POLİTİKA Sovyet - Fransız ittifak muahedesi Almanya ile Sovyetler Birliği arasında akdolunup imzası akabinde tatbik Mevkiine konulan misak bu iki devletin evvelce mevcud ittifak ve blok man- zumelerini temelinden bozmuştur. Çünkü Akidlerden birinin her hangi su- retle diğeri aleyhine olan ittifak ve ziümrelerde bulunamıyacağı tasrih edil- miş olduğunedan makabilne şamil olarak her birinin evvelce mevcud ittifak teahhüdlerini hükümden iskat etmiştir. Bu cümleden Fransa ile Sovyetler Birliği arasında 1935 senesindenberi mevcud olan karşılıklı yardım muahe- desi bilfifi hükümden sakit kalmıştar. Sovyet hükümeti bu munhedeyi fesh için teşebbüs etmezden evvel Fran- sa mebusan meclisi hariciye enetlmeni bunun mefsuhiyetini kararlaştırmış- tır. Fransa Başvekili de son nutkunda Sovyetler birdenbire siyaset ve akide- lerini değiştirmiş olduklarından bunlarla eski siyasetin teahhüd ve vecibe- leri ile artık bağlı kalınmadığını ve esasen bu misak Almanyanın Rusyaya tecavüzünü men maksadile yapılmış olsa da akt ve neşri için intihab olunan zaman ve şernitile Almanyanm Fransaya dost başka devletlere ve hattâ ken. disine hücumda bulunması ihtimallerini arttırmış olduğunu beyan etmiştir. Almanyanın Japonya ile siyasi iş birliği bozulduğu gibi Sovyetlerin de Fransa ile ittifakı bozulmuş oluyor. Malümdur ki Moskova müzakereleri Sov- yetler Birliği aralarında İttifak aktederlerken aynı »amanda her biri ayrı ayrı Çekoslovakya ile karşılıklı yardım ittifakı yapmışlardı. Lâkin bu ittifak munhedeleri tatbik edilememişti. Şimdi Fransa ile Rusya aralarında daha ziyade Çekoslovakyayı müdafaa için aktetmiş bulundukları ittifak dahi ber- taraf olmuştur. AKŞAM Sırp - Hırvat itildfı Müşterek devlet esasına göre teşkilât yapılacak Âyan azasının vekâletleri iptal, Mebusan Meclisi feshedildi Belgrad 26 (A.A) — Dün akşam imza edilen Sırp - Hırvat Hilâfının metni göyle tahlil edilmektedir: İtlâr evvelâ Yugoslavya'nın, Sırpların, Huvatların ve Slovenlerin istiklâlini ve terakkilerini en iyi bir şekilde temin et- tiğini tesbit ekmekle ve kanunu esasinin 116.ncı maddesine müstenid müşterek bis hükümet kurulması lüzumunu tasdik et- mektedir. Hükümet bir Hırvatlar eyaleti ihdası için alâkadar ümüllerin tasvibi ile kurulacaktır, "Hükümet devlet müşareketi teşkilâtını hazırlamak üzere siyasi kanımlar meşre- dicektir. Bave eyaleti le sahil eyaleti ve Dub- rownik, Huld, İlek, Brtçozral, Şatı, Der- yönta, Travnik, Fojnika daireleri Hirvat- Jar eyaleti ismini taşıyacak olan mıntaka- ya bağlanmışlardır. Bu mıntakaların hu- dudları devict teşkilâtı yapıldığı zaman kati olarak tssbit edilecektir. Hududların tayininde iktisadi, içtimai, çografi ve si- yasi şernit gözönünde tutulacaktır. İMA? yeni muntakada olduğu gibi dev- let dahilinde de Sırplar, Hırvatlar ve Slo- veliler arasında müsavat olacağını vo umumi hizmetler için de bunların ayni muameleye tabi butulacağını kaydetmek- tekir. İtilâfta tanınmış dinlere mensup olan- lar arasında fark gözetilmiyeceği ve bun- ların ayni esaslı medeni ve siyasi haklara malik bulunacağı tasrih edilmektedir. Merkür iülâfta bundan sonra Hırvat- laz eyaletinin bilhassa ziraat, ticaret, sa- nayi, madenler, nafia, içtimai yardım, sıhhiye, bedeni terbiye, adliye, dahili ida- re, maarif gibi alâkadar olacağı işleri gikretmektedir. İtlâfta memlekette devlelin alâkadar olmağa devam edeceği işler tasrih edil- mekte ve Yeni eyaletin muhtelif işleri ba- garmakta takip edeceği usul hakkında tüialât verilmektedir. Bilhassa askeri makuınların milli müdafaanın temini zam- nında İstihsalât ve münakalât üzerinde Mizimgelen nüfusa malik olacakları kay- dedilmektedir. Hırvatlar €ysletini alikadar eden işler için #eşrii kuvvet müştereken kral ile Di- yet meelisinin elinde culcaktır. Diyet meclisi umumi, müsavi, doğru ve- ya hafi reyie İntihap edilen mümessiller Ye ekalliyetlerin mümessillerinden mü- tekkep olacaktır. Hırvatlar eysletini alâkadar eden işler için lerm kuvveti vali vasıtasile kralın elinde olacaktır. Kral, valiyi nasb ve azle- 'dooektir, Vali, kral ve Diyete karşı me- suldür. Eyalet makamlarının kanunu esasinin We devlet kanunlarının tatbikini kontro- Mi devlet tarafından temin edilecektir. Balâhiyet meseleleri bakkında devletle öyalet arasında çıkacak iblilâfları bu hu- muşta ihdas edilecek olan meşruti bin mah- keme halledecektir. Hırvatlar eyaletinin salâhiyet ve vazi- yeti kanunu esasiye konacak hususi ahı- kâm ie sıman altına alınacaktır. Bu ah- küm eyaletin muvafakati olmadan tadil edilemiyecektir. Nihayet hükümet milli itlâfa tatbiki için ihtiyaç gördükçe matbuat hakkında, cemiyetler, içtimalar ve istişareler ka- nunu hakkında ve mebus inlihabi ve sald Bususat hakkında yeni bir nizamname kabul edecektir. AÂyanın vekâleti iptal, Mebu- san Meclisi feshedildi Belgrad 77 (A.A) — Avaal ajansı bil- diriyor: Krallık niyabeti tarafından neşredilen bir kararname ile kral tarafından tayin olunan veya intihap edilen âyan Azası Maine âza intihabı, âyan İntibabı hak- kmdaki kanuna tevfikan yapılacaktır. Diğer bir kararname ile 11 kânunucvvol 1988. de intihap edilen mebusan meclisi feshedilmiştir, Kral tarafından neşredilecek olan bir kararname ie bilâhare dört senelik yeni teşrii devre için memlekette yapılacak olan mebus intihabatının tarihi tesbit edi- Jecektir. Niyabet meclisince neşredilen bir ka- ramame Hırvatlar eyaleti için konulan ahkâmı diğer eyaletlere de teşmil etmek- tedir. Bu kararnameye nazaran eyaletler bir- leşebilecekler ve bunların erasisinde ta- dilât yapılabilecektir. Kral tarafından neşre: rarname ile 10 eylül 15 bat kanunu tadilât ısla feshedilmektedir. Nazırlar meclisine mebus intihabı hak- kında bir kararname neşretmek salâhi- yeti verilmiştir. Başvekil Svetkoviç ile Başvekli mu- avini Maçek ve diğer Nasırlar nalp pren- #in huzurunda yemin etmişlerdir. Niyabet meclisince isdar edilen bir ka- Bvetkoviç'e Beyaz kartal rilşanının büyük kordonu teveih edilmiştir. Ayni kararmıme ile Maçek'e de Beyaz kartal nişanının büyük kordon rütbesi verilmiştir. Niyabet meclisinin bir kararasmesi ile nâzırlar meclisine matbust ve cemiyot- ler kanunu ile sair siyasi mahiyetteki kanunlarda tadilât yapılmasını derpis eden kararnameler isdar etmek salâhiyoti verilmiştir. Yeni Yugoslav Kabinesi Belgrad 77 (AA) — Avala ujansı bil- ariyor: Yeni Svetkoriş kabinesi şu şekilde teşekkül etmiştir: Başvekil: Bvetkorig. Başvekil muavini: Zağreb arukatların- | dan Maçek. Adliye Nazırı: Lazar Markoviç. Maarif Nazırı: Bojidar Maksimoviş. Nafia Nâzırı: Mişel Krek Orman ve Maadin Nazır: Cafer Kule- Talim ve Terbiye Nazırı: Jevrem Tomig, Münakalât Nazırı: Nikola Beşlitç. Hariciye Nazırı: Çinçar Markovig. Harbiye ve Bahriye Nazırı: Milân Nediç. Posta ve Telgraf Nazırı: Zağrop avukat- larırtdan Josip Torbar. Maliye Nazırı Saray Bosna avukatların- dan Şutey, Devlet Nazırı: Zağrep avukatlarından doktor Barişa Soljan, Ticaret ve Sanayi Nazırı: Zağrep avu- katlarından doktor İran Andres, İçtimai Muavenet Nazırı: Zağrep &vu- katlarından doktor Soljan Budissavljevig. Ziraat Nazırı; Doktoş Beranko Çudri- loviç. Devlet Nazını: Belgrad üniversitesi pro- fesörlerinden doktor Mişel Konstantinoriç. Dahiliye Nazırı; Sianoje Mihalçiç. Hem suçlu, hem güçlü Kadıköyünde Telefon sokağında oturan bayan Sabahat, evinin cadde. sinden geçmekte iken İbrahim ismin» de birinin kullandığı araba kendisine hafifçe çarpmış, bayan Sabahat, are» bacıya biraz dikkat tavsiye etmesi üzerine, İbrahim kızarak kadıncağızı adamakılı dövmüştür. Bayan Sabahatin polise müracaati Ingiltere ve ingilizler : 14 (Orsa Boca) Keyseriing İngilizlerden (1) bahse- derken diyor ki: «Onların başkalarına tefevvuku siyasi hayvanlar olmala. rından ileri geliyor, ve bundan dola- yı Aristo'nun tarifindeki gibi, hâlâ siyasi kabiliyetin hayvani bir safha ya dahil olup olmadığını insan kendi kendisine soruyor.» Bu eseri benimle münakaşa eden bir İngiliz dedi ki: «Keyserling'in bizi hayvana ben- zetmesine kızmadım. Çünkü hayvan insandan fazla geçmiş tecrübeden 1s- tifade eder. Filozofun bizim için ayrı ayrı söylediği bazı şeyler de doğrudur. Bazımızın at kafalı, kadınlarımızın yüzü tenis rüketine benzediği de doğ- ru bir müşahededir, Fakat söyledik- lerinin umumundan çıkan İngüliz ör- neği yanlış» «Meselâ?ş dedim. «Bizim kendimizi zamanın icabma uydurduğumuzu söylüyor, bundan realist olduğumuzu (kasdediyorsa doğrudur; fakat hiç bir hareketimi- zin arkasında fikir olmadığını iddia €derken saçmalıyor. Biz şimdiye ka- dar hareket tarzı, metod değiştirdik, fakat esas fikirlerimizi hiç bir za- man değiştirmedik. Dünyayı kökün- den sarsan büyük inkılâplar başımı- zın Üstünden dalga gibi atladı geçti, tekâmülümüzün ana hatlarını bozd-” madı. Bu inkilâpların modâsı geç- miyecek büykü fikirleri bizde daima yürüyor, azıcık yavaş, fakat durma- dan. Keyserling Alman olduğu için belki evvelâ programı kâğıd üstün- de, sonra içtimai (şekillerde istiyor, ona göre insan program içindir, kâ- ğıd üstünedki şekel uydurulmak için insan kesilir, biçilir, şekle uydurulur. Biz İngiliz olduğumuzdan program insan için yapıldığına inanınz. Biz insanı programa uydurmak için ke- sip biçmeyiz, programı insana tatbik için tadil ederiz. Bundan dolayı yal- nız milletler arası deği, millet içi meselelerde de Orsa boca yürüyen bir memleket manzarası verdiğimiz za- manlar oluyor, Doğru, biz dalma Or sa boca yürürüz, fakat...» Bu Orsa - bocalığın İngilizlere gö- re tefsir ve iyi, kötü taraflarını bu gün tahlile çalışmak lüzumsuz bir ukalalık olur. Yalnız 1914 ve 1939 da bu Orsa - bocalığın medeni dün yanın müukadderatında ne rol oynam dığını anlamak İngilizin müttefiki için de düşmanı için de faydalı olur kunaatindeyim. Büyük Harbin birçok sebepleri vardı. Bunların psikolojik, diye tavsif edilecek en büyüğü İngilizle- rin 1914 deki vaziyetleri, daha doğ- rusu Almanların, İngilizlerin harbe girip girmiyeceğini kestirememiş ol- malarıydı. 1914 İngilterede iktidar mevkiinde olanlar harp istemiyordü. Müner- verlerinin büyük bir kısmı Almanm teknik ve teşkilâf kabiliyetinden takdirle bahsederdi. Halk bu teknik ve teşkilâttan korktuğunu, Alman düşmanlığı insiyaki bir şekil aldığı- nı görmüştüm. Almanlar E. Greyin Hariciye Nezareti sandalyesindeki müphem, elâstik beyanatını yanlış tefsir ettiler. Cebri askerliği kabul etmemiş, kara ordusu gönüllü nlay- larına dayanan bir milletin vuruş” mak kabiliyetini, olduğundan çok aşağı gördüler. 1939 da İngilterede en büyüğün. den en küçüğüne kadar kimse harp istemiyor, sulh bir din halini alıyor. du. Hazırlıkları bir sene övvelisine kadar Almanyaya nisböten bilhassa hava ve karada hayli geri idi. Chamberlain yalnız sandalyesin- den sulh yapmağa çalışmadı, elinde şemsiye diyar diyar dolaştı, bir zo- man memleketinde sulh kahramanı diye alkışlandı bile, Fakat hava Münihten sonra döndü. Sulhü din yapan İngiliz bu defa sulh için harp, fikrini din yaptı O kadar ki mec- buri askerlik gibi .İngilterede ta- hayyül bile edilemiyen bir kanun umumun ittifakile geçti, Asker! ha aırlık 1914 ü pek çok geçen bir şid- detle, bir süratle hatta hummalı bir faaliyetle yapıldı, Sulhcu Chamber.» Yazan HALİDE na benzemiyen kati şeyler söyledi, hatta hükümet reislerine hususi mesajlar bile gönderdi. Buna rağ- men 1939 da bir dünya harbi daha çıkarsa, müstakbel tarihçiler onun sebepleri arasında evvelâ Chamber- olain'in Münihteki «her ne bahaya olursa olsun sulh», siyaseti ve zahiri reddütleri, sonra Alınanların bu tereddüde güvenerek, İngiltere ne kadar hazır olursa olsun Chamber. lain başta oldukça harbe giremez ol- duğuna dair kanaatlerini zikredecek- Jerdir, 1914 te olduğu gibi 1939 da da Al manlarda bu kanaatin mevcud olma- sı ihtimalinden eski «Berliner Tageb- lat» gazetesi sahibi Theodor Wolff Manchester Guardien'in 11 ağustos ta- rihli haftalık nüshasında dikkate de- ğer bir lisanla bahsediyor, «İngiltere hakkında vâhime» ve «1914 ile 1939 Berlini» isimli makalesinin bazı par- çalarını hulâsa olarak naklediyorum. 1914 ten bahsederken o zamanın ha- rici siyasetine taraftar olmadığını, gazetesini nim resmi bir propaganda âleti yapmak istemediğini anlattık- tan sonra diyor ki: Bulow ile münasebetim, mevkiden düşlükten sonra başlar, bundan do- layı Wühelmstrasse'ye nadir gider. dim. 1914 temmuzunda von Jagow be- ni Berline çağırdı. Teroddüd ve endişe içinde gittim ve ondan sonra her gün hattâ her gece nezarette idim. Üstü- müzdeki bulutların saatten saate na- sıl toplandığını hariçten gören bir ben vardım.... Hâlâ Jagow'un ince vücu- dünü, sessizce dolaşışını, alçak sesle kanuşuşunu hatırlarım. Benim bütün itirazlarıma © harp olmuyacağını söy- liyerek cevap verir, Sırbistan için tek İngilizin harp etmek ihtimali olmadı. Zını katiyetle anlatırdı. «Bu teminata inanmadım, çünkü hesaplarında çok tehlikeli meçhuller vardı. Bu bir blöftü ve Viyananın il ham ettiği bu siyasete karşı itirazları- mi açık ve şiddetli bir lisanla söylü- yordum. Lâkırdı İngiltereye gelince, müstehzi müstehzi tebessüm ederdi, Fakat blöfler fazla bariz ve tehlikeli görünmeğe başlayınca, bu tebessüm biraz cebri bir şekil aldı ve bana artık İngliterenin müttefiklerini terkedece- ğine dair teminat vereceğine, «İngil- tere ne yapacak? suslini endişe İle günde yirmi defa soruyordu. Hemen hepsi İngilterenin ne yapa- cağını soruyor, sonra hiçbir şey yap- mıyaçağına dair kendilerini temin edi- yorlardı. Halbuki onların hepsi İngil- terenin ne yapacağını tahmin etmeli idi. Merakiş buhranında İngiltere ri. cali açıkça Fransanın kuvvtinin mah- vedilmesine müsaade edemiyecekleri- ni sarahatle söylemişti. Napolyonun «hegemonin sini İngiltere kabul etme- mişti, Alman «hegemoni, sine karşı bütün vasıtalarile çalışacakları tabii idi, Şimdi önümde Pfince Lickno. wsky'nin el yazısile o zaman veril. miş bir muhtırası var. Bu adam Berlinin harici siyasetinde hiç bir EDİB zaman fazla müessir oolamadı. Çünkü Hariciye Nezaretindeki züm- renin işine gelmiyecek kadar va- zıh görüşlü ve akideli bir adamdı. Ne- zarete verdiği her muhtarada: «Eğer Fransaya hücum edersek İngiltereyi karşımızda göreceğimize emin olma- Myize demişti. Bir temmuz gecesi Hariciye Neza- reti siyasi büro şefi bana sordu: «İngiltere ns yapacak?» «Eminim ki, Licknowsky size ne yapacağını söylemiştir,» dedim. «Adam sen de Licknowsky korku- dan baygın bir halde, mealinde fakat tekrar edilmiyecek kadar kar ba şekilde şeyler söyledi, Bir ağustos, yani umumi seferber- lik ilânı akşamını Wolff, Zimmer- manla mülâkalını anlatırken diyor ki: «Kocaman sarı biyıklı yüzü her samandan daha kırmızı, talebe dü- ellosunda aldığı yanak yarasının yeri daha barizdi. Bu defa ben sor- dum: sİngiltere ne yapacak?» «Bekliyecek...» <Telefon çalındı, Zimmerman fısıl- dadı ve (Moltke) Erkânıharbiye Re- isi sabırsızlanıyor, Zimmerman biraz daha beklemek tavsiye ediyordu. Mükâleme şen ve şakalı oldu, klüp- te kumar masasında karşı karşıya konuşur gibi konuştular, Bir saat sonra Moltkeye koridor- da tesadüf ettim. Seferberlik emrini vermişti. Ayni dakika Jagow ve si- yasi büro şefi heyocan içinde mer- diyenlere koşuyordu. Jagow da elin- deki kâğıt tomarını cebine bile koy- mamıştı, uçar gibi gidiyordu. Zim- merman ötekiler gibi mütebessim yanıma geldi: Jagow Kayzere gidiyor, İngilizler harbe girmiyecek», dedi. «Londradan gelen bu iyi haber yanlıştı, Herhangi ümide dört elle sa- rılmak istiyen Leknowsky Edvar Greyden gelen bir telefon mesajını yanlış tefsir etmişti. Ayni dakikada sarayda garp cephesine yürüyüş em- rini geri almak İsliyen Kayzer ile şiddelle muhalefet eden Molike arasında heyecanlı bir sahne geçi- yordu. «Sevinç çok sürmedi. Bir kaç saat sonra İngilterenin harbe gireceğin- den şüphe imkânı kalmamıştı, Bu yanlış haber, senelerdenberi, İn- gilterenin çarpışmaktan daima kaça- cağını, ricatte son derece mehir ok duğunu ifade eden ve âdela bir nas haline gelmiş kanaatin son ifadesi oldu. <İşte bu vâhime Alman siyaseti- ni bundan yirmi beş sene evvel idare edenlerin fikrine böyle hâkimdi. Bu- gün ayni vâhimeye kapılmak daha müşküldür. Çünkü İngiliz vaziyeti nin vuzuhu teslihatının şümülü tün şüpheleri dağıtacak derecededir, Fakat hâlâ o mevkidekilerde bu vâ- hime mevcud. Bu gafletin sebebi, tecrübeden ders almamazlık mı yök- sa bu vâhimeyi yapmakla efkârı kas rıştırmak arzusu mu?» () 1928 Almancadan İngilizceye ter- cüme edilerek Nevyorkta basılan Burope ismindeki eserin İngiltere bahsinde, GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Şemsipaşa camisi Şemsipaşa camisinin yakında tar | mir edilmiş bir hal alacağı bildiri. | mektedir. Üsküdarın deniz kenarında ve gar- binde bulunan bu cami mimar Sina- nın eserlerindendir. Camiyi yaptırıp ona kendi ismini veren Şemsi Ahmed paşa, Kastamo- nu beylerindendir. Ailesine İsfendi- yaroğlu, yahut Kızılahmedli derler. di; bir tesmiyeye görede bunlara | Candaroğlu denirdi. Şemsi paşa, Kanuni Süleyman, ikinci Selim ve üçüncü Murad zama» nında vezirdi. Rivayet ederler ki güya padişahı rüşvet almağa ve cari- yelerle fazla oynaşmağa alıştırınış, ni inkıraz ettirip ecdadı olan Can- daroğullarının intikamını almakmış, Şemsipaşa camisi bir kubbelidir. Bitişiğinde türbesi, karşısında da rü vaklı medrese odaları ve bir dersha nesi vardır, Bu bina milâdi 1580 tarihinde ya» pıldı. Şemsi paşa da ayni tarihte irti- hal etmiştir. Bu güzel yapı senelerdenberi son derece harâapli, Kurşunları çalınmış, minâresi harab olmuş, duvarlarıns” sarmaşıklar bürümüştü. gar, © Çeşme kaymakamı İzmir 27 (Akşam) — Çeşme kaza» sı kaymakamlığına . Devrek kayma kamı B. İsmail Hakkı Say tayin edi miştir,