans haberleri, ziraat, eshaim ve tahvilât, » nukud borsası (fat), 23,20: Müzik (Ongbund - PL), 2355: - Yarınki program, Ew. Avrupa istasyonları Saat de Lelpsig 20,15 askeri muzika — Münih 20,15 karışık muzika — Viyana 2015 vlola konseri — Athlene 20,35 orkestra Bel- gmd 2008 çingene çalgısı — Hiüversum 20,55 hafif muzika — Sofya 2030 senfon. konser — Stokholm 2030 balet muzlkası — Toulouse 2045 salon ruzikası. Saat ide Berlin, Breslav, Frankfurt 21,15 karışık müxika — Hamburg 21,15 dans — Kolon- ya 2145 askeri muzika — Königsberg 21,15 hafif muzika — Leipzig 21,15 karışık mu- sika — Athlone 2145 hafif müzika — Beramünster 21,15 salon muzlkası — Bor- do 21 operet — Budapeşte 2120 or- kesirm — Lille ve Limoges 2150 - 2330 konser — Londra 21 Vagner konseri — Paris P'T'T. 2148 - 2320 Fevvrler'nin «Monna Vannas operası — Rennes 21 ka- rışık muzika — Sofya 2150 konser — Bottens 21,05 orkestra — Toulouse 2135 hafif muzika, Saat 23 de Königsberg 22 Mozart eserleri — Münih 22,30 piyano konseri — Viyana 22 or- kestra — Prag 2230 orkestra — Barselon 22,06 solistler — Florans 22 Verdi'nin #Travimtas ocusrası — Lalbach 22,15 salan muzikası — Londra 2205 bafif muzika — Milâno 2230 senfon, — Reva 2 orkestra — Sofya hafif musika ve dans, Sant de Berlin, Breslav, Danzig, 2330 - 1 karı- gk muzika — Frankfurt, Könlgsberg, Leipzig, Ştutigart 23,40 - 1 hafif muzika ve dans — Hamburg 33,40 piyano — Ko- lonya 2340 senfon. konser — Viyana 23,50 - 1 hafif muzika — Prag 23,10 salon muzikası — Belgrad 23,15 hafif muzika — Budapeşte 23 çingene çalgısı — Bükreş 13,15 Rumen muzikası Hiliversim II 23,10 hafif musika — La'bach 23,15 or- kestrr, Saat Wden sonra Prag 24 Çek muzikası — Londra 2410 dans — Roma 24 dans — Frankfurt, Kö- nigsberg, Lelpsig ve Ştultgart 1 - 4 gece Mmuzikası ERER 7 DEE REEDER Kulağınıza küpe olsun Daima RADYOLİN; çünkü: ikairdir. Her sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa dişlerinizi Radyolin Diş macunile muntazaman LEYLÂ ie MECNUN 'Tefrika No, 44 Halifenin kumandanı ziyafet akşamı davetlileri zırhlı bir elbise ile karşılıyacaktı Urman kumandanın yanından ay-| rılınca, saray muhafınnın odasına gitti. Urmanın Ebu İsmâile itimadı yardı, EMarisle (Fırat) hakkında ko- nuştuklarını anlatarak: — Bu meseleyi hangi müçtehid halledebilir? Diye sordu. Ebu İsmail: — Hilel şer'iye ile mi ayırmak İs- tiyorsun onu Tahirden? Dedi ve güldü. Ebu İsmail, Urman'ı - gün geçtik- Şe - kendine rakip olarak telâkki et- meğe başlamıştı. Onun bir an evvel yurduna dönmesini dört gözle bekli- yordu. Fırat'ı bulunca Türklerin yurdia- rınâ döneceğini anlıyan Ebu İsmail derhal ayağa kalktı: — Bundan kolay bir şey yok, dedi, ben şimdi «Medresel Emeviyee mü- derrislerinden birini buraya davet eder, meseleyi çarçabuk halle çalışı. rım. Bu ciheti merak etmeyin. Far kat, asıl düşünülecek nokta, Tühirle Fırat'ı bulmaktır. Zira onlar bir haf- tadan beri şehri terk edip meçhul bir semte kâçmışlardır, Her şeyden önce onların izini bulmak gerektir. — Bu işi de senden beklerim, Ebu İsmall! Ben bu kızı yurduma götür- mezsem, Bağdad seferine İştirik et- memiş gibi, âdeta eli boş olarak dö- neceğim. Oğlumun başında bir ka- rasevda vardır. (Fırat) çok akılı, çok güzel bir kızdı. Ben onu oğluma iyi bir eş olacak diye tasarlamış ve ayırmıştım. Benim gibi, islâm flemi- ne bu kadar hizmeti dokunan bir adamdan bir cariyeyi esirgemek olur mu? — Kiharis, onu sizden esirgemedi- ğini ehilel şer'iyes aramakla isbat etmiştir. Fakat, Tahirin izini bulmak kolay bir iş midir? Bu adam çekirge ber, bir taraftan saraya müderris da- vet ediyor, diğer taraftan da yerlileri para ile avlayıp Tahirin kaçtığı yeri «Onu gökte ararken, yerde buldum...» Tahir hurmalıkia günlerce düşün- dü. Bağdadlılar Elharisi öldürürlerse, kendisi de ölünceye kadar vicdan azabı çekecekti. Zira bu işle gizliden gizliye uğraşan yerlileri ondan başka, tanıyan yoktu. Bir gün ihtiyar mün- evi, torununa: «— Ne ekersen, onu biçersin! İyilik yaparsan, mukabilinde iyilik görür- sün. Yaptığın fenalıkların da cezası- ni çekeceğinden emin olmalısın!» Diye öğüd veriyordu. Tahir bu sözleri dinleyince mü- teessir oldu. Hemen atına binerek şehre indi, Maksadı, Elharise gitmek ve kendisini öldürmek İstiyenleri ha» ber vermekti. Tabiri arayan Ebu İsmallin adam- ları koşarak saraya geldiler; — Biz Tahiri gökte ararken, yerde bulduk. Tahir sarayda Elharisi gör- meğe gelmiş. Dediler Ebu İsmaili ne yapıp yapacak, Pi- ratı Tahirin elinden alıp Urman'a teslim edecekti. Adamlarına; — Hemen yâkülayip bana getiri- niz, O fellâhı... Diye emir verdi. 'Tahiri saray kapısı önünde yakâ- ladılar, Fakat, Ebu İsmailin yanına götüremediler. Bu sırada dışarıya çıkmağa hazırlanmış olan Elharis maiyeti ile birilikte saray kapısına inerken, Tahirin bağırıp çağırdığını görmüştü. Tahir: — Beni kumandanın yânma götü- rünüz... Ona mühim diyeceklerim var. Diye haykırıyordu. Elharis, Tahiri görünce durdu.. ve yanma sokuldu: — Ne istiyorsun? dedi, derdin ne dir? | öylece konuşup derdleşebilir, Yazan: İskender Fahreddin Tahir, yere kapanarak Elharisin dizlerini öptü: — Hiç bir derdim ve isteğim yok, seyidi Size mühim bir haber verme- ğe geldim. Elharis adamalrından birine döndüş — Tahiri içeriye alınız... Ben ge Minceye kadar beklesin, 'Tahir tekrar kendini yere atti ve diz çökerek yalvardı: — Dışarıya çıkmayınız, seyid! Teh- dike vardır... Evvelâ beni Ve başkalarının iştimiyeceği bir tarzda ilâve ekti; — Canınıza kıyacaklar... memlekete de yazık olacak., Elharis bu sözleri duyunca geri öndü. Ve 'Tahirle birlikte odasına çıktı: — Bana kıyacak adamı sen tanr yor musun? Tahir kısa bir tereddüdden sonra: — Evet, dedi, kendisini ve arka- daşlarını taniyorum. Elharisin cam sıkılmıştı. — Benden ne İstiyorlar? dedi, Bağ- dadlıları sükün ve huzura kavuştur- duğum için mi beni öldürmek isti- yorlar? — Siz fesad ocaklarının faaliyeti- ne nihayet verdiniz.. Mütegallibenin nüfuzunu kırdınız... Onları da bizim seviyemize indirğiniz... Hocaları med- reselere okapatlınız, halkın işlerine karışmaktan menettiniz. - Şeyh Mehmedin yaptığı zulmü ne çabuk unuttular, Tahir? O bir çok- Jarmızın karılarını, kızlarını zorla saraya almış, senede İki üç kere vergi tahsil etmiş, hakkını istiyenleri zin- danlara attırmış. Ben gelince, her şeyedn önce Bağdadlıları esaretten, sulümden, işkenceden krutardım. Zindanlarda inliyenleri serbes bırak- tım, Vergi işlerini düzelttim, Bugün herkes malından ve canımdan emin değil midir? Şehrin içinde ve dışın- da hiç kimsenin burnu kaniyor mu? Haydudluğa, çapulculuğa nihayet- verdiğibi görmüyorlar mı? Bu saade- te çok kısa zamanda mazhar olan yerliler şeyh Mehmed gibi zalimlerin idaresinde yaşamaktan zevk duyu- yorlarsa, yurdumuzda böylelerine yer yoktur. Onlar Bağdaddan uzaklaşa- bilirler. Elharis bu hadiseden o kadar mü- teessir olmuştu ki... O gün sokağa çıkmamakla beraber, yerlilerin ileri gelenlerini saraya davet ederek, ken- dilerini sıkıştırmağa karar vrdi, Ebu İsmail çağırdı. İcap eden emirleri verdikten sonra: — Bu gece sürayın arka bâhçesin- de meşaleler yansın, dedi, Bağdad eş rafına ve zenginlerine bir ziyafet ve receğim. Ve kendilerile son defa ola- rak konuşacağım. Ebu İsmail derhal hazırlığa geçti, Ziyafette hazır bulunmak üzere iki yüz kişi davet edildi. "Tahir, Elharise (Abdullah) ın da adını vermişti. Elharisi vurmakta 1s rar eden Abdullah ta davetliler ara- sında bulunuyordu. Halifenin kumandanı o akşam da- vetlileri zırhlı bir elbise ile karşılıya- caktı, Bağdad sarayında bir ziyafet Meşalelerden çıkan mavi duman- ları, batıdan esen rüzgürlar yalayıp süpürüyordu. Davetliler yerde kuru- Jan büyük sofraların etrafında otur- muşlardı. Bofralara Türk muhariple- ri hizmet ediyordu. Elharisle Urman #ofranın başında yanyana oturmuş- tu. Kumandanın etrafında bir çok Arsp zabitleri'de yeralmıştı. Elharis, burçlarla çevrilmiş müs tahkem bir kale gibi, etrafını saran sabitlerin arasında, davetlilere hatır soruyor: — Bu gece derdlerinizi dinlemek tstiyorum. Belki yakında Şama döne eeğim. Dileklerinizi yâkından öğren. mek maksadile sizi buraya davet et- tim, Herkes Kendi gilesi içinde nasıl serbes “konuşabiliyorsa, burada da Size de Dedi. Kumandana yakın oturan 3 eşraftan bazları; (Arkası var)