25 Nisan 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA Pek mühim bir ahlâk meselesi Geçen gün DİKKATLER sütunun- da bir hadiseden bahsettik; Müs- takil ressamların altı tablosu - Tür kiyenin diğer şehirlerinde teşhir edil- diği halde - İzmitte Halkevi binasın- daki sergiden kaldırılmış; zira müs- tehcen sayılmış... Buna dair biz de, diğer refiklerimiz de mütalâalarımızı yazdık, İrmit müddelumumisi niçin ve naml müdahale ettiğini, dünkü ga zetelerden birinde izah ediyordu. Bülüsası; — Açık kadın ve erkek tabloları var diye makamımıza müracaat edildi. Her vatandaşın müracaatını takible mükelle- fiz. Tabloların müstehcen olup olmadığını anlamak üzere salâhiyettar hâkim vasıta» sile eserler ehlivukufa tevdi edildi. Neticede ut resmin müstehcen olduğu raporu verildi, Evrak zabıtaya havale olundu. Ayni za- manda da bu tedkiklerle iktifa etmiyerek tabloları akademiye sevkettik Kanun nazarında «müstehcen» in ne olduğu sarihtir. Maddeleri beşin. ci sahifemizde «Günün ansiklopedisiz sütununa dercettik. Tabiidir ki müd- deiumuminin âmirleri bu meseleyle alâkadar olup icab eden hükmü ve- receklerdir. Ve «Türkiyede hâlâ böyle şeyler oluyormuş!» sultesirini efkârı umumiyeden sileceklerdir. Benim asıl şaştığım nokta şudur: Altı tablo hakkında mütalâa beyan edecek ehlivukuf, İzmitin içinde he- mence nasıl tedarik olunuvermiş? Bizde eskiden ilim, fen, rasadhane, hesab nazarı itibara alınmazdıda, ayın gökyüzünde bulunup bulunma- dığını anlamak için behemehal iki müslümün hilâli görmesi, yahut gör- düğünü tevehhüm etmesi icab ederdi, Şimdi aybaşlarının tayini hususun- da o ölçüyü değiştirdik. Halbuki tab- lalara kıymet biçmek işinde yine eski tarı hareket ettiğimiz anlaşılıyor. Dikkati celbetmek istiyorum: Yal- nız bu eliliyukuf misalinde değil, umumiyetle bütün tedrisimizde ayni | alaylı usulü kullaniyoruz: «Şiir, zevkimizi okşayan eserdir.» «Müstehcen, ahlâkımızı rencide eden harekettir.» Düsturlarımız bunlar... Yani sanki biz şahsen mihikkiz!?... eBiz»!.. «bi Lise ikinci sınıf talebesi, ken- | disini «ested» gibi sanat hakemi sa- yıyor; sayabiliyor... Profesör kesilip hüküm verebilmek salâhiyetini ken- dinde buluyor... İzmitte de - şüphe- #iz şahsan muhterem, fakat sanat hakemi olmak hususunda muhakkak | ki piyade - bir kaç lâedri, birkaç me- #ahiri meçhule, en mühim manevi ve kültürel işler hakkında kestirip atıyor: Elcevap, olmaz... İşte bu felsefemiz değişmeli; işte bu cesareti cahilâne hayatımızdan silinmeli! Belediyelerin oarabacılık için bile ehliyetname taleb ettikleri bu devir. de, böyle bir mevzuda, tevazula; — Vallahi affedersiniz, ben salâhi- yet sahibi sayılmam! Haddim değil! Bediiyat ve ahlâkıyat muhammini olamam! - demek te mi akla gelmi- ir? Ancak bu dendiği zamandır ki, ahlâkların en yükseği, en muhteremi, en mübecceli teessüs edecektir. Ahlâkı heykele peştemal kuşak makta değil, bu gibi ince manevi hu- suslarda aramak seviyesine milletçe yükselmiş bulunuyoruz, (Vâ - Nü) Belediyenin alacağı otobüsler Şartname henüz tamamlan- madığından bir karar ir . Dün bir gazete, Belediyenin sipariş edeceği otobüsleri maruf bir firma. dan satın almağa karar verdiğini ya- zıyordu. Mevzuata göre Belediye mut- laka kapalı zarfla bir eksiltme açma- ğa mecbur olduğundan şu veya bu firmanın tercihine imkân yoktur. Bundan başka otobüs şartnamesi he- nüz tamamlanmamıştır, Ancak bey- nelmilel şöhreti haiz otobüs firmala- rının mamülâtı muhtelif tiplerde ol- duğundan geniş şartlar altında nakasa açılmas: da pek müşkil görü- lüyor. Mahdud eksiltme usullerine de kanunen imkân görülmemektedir. Binaenaleyh Belediye, alacağı oto- büsler için ya mahdud eksiltme ka- nunile münakasa açılmasını, yahud da yeni bir kanun tanzimini zaruri görüyor. Bu formaliteler tamamlan- dıklan sonra otobüsler satın alına- caktır. Diğer taraftan Ankaradan gelen bir habere göre elektirik, tramvay, tünel işletmeleri Belediyeye devre- dildiği takdirde Belediye tarafından otobüsler içih yeni bir garaj ve bir idare tesisine lüzum görülmiyecek- tir, Ticaret Vekili Tetkiklerde bulunmak üzere yakında şehrimize gelecek Ticaret Vekili B. Cezminin tedkik- lerde bulunmak üzere pek yakında şehrimize geleceği haber alınmıştır, B. Cezmi bilhassa Türkofiste ve Tİ- i caret odasında meşgul olacak, Tica- ret Vekâletinin yeni Teşkilât kanü- nuna göre şehrimizde de kurulacak Ticaret müdürlüğü teşkilâtı için ted- Kik ve temaslarda bulunacaktır. Temizlik işleri müdürlüğü Belediye temizlik işlerinin başına mütehassıs bir zat tayin edilecektir. Bu zatın bir hekim olması ihtimali vardır. Şimdiki müdür B, Mustafa üdür muavinliğinde ipka edilecek- Eminönünde Mehmed Kâzım eczanesi de istimlâk ediliyor Eminönü istimlâk sahasındaki Meh- med Kâzım eczanesinin istimlâk ka- rar mahkemeden çıkmıştır. Yüzde yirmi beş fazlasile istimlâk bedeli bankaya yatırılacak ve binanın bu- günlerde yıktırılmasına başlanacak- tır, Beylerbeyinde Abdullahağa çayırı Beylerbyi spor klübüne iliyor Beylerbeyi Abdullahağa çayırının Beylerbeyi spor klübüne terki mü- vafık görülmüştür. Burada bir spor sahasi yapılacaktır. ÇOCUK DÜNYASI Hediye kazananların isimleri 13 üncü sahifemizdedir. AKŞAM ŞEHİR HABERLERİ simdi arttı. Teksüdiyem birikmiyor; yardım sandığında param yok.. Her halde pek müreffeh sayılamam.. Ba- Bir gile zehirlendi Arsada buldukları yağlı ek- mek parçalarını ) yemişler Dün öğle üzeri Binbitdirekle bir zehirlenme vakası olmuştur, Işık s0- kağında oturan boyacı Kadri öğleye kadar dolaşıp iş yaptıktan sonra, öğ- le üzeri evine dönmekte iken bir apar- tıman yanındaki arsaya kâğıd üze- rine bırakılmış ekmek parçaları gör- müştür. Kadri bu ekmek parçalarına dik- kat edince, üzerlerine tereyağ da sü- rülmüş olduğunu görmüş ve imren- miştir. Boyacı Kadri bir aile geçimi yükünü üzerinde taşıdığından yağlı ekmekleri toplamış, evine gelmiştir. Çocuklarına bir et çekmek eme- jile sofrasını kurmuş, anası Ayşe, ye- di yaşında oğlu Hüseyin, üç yaşında kızı Fatmâ ile beraber bu yağlı ek- mekleri yemişlerdir. Fakat az sonra hepsinde de zehir- lenme alâlmi başlamış, evca ve iz lıraplar içinde kıvranmışlardır. Hadiseden haberdar olan diğer ev halkı zabıtaya haber vermişler, der- hal cankurtaran getirilerek zehirle- nenler Cerrahpaşa hastanesine kal- dırılmışlardır. Polis, şimdi bu yağlı ekmekleri ki- min bıraktığını tahkik etmektedir, Duba üzerinden denize düştü Atatürk köprüsü inşaatında çalışan Mustafa isminde biri, duba üzerinde müvazenesini kaybederek denize düş- müş, boğulmak üzere iken kurtarıl. Mustafa, fazla su yutmuş olduğu için hastaneye kaldırılmıştır. Belediyenin yeni kadrosu Açıkta kalacak memurların mağduriyetlerine meydan verilmiyecek 940 senesi Belediye bütçesine göre yapılacak yeni kadroda bir kısım me- muriyetlerin lâğvedileceği yazılmıştı. Yapılacak tensikat neticesinde ikti- sad müdürlüğü kadrosu on beşe in- dirilecek, iktisad müdür muavinliği Yâğvedilecektir, İktisad müdür mua- vinliğinde turizm şubesinde 3, müs- tahdemin şubesinde 5, müdürlüğün diğer şubelerinde de 7 memur kala- caktır. İktisad mürakiplerinin unva- nı kontrolöre tahvil edilecek ve üç mürakib memuriyetlerinde bırakıla- caktır. İktisad müdürlüğü kadrosun- daki bütün memurlar maaş yerine ücret alacaklardır, Muhasebe müdürlüğünün levazım kısmında ilga edileeek memuriyet- ler de tesbit edilmiştir. Burada da 15 memurdan yedi kişi kadro harici ka- Iscak, zat işleri müdürlüğünden $, istatistik müdürlüğünden de bir me- muriyet ilga edilecektir. Açıkta kalacak olanlardan bir kıs- mı barem kantınuna göre maaş alıp da memuriyetleri ilga edilenler diğer münasib memuriyetlere nakledile- cekler, bir kısmı da tazminat verik mek suretile mağdur edilmiyecekler- dir. Bunun için bütçeye karşılık ko- Asfalt yollar İnşa müddeti 940 teşriniev- veli sonuna kadar uzatıldı İstanbul ve Beyoğlunda bir kısım yolların asfalt olarak inşası 507 bin muzunda bitmesi lâzımdı. Fakat su, elektrik, havagazı gibi mecraların yaya kaldırımlar altına alınması gibi sebeplerden dolayı inşaatın pek az bir kısmı yapılmış, 9 aylık bir gecik- me olmuştur. Bu yüzden Belediye ile müteahhid arasında yeni bir anlaşma yapılmış- tır. Bu anlaşmaya göre yollar 040 temmuzunda değil, o senenin teşri- nievvel sonunda bitecektir, Müteah- hid bu yolların şimdiye kadar ancak 60 bin liralık kısmını yapmıştır. 930 mali senesinde 400 bin, 940 senesi içinde de 247 bin liralık kısmını fk- mal edecektir. Yol vergi cetvelleri hazırlanıyor Mahalle mümessilleri tarafından her sene doldurulacak yol vergisi cetvellerinin nisan sonuna kadar ta- bakkuk şubelerine verilmesi lâzım- dır. Yol mükellefiyetini bedenen ya- pacakların cetveli de mayıs sonuna kadar Nafia Vekâletine bildirilecek- tir, Bay: Amca Naşid'in gişesinde !... atla, asi tulüatçılığa şimdi başladık bay Amca!,. Vasfi ile zatıilinize de köprü üstü kalıyor. Bahife 3 İSTANBUL HAYATI Eyüpten Sütlüceye Deniz kıyısma doğru geniş bir kavis lere yapıştı. iskarmoz kayışları gacır. dadıkça sandal, yapışık bir yerden kopmuş gibi birdenbire sıçrıyor, için- de biz de zıp mp zıpliyoruz. Kâh kar şımdaki adamın üzerine doğru çarpı- Hiyorum, kâh barsak tenekeleri bücak- larımın arasına giriyor... Bir aralık sandalcı arkadan başka bir kayığın hareket ettiğini görünce olanca kuvvetile bir hamle yaptı. Ka- yık yana doğru çarpıldı. İki küreğin uçlarından fırlıyan simsiyah çamurlu sular tepemizden aşağı yağdı. Önüm- deki tenekeleri de bastıran pis bir ko- ku yayıldı. Yüzümü gözümü sildikten sonra delikanlıya sordum: — Kaç senedenberi burada sandal- cılık yapıyorsun?... Tepemizden yağan çamur bulaşık- larına bakarak müstehziyane gülüm- epeyce bilirim emme, sığırı becere- mem, Arkadaşım gülerek atıldı: — Canım, sana onu sormuyoruz. Denizde yüzebilir misin?... , Lükaydane omuz silkti: — A begim. Denizde ne işim var benim? Babam yüzgeç değildi ya... — Peki amma, maazallah, sandal bir kazaya uğrarsa ne yaparsın”... Asabiyetle kürekleri bıraktı, nasırlı elini almna vurarak homurdandı: — Ağzını hayre aç begim. Allah gösa termesin, öyle bir şey olursa, alnımı- za ne yazıldı ise başımıza da o gelir. — Sandalcılık epey para kazanıyor mu? İçini çekerek dudak büktü: — Eğer böyle bir şeye niyet ediyor. san, benden sana gardaş nasihatı ol- sun, sakın yaklaşma, Beşon kuruş İrili ufaklı kazıklar arasından iskele- ye yanaştık, Çıkarken ikimiz için bü- tün bir on kuruş uzattım. Delikanlı beş kuruş inde etmek üzere ceplerini karıştırırken kendisine işaret ettim: — İstemez. Üzeri sende kalsın. Safiyetle dudakları büküldü, güle- rek mırıldandı: — Allah bereket versin. İnşallah bir daha gelişinizde gene benim sandalı. ma binersiniz. Emme, deniz üstünde kazadan, belâdan bahsetmek yok ha... Cemal Refik srammer u,