2 YL ay DE ye MEZ ; k ; ,İçinde değişmişler roiydi? Şevki beş senelik bir ayrılıktan son- Ta tekrar İstanbula dönmüştü, Gala- ta rıhlımından bir otomobile bindi. Köprüden geçerken baklı. Eski Kadı- köy iskelesinin yerinde başka bir iske- le vardı. Otomobil Eminönüne gelin. ce meydandaki faaliyet gözüne ilişti. Birçok binalar yıkılmış, Yeticâmi mey- dana çıkmıştı. Şevki kendi kendine: ” — İstanbulda birçok “değişiklikler Olmuş, diyordu, fakat bütün bunlar benim hayatımdaki değişiklik yanın- da pek ehemmiyetsiz kalır.4 Hakikaten son senelerde; Şevkinin hayatı büyük fırtınalar içinde geçmiş- ti. Bundan altı sene evvel on derece- de sakin bir hayat geçiriyordu. Dört yaşında bir kızı, gayet iyi kalbli bir Kas Tısı vardı. Şevki o zamanlar bütün sa- adetini evinin dört duvarı arasında arıyor ve buluyordu. Lâkin işte tam bu esnada Pakizg ile tanışmıştı. Bu genç kadın. Şevkinin hayatını şiddetli bir zelzele gibi sars- muştı. Şevki Pakizenin peşinde her türlü çılgınlığa tereddüd etmeden, gö- zü kapalı atılmağa hazırdı Bu alev rengi dudaklı, uzun kirpik- terin çerçevelediği derin siyah gözlü kadın için herşeyi yapabileceğini Myordu. Bir gün Pakize ona: — Seninle aramızda geçenleri her. kes işitti. Dedikodudan bıktım. Uzun bir seyahate çıkalım.. demişti. Şevki buna: , — Peki!.. Cevabını verince hazırlan dılar. Bir akşam üstü kimseye haber vetmeden İstanbuldan. uzaklaştılar; Senelerce memleket memleket, şetiir $ehir dolaştılar; Dünyanın en uzak yerlerine kadar gittiler. Şevki Paki- zeden hiç ayrılmıyacağım sanıyordu. Fakat bir gün, memleketten uzak bir.şehirde üç aydanberi oturdukları Otellerine geldiği zaman Şevki, Paki- Zeyi bulamadı. Genç kadın, Şevki için Otele yalnız küçük, kısa bir-mektup bi rakmıştı. Pakize bu mektubunda di- yordu ki «Artık bu macera epeyce uzun sür- dü. Ben gidiyorum. Bundan sonr be. ni.grama... Hem buna lüzum da yok. Farzet ki, aradın ve buldun... Ben se. ninle geçirdiğimiz eski günlere dön. mek. istemedikten sonra beni tekrar bulman neye yarar? Allaha ısmarla- dik...» Şevki otelde bu mektubu okuduğu gün âdeta sersemlemişti. Uzak mem. lekçtlerde kimsesiz kalmıştı, İstanbul, bu çocukluğünun gençliğinin; aşağı yukarı bütün hayatının geçtiği şehir gözünde tütüyordu. Pakizenin kendi. sini bıraktığının üçüncü günü vapu- ra bizdi. İstanbula hareket etti, Şimdi beş senedenberi uzakta yaşa. dığı bu şehrin her köşesini büyük bir heyecan içinde seyrediyordu. Acaba karısı Müzeyyen ne olmuştu? o Dört Yaşında bıraktığı kızı Yıldız kimbilir ne kadar büyümüştü. Memleketten uzakta geçirdiği senelerde onlardan hiç bir haber alamadığı için karısile kızının nerede oturduklarını bilmiyor- du. Pakize ile aralarında geçen mâc3. rayı düşünüyor, bu arada karısı kızı aklına geldikçe kendi kendinden üta- nıyordu, Şevki, tıpkı, yabancı biv sey- yah gibi, şehir içinde bir otomohil ge. zintisi yaptıktan sonra bir ötele gitti yerleşti. Burada üç dört gün kaldı. Eski ta. rudıklarını ziyaret etmek istiyordu. Aklına Necip geldi. Necip ile karısı çök" iyi insanlardı. Gidip onları görecekti, | Ahbaplarının senelerdenberi otur. | duklaır evi biliyordu. Necibin kapısı. ni çalarken bayağı heyecan duyuyor. du. Acaba eski dostları da beş . sene Kapıyı kendisine Necip açtı. İki ax. kadaş biribirlerinin boyunlarına atıl. dilar, Necip: — Seni vefasiz senil... Bir tek mek- lar, ne eğleniyorlar... Necip birdenbire mühim birşey ha- tırlamış gibi: — Aman bugün buraya gelmen ne kadar iyi oldu. Ne kadar iyi oldu... des di, bak yukarıda kimi göreceksin... Şevki merakla sordu: — Kimi göreceğim?.. — Hele bir kere yukarı çık da... Necibin karısı Şahende de Şevkinin gelişine pek memnun olmuştu. Hep beraber yukarı çıktılar. Büyük salona uzün bir masa kurulmuştu. Masanın üstü pastalar, çaylarla dolu idi He- meti hemen ayni yaşta on on bes çö. cuk masanın etrafını çevirmişti. Hep- si neşe içinde idiler. Necip arkadaşına çocukları göste- rerek: — Ne güzel manzara değil mi? Bun- ların hepsi bizim küçüğün mektep ar- kadaşları. Hele şu köşede oturan ma- vi kordeleli sarı kıza bak bir kere... Şevki gözlerini o tarafa çevirince he. yecan içinde durakladı. Mavi kords- leli küçük kızı derhal tanımıştı. Bu kendi kızı idi. Yıldızdı, Lâkin Yıldız beş senedenberi görmediği babasını âdeta unutmuş gibi idi. Lâkayıd gözler. le Şevkiye bakıyordu. Necip onu: — Yıldız kızım... Yanıma gelse ne.. diye çağırdı. Öteki çocukların de- Tin neşelerine mukabil Yıldızda deh- şelli bir durgunluk vardı. Şevki onu dizine oturtarak saçlarımı okşadı. Çocuğuna birşey söylemeğe ce saret edemiyor, «Ben senin babanım!» demeğe utanıyordu. Yıldız da bu gö günün ısırdığı fakat kim olduğlinu çi- karamadığı yabancıya hayretle bakı- yordu. Neciple karısı bir aralik dışaiı. ya çıkmışlar, Şevkiyi Yıldızla ve öte- Ki çocuklarla yalnız bırakmışlardı. Bir aralık Şevki arkadaşı Netibin &t- zına baktı. Küçüğün ne derece mesud bir hali vardi: Arkadaşlarına çektiği çay ziyafetinde zengin bir ev sahibi gibi hareket ediyordu. Bir köşede bir sürü oyuncağı duruyordu. Halbuki bu! mesud çocuğun yanında Yıldız iri göz- lerinin mahzun bakışlarile ne kadar zavallı kalıyordu. Bir aralık Şevki ar- kasında iki çocuğun konuştuğunu işit- ti. Çocuklardan biri diyordu ki; — Ben bu çikolatayı Yıldıza vere- ceğim... Onun babası yok... Sevinir. Oteki; — Hayır... Onun babası varmış... Amma burada değilmiş... Çocukların bu münakaşasını kızının işitmemesi için Şevki Yıldızı havaya kaldırarak hoplatmağa başladı Biraz sonra içeriye Neciple karısı girmişti. Şevki onlara: — Yıldızla bize müsaade eder misi. niz? dedi, ben kızımı annesine, evimi» ze gölüreceğim... Yıldız bana babasına evi gösterir. Çocukların hayretii bakışları ' Belki 10-15 çocuk var. Ne eğleniyor- i ara» sında baba kız dışarıya çıktılar. Evle. rinin. yolunu tuttular. Hikmet Feridun Es Akba müesseseleri Ankarada her dilden kitap, gazete, mecmua ve kırtasiyeyi ucuz olarak AKB.. müesseselerinde bulabilirsiniz. Mer dilde kitap, mecmua siparişi ka- bul edilir. İstanbul gazeteleri için ilân kabul, abone kaydedilir. Undervodd yazı ve besâb makinelerinin Ankara ¢esi, Parker dolma kalemlerinin Ankarada satış yeridir. Telefon: 3377. 4 AA Yedi Mütehassıs kimyagerler tara- fından senelerdenberi tetkik ve tetebbü edilen ve bütün dünyada tesir ve faydası mühim olan yeni bir tup yazıp adresini bile bildirmezsin değil mi? diye onun kolünü girmiş. ti. Bu esnada Şevki yukari kattan gö len kahkahalar işitti. Durumsadı. Ne. cibe; — Misafirlerin var galiba... Seni ra- hatsiz etmiyelim... dedi, Necip güldü; — Gel canım... Misafirlerin hep sekiz dokuz yaşında küçükler... Benim kızı bilirsin değil mi? Bü Sene -doküz yaşına bastı. Geçen hafta mektep kar. nesini almış, Sınıfını geçmiş... Bunün için mektep arkadaşlarına bir çay zi. Yaleti veriyor. Yukarı salonu görme... KEŞİFTİR Püskürtmeye lüzum yok, Yakmak lüzumu hissetmez, Hiç bir zahmeti yok. Yalnız odanızın veya eibisş dolabınızın herhangi bir köşeği- ne asılması kâfidir. * Ni Sizin başka bir meşgâleniz ols » madan ASEPTA tableti vazifesi” ni kendi görür, Eczanelerde ve büyük bakkaliye ri Lâboratuvarı, İstanbul, 19,14 m. 15198 Kos. 20 Ke, 3170 m. 9465 Kes (o 20 Ke. ANKARA RADYOSU TÜRKİYE SAATİLE SALI 13/6/939 1230 Program. 1235 Türk müziği, 1 — Hicazkâr peşervi, 2 — Zekâi dedenin - Hicatkâr ağır semaisi - Gülşende hezar. 3 — Rakımın - Hicazkâr şarkısı - Bekle- dim tâ fecre kadar, 4 — Çorlulunun - Hicazkür şarkım - Ben Sana gönül vereli $ — Sazla halk türküsü - Şu dağları del- meli, 6 — Sazla halk türküsü - Bülbül taşla ne gezer. 13 Memleket saat ayarı, Ajans ve meteoroloji haberleri. 13,15 Mü- şik (Karışık proğram - PL) 1345 - 14 i Konuşma (Kadın saati - Ev hayatına dâir) 19 Program. 19,05 Müzik (Melodiler - Pİ) 19,15 Türk müziği (Karışık program). 19,40| Türk müziği (Aşık edebiyatı saz şairlerin. | den örnekleri. 20 Memleket saat ayarı, | ajans ve meteoroloji haberleri, 20,15 Ne- #eli plâklar - R. 2020 Türk müziği (Klâ- sik program) Ankara radyosu Küme he- yeti; idare eden *Mesut Cemil, I — Baya- ttaraban peğreri. 2 — Sadullah ağanın - Bayatiaraban birinci beste - Nevcivanım, 3 — Sadullah ağanın - Bayatlaraban ikinci beste - Bülbülü dit. 4 — Sadullah ağanın-Bayati araban ağır semai - Rakseyle- yöcek. 5 — Ney taksimi. 6 JIL Selim - Muhayyer şarkı - Ey goncel nazik terin. 7 — Varda Kosta Ahmed - Muhayyer sünbüle şarkı - Ey nihali işve. B — Lemi- nin - Bayatiaraban şarkı - Bakasız hüs- nü güvenme anına. 9 — Rahmi beyin - Bayatlaraban şarkı - Bana seyranı ce- malindir. 19 — Saz semaisi. 21 Konuşma, | 21,15 Müzik (Radyo orkestrası - Şef; Praetourlus) «1 — Fr. Sehubert — Tnci gen-' foni Do majör, A» Andante - Allegro, ma- non troppo. BY Andante con molö. C) Seherzo - Trko. Çi Allegro vivace. 2215 | Müzikli konuşma (Halil Bedii Yönetken | tarafından - Schubert H.) 22340 Müzik (Neşeli müzik - Pl) 23 Bon ajans haber- leri, ziraat esham tahvilâr, kambiyo - hukut borsası (flat). 23,20 Müzik (Caz- band - Pl) 2355 - 24 Yarınki program. Avrupa istasyonları n Sant- 20 de Berlin 20 karışık imuzika — Frankfurt 2030 akşam muzikası — Hamburg 20 or- köstra — Köniğsberg 20 hafif muzika — Münih 2030 İskoçya müzikası — Ştuttgart 20. askeri ; muzika- Athlone 20,1$ akordeon Berçmünster o 2040 sa- 1 muzikası Peşte 2030 Mozart'ın «Figaro'nun İzdivaci. operası — Lille 20 piyano — Toulouse 20,40 karışık muzika, Saat *ide Berlin 2115 dans — Breslar 20,15 or- kestra — Hamburg 21,415 karışik muzi- ka — Lelpsiş 21'R. Straus'un cAriadne | auf Naksos. operası — Ştuttgart 21,1$ muzikalı masal — Viyana 21,15 orköstra — Meinik 21,15 askeri muzika — Athlons İ 3115 konser — Paris 21,15 Yunanca neş- riyat — Belgrad 21 orksetra — Bükreş 21 orkesira — Florans 2130 salon muzi- kası — Laibach 7145 konser — Limoges 3130 - 23 konser — Marsilya 2150 - 28 konser — Stokholm 21 askri muzika — Toulouse 21,45 dans, Saat de Hamburg 2210 valsler — Melnik 22 dans — Prag 22.25 salon muzikası — Peş- te 22,0) çingene çalgı — Florans 22 ope- ret muzikasi ve hafif muzika — Milâno 22 «Peer Gynte — Reyal 2205 akşam muzikası — Roma 22 Mozaf'ın «Tiyatro Direktörü operası — Vales - Reg. 1230 Puccini'nin «Madame Butterfiy» operası, Saat Bide Berlin, Breslav, Frankfurt, Kolonya, Leipzig ve Viyana 2340 - 1 hafif mmuzika ve dans — Königsberg 2330 - 1 gece mu- zikası — Münih 23.20 Danimarkadan nak- len hafif muzika, 23,50 salon muzikası — Belgrad 23.15 hafif muzika Bükreş 23,15 Rumen orkestrası — Florana 23,15 dans Sottens 23,10 hafif muzika — Stokholm 23,15 hafif muzika, Saat ?iden sonra Münih 2420 filim havaları — Prag 24 Çek muzikası — Peşte 24 dans — Londra 2405 dans — Milâno 24 dans — Berlin, Graz, Ştuti 1-4 hâfif muzika, KAYIP Gayri mübadiller takdiri kiymet ko- misyonundan aldığım 150 dosya 97 karar numaralı istihkak mazbatamın (suretini kaybettim. Maliye Vekâleti gayri müba- dil işleri tasfiye bürosu şefilğinden yeni- sini alacağımdan kaybettiğim eski suretin | hükmü yoktur. Selâmi İzzet Sedes Kürkleri, elbiseleri, çamaşırları, halıları, ve saireyi tahrip eden GÜVELERİ kökünden yok eder. Yemek salonuna, yatak odasi- na, banyo odasına, mutfağa, ap- tesanelere koyacak olutsanız, SİNEK - SİVRİ -SİNEK ve bütün haşeratı uzaklaştırdığı gibi fena kokulari da izale eder. içine bir vöya birkaç ASEPTA mağazalarında satılır, İri, katı parmaklarına yüzükleri ge- çirdi ve kâhyanın gözünü çelebilmek yolunu bir kere daha ararcasına, er- keklere hizmet edip duran kadınların arasına katıldı, ziyafet sofrasının ba- şında ayakta durdu, Köyün dedikodu meraklısı mahud dul kadın da orada idi. Oturuyordu. İşlemeli yeni terlikle- ri var diye, boyuna ayaklarını gös- termeğe çalışıyor ve keyfinden de gü- lüyordu. Anayı görür görmez: — Vay vay! Şükürler olsun! Kocan gelmedi amma nihayet şu küpeleri, yüzükleri takabildin ha! dedi. Bunu, öyle bağıra bağıra söylemişti ki, kadınların hepsi de dönüp baktı- lar ve gülüşmeğe başladılar. Erkekler de gırtlak işinden başlarını kaldırdi- lar, kadınların neşelenmesile şevke ge- lip onlara uydular. Kâhya bu kalka. haları ve anayı kasdeden yılışık şaka ve alayları işitince, ağır ağır azamet- le başını kaldırdı ve ağzındaki lokma» yı şapır şupur çiğniyerek Avurdları dolu dolu, şöyle tiksinir gibi dudeğı- nın ucunu bükerek kadının duyabile- ceği kadar yüksekten: — Kim bu kadın? diye sordu. Onun al çuhaya dönen kıpkırmızı yüzüne bir baktı ve sanki hiç görmemiş oldu- Bu. bir insanmış gibi kayıdsızca gözle rini çevirip gene yemeğini - zıkkım- lahmağa koyuldu. Kadın, az evvel cayır cayır yanan yüzünün birdenbire sapsarı kesildiği ni hissederek kalabalığın . arasından sıyrıldı ve ötekiler onun. bu sıkılgan» lıiğına kah kah gülerlerken, o.da ko. şa koşa kaçtı; O günden sonra ana, “kimselere 's0- kulmaz oldu; çocuklarile yalnız başı na. yaşıyor ve içinde canlanan yabani bir varlığın büyüyüp gelişmesini göz- lerden saklıyordu. “Gece gündüz, ne yapacağını düşünüp duruyordu! Gö- rünüşte gene her zamanki gibi çalışı: yor, mahsulü tınazlıyor, yerleştiriyor ve kış için ne lâzımsa yapıyordu. Güz ortası yortularında; bütün köy şenlik edet, her ev kendi sevinç payı ile nes şelenir, her ocakta bol ve güzel. ye. mekler pişerken, ana da derdini tasa sıni bir tarafa koyup, içi kan ağlıya- rak, gene de çocuklarına ay biçimi çö- rekler yaptı. Onlar bunları avluda- ki söğüd ağacının âltına oturup kıtır kıtır yediler... Ve testekerlek ay dede doğunca; baktılar ki tıpkı güneş gibi piri piril parlıyor... Kıtır kıtır yiyorlardı amma, hiçde gülüp -söyleşmiyorlardı. - Evlerindeki neşesizliği, bahtsızlığı, sezmiş gibi idi- ler. Analarının ne çatık yüzlü olduğu- nu görüyorlardı. Nihayet büyük oğlan; durdu, durdu, kerâmet gösteren bir peygamber edasile; — Benim içime, babam öldü gibi geliyor... Değil mi ki, hâlâ dönmüyor, dedi. Ana birden irkildi: — Ağzından yel alsın. Babanın Üs- tüne böyle kötü şeyler yorup durma! Ne fena çocuksun sen! dedi. Amma aklına birşey gelmişti Oğlunun dili durmadı, tekrar: — Gidip onu arasam bir yol. Aklı- ma hep bu geliyor. Bu yıl buğdayı ekince; azıcık para versen de bir gidip baksam, ha ne dersin ana? Kışlıkları. mu çıkın yapar sırtıma asarim... Hani araya araya uzayıverecek olursam di- ye. O zaman ananın içini bir korku al- dı ve çocuğun aklını çelmek için: — Bir çörek daha yesene oğlum... Hem böyle şeyleri zihinine koma... Bir yıl daha bekle. Sen de çıkıp gidersen ne yaparım ben? Hiç olmazsa küçük kardeşin biraz büyüsün... Senin yerini tutabilsin de öyle.. Sabret, dedi. Amma küçük oğlan, canı birşey is. tedi mi her zaman da yaptığı gibi inadcı ve şirret şirret: 7) da bunun acısıni büyükten çıkar. — Gördün mü yaptığını? Böyle #aç. ma sapan lâflârla onun da aklını çeli. yorsun... dedi ve bu işe dair, tek bir 1â- kırdı dahia"dinlemeğe yanaşmadı. l vak; olmâz Biraz evvel aklına gelen rar düşündü. İşte tam beş yalnız kalmıştı. Eğer kocası ârit şimdiye kadar elbette döner EĞİM. Fa Dile kolay, tam beş yıl bull olan | Belki değil, muhakkak ölmüğüğ'l den tı. Kimbilir ne vakıttır dul “O w da, haberi yoktu. Kâhya da # ra mişti, Fena mı işte: Kend casızdı, duldu!... Onun, geğ el rısını kaybetmiş - olduğunu en biz aklına geldi. O sıralarda, mut ölmüş olmasını düşünemediği n lâkırdıya hiç aldırmamıştı. ASE a di, bu lâzımdı, dul kalmasi için ğ Gecenin ileri bir saatine kadi iz işli Işıl parlıyan testekerlek 3 Sim baktı durdu; çocuklar w 2 İk Bütün köyün içinde, ses sadâ düşü sade bir iki köpek, pırıl pırıl — Ki başlarını kaldırmış havlıyo: pleriy düşündükçe dul kalmak için & sonr sebepler buluyordu. Acaba O kid adam onunla evlenmeğe razi İN yal se, daha pek geç kalınmamıŞ ları bilir miydi? buz Zaten işler sarpa sardı, kad dâr evvel harekete geçmek zorundi Büyük oğlan kafasına koyd unutmuyor, var hızile tarlalar e ğe, ekin ekmeğe çabalıyordu. BE © “ biter bitmez hemen babasını K yola çıkmak istedi. Artık bo öl sınkine yetişmişti; incecik çe! k oğlandı, kamış dalı gibi de di biri sağlamdı. Kendisini anasının Ölec; , demlerine aldırmıyacak kadar & . , müş, adam. olmuş sayıyordu. N “ sessiz amma çok da inada b bit vardı; aklına koyduğu: birşeyd Ziy yada şaşmazdı. Onun için de; tm nın Karşısına dikilmiş: mizi — Bırak beni artık; Gidip © uş bulacağım. Nerede oturuyor, SEM Üz onu söyle, mahallesinin çalıştığı zü, adresini ver bana, diyordu. m Çaresiz kalınca, ana onu di dan caydırmak için: > — Mektupların yaktım, o gene gönderir elbette, onu beki” dedi, a ya Çocuk: I — Hani âklımda kalır demiştiğ (kg diye bağırdı. ; — Aklımda kalır sandım a um vakittenberi başımıza öyle şeyl ür di ki, unuttum... Üstelik baba diğ de öldü, kafamın içi büsbütün “ &i, bullak oldu. Yoksa, adresini hai da, bilseydim, zavallı can çekişirkel ö& mi, nâ bir haber gönderir de çağ Kaş dım... dedi. nu Ve çocuk, bu lâflara pek | vir dan, sitemli sitemli onun yüzünlüğ liy kınca birden öfkeyle bağırdı: kü —« Tam bir işe yarıyacak boy#ğ di Ur gelmez, bütün yükü benim öğ PU me atıp da gitmeğa kalkışacağı(! ki den bileydim? Günün birinde #iği (E yüzüstü bırakacağını hiç aklım& 1 memiştim. Hem yılbaşında geni N zamanki gibi bir mektup alırı&« rürsün bak alırız...» a Tam delikanlılık çağına giren SÖ © şimdilik aklına koyduğu şeyden ği geçmek lüzumunu duydu ve içiğ babasına karşı garip bir özleyişi& atını astı, samurttu, beklemeğe iğ © rar verdi. Baba dediği adami pek” : tırlamıyordu bile amma, aklındi ” dığına göre güler yüzlü, hoş bii 9. Hele bu aralık boyuna onu haşli hiç bir söyleneni duymıyan şu 28 dan soğuduğu için, babasını & bulmağı daha çok istiyordu. ONU şündükçe burnunun direği si hep içini çekiyordu. j Ana da ne yapacağını . şaşır Bildiği, anladığı bir tek şey vars da Şuydü: Hemen vâkıt kı mi harekete geçmek lâzımdı. Yoksa © başında bir'mektup gelmese bil? vır vır başının etini yiyerek, ergeğ işin iç yüzünü söylettirecek, ağın”. doğruyu alacaktı. Başlangıçta ele © ne karşı kadınlık şerefini ve korumak için uydurulan küçücük yalanın, gitgide nasıl esaslı bir girdiğini, yıllarla nasl düzelt bir tarzda köklendiğini, ona (8 dan tutturursa tuttursun, dünjüğ ânlatâmiyacaktı, 7 (Arkası W