“27 Ağustos 1980 Haftanın vakaları Pariste bayvanat bahçesinde may- munlara yaz tuvaleti: Bir şempanze ni. g€ste banyosunda, banyodan sonra kolları temizleme ve kurulama AEŞAM Bu defa klavuzluk bana teveccüh etmişti. Pederime haber yollamağa vakit bulamaksısn imparatorun önünde koşa koşa bizim eve geldik. Bahçe kapısından içeriye girdik, Mi- ni, yüzünü yıkadıktan ve bir de limo- nala içtikten sonra hayvanları ve hayvanlarının bulunduğu mahalli görmek istedi, Gittik. Ahırı çok be- ğendi. Kendi hayvanlarını okşadı, sevdi, O gün bindiği beyaz ata huzu- runda masaj yaptırdı. Bu ameliyeler yapılırken pederim de eve gelmişti. İçtiği Ilmohata ile hararetini söndü. remiyeti Imparator, bir limonata da ha istedi, Getirdiler, fakat beraber bir de muz şurubu getirdiler, Hele bunu çok beğendi, kokladı durdu. Berline götürmek üzere birçok şişe ısmarladı. Bu aralık bize alt bir iki Arap alını huzurunda dolaşlırtıyor, ağızlarına, dişlerine, nişanlarına baktırıyordu. (Hayvandaki fena vişanlara Alman- larda ehemmiyet veriyorlar de- meki...) Boylarını ölçtürtüyordu. Gün kararmıştı, Bir hissi kablelvu- ku İle benim de içim kararmağa baş- lamıştı. Çünkü pederim, benim canım kadar sevdiğim bir yağız tayım, (Müsaade buyurursanız oğlumun bir takdimesi olsun) demiş, imparatora vermekten başka çare bulamamıştı. Binaenaleyh benim yağız tay, muz şurubu şişelerini sırtına yüklenerek Berline kadar yola çıkacaktı İmpata tor çok mütöşekkir kaldı ve bana hi- taben; Berline gelirsen bu tayın ne ka- dar güzel bir küheylân olacağını gö- rürsün... dedi! Vakit gecikmişti, Hep beraber ya- ta dönüyorduk. Yalnız imparator 1s- rar etti, Pederimi arabaya bindirdi ve önden yürümesine müsaade etti. Biz gene atlara binmiştik. «amma bu defa yavaş yürüyorduk. Rıhtıma gel- diğimiz zaman saat dokuza yaklas- mıştı. İmparator hepimize müsaade et- ti. (Yarın sabah dokuz buçukta Şa- ma hareket edelim, demeği ilâve ede- rek)!! Bundan herkes memnun oldu ve herkes serbesçe şehirde gezmeğe başlamıştı, Şehir gene donatılmıştı. Halk sokaklarda şarkılarile mavalla- rile eğleniyordu, Neşe umumi idi. Fakat biz bitap idik, Pederimin bir işi de dakikası dakikasma İstanbula malü- mat vermek idi. Zira saray her adım- larımızı takip ediyordu ve her olan bitenden dakikası dakikasına haber alıyordu. Alessabah rıhtımda toplanmışuk, ben Şama gidecektim 've pederimin arzusu üzerine Beyrut defterdarı Etem İ efendi de benimle beraber Şama ge. lecekti. Gerçi yol, İmparatorun şimen- difer seyahatin! takip eden güzergâh mahfuz idi. Köprüler, yollar, yamaç- lar tahtı tarassudda ve tahtı emni- yette bulunuyordu. Köylüler ikaz cji)- mişti ve ne yapacakları kendilerine anlatılmıştı. Fakat pederim nedense imparatorun trenine bağlı bir kom- partimanda Etem efendi İle şimsndi. fer komiseri Osman Vehbi beyin Aa- hi bulunmalarını arzu etmişti. İmparatorla imparatoriçe ve Ma- iyetleri vakti merhununda rıhtuma çıktılar. Bunların da yanında hünkâ- rın Zuhaf alaylarından âltı nefer de beraberdi ki, bunlar avdetine kadar imparatoru bir dakika bırakmamış lardı, İmparotrun atları bir gece evvelin- den ve bizim evdeki ahirdan Şama gönderilmiş olduğu için, rıhtımdın gara arabalarla gidildi. Mevkibin önünde pederimin arabasi ve kendi- sile kumandan İsmet paşa yürüyor- lardı, Arkalarında bir süvari müfre gel askeriyesi ve bunlardan sonra da misafirlerin arabası ve bu arabanın hemen yanlarında İmparatorun baj raklarını taşıyan İki süvari ve yaver ler yürümekte idiler ve atlar üzerin- Evvel zaman içinde İmparator Vilhelm ile Şama nasıl gittik ? | İmparator ile İmparatoriçe yolda fevkalâde güler yüzlü idiler, Vilhelm askeri üniformasını terk etmiyordu de idiler, Baron Mareşal, prens Bü- Jov, Kamphofner paşa ve ilh. diğer arabaları İşgal etmişlerdi, (dam do. nörlerle birlikte.olarak!) 4 Misafirlerimizi ve bizi Beyruttan Şa ma görürecek şimendifer şöyle teşek- kül etmişti: A4 - En önde şimendifer mühendislerini ve yirmi beş , kadar muhafızı taşıyan bir ufak tren. Pu- nun, arkadan gelecek diğer trenle me. safesi yüz yirmi metre idi. B - İmpa Tatorla zevcesini taşıyan tren altı vı- gonlu idi. Ve bunun en arkasındaki vagonun tâ üzerinde ve açıkta şimen- difer direktörü mösyö (Richerolles) treni idare ediyordu. Mühendis Osman bey de yanında'idi. Ç - İmparator ar- kadan ikinel, İmparatoriçe üçü gon kompartimarnınde idil vagon biribirine iltisak etti birinden diğerine kolaylıkla yordu. Ç - Bir tren de arkada bulu- nuyordu ve bunda da muhafızlar var- dı ve Iki boş vagonla beraber, pare muvasalat edildiği zaman saat dokuz buçuğu geçmişti. Gene yollarda Xıva metler kopmuştu. Alkış tufanları &a- barmıştı. Araplar coşmuştu, Cuşu hu- Tuşa gelmişti. senelerce sükün İçinde geçen hayatın rahavetinden kurtul muş gibi olarak hayat ve neşe weri gösteriyordu. İmparatorla imparatoriçe yolda ve istasyonda fevkalâde güler yüzlü idi- ler. Ellerile etrafı selâmlıyorlardı. İm- parator ilk defa olarak hiç yapmadığı bir şeyi yapıyor, şapkasını çıkararak halkı selâmlıyordu. İmpâratoriçenin Bu Beyrut - Şam seferinde giy elbisenin rengi bej idi, Şapkasile yo- tinlerin koyu maron olduğu nazan dikkati celbetmişti ve bu, Boyrutla hemen moda olüyermişi!(1 İmparator dalma askeri elbisesini terketmivor. du. Şimendifer İstasyonunda Y vagonlardaki dairelerine yerleşinciye kadar imparator ayakta durdu ve bir- çok defalar kumandan İsmet paşa ile görüşmek istedi amma İsmet paşa fransızca bilmiyordu. İsmet paşa gü- ler yüzlü ve iyi özlü bir zattı. (Şeyhül- harem Şevket paşanın oğludur) Hey- betli ve cüsseli bir adamdı Beyruttan Şama doğru hareket et- tiğimiz zaman saat onu geçiyurdu. İmparator vagondan uzanıp pederi- min elini sıkarken: «Avdette beraber ata bineceğiz, bir yarış ede: yerek şakalaşmağı unutman Saat on birde Cebeli Lübnandaki Miyeye vasıl olduk. İstasyonun bah- çesinde kurulan çadır önünde tren durdu. Cebeli Lübnan mutasarrıfı Na- um paşa İle refikası (Franko paşanın kızıdır) ve maiyetleri erkân ve efradı bizi bekliyorlardı. Lübnanm zaptize- leri selâma durmuştu, bandosu AL manya marşını çalıyordu. Bu çadirm biraz uzağında da Naum paşanın 86- vimli oğlu Kırmızı Said (saçları ba- bası gibi kırmızıdır zira) kendisi gibi Ufacık bir redingötla kırmızı fesini giymiş bizi seyrediyordu. Çünkü pe- deri, kafileye karışmamasını emret- mişti. Misafirlerimiz trenden indiler, Naum paşa tarafından takdim olunan zevata İltifat ettiler. Lokomotif su alacağı için yirmi dakikadan fazla beklemek lâzımdı. Bu zaman boş geç“ mesin, misafirler sıkılmasın diye ga rın Karşı yakasındaki rıhtım üzerinde Şuf kaymakamı Mir Mustafa Aslan tarafından Iki Arap oyuncusu, yani iki türlü oyuncular arzı hüner ediyor. | lardı (Kalkan ve meşhur olan nargile oyunu). Misafirlerimiz de çadırın önünde, oradaki büfeden şunu bunu içip yemekte idiler. İmparator, Naum paşanin hazırlattığı büledeki Frapp& şamparyayı o kadar beğenmişti ki, , emretti, birkaç şişesini vagonuna al- dırttı ve yemekte, yemekten sonra heç bundan içiyordu ve başkalarına ver- miyordu. İstiyenlere, fransızca: (Ja- mais!) diyordu. Semih Mümtaz X,