23 Mayıs 1939 AEŞAM Vasfı Rıza ile mülâkat! Yıldızların aydınlattığı salon! - Hem uşak, hem efendi, hem hizmetçi! - Nevyork sergisine hazırlık! - İktisadi bir etüd! - İngilizce kelimeler! - Bir hesap meselesi !.. Büyük sanatkârın Meçidiyeköyündeki | evine girerken Hâzim | Gördün mü modem sanatiârı, dedi, oturacağı köyün bile Gnecldiye ©ç- miş! Bizi kapıdan. karşılıyan sından salona girdik. Fevkal döşenmiş bir salon. Bütün sini uşağın arka- e eko duvarlar Sebebi lâmba yan aıle bedava aydır Duvarların birinde toğraf asıh: Levhada üç görünüyor. Ortada fo- grup büyülü kişilik bir sahnede göri makyajlarım Af iz mi değiştireyim Eniiba! Gecelikler mi r yılı değil kâr y EN heriflerine bem ur İş mi bu? m işle! ş ra oturduk | Hoş geldiniz bakalım, sebebi teş- Kk sorabilir miyim t 1 ceplerini yeleğinin iç cebinde sigara çıkarıp bana uzat tirken parsin me hem ide | m anla Uğağın iş , tam elimi uza nis İçmezsiniz! Arkadaşıma b Tar kutuy Yerleştirdi tek- ine sigara ikram etti ler gibi kapayıp iç ee Ve CADDESİNİ TALİHİ Papatyaların açıldığı, gül- lerin “gonca döktüğü bir ilk- bahar günü. Gök masma ii heryer günlük güneşlik. Tam böyle bir günde asfalt düşe- li mek için Babılli caddesi de- Marsii ilk deşik ediliyordu. Yol bo- yunca hendekler açılmış, 1A- gumlar kazılmış, mecrak taşmışla!... Her çukurun başi merakhlarin dolu. Ve her ka fadan bir s6s!.. Çukurlar ara» sından yol bulup geçmek is- ieyen omubarrirlerden biri caddenin haline baktı baktı da: gülerek Türkçesi, de ladi: Yahu, dedi caddesinin ne dersin!.. Bu mevsimde her yerde çiçekler açılırken bizim enddede bak neler açi- hyor! Babu bez Mahmud TÜRKÇE İstanbullu ile Marsiyalı gene yarıştırıyorlardı. Marsiliyalı şöyle bir attı: —utıh, dedi, o bir şey de- çeşid 'Türkçe vardır, bülr mi- — Tabii Anadolü Türkçesi). Istanbullu kaha ile güldü Hay cahil hay, Türkiye- tam dokuz çeşid Türkçe vardır, dedi ve saymağa buş- İstanbul Türkçesi, Ana- dolu Türkçesi, okul Türkçesi, Şehir tiyatrosu Türkçesi, ser- nazım Türkçesi, Esad PATRON Neşriyat kongresine davet edilen omuhayrirlerden bir grup İsmet paşa kız ensti- tüsünü geziyordu. Sıra dikiş tâvsızı bir köşeden süzülen güneşe tutarak Hâzımın sigarasını yaktı: ari oldu olacak Hü: manları bana doğru savurl.. Hâzım tarif üzere sigarasini töttürürken ben de ziyaretimizin sebebini anlatmağa başladım Elendim, Nevyork sergisini gidemiyoruz, bari Nevyork sergi cekleri görelim, dedim. İşittiğime göre siz de büyle bir seyahat için hazırlanıyor muş. uz... Doğru mu? Doğru!... Doğru amımı edilecek ne var? — Aman üstadım, biz şuracıkta, Anka- radaki kitap sergisine gitmek için -arada devlet yardımı olduğu halde- nasl ha andık, bir görmeliydiniz! İçimizde büyük #yafetlerin hülyası ile midelerini hazi yanlar bile aldu!.. Sizin bu büyük sey hat için kimbilir ne büyük hazırlıkları vardır?... Nasıl merak edilmez? Ha, evet, hakkınız var! dakika. Kalktı, hızla kapıdan çıktı. Yalnız kalın- ca Hüsn da beni haklı bulduğunu söyle- bunda merak Durun, biz koskoca asıl çektiği- ikat Vasfinin böy- şi çıkabilece bil yordum. Merak etmekte hakkın vari. Aradan beş dakika geçmedi. Balonun Kapısından ay parçasi gibi bir hizmetçi girdi, elindeki tepsiyi kırita kırıta önü- masanın üstüne birakarak dön- Tepside bir #incan köpüklü vardı. Hâzımla ben - birbirimize buyur!. Sen buyur!...» der gibi baksı asfı yüzünün pudralarını, ru rek tekrar içeri girdi Hizmetçi derdini de böy buylar?... Ne yaparsın, âr'yıl ul Karşımıza oturdu Efendim, filvaki böyle bir seyahate hazırlanıyorum. Bunu herkese ilân edebi- sihiz. Fakat maksadım gidip Nevyork ergisini görmek değil, bazı iktisadi me- seleler üstünde ufak bir etüd yapmak!.. Meseji?... — Meselâ, bir Amerika yolculuğu esna- #ında bir insan en aşağı kaç gün aç dura- Herkesin avuç dolusu para İhareı- 8 bu yerlerden avuç dolusu pa- ra topliyarak gelmenin çareleri nelerdir?.. Bir insan midesi Tahran yolunda mı, yoksa Nevyork yolunda mi daha çok sile- değil kâr y nsada tam üç sızca vardır! biyik al atelyesine © geldi müdürü bayan A an rer cevap masaların üstüne ce küğı! göstererek: im Türkiyede kaç k — Bunlar da patronlar, de- keserek di, talebe bunları biçkiye alışır!.. . Bu bilirim: İstanbul bu sefer kah- yere 'diz çöktü, kaldırdı Adet olmamış!.. Türkçesi, tabelâ Türkçesi, Büyükada Türkçe- si, radyo Türkçest!... latasaray sesi hk resim sergile Dino gibi vardı, Tesbihte hatâ olmaz! ce hallettik Mektebin bay İzset Melihin kadın işlerine vakıfane suallerine birer bi- ki verdikten serilmiş in“ | an elbise kahipinrını izahatı dinleyenlerden bir gazete patronu ellerini göğe ve titrek bir sesle Sana bin şükür yarabbi, dedi, iyi ki, muharririlğe alş- de patron M SERGİSİNDE Geçen cumartesi günü G talebesi mi Törende bulunanlar arasın- da ressam Sami Boyar, re sam Nurulah Cemal, Abidin sanatkârlar mek ister?.. İşte kendime mahsus usullerle bunları ve bunlara benzer meseleleri etüd edeceğim? Maksadım bul — Mükemmel!.. Acaba usullerinizden bi- rint öğrenebilir miyim... — Gayet basit, meselâ transatlantiğe girer girmez, kamarama çekilip Nevyor- ka varmcaya kadar sırt, üstü yatacağımı,. İşte bu kadar!., E, bundan ne çıkar? — İnsaf birader, zırt zırt ayakta gezen insanla benim metodumu tatbik eden in- nın sarfedeceği Kalori bir midir? — Peki, Nevyorka & hazırla, ların çoğu aylardanberi hı ingi ce öğrenmeğe çalı Hattâ Burhan Fe Londr şerefine bu külfete katlanmış kumaşlara, modaya ağd ingilizce Siz de walimi tarsamla'r ceketinin cebinden b — İşte, dedi, hiç ha yum?.. Enayi gibi Gittiği tercüman parasi mi vere Azımla ben an defterin eğlidik. Bahifelerdeki karşısında şu türkç «Benim kamım «Bunu ben alamam!» «Param Yokls «Yarı flate olmaz m)?..r wZemem!.» «İçme: «Bana ucuz bir yer's «Daha v ha Gaha ucus!» İN, bir Saati bu'defteri üstüne e kelimelerin elimekeri. Bu çok pah yaretimizini makla geçti mek için müsaadesidi diledik. 2 öm da gişesme uğrayıp kta Ev sahibi önde biz arkada pıyu yürüdük. Vas ni sıkıp ayağımız muza yapıştı: — Durun Dua? Ikimiz de irkilerek & geldiğimiz ka- Riza kapı ta. Eli &şiğe basarken . kolu- yahu, durun, ne yapı: eşiğe hassa bir senede yedi yüz yirmi kişi basacak demektir. E bu kadar kuvve- te de bizim ev değil kale olsa deyanmaz!.. Yunlış hesap değildi. Sıra ile eşiği atla- yıp dışarı çıktık. Hâzım yolda kulağıma eğildi — Üstad bizi gene atlattı b Davetliler, kurdelâ kesil. dikten sonar salona girdiler Kapının sağında duvar boşluk! katürler dizi Dino sağa sola buksı, Ali Sa- mi Boyar'ın kulağına eğildi Gürüyor musunuz, dedi sanat karikatürle başlayıp karti, h Ab modernist hemen Hirme arasında da dair sonra Âbidin bemen © başla son devam ediyor!,. kesmek lerinden: bay yas fırıl Krl döten bostan dolaplarını görünce başını vagon penceresinden içeriye ıklar, İstan- açti 4 Geçen sabah süt içen bir İstanbullu- nun zebirlenmediği görülmüştür! # Bir adam sokakta giderken yere Kürmüşse de aldıran ol #4 Dört defa imtihan oldukları gene sınıf geçemiyer in iki defa daha imtihana girebileceklerini Oöğrenenlerden bir Kafile Maarif Vekâletine müracı diploması nda kâfi gelmiyeceğini, Mİ irfan namına arttırılması etmiştir. Ji halde e bu mektupt: lediyenin şehir yollarını patke ve asfalta çevirmek suretile Arnavud Kaldırımlarına karşı &çtığı mücadeleden pek olduk ları yazılmaktadır. Birinci neşriyat kongreisnde görüşülen meselelerden biri de «teli idi. Maarif Vekâleti bu mesele etrafında verilen kararların tatbikine baş Sahife 9 amp er yıği (Yaz ve karikatürler: Cemal Nadir'in) “Edebi parmak izleri bürosu. hakkış muş, fikir ve eser sirkallerinin önüne geçmek maksadile bir «Edebi parmak izleri bü- rosu tesis etmiştir. Resmimiz, büro şefliğine tayin edilen bay Yaşar Nabi Nayırı an gösteriyor! Pek yerinde gördüğümüz bu teşebbüster dolayı Maa- zi tebrik eder, bay Nayıra başarılar dileriz! fesi başı! rif Vekil lim (Köylüler ucuz elbise giyebilecek- ler) — Gazetelerden — Köylü — Bana bak hemşeri, sen hangi Osman Cemal — ne dem. şehirdensin)?. Edebi mülkiyet ek Mahmut? Mahmut Yesari — Ben ne bileyim birader, yok hanım yok, apartımanım hk bir kp tramvay yerini bir kadına #tinden sonra da yeni vüzi- Nasreddin Hocanın skurla ekmeği» bu milli içkiyi icad eden memiş olsa gerektir Ki tutmadı! Yalnız bir gün Peyami Safanın - mev- zu zarureti olacak - içki düşmanlığım açığa vurduğunu, bir günde Nurullah Atac'ın - Peyamiye inad olacak - içkiye medhiye yazdığını gördük!. Belki bir kaş Yeşilaycı da biraz heyecan geçirdiler! İşte o kadar... Halbuki bu mesele uzun uzadıya İncele- nebilirdi. Netice İnhisarlar idaresinin ke» sesine dokunduğu için bu tedkik yan resmi bir şekil de alabilirdi! Meselâ İn- bisarlar Vekili; içkideki Shtisasları meş- hur olan zevatı toplar, bir kongre yapar, fikir ve mütalâalarını sorardı. Hattâ sla- turka musikişinaslar bile, içkiye dair pek esaslı intibalara o malik buluduklarndan, böyle bir kongreye seve seve İştirak eder- lerdi. Kâğdhanede mi olur, Çamlicada m), ferah bir yerde sazlı, sözlü bir toplantı yapılır, Ahmeğ Rasim, Ahmed Refik gibi üstadlar da anıldıktan sonra bu milletin milli bir içkiye ihtiyacı var mı, yok ma, konuşulurdu!. Alınan petiteye göre ya raki mii tâcını giyer, yahut kimiz, uyran nevinden bir milli içki icad edilirdi!. Mi iz belli olduklan sonra da yapılacak girişilirdi!.. Rakinin milli içki ol- duğuna göre, Yeni kanunlar çıkanuır, İlk uk Yeşilay cemiyeti kapatılır; âzam Fahreddin Kerim'in ideolojisi “de bir raki fıçısında boğulurdu! Senenin bir günü - tabii domatesin, hi- yarın, yeşil biberin ve kavunun bulüna- bileceği bir yaz günü - milli içki bayram seçilir, o gün en çok ve en ağız tadile rakı içebilen vatandaşlara madalyalar ta- kılır, isimleri radyo ile ilân edilirdi!.. Bu işlerin en mühimmi olarak ta bir vatan- daşın hangi yaşta bu milli içkiden nasi- bedar olmağa başlayıp, hangi yaşta muaf sayılacağını gösterir bir yaş kanunu ya- pahırdı!. Ve bü yüzden Üzümcüler, yemişçiler, manavlar, gazinocular, hanende ve sazen- deler de ferih, fahur geçinip giderlerdi!.. Halbuki iş böyle olmadı. Bu parlek fikir bir çaktı, bir söndü!. Bir bakıma da iyi oldu. Evvelâ, Belçikalı, traş bıçaklarına, İngi- liz kumaşlarına, Brezilyalı kahvelere va- rıncaya kadar gelişigüzel yapıştırılan bu «mili. damgası yeni bir sujistimaldem kurtuldu! Saniyen, mill içkinin zaten teessüs et- miş bulunduğu bir memleketieyi. Bi? milletin en çok benimsediği şeye «mili» denebileceğine göre bizim min! içkimiz de «sue olabilir! Düşünün bir kere, «sus yum giymediği ne var?.. Süt alırsınız: «Sus ludur!.. Peynir alır siniz: «Su dandiri,. Roman okursunum «Sus dandır!. Asfalt bozulur, sebebi: «Su» dandır!.. Bir mahalle yanıp kül olur: «Sus dandır!. Politika baberlerine bakap sınız » dandir!.. Bir pazar vapur gezmesine çıkarsınız, otrafınız yarı yarıya Belediy» temizlik mücâdele- «Su» dandır!.. Bir şişe ko- nız, dörtte üçü ndır!, Iatırabı: «Su» içli daşlı olduğumu ken kalkıp yeni bir mil dir! pekâlâ milli teri payesini verebi Hattâ ona «sus dan bir âbide bi: içki dandır!.. bir nesne du