POLİTİKA Uzak Şark Uzak Şarkta dünya politikasını alâkadar eden mühim hadise ve hare ketler cereyan ediyor. Japonya temmuzda İkinci yıldönümü olan Çin har- bini bu yaz kati neticeye bağlamağa azmeylediğinden gerek askeri gerek siyasi cihetten fevkalâde faaliyet göstermektedir. Bir taraftan orta ve şimali Çindeki yekpare cepheden garbe doğru büyük askeri harekât yapan japon ordusunun evvelce Kantona ve (Amoy) a ve son zamanlarda da Fucov ve Cengoovda donanmanın himayesi altında ihraç olunan kuywvet- leri buralarını üssülhareke Diğer taraftan Çan - Kay arak Çinin içerilerine ilerlemektedir. Şek hükümetinden başka Çin hükümeti ta- nımak istemiyen İngiliz imtiyazlı mıntakalarını Japonyanın himayesinde teşekkül eden muvakkat Çin hükümetini tanımağa ve bunun parasını ve emirlerini kabul ettirmek bü mıntakalar Japon askeri kuvçetleri tara- fından sıkıştırılmaktadır. Şimali Çinde Tientsinde bulunan İngiliz mınta- kası içinde İngilizlerin ve Çan - Kay - Şek tarafdarı Çinlilerin yaşamalarına imkân kalmıyacak bir suretle gayet sıkı abloka altına alınmıştır. İngiltere; Avrupada Almanya ve İtalya ile arası açık olup şimal denizin- de ve Akdenizde toplanmış olan donanmalarından çok zayıf olan Uzak Şark donanmasını takviye edecek kuvvetleri ayırmağa imkân görmediğinden Ti- enisindeki imtiyazlı İngiliz mıntakasının müstakbel vaziyetini tayin için Tokyodaki sefiri vasılasile Japonya hükümetile müzakereye razı olmuştur. Japonya bu mıntakanın ilgasını istemiyor velâkin buradaki Çinin hü- kümranlık hakkının ve burada geçen paranın Japonyanın müttefiği yeni Çin hükümetine aid olduğu İngiltere tarafından tanınması için ayak dire. mektedir, Tientsindeki İngiliz mıntakasında yeni Çin hükümetinin hüküm- ranlık hukuku tanındıktan sonra diğer ecnebi mıntakaları da aynı suretle hareket edeceklerdir. Bu takdirde Çan - Kay - Şek hükümeti en mühim $i- yasi müzaheretten ve varidat menbamdan mahrum kalacaktır, İngiltere buna yanaşmadığı takdirde bütün ecnebi mıntakalar sekenesinin yaşama- larına imkân bırakılmıyacak surette sıkıştırılacaktır. Her halde İngilterenin Avrupada serbes kalması için imtiyazlı mıntakalar hakkında Japonya ile anlaşacağı bekleniyor. AKŞAM Bir LE barsak hikâyesi Amerikanın Seattle eyaletinde s€- #atörlerden birine ameliyat yapıla- Tak kör barsağı (apandisit) çıkartılır, Senatör baygınlığından uyandığı za- | man hemen karnından kesilip çıka- nlan kör barsak parçasını hatırlar, çöplüğe atılmasına gönlü bir türlü razı olmaz, Onun için barsak parça- sının mutad merasimle mezara gö- mülmesini emreder. Belediye me. | mıtrlarına sorulduğu zaman bunlar | 514 bir merasime itiraz etmiyecek- | galıkçılara | Ba..kçılara diyoruz amma, balık amatörlerinin de işine yarar. Bir kıyı: | da bir yer intihap ettiniz, bol balık tutmak İstiyorsunuz. Halbuki oltanı- za tek tük balık geliyor. 50 gram kaşar peyniri alınız, tende- leyip hamur haline gelinciye kadar | zeytinyağı ve kırmızı şarapla karıştı. | rınız. Buna bir miktar gülsuyu katı- nız, sonra bu hamurdan ceviz büyük- lüğünde yuvarlaklar yapip balık tut- mak İstediğiniz yere atıp oltanızı der- hal saldırınız. Görürsünü oltanıza ne kadar çok balık gel Amma hiç balık olmıyan bunu tecrübe etmeyiniz. Sadeyağ sadeyağlardan şikâyetçi. Hiçbir kimsenin ağzından: Saf sade yağ aldım! Sözü çıkmıyor. Herkes yağ- ların mağşuş olduğunu iddia ediyor. Yalnız yağcılar: Halis sadey: lar. Peki yağın karışık olup olmadığını alıcı nasıl anlasın”... Alacağımız ya- rım kilo yağı evvelâ kimyahanelere gönderip tahlil ettiremeyiz yâ... Bunun kolayı var. Sudeyağ alırken bir nohut tanesi büyüklüğünde bir | parça yağı diliniz üstüne koyunuz | eğer yağ hiç parçalanmadan derhal ve çabucak erirse halis yağdır, parça- lanır, taneleri erimekte gecikirse ka- Tışıktır, Bir tecrübe €diniz, yerletde lerini söylerler. Ancak mezarlıklar | idaresi kör barsağın defnine müsaa- de edemiyeceğini söyler. Bu yüzden müthiş bir kırtasiyecilik muharebesi başlar ve mücadele kör barsak ve onun sahibi olan senatör aleyhine neticelenir, Mezarlıklar idaresi: «Şa. yet mister senatör kör barsağını bir | şişeye koyarak ispirto içerisinde sak- lamak istemiyorsa onu çöp tenekesi- ne atmaktan diyor. Olimpiyad 1896 da Yunanlılar ilk defa kadim olmpiyadlar gibi modern olimpiyad müsabakası tertip ettiler, Bu ilk mü- sabakalar Atina stadında yapıldı. 1896 danberi, her dört senede bir büyük şehirlerden birinde tekrar edil- mektedir. Yüksek hatlar En yüksek şimendifer hatları Şili ve Bolivyadadır, «Rio . Mulato» hattı 5,000 metre yükseklerden geçer Peru şimendifer hatlarının da 4000 - 4840 metre yükseklikten geçen kısım. ları vardır, Bundan sonra en yüksek hatlar Şi- li ile Arjantin arasındadır. Bu hat ta 4200 metre yükseklerden geçer, Amerikada 1846 ya kadar Meksika ile Teksn3 müstakildi. 1846 da Amerika, Meksi. ka, Teksas arasında harp çıktı. Ame. rikalılar Teksası işgal ettiler, Meksi- kalılar Santa - Anna'nın kumanda- sında çarpışıyorlardı. Nihayet Santa - Anna da mağlüb oldu, Meksikadan kaçtı. Guada - Lupe - Hidalgo muahe- desini Kabul edince, Kalifornia ile Ye. ni - Meksika Amerikalılara geçti. Gel benim aşk zaviyeme.. İngilterenin Umbridge şehrindeki genç erkekler, kızların lerini fısıldiyorlar. Buhun sebebi SU- dur: Şehirdeki bir sinemaya, sinemayı seyretmekten ziyade, hkta öpüşmek iç layı, şikâyetler işit du. Şehrin bil haisa yaşlıca kadınları filime | karşı gösterilen bu lâkeydiyi (1) ileriye sü- rüyorlardı. Fakat o sinema mildiriye. ti devamlı müşterilerini kaçırmanı | için bu gibi şikâyetlere kulak asma- mazlıktan geliyor. . Fakat şikâyetler artınca, müdiriyet başka bir çareye başvurdu. Sinema salonunda bir aşk zaviyesi tesis olun- du. Bu zaviyede oturanların filtmi seğ- | rederlerken öpüşebilecekleri ilân edil- di. Fakat bu sefer şehrin papazları ayaklandılar ve ahlâksızlığın böyle elenen himaye edilmesini protesto et. | erkek veya ki. | tiler, Namuslu bir gen zan 9 aşk zaviyesinde oturmıyacağın- dan emin olduklarını söylediler. Şim- di bütün Umbridge şehrinin halkı, papazlar tarafından yapılan bu ihla- rın mı, yoksa gençlerin sinemada öpüşmek arzularının mt gülebe çala- cağını merakla beklemektedir, başka çare yoktüre Dahili hastalık- lar <—mütehassısı Stuttgartlı profe- sör Hoffmann ta- rafından yazılan dikkate değer bir eserde Almanya- da ahlâk düşkün- lüğünün milletin istikbaline * ve sıh- hatine ne suretle tesir edebileceği esaslı bir surette tedkik edilmekle. dir..Doktorun bu mesle hakkında or- taya attığı fikirler ve mütalealar İç- timai hayatın son yirmi, otuz sene zarfında aldığı şekil itibarile bütün milletleri alâkadar edeceğinden ese- rin bazi kısımlarını iktibas etmeyi faydalı bulduk. Doktor Hoffmann diyor ki: «Her türlü m ti Üze- rinden atan bugünkü muaşaka yü- zünden bir millet için müthiş zarar- lar doğabilir, Almanyada her sene 250 bin yeni zührevi hastalık aşı. lanmakta olduğu tesbit edilmektedir. Freniginin ve oğukluğunun önü» İ ne geçmek ümidi maalesef yoktur. Zührevi hastalıkların © yenilmesi içni tatbik edilmekte olan kanun kâ- fi gelmemektedir. Çünkü cinsi yağ. İ mâgerlik kanunlarla omenedilemez, Bunun yegâne çaresi, herkesin di. siplin sahibi olması ve sağlam dü- şüncelere malik bulunmasıdır. Bundan başka gayri meşru çocuk- i lar meselesi de milleti hudutsuz bir İbedbahtlık ile karşılaştırmaktadır. Çün kü ana ve babanın seciye düşkünlüğü gayri meşru çocuğa intikal etmekte- dir, Devlet gayri meşru - çocuklarin ne kâdar meşgul olursa olsun bu hu- susta sarfedilen gayretler yarım iş mahiyetinde kalmaktadır, Çünkü ana baba yurdunun bahşettiği emniyet ve huzur ile apaydın bir çocukluk çağının sandetleri ancak suni suret- te yaratılabiliyor. Böyle bir hayat geçiren bedbaht bir çocuk hayata ruhi bir çatlaklıkla atılıyor, bu çat- lağı yamamak kabil olamıyor, bahu- sus gayri meşru çocuğun âna rah- miride iken tabi olduğu tesirler dik- kate alınacak olursa! Gayri meşru bir çocuğu rahminde taşıyan bir kadının ilk aylar zarfın- da aklına gelecek şey çocuğu düşür- meğe çalışmaklır ve buna muktedir olamayınca da ağır bir ruhi tazyik | Iktisadi meseleler | | Şehrin ekonomik idaresi Belediye © Iktisad müdürlüğü, pahalılık le mücadele etmek İçin, yazlık gazino ve plâjlardaki fiat listelerini tedkik etmek- Gazino sahipleri de tesbit edilen tedirler. Bu itirazlar kira öyle yazlık gazino İ var ki, bir mevsim için 4000 lira vermeği | taahhüd etmiştir. Bu dört bin lirayı öde- mek kolay değildir. Bir yazlık gazinoda 15 kuruşu bir gazoz içerek oturmak pek te ucuz değildir. Bunu kabul edelim. Fakat vapur paraları ucuz mudur? Seyrisefaln idaresi zama- nında; kömür çök pahalı iken Köprüden Kadıkörüne 22 kuruşa gidilip gelinirdi. Akay idaresi teşekkül etti, Denizbank oldu. De- nizbank lâğvedildi, masraflar azaldı, ge- ns Denlayollari İdaresi şekline inkılâp etti. Fakat şu 22 kuruşta hiç bir tehavvül olamadı. Bir taraftan gazinoların fiat listelerini | tedkik ederken, diğer taraftan da gazinm- | lara giden vapur, tramvay gibi münakale Yasıtalarını da kontrol etmeliyiz. Halbuki | bu müesseselerin tarifelerine Ticaret Ve- İ khleti tarife komisyonu bakmaktadır. Gö- İ rülüyor ki Belediye İktisad müdürlüğü, #ehrin ekonomik ihtiyaçlarını tamamile idare edecek vaziyette değildir. Salâhiyeti . Vapur, tramvay, gazirto, otel, | n müesseselerin fiatlerini kon- mek hakkı bir idareye verilmiş ol- bir vahdet temin edilmiş olurdu. Böyle bir vahdet olmadığı için, İktisad n teşebbüsleri mahdüd sa- n ekonomik işleri bir kül halinde edilir, omisinde wlahat düş tmamalıyız ki ataları, el ve g we tari ktrik, havagazı ücretleri, liman bütün bunlar birbirine zincir idare Belediye İktisad | iwirin bir halkasile Hüseyin Avni meşgul olmaktadır. | | | büyük bedbahtlıktır.» iğinde atiye intizar eylemektedir. Böy» le bir kadının yegâne düşüncesi rah- minde büyümekte olan çocuğa karşı ruhan kendisini müdafaa etmekten ibarettir, Ana rahminde bulunan bir çocuğun ruhan o ananın tesiri altın. da kaldığını inkâr etmek budalalık olur. Halbuki bir millet ana ve baba ta- rafından şiddetle arzu edilerek dün- ilen çocuklara muhtaçtu n artması değil, i ana ların en iyi hislerle mille t tikleri çocuklarla rülen çocuklar e nüfusa tesir eden acıklı bir fasıldır. Almanyada senede takriben bir mil- yon çocuk düşürülmektedir. Bu ra- kam karşısında harbin sebebiyet ver- diği telefat hiç mesabesinde kalır. Çocuk düşürmek yüzünden yüz bin- lerce kadının bütün hayatlarınca sa- kat kalmaları ve hatta ölmeleri de ayrı bir bahistir. İlk aşk macerasının bir genç İn. san üzerinde bıraktığı intiba onun seciyesinin teşekkülünde kati suref- te tesir yapar. Şayet o intiba hür mu- aşakaya istinat ediyorsa ileride izdi. vaç hayatında da ayni esasa bağlı kalmaktan kendisini kurtaramaz. Genç bir kızın her tarafta dolaşan binlerce - erotik havaperestlerinden birisi tarafından baştan çıkarıldığını kabul edelim.Bu kizin geçici bir eğ- lence uğruna en kıymetli drahoma- sını feda etmis olduğuna şüphe yok- tur, Bu hareket o kızı derunen yük- seltmez ve zenginleştirmez, bilâkis ruhunu yıpratır. Çünkü: partner, cinsi alâkaları tükenir tükenmez kendisinden vazgeçer, onun yerine bir diğeri kalm olür, bu da bir müd- det sonra ondan bıkar. Bu geçici heveslere müstenit mü- nasebetler itiyst halini alır, sinema- ları ziyaret ve dans yerlerinde tepin- me gibi o itiyatta hayata dahil olur. Bu tarzdaki bir hayatın aile hayatı esaslarını hazırladığını hiç kimse ka- Bir Alman profesörü ahlâk düşkünlüğünden acı acı şikdyet ediyor Profesör diyor ki: «Bugünkü muaşakalar yüzünden züh- revi hastalıklar artıyor. Gayrimeşru çocuklar milleti hu- dudsuz bir bedbahtlığa sevkediyor. Geçici heveslere müs- tenid münasebetlerin itiyad halini alması bul edemez. Bilâkis otarzdaki hayat çocuk doğurmakltan kaçınma, Ooçocuk düşürme ve “izdi. vaçta sadakatsizlik göstermek gibi fe- na zihniyetler hazır lar, Filhakika son yirmi sene zarfın. da karı kocalığa ihanet hüâdiseleri, boşanma davalarının sebeplerine ba- kılacak olursa, son derecede artmıştır." Fakat hasıl olan kusurlar da vardır. bu zararlar objektif (o surette sabit a kalmazlar, bilâkis gözle İyen birçok bu ahlâki sukut yalnız doğum eksikliği, nefis hevesatı, illeti ve sadakatsızlık değil, ayni zamanda umumiyet itiba» rile ihanet, sahtekârlık, adi bir ego- izm, hakiki en an hassasiyeti, gibi görünen kimsele- in yalancı moral prensipleri de rağ- bet ve teşvik görmüş olur. Bir kısım gazetelerde ve mecmua larda çıkan makaleler ve karikatür- lerle bu muzır hür muaşaaknın rağ- bet bulmasına hizmet etmekten geri miğor. Biribirlerini bulmak için İlânlar veren kadınların ve erkekle rin bu ilânlarını neşrederek geçinen gazeteler az değildir. Bu gençler neden evlenmiyorlar? Çünkü, hayat telâkkileri noktasın- dan buna ihtiyaç duymuyorlar, Böy- le bir hayata alışan kadın analıktan, bir çocuğun tebessümünden nean- lar? Çocuk İş çıkarır, altını kirletir, gebelik vücudu bozar, gece tuvale. tinin hiç olmazsa bir sene dolaptan çıkmamasına sebep olur diye düşü- nür. Analarımızın. ve babalarımızın duydukları derin ve kuvvetli muhab- bet hislerinden bakiye kalan şey bundan ibaret midir? Bu gibi kadın- lar ve kızlar ahlâki kredilerini berbat eden bir erkekle hafta donlarında be raber yatınaktan utanmıyorlar mı? Oğullarımızın ve kızlarımızın o böyle bir hayat sürmelerine tahammül et- memeliyiz? Matlup olan şey temiz kalmak ve olgun bir hale gelmektir. Gelecek neslin ne kadar büyük - bir ehemmi- yeti olduğunu müdrik olarak o nesli ona göre yetiştirmeliyiz.» GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ CAVOUR İtalyayı ne vaziyette bulmuştu, ne hale getirdi? eçen gün gazetemizin bir makale- sinde Cavour'un Italyan vahdetini meydana getirdiği yazılıyordu. Kü- çük adı Camille Benso olan Kont Cavour (Kavur) 1810 da Torino'da doğmuştur. 1815 senelerinde, * (yâni bizim Mahmud zamanlarında) İtalya şu vazi- yetteydi: Venedik ve Milâno fe civarı Avusturyaya alddi. Floransa bir arşidük- lüktü. Napoli Burbonlarındı. ile Roma inüstesna ölmak üzere, bütün yarımada Avusturya nüfuzu altına gir- mişt Derken isyanlar başladı. Fransiz inki- lâbından doğup Napolyon ordularının her yere yaydıkları fikirler neticesi, İtâlyan- ikinci | Yalnız Savua | Jar istiklâl ve birlik için çarpışmağa baş- | ladılar. Plemon'da ve Napoli'de hareekt- ler zuhur etti, Ferdinand burada 1621 de bir kanunuesasi tanımak mecburiyetinde kaldı. Fakat ihtilâleller Novare ve Bieti'de mağlüp oldular. Kanlı bir irtica başgös- terdi. Buna rağmen Romagne'de yeniden kıyamlar kaydedildi ve Fransa 1832 ile 1838 arasında Ancöne'u İşgal etti. Mazzini tarafından kurulan ve fırkaların çoğunu ihtiva ed ya'nın tesir altında Rimini (1843) ve Calabre ihtilali (1846) kayde- dildi. 1848 den son katıldılar. Cha; mağlübiyetine ne sadık kald daha mağlüp olduklan soura yeri birinci > Victor - Emmanuel'e hükümranlıktan çekildi. Bu pr ardi'nin yardımına mazhar ola gizli prensler de müca İşte Cavour böyle bir muhitte doğmuş, ailesine mensuptu. - Gençliğinde zabit ol- du; sönra üskerliği bırakarak, Fransa, Belçika ve İngilterede tedkik seyahatleri» ne çıktı, Avdette ailesinin emlâkini gayet iyi idate ederek, sanayicilik, bankacılık hususunda büyük kabiliyetler gösterdi, Ondan sonra milli işlere karışarak 1845 de Balboa ile beraber Rizorgimente isimli bir güzete çıkardı Avusturyaya karşı açılan muharebeye asker sıfatile iştirak etti, Mebus oldu. Hi- tabeti gayet iyi idi, Memleketi de mü- kemmel tanıyordu. Ticaret, Maliye Nazır- uklarında o bulunduktan sonrü 1852 de Buşveküâlete geldi; dokuz sene, yani 1861 de ölümüne kadar bü mevkide kaldı. Bu za- man zarfında muhtelif üazırlıklar deruh- de etdi Cavour memleketinin dahilinde itimad kazandığı gibi, harici siyasette de O 2â- manki küçük Sardenya devletinin ehem- iyetini arttırmuştı. Rusyaya karşı, Os- anlı, Fransa ve İngiltere deyletierile bir- te harbe katıldı. Bu suretle mensup bulunduğu devlet üzerine dikkat ve ehem- yeti celbe! Kırım muharebesinden sonta Cavour Paris kongresinde İtalya meselesini ilart #ürdü. Ondan sonra da Fransa ile müş- teroken Art ya karşı harbe girilme- #i verdi. Elde edilen zafer sa“ ali İtalyayı kurtardı e yarımadanın diğer hükümete ni n edip Victor « 7 1 ilân etti, Elli bir yaşında ölerek memleket İdeali daha 4 5 ve 1670 tarihlerinde İtalya 2diği şekli aldı. 1870 de Fransiz- lar Prusyalılara mağlüp olunca, Romanın Papalığa aid kalmasını temin edecek bir müeyyide kalmamıştı. Roma da İtalyan yesinde ya devlet büyümüştü. Kendisi de Torino'nun bir asli | yahdeli arasına girdi