ç NE NA Klasik gözellik zik re çoğu belir Çehrede dil dikkat e edilecek noktalar Birkaç aydanberi saçların ön kısmı tepeye doğru bukle olarak taranıyor, arka kısmı gene bukle olarak ensede toplanıyor. Bu yüzden bütün çehre meydana çıkmaktadır, Bu tarz tara“ nış için kadın çehresinin klâsik gü- zel olması icab ediyor. Bir kadın, çeh- resinin klâsik güzel olup olmadığını nasıl anlar? Eğer çehresi tarif edece- #imiz altı noktaya uyuyorsa,” klâsik güzeldir. Uymuyorsa, kusurları tadil etmeğe çalışarak, güzelleşmelidir: 1 — Yüzün uzunluğu, burnun üç uzunluğunda olmalıdır. Yani çene ile burun arasındaki mesafe, bürünun yukarısından aşağısına kadar olan uzunluk, burunun yukarısındah saç köklerine kadar olan mesafe ayni ol 2—im göz arasındaki başluk; bir göz uzunluğunda oldalıdır. 3 Ait dudakla üst dudak ayni kalınlıkta olmalıdır. 4 — Kaşlar burunun şeklini te- mamlamalıdır ve yay şeklinde olma- hıdır, 5 — Göz açılınca alt ve üst kapak kirpikleri arasındaki mesafe ne ka- darsa üst kapak kirpiklerile kaşlar arasındaki mesafe ayni olmalıdır. 6 — Yüzün genişliği, burunun uzunluğunun iki misli olmalıdır. Ayna karşısına geçip dikkatle yü- sü muayene etmek ve bulunan kusur- ları tadil etmek, zannedildiği kadar güç bir iş değildir. Dudakları ayni kalınlıkta yapmak Tuj sürerken pek kolay bir şeydir. Gözle kaş arasındaki boşluk fazla ise sürülen rimel, ve yukarı doğru fırça- Yanan kirpikler bunu pekâlâ örtebilir, Bilâkis mesafe az ise, kaşm âli kıs- mundan cımbızla alınan kıllarla iş halledilir. Alnı enli, çenesi ile burnu arasın- daki mesafe çok, burnu küçücük olan- lar, alın ve çenelerine koyu pudra, buruna ise açık pudra sürerlerse, mah- gur ortadan kalkar. Bilâkis burun uzun, çene ve alın arasındaki mesafe az İse o vakit buruna koyu renk pud- Ta sürmek icab eder. Alın çok enli İse, küçük bukleleri biraz alın üzerine düşürmek, fazla enli olmasını örter, Yanık için ilk tedbir Elde hafif bir yanık olursa, yanan yere 90 derecelik İspirtoya batırılmış pamuk koymak çok iyidir. İspirto, su toplanmasına mani olur. Biraz sonra pamuk kaldırılmalı, başka ilâç yapıl mamalıdır. Yazın giyilecek elbiselerin ekserisi boleroludur. Vücudü daha biçimi gösteren bu kısa bolerolar çok rağbet bulmaktadır, Birkaç model dercedi- yoruz: 1 — Pembe şantungdan elbise: Ete- Zinin aşağısı, bluzun yukarısı ve bole- ronun etrafı ile kol etrafı ayni renk ipekle işlenmiştir , İğne deliğindeki pörtükler Dikiş dikerken bazan tireyi dikiş iğnesi mütemadiyen koparır. Bu iğne- nin gözünde bulunan - pörtüklerden ileri gelir. Böyle iğneleri atmaktansa, | gözünü bir iki saniye bir mum aleyi- ne, yahut bir Kibrit alevine tutmak kâfidir. Hararet bu küçük pörtükleri > kâfi geldiğinden, iğne düzelir, “DUDAKLARINIZIN Güzelliği ANCAK RUJ GUITARE Kullanmakla temin edilebilir. Bu sabit ve iz bırakmıyan eşsiz fransız müstahzarını tecrübe edinir, başka ruj kullanmıyacaksımız. Yecrübe tübü her yerde 35 kuruş. 2 — Şarabi ipekliden elbise: Eteği kanonedir. Bluzu krem rengi tülden- dir ve enine plisedir. Bolerosunun et- rafı feston yapılmıştır ve omuzundan aşağı iki motif işlenmiştir. 3 — Mavi ince yünlüden elbise: Eteği bütün plisedir. Bluzu pembe krep jorjettir. Bolerosunda ve eteğin- deki cepler mavi kadifeden aplikas- Çikolata mayonezi Yağsız, şekersiz bir tatlıdır, Yapıl- ması pek kolay, yemesi pek lezizdir: Kilo ile satılan çikolatalardan beş çubuk almalı, makineden geçirmeli, yahut rendelemeli. Bir çorba kaşığı su ile hafif ateşte ezerek pişirmeli. Beş yumurtanın akları ile sarılari- nı biribirinden ayırmalı, yalnız sarıla- rını kaşıkla ezerek, içerisine ılık piş- miş çikolatayı ilâve etmeli, Mayonez gibi dalma ayni tarafa çevirerek karıştırmalı. Kalan beş yu- murtanın aklarını telle vurup sertle- şinciye kadar köpürtmeli, ve çikola- taya ilâve etmeli, karıştırmalı. Derin sırça tabağa, yahut ayrı ayrı dondur- ma kadehlerine dökerek beş altı saat serin bir yerde, yahut iki üç saat buz yondur. 4 — Yeşilile bej rengi ekoseden etekle düz yeşil yünlüden bolero: Re- verleri ekosedendir, 5 — Sarı krep marokenden elbise; Eteği kloştur, bluzu plisedir. Yakası ve cepleri ensiz plise ile süslenmiştir. Yakası ve kemeri mor renkte ensiz kadife ile bağlanmıştır. İpek çorapları nasıl yıkamalı? İpek çoraplar, uzun müddet dayan- ması için, sabunlu su ile yıkanmama- hdır. Bir avuç kepeği su ile kaynatmalı, (kepeği tülbent içine bağlıyarak kay- natmalı) soğumağa bırakmalıdır. Bu su ılık iken çorapları içinde yıkama- Mı ve içinde tuz eritilmiş su ile çalkala- maldır, Bu su hafif tuzlu olmalıdır. Çorapları gölgede kurutmak lâzımdır, aamanassn seserassan dolabında bırakmalıdır. Bu çikolala mayonezi, biskül, ya- hut kekle yenir, Üzerine makineden geçmiş badem veya Şam fıstığı serpi- lebilir. Krem şantiyi, meyva şekerle- mesi konulursa daha nefis olur, YAL D NN Moda haberleri 4 Öğleden sonra giyilecek man- tolar için buadöroz, filizi, çivit mavisi, hardal rengi olanlar ter- cih edilmektedir. # Açık renk ve redingot biçimi elde örme mantolar modadır. K Şiş veya tığ ile örülmüş le, yakalar çok rağbettedir. # Çamaşırlar, dantel kadar, parlak krep satenle süslenmekte- dir. * Mavi ile siklamen, siyah ile pembe karışık elbiseler beğenili- yor, * Manto astarları ekseriyetle Tenkli olarak intihap ediliyor. X Sim ve sirma işlemeler düz renk yünlü veya ipekli elbiseleri süslemektedir. k Düz renk“ ipekli elbiselerin kloş etekleri altından ekose tafta dan, yahut kolalı dantelli etek ğin iki parmak kadar görünmesi modadır, Menekşe reçeli “Tepebaşı, Soli D.: Menekşe reçe tertibi şudur: On beş paket taze topi miş güzel kokulu menekşe alınız. Akşam içekleri yaprak yaprak ayıklayınız. 250 gram ince toz şekerle parsel kâse içinde mıncıklayınız, sonra ü iki Hmonun suyunu ilâve ediniz. Kâs kapağını örterek sabaha kadar bırakınız Sabahı 750 gram kristalize şekerle dört bârdak suyu kaynatarak şerbet kesti içine mıncıklanmış menekşeleri ata Şişli, Ruşen: 1 — nizin birden dökülmesi, her halde bu da bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. Bir doktora müracaat ediniz. 2 — Likör yapılacağı zaman kullanılan ispirto 35 ile 50 derece arasındakilerdir. ie 50 derecelik ispirtolar tercih elik İspirtoyu 50 derecelik yap- mak için temiz bir kap içerisinde su kay- matmalı, üstünü örterek soğumağa bırak- malıdır. Ağzı açık bir kavanoz içerisine bir kile 80 derecelik ispirto koymalı üzerine ev- velee kaynayıp soğuyan sudan 800 gram karıştırmalı. Elde edilen 50 derecelik is- pirto ile gayet nefis likör yapılabilir. Göz seğirmesi Bursa, Keriman Öznur: 1 — Gözünüzün mütemadiyen seğirmesi sinirden olabilir. Merak ediyorsanız doktorunuza sorabilir siniz. 2 — Gliserin yüzü sararlır. suyu katmak faydalıdır. Briyantin saçlara faydalıdır, on- Iri yağlar ve besler. Renginin belki koyulaştarabil!r. 4 — (Kapüsin) Tâtin çiçeğinin ismidir. Kapüsin rengi koyu sarıdır, Jâtin çiçeği nin rengidir. 5 — Siklâmen rengi erguvan rengidir. İçine gül AKŞAM ın tefrikası AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — Yakında senin de dayan başlıyacak, — Oh, daha İyi... Bir an evvel kur- tulurum. — Canım, kurtulurum olur mu?... Bu da lâf mı? Galiba başına gelecek- leri bilmiyorsun. Belli ki hayatta ilk tevkif edi- Tişin... Sabıkan yok muydu? — Tabii yok! — İşte bunun için ihtiyatlı ol. Bu işi senin yaptığını iddia ediyorlar. — Evet, — Halbuki bence yanlış... Eminim ki sen masumsun... Galiba şahidler birleşti. Seni mahvetmeğe çalışı: yorlar, — Şahid yok ki... — O halde tesadüflere kurban gidi yorsun. Ben adamamı bilirim. Sende katil yüzü görmüyorum. — Kamam odadan çıktı... Cesedin baş ucunda... — «Benim değildir!» dersin... — Ben, benim olduğunu söyledim. — Bu da birşey isbat etmez... İn. san bıçağını kaybedebilir. Başkası ahp Tefrika No, s0! Nâkleden: (Vâ-Nâ) kullanır... Ağzını siki tut. Hiç birşey kaçırma. — Bilâkis... Herşeyi söyliyeceğim... — Ha... Anladım. Deli rolu oyniya- caksın... Amma, doğru değil... Ne yap yap, inkâr et, itiraf fenadır. Haydi ba- kayım, bana şu hikâyeni anlat. Sana yardım etmek istiyorum. İyi bir yüzün var. Halini beğeniyorum, Sana aci- | — İşte... Sarhoştum... Uyuyan bir adamı gördüm... Odaya girdim... Ma- sanın üstünde paralar vardı... Adam kımıldadı mı bilmen. Vurdum ve kaç- tım. — Paraları da cebine attın, değil mi? — Hayır... Üstümde beş para çık- madı... Kimse birşey bulmadı. — Peki amma, ne oldu paralar? — Bilmiyorum. Nöbeçi hayretle mahbusun yüzüne baktı. Onun bu sükütunu türlü türlü mânalara atfederek: — Muhakeme başlamadan sırrını öğrenmeğe geldim sanma... Bana kim- se senin ağzından lüf almak vazifesini vermedi... Allah rizası için nasihat edi- yorum... Bak, üstünde para bulunma- dığını söylüyorsun. Demek ki çalma- dın... Paraları almadığına göre adamı da öldürmemişsindir belki... Senin va- ziyetin zannedildiği kadar fena değil. Bu İşin içinden sıyrılırsın... İyi bir avu- kat tutmalısın. — Hem kimseyi tanımıyorum, hem param yok... Nasıl tutarım? — O cihet ehemmiyetli değil... Böy- le vakalarda birçok genç avukatlar, reklâm olsun diye bedavadan işi üzer- lerine alırlar... Geçenlerde genç bir Avukat, bir hırsızlık davasından bir kadını kurtardı. Pek güzel müdafaa etti. Herkes hayran oldu. İlk mezu- niyetimde gidip ona yalvaracağım.. Gelsin, senin işine baksın... — Hacet yok... Ben kendimi müda- faa etmek İstemiyorum... Hattâ ida- ma mahküm olmak İstiyorum. Gardiyan şöyle bir düşündükten sonra: — A... Anladım... - dedi. - İşi sü- rüncemede bırakıp hapishanede yan geleceksin. Kendini besleteceksin. İh- tiyarsın. Çalışmağa mecalin yok... So- kakta sürünmektense burada oturma- ğı tercih ediyorsun. Böyle bir şeyin olabileceğini bilmi- yen Kadri efendi şaşırdı. Gardiyan de- vam etti: — Amma fikrin doğru değil... Başı. na belâ da gelebilir. Bırak da ben sa- na şu avukatı gelireyim... Hazır izin- Miyim, bu işi yaparım. Yalnız kalınca, Kadri efendi, ken- di kendine düşündü: Acaba hakikaten katil miydi? Sarhoşlukla ne yaptığımı bilmiyo. rum ki... Ömründe fena bir hareket yapmamış bir adam, böyle birdenbire insan öldürebilir mi? Şimdi artık içine şüphe gelmişti. Belki de masumdu. Sonra gene kara düşüncelere kapıldı. Madem ki cinayet odasında kanlar içinde bıçağını bul. muşlardı, muhakkak ki katildi... 3.5 Gardiyan vadında durdu, Genç vü» katı getirdi. Delikanlı, höcreden içeri girip kendini ihtiyara tanıttı; — İsmim Ratiptir! - dedi. - Beni is- temişsiniz... Tanıyor mıydınız? — Hayır efendim... Gardiyanım tav- siye etti. — Kendinizi arlatınız... Nerelisiniz? Bu işbaşımıza nasıl geldi? Herşeyi açık- ça söyleyin. Hısım akrabanız kimler? Kadri efendi, irkilerek: -—- Hiç kimsem yoktur! - dedi. Ne bahasına olursa olsun, kendinin kim olduğunu, asıl ismini ve hüviyeti. ni katiyen ortaya vurmıyacaktı. Eğer mahküm olursa lekesi ailesine sıçramı- yacaktı. Zaten bu hallere düştüğünü bir ferdin bilmesini istemiyordu. Münhasıran, vaziyetini ve başından geçen vakayı anlattı. — Çok para vardı diyorsunuz... Pe. ki amma bunu ne yaptığınızı nasıl bil. miyorsunuz? Genç avukat, müvekkilinin gayri ta» bii haline hayret ediyordu. Ayni za- manda bu çok terbiyeli, çok dürüst ko- nuşan adamın alelâde bir serseri, bir katil olduğuna kail olamıyordu. Bütün mezelletine rağmen onun halinde bir kibarlık, bir efendilik seziyordu. Her gün sıra ile gelip onu yokladı. Bir seferinde artık kendisine alışmış olan ihtiyara: — Siz hayatınızda çok sıkıntılar çek- miş olacaksınız... Mazinizi benden gizlemeyin... Sizi kurtamam için her şeyi bilmem lâzım... - dedi. - Bana bü- tün maceranızı, bütün mazinizi açık» ça anlatın. — Ah, beyefendi!... Benim hayatım, uzun bir ıztıraptan yoğrulmuştur. Bü» gün başıma gelenler de vaktile yap. tığım bir haksızlığın cezasıdır. — Ne yaptınız? Muhtasaran hayatını anlattı. Bu meyanda şöyle söyledi: — İnsanların değil, ancak cenabı hakkın cezalandırdığı bir hereket İkinci karıma karşı hissettiğim mu- habbet, ilk zevcemden olan kızımı ih- mal etmeme, hattâ onun bu Yemdin, kaçmasına sebep oldu. — Başka çocuklarınz var mı? (Arkası var)