8 İPOLİTİKA İspanyanın yeni vaziyeti Üç senedenberi dahili harb dolayısile (yirmi dört milyon nüfuslu bir olan İspanyollarm huzur ve emniyeti kaçmıştı. Gerek Akdenizden #trek Atlas Okyanusunda sevkulceyş cihetinden mevkii mühim olduğun- İspanyanın bu hali Avrupada sulhü tehlikede bırakmıştı. Nihayet general Franco tarafdarı galib geldiğinden İspanya eski milli Ye mülki vahdetini o bulmuştur. Tabii vaziyetin avdet eylediği Madridde 19 mayısta yapılan zafer bayramı ve büyük askeri geçid resmile bütün dün- Yaya ilân edilmiştir. Bu merasime yetmiş bin piyade ve bir o kadar süvari Ye topçu ve yüzlerce batarya ve tank iştirak etmiştir. Dahili harpte general Francoya yardım için İtalya ile Almanyanın gön- dermiş olduğu gönüllü kuvvetleri dahi memleketlerine avdet için bu mera- bekliyorlardı. Alman ve İtalyan sonra memleketlerine dönmek üzere limanlara sevkedilmişlerdir. almak için İtalyadan nakliye vapurları gönderilmiştir. Bu vaziyete Böre artık İspanya toprağında ecnebi müsellâh kuvvetler kalmamış oluyor. İtalya İngiltere ile geçen sene akdettiği Akdeniz anlaşmasında müvaye- enin mahfuz kalması için dahili harbin nihayet bulmasını müfeakib İs- Panyadaki gönüllü kuvvetlerini geri büd çimdi yerine getirilmekte olduğundan iki büyük devlet arasında anlaş- Mann tatbikine devam edilmesine mâni olacak bir engel kalmamişlır, Şimdi İspanyanın devlet şefi general Franco müstakil bir siyaset takib #lecektir, Zafer alayında söylediği nutukta bunu izah etmiştir, İspanya devletlerin siyasetlerine almayacak! AKŞAM EE HAUT-De - FORME Yüksek biçim şapka Haut - de - Forme şapkayı yüz kırk o Mne evvel Londra John Herrington etti Bu şapkayı giyip sokağı 5 | Bktığı zaman halk peşine takılır, ço- taş atardı. Maut - de - Forme şapkalar elde Amerika devleti bütün altınlarını demir ve beton | Ba kasa hiç bir topun yıkamıyacağı Dilthiş bir kale kadar sağlamdır. Bu kasanın içinde 12 X 20 metre “Yadında bir çelik çekmece vardır, Altınlar bu çekmecenin içindedir. Bu çelik, demir ve beton defineni f , | Meksika, zehirli yılanlar diyarıdır. Meğri Çıngıraklı yılanlar gibi, en tehikeği yılanlar, çifçilerin her &n ha- i lehlikeye sokmaktadır. Tar. : ve Çalışanlar her sene birkaç kurs ; verirler ve her köylü tarlasını Borkaraiz sürer. Bunun için Güney Amerikanın ba- © verlerinde hali: «Road runner» adi Kipa âdeta tapar. Bu kuş, uçmaklan yaya yürür. Halk arasındc adt, | Yol tepen» dir.-Bir keklik büyüklü. İneğin ve yılanların birinci düş- dir. Uzun gagası, sık tüyleri var- *Yol tepe» yilan görünce irkilir, İmar tüyleri diken diken - olur, dey rini gerer, bir ileri, bir geri gi. m. çi Bir çocuk pencereden sokağa düştü, muhtelif yerlerinden yaralandı Beşiktaşta oturan B. Ganinin iki ya- Büdalci kızı Gülferi evin penceresi ö- te oynarken pencerenin kenar çi- iy ri kırmış, bu esnada odada kim- .R Olmadığı için kurtarılmasına imkân ' madan çoğuk 8 metre yükseklikten Seldeyg düşmüştür. Küçük Gülterinin sağ bacağı kalça van kırılmıştar. Vücudunun muh. “a, Yerlerinden de yaralar alan çocuk thal çağrılan İmdadı sıhhi otomobi- Amerikanın definesi İn : Sağa sola kaçar, yılana saatlerce | yapa yapa yılanı öldürtir. kıtaları geçid resminde hazır bulun- alacağınt teahhüd etmişti. Bu teah- bağlanmıyacak, hariçlen de istikraz yapılır, bugüne kadar hiç bir makine yüksek biçim şapkaya ayni biçimi veremedi. Bir de «Calgue — Klak» denen yüksek biçim şapkalar vardır ki yaylı gibi açılıp kapanır; tepesine vurulun- ca şapka yamyassı olur, itilince açi- hp şapka biçimini alır. Bu şapkayı de yüz sene evvel Fransız Antoine Gibus icad etti. Fransızların alay kabilinden «s0- ba bacası» dedikleri yüksek biçim şapkalar artık kyllanılmıyor, bizde olduğu gibi Fransada da yalnız res- mi merasimlerde giyiliyor. İ alayla gidenler hodöform şapka gi- | yerler, muhafazası için her türlü tertibat alınmıştır. Definein etrafı mitralyöz yuvasıdır. Mitralyözlerin arasına z8- hirli gaz tüfekleri konmuştur. Nöbet. çilerin önünde bir ayna vardır; de- finenin tekmil sathi mesahası bu ay- nalara aksetmekte, nöbetçiler olduk- ları yerden definenin her tarafını gözlemektedir. Definede dokuz milyar altın dolar vardır, Yılanın birinci düşmanı sonunda yorulur. Yorulunca, kuş üs- tüne çullanır, uzun gagasile yılanı de- lik deşik eder ve bu deliklere kaktüs dikenleri saplar ve böylece işkence Numaralı biletler Devlet Demiryolları umum müdürü halka kolaylık olmak üzere numara- kı biletler ihdas etmiştir. Bu biletler yalnız uzun yolculuklarda muteber olacaktır. Kompartımanlarda hüma- ralar vardır. Bu numaralr biletlere de yazılacak, bu suretle herkes yerini ey- velden tedarik edebilecektir. Yeminli eksperler kurumu bugün toplantısını yapacak Yeminli eksperler kurumu bugün ticaret odasında senelik heyeti umu- İ rum. Memleket meselesi, şeref mese- NEVYORK SERGİSİNDE PAVIYONUMUZ Türk paviyonuna serginin en güzel yeri diyenler pek çoktur Türk paviyonu çinilerle mücevher gibi işlenmiştir. Hele geceleri ışıklar yandığı zaman o kadar güzel oluyor ki insan gözünü ayıramıyor Açılış günü verilen ziyafetin yemek listesi : Tavuklu pilâv, börek, dolma, Tulumba tatlısı, dondurma, alaturka kahve / Yazan: AHMED Nevyort: 9 mayıs 939 Eskideh gazetelerimizin tefrika sü- tunlarında çok tesadü! edilen, çok se vilen bir roman tipi vardı: Kısa bir zamanda çetin, umulmaz bir gayeye varmak lâzım... Romarım kahramanı büyük bir cüretle işe sarılıyor, Fakat her adimda karşısına aşılmaz müşkül- ler çıkıyor, Her köşeden birer düşman fırlıyor, Dört taraf duvar. kesiliyor, Fakat bütün bunlara rağmen. icab eden gayeye varılıyor, işin sonunda her şey tatlıya bağlanıyor. Tıpkı sek- sen günde devriâlem gibi bir şeyler... Nevyork sergisinde, iştirakimize alt meseleleri yakından takip ederken, dalma şöyle bir his duydum: Gayeye varılması, payiyonlarımızın gününde tamamlanması imkânsız görünüyor. Pakat nasıl olursa olacak, tam gü- nünde Türk binaları hazır olacak, gü- ler yüzle misafirlerini karşılıyacak.. Biribirinin arkasından gelen müş- küller karşısında üzüntüler duydu- ğum olru, Fakat serginin açılış günü Türk binalarını hazır göreceğimden bir saniye bile şüphe etmedim, Ne- den? Çünkü Türk seciyesini tanıyo- lesi diye kabul edilen bir işde gayet vaktinde varmamak imkânı yoktur. Nevyork sergisi muhitinde herkes çok çalıştı. Günde bir insan şu kadar çalışır diye düşünmek kimsenin ha» İ tırından geçmedi, Fakat şunu iddia edebilirim ki, acele diye kabul edilen bir milli işi benimsemek, bunun uğ- runda rahat, sıhhat hatıra getirme den çalışmak hususunda Türklerle boy ölçebilecekler azdır. Nevyork sergisi, bu gibi meziyetle- rimizle beraber, bütün zayıf tarafla- rımız için de dikkate değer bir imti- han meydanı olmuştur. İnkılâb Tür- kiyesinin en kuvvetli tarafı, tecrübe- den ders almak ve ayni hatayı bir da- hâ tekrar etmemektir. Bunun için vaktinde yetişmek ve ortaya bize şe- ref verecek bir eser çıkarmak husu- sunda iftihar duymakla beraber, nok- Sanlarımıza göz yummak hatıra gele- mez. Böyle noksanlar vardır ve çok- tur. Fakat bunlardan bahsetmeği başka bir yazıya bırakacağım. Çünkü açılış günümüzün tatlı hikâyesini on- dan evvel anlatmak İstiyorum. Türk paviyonları, Nevyork sergisi- nin umumi açılış günü hazırdı. Fa- | kat altmış milletin sergisine ait me- | rasimi ayni dakikada yapmak müm- | kün olmadığı için, her millet, mayıs ayı içinde bir gün seçti. Bize mayısın altısı düştü. Bugünden haftalarca evvel Türk heyetinin bürolarında bir düğün evi “hali vardı. Binlerce kişilik Histelerden mutlaka çağırılması lâzımgelen da- vekilleri seçmek, ayırmak, davetname- İleri hazırlayıp göndermek, radyo, si- nema, fotoğraf, gazetelere iptidadan “malümat vermek gibi hazırlıkları yap- mak, misafirleri ağırlamak, Türk ye- mek ve içkilerini yetiştirmek, hediye diye verilecek albüm ve broşürleri ta- mamlamak kolay işler değildi. Yer mahdud olduğu için, beş yüz davetli diye başlıyan liste, kıymeli Türk dost- larmı ihmal etmemek endişesile, az zamanda bin yüzü taştı. Havalar aksi gidiyordu. Binden faz- la misafir karşısında Devlet paviyo- nunun içinde açılma merasimi yap- mak imkânsız bir şeydi. Açıkta yapı- lınca, ya yağmur yağarsa? Bu korku- Şa rağmen, hava ile kumar oynamak» tan başka çare yoktu. Bir de açılış sa- bahı güneşli, parlak bir ilkbahar ha- vasile karşılaşınca herkesin yüzü güldü. Güneş bize yalnız böyle bir nezaket © iyi anladığını ve ne kadar saygı duy- | da bulunan ve yedi milyon. nüfusu | devam ederken, serginin beş bin kişi- lik küresine o şekilde aksetti ki, küre üzerinde güzel bir hilâl şekli belirdi. Bunun resmini almak için herkes f0- toğraf makinelerine satıldı, bütün gazeteler tesadülün hoşluğundan bah- setti, , O sabah büyük elçimizle sergi he- yetinin, şehrin göbeğinden sergimize gitmeleri için resmi bir alay hamt- landı, Ellerinde Türk ve Amerikan bayrakları tutan yedi motosikletli polis yol açtıkları halde, altı otomobilden mürekkep bir kafile ile sergiye gidildi. Yeşil, kırmızı niünakale işaretlerin- den alay istisna editmişti. Merasim çok samimi oldu. Büyük elçimiz B, Münir Ertegün'ün ve Dr. | Vedad Nedim Tör'ün samimi bir ba- rış ve terakki sevgisi ifade eden nu- tukları çok iyi karşılandı.” Gezeteler bu nutuklara, diğer açılış nutukların- dahı çok bir yer ayırdılar; Amerika hü- kümeti adına söylenen nutuk, dik- kâtle okunmağa değer. Bu nutukta hiçbir beylik söz yoktur. Resmi Ame- rikanın bize karşı duyduğu yakınlık ve sevgi pek iyi ifade edilmiştir. Gün- de iki nutuk söylemek zaruretinde bulunan Sergi relsi -B. Whacen bile candan nutkile Türkiyeyi ne kadar duğunu ifade etmiştir. Devlet paviyonu, Türk milletinin kendine mahsus yüksek ideallerinin sembollerile doludur. Avrupa ile As- yayı barış İçinde birleştiren heykel, bunun önünden akan kaskadlar, biribirlerile zincirlenen medeniyetle- | rin beşiği sıfatile Türkiyeyi tanıtan | resim ve eserler, yeni Türkiyenin ba- 1 rış, tolerans ve demokrasi ideallerini | ifade eden fotomontajlar çok dikkati | celbetti. İ Burada herkese, üzerine beyaz yal- dızla Türk sergisinin açılış hatırası ok dğu yazılmış kırmızı birer zari hedi- ye edildi ki, içinde güzel bir Türkiye GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ EMIN YALMAN)|J albümü, Türkiye ve 'Türk sergi pavi- yonu hakkında umumi fikirler veren bir rehber, Türk kadınlığına dair bir broşür, bir seri de Türkiye kartpostalı vardı, Bundan sonra diğer Türk paviyo- nuna gidildi, Burasina serginin en güzel yeri diyenler az değildir. Gaze- teciler arasında toplanan bir reyde Türk paviyonu güzellik ve sanat ba- kımından birinciliği kazanmıştır. Bi- na çinilerle mücevher gibi işlenmiş- tir, Hele gece ışıklar yandığı zaman » kadar güzel oluyor ki, insan gözü- nü ayıramıyor. İçerisi de insana fe- rahlık ve istirahat hissi veriyor. Her tarafta serviler, yeşillik, çinili havuz- lar, fıskiyeler... Sonra güvercinlikler de göze çok çarptı. Bin türlü iş ve te- lâş arasında buraya güvercin alıştırık mıştı, Yuvalarına çok çabuk alıştırı- lan güvercinlerin uçuşması ortalığı çok canlandırıyordu. Bu çerçeve içinde misafirlere rakı ile yapılmış Ay yıldız kokteyli, tavuk- lu pilâv, börek, dolma, sandviçler, tulumba tatlısı, dondurma, Türk kah- vesi ikram edildi, Bine yakın davet bu muhitten o kadar memnun kaldi- lar ki, herkes bu gibi merasimden bir an evvel kaçmak istediği halde, bizim davetimiz saatlerce sürdü. Şimdi düğün oldu, biti. Çalışma günleri başlıyor. Sergiyi ziyaret etme- si beklenen doksan milyon kişiye, Tür- kiyeyi daha yakından tanıtmağa, daha çok sevdirmeğe çalışmak, Ame- © rika ile daha sıkı münasebetlerin ha- reket noktası haline getirmek, büyük ölçüde olarak memleketimizin giriş- tiği ilk bu şekilde hamledir. Serginin her şeye rağmen, vak- tinde yetişmesi, paviyonlarımızın be- genilmesi, açılışın bu kadar samimi bir hava içinde yapılması, bu çalış- malar için her halde güzel bir başlan- gıçtır, Ahmed Emin Yalman New - York şehri ergi münasebetile, New - Yark, ; bütün dünyanın alâkasını cel- | bediyor. Manhattan adasının ucun- i olan bu şehir, dünya içinde yektadır. 1623 senesinde Flamanlar «Yeni - Avesnes» i (6sİs ettiler. Burası son- | radan «Yeni - Amsterdam. hâline çevrildi. İngilizlerin zaptından sonra, yani | 1664 de, 2,500 nüfusu olan şehir New - York ismini aldı. İstiklâl harbi esnasında 21,000, on dokuzuncu as- rın başında 60,000, ayni asrın orta- sında 515,000, 1897 de iki milyon nü- İusu ihtiva ediyordu. Bu tarihte, Kongre'nin bir kara- rile civardaki Brooklyn, Long - İs- land City ve bunlara tâbi yerler New - Yorka ilâve edildi, İlk muhacirlerin ahfadı, bu büyük Amerikan şehrinde pek azdır. Ekse- riyet Alman, İrlandalı, Polonyalı, Fransız ve İtalyan göçmenlerinin ço- cuklarıdır. Eski Hollanda şehri Manhattan adasının cenubundaydı. Faaliyet mer- kezi olan bu alt kısım büyüyemediği için «gök tırmalayan» denilen çok yüksek binalarla dolmağa başladı. Yukarı kısım İse, Amerikaya hâs olan bir şehircilik manzarası arzeder: Şi- imalden cenuba doğru uzanan mü- vâzi sokâklar... Bunları da, ayni ş6- kilde müvazi ve muntazam fasılalı sokaklar kateder, A New - Yorkta dikkate şayan pek az bina vardır; Belediye, müze gibi... Büyük bahçeler de mevcuddur. Bun- lardan başlıcası Central Park'tır. Devâsâ bir köpgü; New - York'la Brookiyn'i birbirine bağlıyor. Lima- nın medhalinde, Bedlove adacığı Üüze- ! rinde 1886 senesindenberi «dünyayı aydınlatan hürriyete heykeli fener vazifesini görür: Amerikanın en zengin havalisine yakın bulunan, Hüdson nehrinin mansıbında olan New - York, Avru- paya da en yakın şehir olduğu için dünyanın en büyük sanayi ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Türlü türlü kara ve su yollarile buraya servetler akar, New - York'un başlıca ihracatı buğ- day, salamura gıda maddeleri, kon- serveler, makineler, âletler ve sairs- dir. Fantezi kumaşlar, sanat âsarı, biblolar, hulâsa lüks eşyası İthal eder. Burası, muhacirler iskelesi ok muştur. o İrlandalıların, Almanların çoğu buradan girmiştir. Şehir, Iki senede bir halk tarafın- dan seçilen bir «emayor. ve yirmi dört kişilik bir heyet tarafından ida- re olunur. New York'ta 1754 tenberi Columbia üniversitesi, 1831 denberi de New - York üniversilesi açılmış bulunmaktadır, MES eği ...