Sinema yıldır Denna Durbin'in genç Artistlerden Paul Vauchn ile nişarlan- “ğı şayi olmuş, fakat bu haber tek #İp edilmştir. Yukarıda İki artist bir arada görünüyor Thetis tahtelbahirinin battığı yeri gösteren şamandıra ve nöbet bekliyen torpido muhıripleri HAFTANIN VAKALARI Thetis tahtelbahirinin yüzdürülmesi ameliyatı devam ediyor. Yukanda bir o dalgıç denize inerken görünüyor Fransada sıcaklar: Haziranda termometre 30 dereceye çıkmış, halk yüzme yerlerine akın elmeğe başlamıştır Perşembe müsahabeleri Ter - Temizlik - Sıhhat - Güzellik Yazan: Selim Sırrı Tarcan Vaktile Mühendishane Harbiyesin- de tahsilde iken elli altmış talebe bir kovuşta yatardık, Gece yarısı veya sabaha karşı bir tab iyaç için dı- şarı çıkıp tekrar içeri döndüğümüz zaman, burnumuzun direği kırılırdı. Akıl ve hayale sığmıyan fena bir ko- ku! İnsan içinde iken farkına vara- mıyor amma dışardan giren mullak bunâlıyor. Muallim mektebinde mü- dürken sabaha karşı yatakhaneleri dolaşırdım. Aynı keskin bunaltıcı kokuyu hissederdim, Vakıa bir ara- Gn yatan kırk elli çocuğun nefesinin mi dört saat içinde orasının ha- vasını İfsağ etmesi gayet tabii Fakat bu kovuşlarda duyulan koku yalnız ciğ in çıkardı, hava değil, vöcudün deri ettiği ter kokusudur. Herkesin az çok teri kokar. Yalnız koku vücudün sıhhatile alâkadardır. 'Temizliğe itina edilen vücudlar fena kokmaz. Birçok kimseler vücudlarının kok- tuğunun farkında değildirler. Meselâ tıraştan sonra âlâ cinsinden bir me- | nekşe kolonyasını ilk süründüğünüz gün bundan çok hoşlanırsınız, fakat her gün yüzünüze bu Kol yı sü- rünmeyi itiyad edinirseniz eskisi ka- dar ondan zevk duymazsınız, çünkü artık burnunuz o koku ile ülfet ef- miştir. İşte insanın bumu böyle iyi kokuya alıştığı gibi, fena kokuya da alışır ve yavaş, yavaş kendi terinin koktuğunun farkına varmaz. Başka- lari bunu hissetseler bile nezaketen yüzlemezler Küçük, büyük her yaşta her hare- ket eden insan terler ve bu terin de Insanların yaşadıkları muhite, men- sup oldukları ırka ve sihhatlerinin vaziyetine göre bususi bir kokusu vardır. Bazı ler beyaz ırka nisbetle sarı ve siyahların daha ağır kokusu olduğunu söylerler, Halbuki müte- | hassıs hekimler bunun doğru olma- dığını yorlar. Bize nasıl siyah renklilerin kokusu ağır geliryorsa, onlar da beyazların ten kokusuna ta- hammül edemezlermiş, Acaba derimiz bu fena kokuyu ne- den neşrediyor? Buna sebeb olan derimizin altında bulunan vücudümüzün bütün sathını kaplıyan milyonlarca (glande) gud- delerdir. Bu güddeler ekseriya koltuk altı, bacak arası, ayak parmakları gi- bi derimizin katlandığı yerlerde top- lanırlar, «Ben hiç terlemem!; diyenlere çok tesadüf ettim. Bu doğru değildir, Tabii halde bulunan ve hareket eden her mahlük mutlak ter çıkarır, Bunun çokluğu veya azlığı uzviyetin teşek- külüne tâbidir, Bir fiziyoloji âliminin dediği gibi vücudümüz zehir imal eden bir fab- rikadır, onun panzehiri sudur. Fazla hareket edersek veya koşarsak terle- riz. Şişmanlar veya çok zayıflar biraz sıkı yürüyecek olsalar vücudları sır- sıklam olur, yani vücud zehirini dışa» rı atar, Eğer vücudümüzü güzelce yi- kayıp temizlemezsek derimizin mesa- matından çikan o yağlı ve fena kokü- Ju maddeyi vücud tekrar beleder Böy lece terimiz tenimizi kokutur, Oy iz, büyük yürüyüş- ler yaptığınız veya jimnastik ve spor- la vücudünüzü işlettiğiniz n bu faaliyetleri müteakib yıkanmıyorsa- niz, fena koku meşreden bir makine olmaktan kurtulam, Şunu İyi bilmemiz lâzi hatle temizlik nasıl biri rlmazsa sıhhatle güzellik de öylece biribirinin mütemmemidir, Temizlik- ten sıhhat, sıhhatten güzellik doğar. Bazı kimseler iç temizliğ ederek yalmız dış ter ederler. Muayyen ve uzaktan güzel nürler, Fakat bir defa yanlarına uldunuz mü ten kokusu sizi ondan derhal uzak- Jaştırır. O halde içini dışını temi suyu sevmek ve bol su İle mak ve sık yıkanmak lüzim di elzemdir, Hem kokmâmak kâfi değildir. İyi kokmak lâzımdır, Vücudümüz kadar giydiğimiz elbiselere di anları sık sik havalar dır. Bayanlar pek âlâ bilirler. Müte- madiyen bir hafta giyilen bir elbise derhal bir koku peyda eder. Çama- şırlarımız da öyle değil mi? Hattâ yatağ rı, yorganımız da öyle Bir çok evlerde sabal yorg: eğer havalandırılmazsa sonra vücudümüzün ter kokusu o mak! Bu da bir it Herkes sabahleyin kal gözünü bir muslukta yıkar. Fakat bir kısım İnsarilar her sabah dişlerini, bir ku başını, bir kısını da ayak- larını yıkamayı ihmal ederler, Ve maalesef bunlar ekseriy teşkil r. Her gün sabahları kalk ayakların y m olduğunu unutar haftada bi ktifa edenler çoktur, Ja ve kundura ile dalma kapa nan ve hava âlmıyan ayaklar tahammül olunmaz koku çıkardığını tahmin etmezler. Bu yıkanma itiyadı ailede başlar ve mek e ikinci bir tabiat olur. Eğer evlerimizde en iptidai vasıta- larla bile çocuklarımın su ile dost edersek, eğer onları her gün yüzünü, gözünü, dişlerini ve bill nnı yıkamağa alıştırırsak, lerde her gün bir ibadet gibi 7 ması iktiza eden jimnastik teakib duş yapmaya alışt yavrular büyüdükleri zaman bir gün yıkanmadan duramazlar. Suyu sever- ler, onun sıhhatlerine ne kadar hâ- dim olduğunu takdir ederler Şurası muhakkaktır ki vücudünün temizliğine itina eden, onu her gün yıkıyan milletlerde bulaşıcı hastalık- lar barınamıyor. Bu sayede hem afi- yetli, hem de çok yaşıyorlar, 'Türk genci! 'Terin ve tenin kokma- sın istiyorsan, afiyetli olmak ve çok yaşamak İstiyorsan suyu sev ve sik yıkan! Selim Sırrı Tarcan a İzmir (Akşam) — Kızılçullü köy öğretmen okulunda açılan eğitmen kur- sunda derslere dev»»- edilmektedir. Eğitmenlere, mektebin çifliğinde ve bağ- larında muhtelif süjeri haşarat ve hastalıklara karşı korumak için alm- ması lâzım gelen vedbirler öğretilmektedir. Yukarıdaki resimde eğitmenler, tus lumbâlarla bağları ilâçlamağa hazır halde görün