MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABLÂLI Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. 'Tefrika No, 37 Girid için mitingler - Boykotaj kararı ve boykotajın kaldırılması İlirazile bunu imza etmediler. Be- yanmamenin gönderilmesi ve ilânı merkezi umumiye bırakmış olmasile merkezi umumi birer mektupla bunun birer nüshasını Babıâli ile Giridin hâ- mist olan dört devlet -İngiltere, Fran- sa; Rusya, Avusturya - Hariciye Ne zaretlerine gönderdi. Avrupaca bunun hüsnü tesiri gö- rüldü. Girid meselesi hakkında miting ak- dı muvafık nlup olmadığı İzmirden telgrafla sorulması üzerine münasip görüldüğü cevabı verildiği gibi diğer vilâyetlerce de bu yolda teşebbüsleri tahrik için İzmirde yapılacak bu mi- tingin ilân edilmesi matbuallan rica edildi. Girid meselesi için her tarafia mi- tingler akdine başlanması ve hükü- metin tazyik edilmesi, dört hâmi dev- let Hariciye Nezaretlerine protesto ve- rilmesi üzerine bu teşebbüslerin ne gi- bi bir tesir hasıl ettiği Berlin ve Pa risten soruldu. Paristen gelen cevapta bu yolda mi- tingler akdi makul görülmediği ahali. min bu sırada sükünet ve itidalde kal- ması arzu olunduğu, Almanya ile Avusturyanın politikaları iktizasınca Şarkta bir harp zuhurunu arzu ettik. leri bildirilmişti. Berlinin cevâbında ise mitinglerin akdi pek münasip görüldüğü zikredil- mişti, Pariste ataşemiliter Fethi beyden ayrıca alınan bir mektupta . Fransa Hariciye Nezaretinde sözü nâfiz bir zat ile vukubulan mükâlemesinde bu zâ- tn yapılan mitinglerin iyi birşey ol madığını, bunların cemiyet tarafın- dan yaptırıldığını, zaten cemiyetin parmağı olmadıkça Türkiyede hiç bir iş yapılamıyacağı kanaali mevcud ol- duğunu, bu yolda mitingierle hükü- metin muharebeye teşviki cemiyet ef radı arasında muharebe zuhurunu at» gu edenler bulunduğuna delâlet eyle- diğini, halbuki bunun Avrupa sulh ve asayişini ihlâl eyliyeceğini, bu yüzden Fransa efkârı umumiyesinin kaybedi- leceğini, Şarkta böyle karışıklıkların devamında Alman siyasetinin tesiri bulunduğunu, şimdi yapilacak en bi- Tinci işin Babiâli tarafından vaki ola- Cak bir davet üzerine Girid meselesinin müzakeresi için İstanbulda bir kongre &kdine dört devleti razı etmekten iba- Tet olduğunu, bunun Babıâli için bü- yük muvaffakiyet sayılacağını söyle diği bildiriliyordu. Bu mektub Dahiliye Nazırına gön- derildi. Fakat Avrupaca böyle bir kon- grenin akdine muvafakat edilmediği cevabı alındı. Yunanlıların aldığı vaziyet nazarı dikkati celbeylediği ve Yunanistanın Babiâliye verdiği cevap kabule şayan görülemiyerek siyasi muhaberelerde devam edileteği haber alındığı cihetle arzuya muvafık bir cevap vermeğe mecbur etmek için kendilerine boyko taj Hân,eylemeğe azadan topçu kolağa- st Rasim beyin teklifile karâr verildi, Boykotajı alenen cemiyetin idare et- mesi hariçte iyi bir nazarla görülemi- yeceğinden Avusturya böykotajında iris gibi gizlice idaresi tensip olun- ” Ancak merkezi umumice bu bapta Yazılacak tamim yalmz sahillerdeki merkezlere tebliğ edilmek icap eder. Ken nasılsa bütün merkezlere yazıldı. * Daha doğrusu işe Selânikte başla. Yap diğer tarafların kendi kendilerine bü icraata kalkışmaları en münasip ekil olacaktı. *Yâpılan hatanın cezası çekildi. “Birkaç gün sonra Manaslırda Neyyiri Hakikat gazetesi merkezi umuminin bu tamimini aynen dercettiği gibi boy- kotajı terviç eden İstanbul gazetele- rinden bir kısmı da bunu gene Aynen aldilar, Bu suretle boykotajın cemiyet tara- fından ilân ve idare edildiği meyda. na çıktı. Halbuki Kabine İttihad ve “Terakki Kabinesi idi. Bu yüzden ecne. bi sefaretler: (Madem ki, siz cemiyete mensupsunuz ve madem ki, boykotajı cemiyet ilân ve idare ediyor bu halde bunu ahali değil, hükümet arzu edi. yor demektir.) Diyerek hükümeti tazyike vesile buldular, Hariciye Nazırı da kendiliğinden boykotajın refolunacağını vadediver. di. Hükümet müşkül mevkide kaldı. O günlerde Kabineye dahil olmuş bulunan Talât bey boykotajın ref için telgrafla merkezi umumiye mü- Tacaat etti. Merkezi umumi boykota- jın Girid meselesinin Osmanlı mena- fiine muvafık surette hallini teshil edeceğine kani bulunduğu için ref'ini münasip görmediği ve Hariciye Nazı- rının bu yolda bir valdde bulunmasını pek garip ve teessüfe şayan bulduğu- nu cevaben bildirdi. (Neyyiri Hakikatın) neşriyatı üzeri» ne boykota) muamelelerini teşkil edi. len boykotaj komisyonuna terk ve ter- di edeni merkezi umumi sonradan gönderdiği tamimlerle bu gazetenin neşriyatından tahassül eden mahzu- ru izaleye uğraştı ise de tamamile mu- vaffak olamadı. Bir de ekser azası ce- miyet efradından olan Kabinenin ce. miyetin ortaya atılmış olmasından dos Jayı siyaseten müşkül mevkide kalma- Si; Yunanistanın Babiâliye son “defa muvafık şekilde bir cevap vermiş ol” ması, büyük devletlerin Girid işinde Osmanlı menafiini gözetmeğe teşeb- büs eyledikleri görülmüş bulunması hasebile 1909 nisanının birinde boyko- tajın ref'i karalaşrtı. İstanbulda telg- raf makinesi başında cevap bekliyen Dahiliye Nazırına bu yolda malümat verildi; her tarafa da tebliğ olundu. Mısırdaki Ermeni merhasalarından bazıları Adana divanı harbı örfisinin icraatı aleyhinde ve haysyet şikenane bir ifade ile merkezi umumiye bir telgraf çekmiş olmalarile merkezi umu. mice hükümetin namusunu siyaneteri red ve tekzip mahiyetinde bir cevap ve- rildi. Viyana ataşamiliteri İsmali Hakkı beyin komiteci Ermeniler aleyhinde gazetelerde bazı beyanatı intişar et. mişti. Taşnaksutyon cemiyeti bunla» rın tekzip edilmesini istiyordu. İsmail Hakkı beyin beyanatı şahsi olup res- mi bir ehemmiyeti haiz olmadığı ve bunların iki cemiyet arasında Leessüs eden münasebet ve muhadenete tesiri olamıyacağı bildirilerek Taşnaksuf yon cemiyetince arzu edilirse merke. zi umuminin bu mektubunun gâzete- lerle neşrine de mezuniyet verildi. Ermeni Taşnaksutyon Oo cemiyeti merkezi umumisi İttihad ve Terakki merkezi umumisile bir itilâf akdeyle- mek tasavvurunda bulundu. Bunu müzâkere için mebüs Vartakes efendi- nin de dahil bulunduğu üç kişilik bir heyeti. Selâniğe gönderdi. Merkezi 5 Me imanla mik Sk | umumi de bu müzakereye kaymakam unanlıları tamamile sıkıştırmak ve | Abdülkerim ve kolağası Rasim beyle- ri memur etti, O sırada daha Selânik- te bulunan Paris ataşamiliteri binba- gi Ali Fethi bey sonradan bu müzake- reye iştirak etti. Ermenilere evvelâ iki cemiyetin tey. hidi teklif olundu. Onlar şimdilik yal- hız itilâfa taraftar bulundular, Mer- kezi umumi itilâfın Erzurum, Van, Sivas, Diyarbekir, Trabzon, Mamure tülâziz, İzmir vilâyetlerince nasıl te- malümat verildi. Heyeti merkeziyele. rin çoğundan itilâfın muvafık görül. düğü cevabı alındı. İstanbulda beş madde üzerine tan- zim olunan itilâfname tasdik için mer« kezi umumiye gönderildi, NE KADAR IZTİRAB TAP Perşembe 25/5/939 1238: Program, 1235: Türk müziği -P1, 13: Memleket saat ayarı, ajans ve meteo- roloji. haberleri, 13,15 - 14: Müzik (Karı- şık program - Pİ). 1930: Program, 1935: Müzik (Halk şer“ kiları - PL), 19: Konuşma (Ziraat saati), 19,15: Türk müziği (Fasıl heyeti), iz Memleket saat ayarı, ajans ve moteoro- loji haberleri, 29.15: Türk müziği: 1 - Uşak peşrevi, 2 - Suphi Ziyanın uşak şar- kı: (Dökülmüş zambak gibi), 3 - Salâ- haddin Pınarın bayati şarkı: (Delisin deli gönlüm), $ - Tanburi Cemil beyin mu- hayyer şarkı: (Pür lerse olur), 6 - Rah- mi beyin muhayyer şarkı: (Serapa hüsnü den), kâr şarkı: (Gözümden gitmiyor), 8 - KÂ- zım Usun kürdili hicazkâr şarkı: ( deği), D - Ralf beyin kürdüli hicaskân şarkı: (Rengi ruhsarına), 10 - Muhayyes türkü: (Bugün ayın on dördü), 21: Ko- nuğma, 2115: Esham, tahvilât, kambi- yo - nukud ve ziraat borsası (fiat), 2126: Neşeli plâklar - R.. 2130: Müzik (Küçük orkestra - Şef: Necip Aşkın: 1 - Sorge - Köy evinde ışıklar Vals, 2 - Cari Frick « Ren kıyılarında. ben evimdeyim - Melodi, 3 - Trapp - Pujlasanın etrafında müzik sesleri - Fanteri, 4 - Leopold - Yeni dünyanın eski şarkıları, 5 - Arnold Mels- (Operm aryaları) Pi, 23; Son ajans ha- berleri ve yarınki program, 23,15 - 24: Müzik (Cazband » PL). Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: Galatasaray Kan- zuk, Dairede Güneş, Tarlabaşınsa Ni- had, Osmanbeyde Pertev, caddesinde Viçopulo, Sarıyer: Asaf. İstanbul tarafı: Fatih: ee de Ibrahim Halil, Karagümrük: Eminönü: oBalıkpazarında ilde Hümü, Bakırköy: "Terziyan, Aksaray? Ziya Nuri, Fener: Emiiyadi, Kumka- pi Lâlelide Haydar, Küçükpazar: Bensason, Samatya: Kocamustafapa- sada Rıdvan, Alemdar: Capaloğlunda AAbdillkadir, Şehremini: Ahmed H Kadıköy; Muvakkithane. özddesinde Rıfat, Söğütlüşeşmede Hulüsi Osman, Üsküdar: Ikelebaşında Merkez, Hey- belinda: Halk, Büyükada: Şinasi Rıza, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Bey- kos, Paşabahçe, Anadoluhisarı, Ta- rabya, Yeniköy, Emirgân ve Rumeli. hisarındaki eczaneler her gece açıktır. ÇEKİYOR M saattenberi devam eden müthiş bir baş ağrısı Halbuki bir iki kaşe yormadan dindirir, Aldanmayınız. Rağbel gören. herşeyin taklidi ve benzeri vardır, GRİPİN yerine başka bir marka verirlerse şiddetle roddediniz, kı vr ENNE GR — Bu sabah, kahvede durup bir çay içli idi, Yeni elbisesini, masmavi elbi- sesini de gördüm. Ne güzel olmuş; amcam «kaça çıktı?» diye sordu... Babam da söyleyiverince, «vay anam, amma da pahalıya mal olmuş bu sâ- nâl» dedi, Ana, &cı bir sesle: — Doğru Söylemiş! hem de ne pa- halıya mal oldu ona, bir bilse! diye karşılık verdi. Küçük kızın, ince düdük gibi sesi de, kârdeşinin sözlerine bir sada aksi ya- parcasma: — Ya! Mavi idi elbisesi... Ben bile gördüm, mavi olduğunu! dedi. Ana sustu. Sepellen ziyade, küfe- ye benzer birşey içinde uyuyan küçük oğlan ağlamağa başlamıştı, kadın onu kucağına aldı, göğsünü çözdü, yavru- yu memesine dayadı, bir yandanda öğle yemeğini hazırlıya duracaktı, ev- velâ nineye şöyle seslendi: — Sen oturduğun yerden kalkma nine; başını iyice çevir, yolu gözle, açık mavi elbiseyi görür görmez, haber verirsin, yemeği sofraya korum. İhtiyar kadın yemek Jâkırdısının sevincile; — Peki kızım, peki... Sen merak et- me, ben bakarım, diye cevap verdi. Halbuki, pirinç tam erkeğin sevdi. ği kıvamda bembeyaz, pamuk gibi pi- $İp suyunu iyice çektiği halde, o da- ha ortalarda yoktu. Lâhana da güzel ce yumuşadı, hattâ kadıncağız üzeri- ne dökmek için erkeğinin ağzına lâ- yık ekşili, tatlılı azıcık da salça hazır. ladı amma... Gene de adam gözükme- di. Bir zaman, beklediler. İhtiyar ni ne çok acıkmıştı ve yemek kokularını duydukça üstüne fenalıklar geliyor- du; fazla dayanamıyacağını anlayın- ca, birden öfkeyle bağırdı: — Artık oğlumu beklemiyelim biz! Ağzım sulanıyor, karnım zil çalıyor... O daha hâlâ, ortalarda yok! Genç kadın, nineye, çanağını dol- durup verdi, çocuklarında önüne kendi paylarını sürdü, hattâ lâhana- nın göbeğini babalarına oAyırdıktan sonra, dış yapraklarından onlara da verecğini söyledi. Birazıcık da kendisi yedi... Her va» kıtki gibi iştihası yoktu. Kalan koca bir kâse pirinç lâpası ile bir çanak da lâhanayı, rüzgârlı serince bir yere, güzelce, kaldırıp sakladı. Bu akşam kocası gelince, ısıtır verise, gene de lezzeti bozulmamış olurdu. Bu işi de bittikten sonra, tekrar me- mesini çikardı çocuğunu emzirdi. Gü- neş altında tunçlaşmış, yanmış, tom- bul tombul, kuvvetli, güzel, tosun gis bi bir şeydi bu: Doya doya sütünü em- di ve uyudu. Öteki iki çocuk da söğü- dün altına uzandılar, daldılar, İhti- yar nine de olurduğ uyerde, başı dü $e düşe tatlı bir şekerleme yapıyordu. Öğle sıcağının uyku verici sükün ve sessizliği, bütün köyü birden, öylesine sardı ki, hayvanların bile, durdukları yerde gözleri kapanıyor, boyunları eği) liyordu. Yalnız ana uyumuyordu. Öreke- sini aldı ve gölgesi, küçük avlunun gün batısı tarafına doğru uzanan söğüd ağacının altına oturdu. İpliği eğirip sarıyordu amma, biraz geçince çalışa» mıyâcağını anladı. Öğle vaktine ka- dar hiç sükünelini bozmadan uğraş- miş elleri çalışıp durmuş, ipliğini eği- rip makarasını sarmıştı amma, şimdi artık yerinde duramıyordu. İçine ga- rip bir korku girmişti. Sanki birel, yüreğini mengene ile sıkıyordu. Kocd- sının şimdiye kadar yemek vaktı, gel. memeslik ettiğini hiç görmemişti, Kendi kendine: — Belki de kumar oynamağa, yada bir iş için kasabaya gitmiştir, dedi. O dakikaya kadar zihnine bu fikir gelmeraişti, Düşündükçe, bunu, akla Bir müddet sonra, komşuları, em- mioğlu, tarlaya gitmek üzere evinden çıktı; aradan çok geçmeden de, bir ağaç altında öğle uykusu kestiren ka. rısı uyandı ve: — Kocan bütün bir günlüğüne mi gitti 1d1? diye seslendi. Ana, hiç birşey belli etmiyerek: — Evet, bir işi vardı da... Şehre git- ti, değ Emmioğlu da, çapaları, kürekleri Arasından, almak istediğini sağır ağır seçerken ince sesile; — Evet... Gördüm onu... Mavi elbi. sesini giymiş, ağzı kulaklarına vara va» ai yolunu tutmuş, gidiyordu, e: Kadın: — Ya, öyle! diye cevap verdi, Yüreği biraz rahat etmişti. Madem- ki, emmloğlu, kocasının şehir yolu nu tuttuğunu görmüştü, hemen ha- marat hamarat ipliğini eğirmeğe baş- ladı. Muhakkak kocasi gönlünü eğlendir- meğe, karısından öç almak için gülüp zeyk etmeğe gitmişti. Elbette Insan sırtında böyle yeni mavi bir elbisesi olur yüzüğünü parlatır, saçlarını yağlar. sa, başka türlü haltlar yemeğe de he- ves ederdi. Aklına bunu koyarak ken. di kendine gene öfkesini körüklemek istedi amma, nedense, öfkesi sönmüş- tü... Bir türlü kocasına karşı hırsla. namıyordu... Çünkü emmioğlunun söylediklerine rağmen gene de, için. den O garip korkuyu büsbütün silkip atamıyordu. , Öğleden sonra, ne kadar sicak bas- tı... Vakıt ne kadar da uzuyordu. İh- tiyar nine uyandı: — Dilim damağıma yapışmış... Ağ- zımın içi keçe gibi... diye bağırdı. Ana ona azıcık çay pişirip getirdi. Çocuk. lar da uyandılar toz toprak içinde yü- yarlandılar, sonra da oyun oynamağa kalktılar; minimini de gözlerini açtı ve uykusundan hoşnud, sepetinin için. de, gülüp cıvıldamağa başladı. Amma âna, bir türlü dinlenemiyor. du. Elinde olsaydı, o da uyurdu, O ka- dar güçlü kuvvetli, ahhati yerinde bir kadındı ki, her zaman, uyumağa niyet etmediği sıralarda, meselâ bir iş gö- Türken bile kolayca dalar kendinden geçerdi. Amma bugün, sanki yüreğini kemiren bir kurt vardı içinde, ve mü- temadiyen umduğu bir sese kulak ka. bartıyormuş gibi idi. Nihayet, bekle- mekten sabri tükenmiş, aradığını göre medikçe ona bomboş gibi gelen bu yo- Ju gözlemekten usanç getirmiş bir hal. de, yerinden kalktı, Çocuğu aldı, sırti- na vurdu, çapasın: da omuüuzladı tarla» nın yolunu tuttu. İhtiyar nineye: — Dağın batı sırtındaki, mısırları. mızı çapalamağa gidiyorum ben... di. ye bağırdı. Yolda yürürken de, evden uzaklaşırsa, o kadar üzülmiyeceğini, çalışa çalışa yorularak, vaktın daha çabuk geçeceğini düşünüyordu Akşama kadar durmadan uğraştı. Güneşin okızgınlığındâh korunmak İçin, - başına * mavi bir mendil ört. müştü. Yeşli, taze mısır saplarının arasın. da hiç durmadan, çapasını kaldırıp indiriyordu. Mısırın ekili olduğu tarla, hem kü- çük hem de inişli yukuşlu, kanbür kunbur bir yerdi, Çünkü elverişli toprağa tamamen pirinç ekerlerdi. Pirinç yemeği, mısırdan daha lezzet- li, üstelik satışta da bu daha kiymet. li olduğu için, su ulaştırabildikleri her yerde, hattâ dağ sırtında kat kat Yaptıkları düzlük ve setlerde bile pi- rinç ekili idi. Güneş, çıplak, ağaçsız tepeye olan- ca kızgınlığını Akıtıyordu; o kadar sıcaktı ki, kadının sırtındaki gömlek, çok geçmeden ter içinde kaldı, sim- siyah oldu. Amma onun dinlenmeğe vakti yoktu. Sade ara sıra minimini bağırır, meme isterse işini bırakıyor. du, O vakit yüzükoyun yere uzanı. yor, memeyi çocuğun “ağzına dayı. yor, gözleri bir şey görmeden ışıl ışıl parıldıyan bu yaz manzarasında, yorgun yüzünün terini siliyordu. Çocuk doyunca onu gene yerde bı- rakıyor; vücudü ağrıyıncıya, yorgun luktan kafası bir şey , Se de önünde, çapasının ucile sökülüp kalkan, güneşin - sıcağında da solup kuruyan muzır otlardan başka bir şey göremez oluncıya kadar, çalışı- yor, durmadan çalışıyordu. Güneş, nihayet ufkın kenarında dinlenmeğe vardı, vadi birdenbire gölge içinde kaldı. O zaman kadın doğruldu, ıslak yüzünü eteğinin wej- le sildi ve: (Arkası var)