Mart 1939 AKŞAMDAN AKŞAMA Fransız edebiyatına bitaraf bir bakış Alman artistlerinden Willy Forst ş#mdi rejisörlük yapıyor. Meşhur Fransız edibi Guy de Maupassant'ın ( Gi dö Mopasan'ın) «Güzel dosta isimli romanını filme almış. Bu eseri Selâmi İzzet Sedes «Alle dostu» ser- namesile gazetemizde tefrika edilmek üzere türkçeye çevirmişti. Karileri- miz hatırlıyacaklardır. Filim, yürekler acısı bir vodvil ha- lindeymiş. Paris, ahlâkı düşkün bir şehir halinde temsil ediliyormuş, Bir Fransız muharriri diyor ki: «Şüphesiz, şimdiki vaziyette Şark komşumuzdan daha nazikâne, daha gönül alıcı tavsifler dekliyemezdik! Fakat eşkâli korumak için dahi olsa, protesto etmeliyiz. Fransada oynanan Alman filimlerine karşı zecri tedbir almalı.» Meslekdaşımız Clöment Vautel de mütalâasını söylüyor: «Peki amma, rejisör de diyecektir ki: “ - Ben mevzuun bütün unsurlarını sizin Maupassand'ın romanından al dıne. Parisli âdetlerini uyduran ben değilim. Bizzat müellif, realizminizin üstadı değil mi? Kendisine şöyle cevab verebiliriz: — Maupassant bunu umumiyetle Pâris sosyelesinin ahvali diye yazma- mış ya... Eşhas olsun, vaka olsun İs- tisnal ahvaldir. Fakat Fransız ailelerini ucube kol Jeksiyönu gibi aksettiren romanları- mız var... Biz Fransızlar kendi kendi. mize iftira ediyoruz... Alman rejisö- rün daha beter bir eser seçmemiş ol ması ne mutlu...» #em Mealen hülâsa ettiğim fikirler bun- lar... Neticede, şunun telkin edilmek istendiği anlaşılıyor: — Muharrirlerimiz bu misallere ba- karak ibret alsınlar... Fena tarafları. mız gösteren Ohayat parçalarını edebiyatımıza aksettirmesinler, Yal- muz İyi cihetlerimiz yazılsın... Tâ ki yarü âğyar bizi kölü tanmasın... Biz bu hususta bitarat olarak reyi- mizi söyliyebilecek bir vaziyetteyiz. Fransızların rakibi, yahut düşmanı olan milletler - sırf porapaganda olsun diye - Fransız müelliflerin en aşırı eserlerini hattâ mübalâğayla ve kari- katürleştirerek (Ofllme o çekerlerse, «Aman şu Fransızlara bak! Ne düş- künmüşler!» intibatm hasıl eder mi yiz? Bir millete not vermek ölçüsü ek bette bu değildir. Bilâkis, o milletin mütefekkir ve sanatkârları, tesir ve kayguya tabi olmaksızın eser- lerini yaratabiliyorlars2, ancak böy- lelerine «samimi insanlar!» diyoruz, Mariz ruhların kalemlerinden, haris ruhların fırçalarından fışkıran aş- kınlıkları, taşkımlıkları bütün bir ca- miaya maletmiyoruz. Şahikalar an. cak uçurumların yanında belirebili. yor. Bir memlekette şayet: «Eyvah, mahvoluyoruz! Tekerleniyoruz! Şu, şu işlerimiz bozuk! Şuralarda, bura- larda çürüklük var!» diyenler bulu- nursa, onlara karşı; «Bak inkişaf. muza!» iddiasını yükseltenlere İnanı- yoruz. Münhasıran «Ortalık gülpembe! Dünden bugün yüzeliz! Maşallah peh peh'» diyen edebiyatı ele alan yok... Cidden müstesna şaheserleri ol. sa bile nafile... Öyle milletlerin neş- riyatı, dünkü dünyada kazandıkları reyacın bugün yüzde yirmi beşine Valinin istifa edeceği doğru değil B. Lütfi Kırdar dün yeni bütçe üzerinde meşgul oldu Dün bir gazete, Vali ve Belediye Reisi Dr, Lâtfi Kırdarn rahatsızlı- ğından dolayı çekilmek arzusunda miye müdürü B, Şükrü Sökmensüerin tayini muhtemel olduğunu yazıyordu. Dr. Lütfi Kırder tememen iyileş- miş ve birkaç gündenberi vazifesine | başlamış olduğundan bu haber doğ- ru değildir. Diğer taraftan bu bahis İl etrafında söz şöylemeğe .salâhiyelli bir zat ta gazetecilere şunları söyle- miştir: Brse kaber, sayın Valinin istinâd ettirilmiştir. Valı, çoktan ve ta- mamile iadel afiyet etmiştir ve vazifesi başındadır. Bilhassa son günlerde nisan içtimama, yetiştirilecek bütçe üzerinde fa- aliyetle çalışıyor. Vazifesinden ayrılmak istediği hakkındaki fıkraya gelince: Böyle resmi bir talep geçmemiş olduğuna göre de haberin asılsiz olduğu muhakkaktır» B, Lütfi Kırdarın büyük bir hüsnü niyetle bütün çalışmasını şehre has- rettiği bir sırada, bir sabah gazetesi- nin heşrettiği haberin asılsız çıkma- sından çok memnunuz, Dr. Lütfi Kırdar, dün sabah Parti- de nezdine çağırdığı Nafia müdürü B. - Bedri, Ziraat müdürü B. Tahsin, Vi- Iâyet Sıhhiye müdürü B. Ali Riza ile birlikte Vilâyet bütçesile meşgul ol- muştur, Öğleden sonra da Dâimi en- cünlene riyaset etmiş, bütçe üzerinde geç vakte kadar çalışmışlır. Tedkikler bu skşam bitecek ve bütçe Meclise ve- rilecektir, Su ucuzlıyacak mı ? Tetkikler Saian heyet bir rapor hazirlayarak Nafia Vekâletine gönderdi Terkos suyunun. pahalılığı, su sa“ atlerinin sarfiyat bedelini fazla yaz- dığı hakkındaki şikâyetlerie 'Terkos suyunun daha ucuza verilmesi im- kânlarını tedkik eden heyet, mesal- sini bitirmiş ve hazırladığı raporu Na- fia Vekâletine göndermiştir. Rapor muhteviyatı gizli tutulmak- la berâber, heyeti teşkil eden müfet- tişler bilhassa suyun halka daha ucu- za satılıp satılmıyacağı meselesi Üze- rinde tedkikler yapmuıslardır. Bu me- sele, Nafia Vekâletinin rapor üzerin- de yapacağı tedkikleredn sonra belli olacaktır. Münir Nureddin geldi Üç aydanberi Mısır ve Yunanistan. da bulunan güzide sanatkâr bay Mü. nir Nureddin, şehrimize avdet etmiş- tir. Haber aldığımıza göre kıymetli ar- tist nisan bidayetlerinde Ankâraya gi- decek ve orâda iki büyük konser vere- cektir. Bundan sonra bay Münir Nu- reddin bürada da bir konser vermek üzere İstanbula avdet edecektir, oranına ranır anam mall olamıyor. Biz ki, bitarafız, biz ki uzaktayız, intibamız işle budur.. Lâakal ben kendi şahsıma meslekdaşım Clöment Vautel'i endişesinde haksız buluyo- rum, (V& - Nü) bulunduğunu ve yerine emniyeti umu: |. «-- Bu haberi bizde okuduk. Dikkat 1 ruhatsızlığına | > ŞEHİR HABERLERİ Karilerimizin mektupları Şarkılı dilenciler Gazelenizde «Seyyar satıcıların bağırması yasak edilmelidir!» diye müitalealar ileri sürülüyor, Doğ- ruidur. Başika bir gazetede de oku- dum: İstanbulda dilenci adedi çoğalmış. Dahası da vâr> Şarkılı dilenci ödeti çoktandır kaybolmuşken, mâhalle araların- da yeniden hortladı. Dikkati cek bederim. Emekli albay: K, Raşid Temiz kese kâğıtları Darüşşefakanın çok iyi bir teşebbüsü Memnuniyetle haber aldığımıza göre Darüşşefaka, kendi idaresinde bulunan Osmanbey mafbaasına Av. rupadan son sistem yeni makineler getirterek fenni ve sıhhi şeklide kese kâğıdı yapmaya başlamış ve bunları piyasaya çıkarmıştır, ! En pis şekillerde, el ile ve her türlü süprüntü kâğıdlarla yapılan, mikrob yuvası kese kâğıdlarının hâl düşünü- lürse, hiç el sürülmeden makineden çıkan Darüşşefaka kese kâğıtlarının hem sıhhi, hem iktisadi faydaları ders hal anlaşılır. Malümdur ki piyasada eskidenberi kullanılan kese kâğıtları | her türlü hastalık mikroplarından baş-| ka, bir de bol.çirişle yapılarak tera- gide ağır basardı. > Darüşşefakanın yaptığı kâğıtlar hem temiz, hem zarif, hem hafiftir. İstanbul halkını pislikten ve ziyan- dan kurtarmak için bütün esnafa Dearüşşefaka kese kâğıtlarını kullan- dırmalıdır. Bu hayır müessesesine yardım da edilmiş olur, Halk, esnaf- tan bu kâğıdları istemelidir. B. Mitat Londradan şehrimize geldi Mebuslüğa seçilen İnhisarlar umum müdürü B. Mithat Londradan şehri- mize dönmüştür. Önümüzdeki cu- martesi günü. Ankaraya gidecektir, B. Mithat Londrada Türk tütün ve sigaralarının satışı” üzerinde tedkik ve temaslarda bulunmuştur. Seya- hati hakkında İnhisarlar Vekâletine izahat verecektir, . Talebe birliğini yeniden kur- mak için üniversitede top- lantı yapılacak Bir müddet evvel lâğvedilmiş olan Talebe birliğinin yeniden ve bugünkü ihtiyaçlara göre teşkili çin önümüz- deki cuma gürü Üniversitede bir top- Jantı yapılacaktır. Bundan evvelki Talebe birliğine As- keri tıbbiye talebesi de iştirâk etmiş- ti. Askeri talebenin birliğe iştiraki doğru görülmediğinden, Tıb fakülte. sinin sivil telebesini temsil etmek üzere her sınıftan ikişer murahhas intihap edilecektir. Diğer fakülteler de murahhaslarını seçmişlerdir. — Sinema tiyatroyu hâklıyamadı amma radyo güzeleyi altedecek bay Amca... . Yakacıktaki heyelân hakkında tedkikler Heyet işini bitirdi, raporunu rektörlüğe verecek / Yakacıkta Şeker suyu membai ci- varmdaki heyelân üzerine /Üniversite Coğrafya ve Arziyat profesörü B. Hâ- | mid Nafizin vetsliği altında ilmi bir heyet tedkiklerc başlamıştı. Heyet ted- kiklerihi bitirmiştir. Alınan neticeye göre, höyelân hâdisesi, Yakacığın Ayazma mevkiinin şarkında, 20 - 25 dönümlük bir arazi dahilindedir. 1,5, | 2 metre açıklığındaki yarıklar, kay- MA şeklinde tezahür etmiş ve heye- | Jân sahasının altındaki dere kenarı- na Kadar dayonmuşlır. Heyelânın se bebi, şist denilen tabaka ile dağdan inen molozlar arasma sizan Sularla toprağın yumuşamasıdır. Civarda bulunan birkaç bina ile bir ağıl boşaltılmış ve tehlikenin önünü almak üzere heyelân sahasının etra- fında kanallar açılmıştır. Heyetin tedkiklerini göseteren rar por, Üniversite rektörlüğünden Vilâ- yete bildirilecek ve hükümetçe alına- cak mahslli tedbirler izah edilecek- tir. Tahrandaki düğün için ısmar- lanan perdelik kumaşlar İran veliahdının evlenmesi müna- Söbetile İran hükümeti tarafından Paris ve Londraya sipariş edilen per- delik kumaşlar Semplon ekspresile şehrimize gönderilerek ve buradan Toros ekspresile 'Tahrana sevkedile- cektir. Yıkılan apartıman iMüddeiumumilik belediyeden bazı sualler sordu Yenişehirde yıkılan apartıman et- rafında müddelumumilik dün de tahkikata devam etmiştir. Apartıma- nın enkazı kaldırılamadığı için şu günlerde mahallinde keşif yapılması- Da imkân görülemiyor. Müddeiumumilik dün Belediyeye bir tezkere yazarak yıkılan bina hak- kında bazı şeyler sormuştur. Bu ara da binanın hangi tarihte yapıldığı, plânları kimin yaptığı, mimarının kim olduğu ve plân suretlerinin Bele- diyede mevcud bulunup bulunmadı. ğının bildirilmesi istenmiştir. Bu hu- suslar Belediyece tedkik edilerek ne- tiçesi müddeiumumiliğe bildirilecek- tir, 4 Enkaz kaldırılmadan ihhidam hâ- disesinin sebebini anlamak kabil ok ma:nakla beraber, fen erbabınca tah- min edildiğine göre, ya arka temeli- nin bir ârza sebebile çökmesinden, yahut ta ikinci kaf duvarının yanık mış olmasından bina yıkılmıştır. Söylendiğine göre, mal sahibi, bil Aâhare bir çıkma kat ta ilâve etmiştir. Belediye Fen heyeti bu çıkmanın na- sıl ilâve edildiğini ve binanın taham- mülü olup olmadığını da ayrıca ted- kik edecektir. Üniversite Mikrobiyoloji profesörlüğü Üniversite Mikrobiyoloji doçenti B. Ziya Oken, bu dersin profesörlüğüne terfian tayin edilmiştir. ” “ Avrupa, bizim Etrüsk vapuruna, yaz hud eski Unkapanı köprüsüne döndü, Her sabah gözümüzü açtığımız zaman bu eski ihtiyar kıtanın yeni bir derdik ni, yeni bir hastalığını işitiyor. Her gün ona yeni bir buhran geliyor. Her mart ayında çibanlar çikariyor, İhtiyar Avrupa, midesi, barsakları bozuk, romatizmal, ikide bir kum sans cıları çeken, zaman zaman buhranlara tutulan hastalara benziyor. Genç kom» şusu Amerika gözleri bu ihtiyar gün insan var, Her kafadan ayrı bir ses çi. kıyor. Neler neler tavsiye edilmiyor. Meselâ şişmanlar: — Ah, diyorlar, Avrupada herkes şiş» man olsaydı «muharebes»nin ismi bile ağza alınmazdı. Çünkü şişmanlar uy» sal, kavgadan hazzetmiyen adamlar. dır. Bir kadın sinema artisti çıkıyor: — Asıl, diyor, insanları kadınlar ida» re etmeli idiler. O zaman yeryüzünde muharebe diye birşey olmazdı. Geçen gün de Avrupanın eski, ihti. yar politikacılardan biri , yazdığı bir makale ile: «Avrupanın bugünkü derdi, buranın sakinlerindeki hüsnü. niyet azlığıdır. Hiç kimsede hüsnü zan denilen şeyden eser kalmadı, Her- kes en iyi hâdiseler karşısında bile f6. na düşünüyor, Hiç değilse aklına bir «acaba?» geliyor... Acaba bana bir o- yun mu oynuyorlar?» İhtiyar politikacı da pek hüsnüni. yet sahibi insanmış... Bugünlerde ki. min başı içinde «acaba» nın istifhamı kıvrılmıyor ki? Avrupalı politikacının hünzü zan azlığından şikâyet etmesi aklıma bir fıkra getirdi. — Yahu, demiş, ben bu kadar itiba re, ikrame, hürmete lâyık bir adam değilim... Bu zengin ev sahibi bana neden bu derece hürmet ve ikram gös- terdi. Her halde bunun bir sebebi var, Yoksa bunlar benimle alay mı ettiler? Düşünmüş, düşünmüş, ortada alaya benzer birşey görememiş. Nihayet ak- şam içtiği çorbanın biraz tuzsuz oldu. ğunu hatırlayınca: İçlerinden alay ettiler. Vay köpoğlu- lan... Demek benim yuttuğumu san. muşlar ha... Bunu üzerine adam geri dönmüş. Tekrar kapıyı çalmış. Zengin ev sahi» bi gene ayni hürmetle: — Birşey mi unuttunuz efendim?... Deyince fakir misafir; — Efendim demiş, geceki yemekler çok iyi idi, bana da büyük ikram güs- terdiniz, Fakat çorba tuzssuzdu... Ya- ni farkına varmadım sanmayınız... de miş. Görülüyor ki, hüsnü zan denilen şey || insanlarda pek az bulunuyor. Hikmet Feridun Es ... Şu rahatlığa bak, ne gazeteciyi beklemek zahmeti var... ve ... Ne sahifeler üstünde göz yor- maki