Takas komisyoncusu söylüyor (Baş tarafı 8 inci sahifede) Beykozlu Asım, Karakulak suyun- dan bahsetti: - Eskiden köylüler bu sudan is tifade ederlerdi. Suculuk yaparlardı. Şimdi. evkaf suya vüzıyed etti. İş mahkemeye intikal etti. Eskiden dü- macana başından köylü beş kuruş alıyordu. Şimdi muhakemenin neti- cesine kadar bu para bir yerde biri- kiyor. Para köylüye verilse çok iyi olacak.. dedi. İsmet İnönü bu mesele ile de alâ- kadar oldular. Amele başı ne diyor? Masanın obaşında ç Çubukludan amelebşı Mustafa var. Suallere me vab veriyor: — İşimiz iyi... Amele rahat... Lâ kin bekâr amele yatacak yer bula- mıyor. Bizim mıntaka fabrika İle doludur. 2,000 bekâr amele var, Bun- lara yatacak bir yer temini... — Şimdi nerede yatıyorlar? — Evliler evlerinde... Lâkin be- kârların yeri yok... Bazıları kulübe- ler yapıyorlar. Fakat kaymakam bu kulübeleri Boğazın manzarasını bö- zuyor diye kaldırlıyor. Yazın ağaç diplerinde yatıyorlar. İşmet İnönü bü mesele ile de meş- gul olmasını İstanbul valisne söyle- diler, Bundan sonra İsmet İnönü: — Kartallılar, gelsniler,.. Buyur- dular, Kartallı bahçıvan anlatıyor Bahçıvan Ahmed “geldi. Suallere cevab vermeğe başladı: — Yazlık ve kışlık sebze yetiştiri. | rim. Bunları Sebze hüline gönderi- ri. — Kabzımelın var mı? — Vardır. — Kabzmala ne kadar para ve- rirsin? — Bu; küfe başında 50 kuruşla, yüz kuruş arasında değişir. Kabzımal ekseriya bahçıvanlara, çifçiye borç Parâ verir. Sonra küfe gönderir. Eğer Küfeyi kabzımal göndermişse küfe başında 70 - 80 kuruş alır. Bahıçvan kabzımallardan (şikâyet ediyordu: — Kabzmallar bizim kazancımıza Şok. mâni, oluyorlar. Bunun için 832.de bir kooperatif yaplık. Fakat istenilen neticeyi alamadık. Çün tif bir bahçıvana 1,000 lira temin ediyorsa bu zata an- cak 500 lira veriliyordu. Sonra vade uzun degil, faizler de yüksek Halbuki kooperatife giren bahçı- Yanlara kabzımallar artık para ver- miyorlar. Çünkü kooperatife giren- lerin malları kanunca haczedilemez. Bunu bildikleri için borç vermiyorlar. — Ne yapmalı? — Eğer kooperatif devma edecek- $e burası bahçıvanlara lâzım olduğu kadar 4 vermelidir. Sonra Ziraat ında olduğu gibi ların 15 sene vade ile ein MenSü ve. rilmesi... Burada İstanbul valisi izahat ver- di — Ziraat Vekili B. Muhlisle gö- Tüşmüştüm. Bahçıvanları kebzımal- lardan kurtarmak için Ziraat ban- kasının hâlde bir şube açmasını tek- Mf etmiştim, Fikrimi muvafık buldu. Kabzımal yerine, bu şube bahçıvanâ yardım edecek, - Kartal, Maltepe, Pendik sırtla. rında tütüncülük nasıl? — Tütüncülük başlamıştı. Hattâ ben de 1,600 kilo tütün istihsal et- miştim. Fakat bu tütünün 400 kilo: sunu inhisar 70 kuruştan, 5 - 6 yüz kilosunu 20 kuruştan aldı. Geri ka- lanının kilosunün 10 paradan sat- tım, 1,600 kilodan elime 320 lira göğ- ti. Fiatler düşük olduğu için tütün- cülük yapamıyoruz. — Sebze daha iyi para ediyor da ondan mı? — Vakia sebze daha iyi para edi- yor... Fakat tütün flat! de düşük. — Benden ne İstersin? — Maltepede bir Feyzullah suyu var. Bu yüzden bu su mütevellisi ile belediye arasında dava çıktı. Belediye kaybetti. Şimdi (mütevelli de suya lâzım gelen tesisatı yapamıyor. Su kışın boza kadar bulanık akıyor. Çok iyi sudur. Hep bundan içeriz. Su dü- zelirse belki adaya bile göndeririz. Kartal kaymakamı çağırıldı. Ken- disi şu izahatı verdi: — Evet bu su Taşdelenden bir kaç misli fazladır. Mikyası ma' derecesi 1 dir. Bu meselenin hall! etrafında meşgulÜz. Bu sırada Hariciye Vekili Saracoğlu da gelmişti. Takas komisyoncusu Rıza Özyürek yeniden çağırıldı. a Gerek Devlet Reisi ve gerek Hari- ciye Vekili kendisini dinlediler. Riz& Özyürek takas * komisyonucusunun işini, ticaret vaziyetini anlattı. Ve: — Şimdiki halde ithalât yapılırken derhal buna karşılık olarak bir ihra- calçı göstermek icab ediyor. Bu yüz- den müşkülâta uğrıyoruz. Bazı eşya- da fiat farkları göze çarpıyor. Bunun için böyle vaziyetlerde ih- racatçının bilâhara gösterilmesine müsaade edilmesi daha muvafık olur sanırım.» dedi, İsmet İnönü bilhassa bu mesele ile de çok yakından alâkadar olmuşlar- dı, Saat dokuzdan bire kadar meşgul olan Devlet Reisi dörtte tekrar gö- rüşmek üzere bir yemek fasılası ver- diler. Şükrü Öğleden sonra Saat dörtte İnönü tekrar masa- nın başına geçmiş, defterini çıkarmış bulunuyordu. Çimento fabrikası işçi: lerinden Rıza Aslanı çağırdı. Riza Aslan doğma, büyüme Kartalı 41 yaşında bir vatandaştı. Yunus çimen- to fabrikasında havai hat şefi idi. İnönü sörüyor: — Ne para alıyorsun? - Biz sant hesabile çalışıyoruz. Sastte 36 kuruş yevmiyem 280 ku- ruş tutuyor. — Çalıştığınız müessesede işçilerin vaziyeti nasıldır? Bir kısmımız için iyi, bir kısmı. mız için değil. — Nasıl şey bu. — Çünkü hepimiz Kartalın yerlisi değiliz. Vaziyeti iyi olanlar yerliler- dir. Diğerleri Erzurumdan, Vandan, Anadolu içinden geliyorlar. Bunların yatacak, temizlenecek, yerleri yoktur. Malümu ibsanımız sanatımız pistir. Çimentonun çamurile çıkarız. Biz yerliler evlerimize gideriz. Fakat öte- kiler yevmiyeleri de ekseriya az oldu. ğundan 15-20 kişi bir odada oturu. yorlar. 'Temizlenemiyorlar, yemekha- nemiz, banyomuz, yatakhanemiz ol. sun. — İş kanununda buna dair kayıt yok mu? ün de Istanbull — Var, fakat kanunun istediği ahhat nizamınamesi henüz çıkmadı. Kaymakamımız da çok uğraştı. NL zamname olmadığı için yapamadı. İnönü işçinin sözlerini defterine kaydettikten sonra: dak kömür madeninde işçiler için bir yardım kasası var. Bizde de böy- le bir kasa yapılsın, ani ve zarürt ih- tiyaçlarımızı karşılamak için o bura- dan borç para alabilelim. öderiz. Sonra fabriküda İş saati 13 kuruştan başla, kadar yükselir, 13 kuru larımız geçinmekte müşkülât çeki. yorlar. Saatlere bi: zam yapılırs& iyi olacaktır, İnönü burada bir hesap yaptı: Bunların yevmiyeleri bir lira tutuyor. Bu o kadar az değildir. — Hakkıiliniz vâr. Fakat bizim işimize göre değil. İşimiz çok pistir. Bilâhare yataklı dispanserimiz var, fakat dok- torumuz:bir tanedir, “Sabahleyin. uğ- rayıp gider. “Bu ihtiyacımızı karşıla- yamiyor. Daha iki doktor temin edil meli. Bir de buradaki doktorun efra- | dı ailemize de bakmasını İstiyoruz. — Başka müessesede bakarlar mı? — Bakarlar efendim. — Müessese hasta olduğunuz za- iman yevmiyenizi veriyor mu? — Eğer işten mütevellit bir hasta- lık ise verir. İnönü defterine kaydettiği husus. ları gözden geçirdi. Sati 13 kuruşa çalışan işçiler mevzuu üzerinde dur- du, sonra Riza Aslana dedi ki; — Vali bu mesele ile alâkadar ola- caktır. Fakat fazla ümide kapılma, Bu nihayet hususi bir şirkettir. Şir- ketin yapabileceği fedakârlık ne ka- a bilmiyoruz. Belki böyle bir harekete sevkedebiliriz. nokta aklında olsun. Riza «Allah ömürler yersin paşamo diyerek çekildi. Kayıkçıların şikâyeti Fakat bu İnönü şimdi Üsküdârda kayıkçılık | ve balıkçılık işlerildimeşgu! Çerkeşli Hüseyin din'iyor; — Anlat takalım bara, Biz senrde üç ay kâğıkçılık ya- parız, yalnız üç ay çalışınız. Buna mukabil bir #enelik kazanç tahakkuk ettiriyorlar, bu parayı veremiyoruz. Bütün arkadaşlarımız hâcir, hapis. Evamire itaat edemiyoruz. — Ne kâdar vergi veriyorsunuz ? — Azdır, yedi lira amma bunu te- min edemiyoruz. — Peki büşka? Biz İstanbuldan Üsküdara ka- yıkla yolcu taşırız. Köprüde vapür- lar yanında bize de yer bıraksa lar, orada müşteri alsak, ucuz adam taşısak para kazanırız. — Niçin birakmıyorlar? — Şirketi Hayriye Üsküdara halkı ucuz taşımamıza meydan vermiyör. Müsaade ederseniz biz kayıklarımıza motör takalım, İstanbuldan Üsküda- Ta beş kuruşa adam taşıyalım. Bugün bütün arkadaşlar aç bir vaziyetteyiz. Müsaade edilirse belki bü yaz para kazanır, devlete“ “borçlarımızı da ve- | ririz, İnönü not ederken Hüseyin devam etti: — Bizim ayaklı hayvanları taşı- maya mahsus omavnalarımız var. Şirkeli Hayriye buna rakib ölmak üzere küçük bir araba vapuru yaplı, eskiden hayvanları mezbahaya biz götürürken şimdi o götürüyor, Köp- rüden içeri Halice giriyor, onün im- tiyazı köprüye kadardır. İçeri girme- ğe hakkı yok. Bundan sonra İnönü balıkçılık mevzuuna geçti. Bu sene balık vazi- yetini sordu. Hüseyin: — Balıklarımızı Yunan, İtalyan gemileri alıyorlar. Onlar gelmezse denize döküyoruz, ziyan oluyor, Bir konserve fabrikasi yapılsın. Balıkları- mızı alsın, Hem hazine kazanır, heni biz. İnönü: — Başka bir diyeceğin var mı? — İstanbulla Üsküdar arasında va- pur ücretleri fazladır. Gidip gelme 22 kuruş alıyorlar, Fakirler, esnaf çok sıkıntı çekiyorlar. Şirket İstan- buldan Bebeğe 5 kuruşa, İstanbuldan arinın Zongul | Halkalıdan bir köylü İnönünün karşısında Üsküdara 11 kuruşa adam taşıyor. — Sebeb ne? — Ziyan ediyormuş. Ne yapalım, bu. ziyanı biz mi ödiyelim, bizi aç bi- takıyor, esnafı aç bırakıyor. İnönü, Hüseyine hüviyetini sordu. Hüseyiri «Deniz küçük nakliye esnaf cemiyet. İdare memuru; olduğunu söyledi. İnönü defterine yazarken” Demek senin derdin hep Şirket, diyordu. içekçilerin istekleri İnönü listeye baktı: — Gelin bakalım Adalılar! Heybeliadada oturan çiçekçiler ce- miyeti reisi B. Ahsen geldi. Evvelâ çiçekçilerin, sonra Adaların derdini söyliyeceğini bildirdi. Çiçekçiliğin ye- di senedenberi inkişaf ettiğini hariç- len çiçek sokulmaması, gümrüğün arttırılması sayesinde daha inkişaf etmekte olduğunu, hattâ bugün çi- çek ihraç edecek vaziyete geldiğimi- zi anlattıktan sonra dedi ki: — Bir derdimiz var. İstanbulda çi- çek müzayede ile kahve köşelerinde satılıyor. Şehrimizde bir çiçek satış mahalli yoktur. Bu temin edilse çok faydah olarak, Bir de vergi meselesi vardır. Çiçek yetiştiren bahçiyanın Yaptığı iş bir müamelel zirelyedir. Kanuna göre vergi almamak lâzım- dır. Fakat bazan bir memur geliyor, bu başka çiçektir deyip vergi tarhe- diyor. Bahçıvanlar azab içindedir. Bir tamim yapılsa da bahçivanlar ra hatsız edilmese. Bundan sonra B. Ahsen İnönünün alâka ile karşıladığı bir seyyah me | selesine temas etti, — Biz Romanyadan mal alıyoruz. Romanya da bizden alıyor. Fakat he- sap karşılaşmasında biz Kliringten Romanyaya karşı borçlu vaziyette- yiz. Bir teklif var. Romanyalılar şeh- | rimize seyyah göndermeği ve alacak- ları olan bu paranın seyyahlara ve- rilerek İstanbulda sarfedilmesini is- tiyorlar, Bu suretle borcumuz olan para memleketimizde harcedilecek- tir... dedi. İnönü bu meseleyi defterine kaydetti, Adaların derdi: Su tamik ederek B, Ahsen Adaların derdlerini an- | Jatmaya başladı: — Adaların en büyük derdi su me- selesidir. e Senelerdenberi bir türlü halledilemeyen bu meseleyi işittiği- mize göre Vali halledecekmiş. Bun- dan şükranla bahsediyoruz. Yalnız evvelâ Büyükadaya su verileceğini işittik. Diğer Adalar halkı da biran evvel suya kavuşturulmalarını rica ediyorlar, Balıkçı dinleniyor İnönü defterine notlar alırken Sa- nyerli Ömer Erkmanı çağırdı. Bu va- tandaş balıkçı idi, İnönü: — Sanyer eskiden odaha mamür bir yerdi dedi, çocukluğumda hatır arım, Şimdi neden biraz sönük? — Yangınlar oldu paşam. Amma şimdi yeni inşaat yapılıyor. Gene gü- zelleşiyor. — Sarıyerde halkın ekseriyeti ba- ıkçıdır değil mi? — Yüzde ellisi balıkçıdır, diğerleri kâtip, memur. — Ne söyliyeceksin bakalım? B. Ömer balıkçıların sularımızda bilbassa uskumru ile geçindiklerini, fakat son senelerde. toriklerin fazla gelmesi yüzünden uskumruların azal dığını, üç sene evvel 65 milyon us- kumru tutulduğu halde bu #ne5 | milyona indiğini söyledi. Balık vaz yeli hakkında malümat verdikten sonra; — Bir maruzatımız var. Biz dalyan sahibiyiz. Kanuna göre bir dalyan ar. ka arkaya üç sene kurulmazsa bü kümete geçer, Hâlbuki bizim meselâ çiroz için Talyanlarımız var. Bunlar nun bu kaydı yüzünden öalyanları- mızı üç senede bir kurmak mecburi- yetinde kalıyoruz. Bu kayıd kaldır. lırsa bizim için iyi olacak. Sonra gemiler volilerimize gelip demirliyorlar, çapalar ağlarımıza ili. şiyor, zarar yapıyor, söylüyoruz, din- lemiyorlar. Çapaları güçlükle çıkarı. yoruz. Liman biraz meşgul olsa da bizi kurtarsa, İnönü balıkçının bu sözleri Üze rine Valiye dönerek; — Liman memurlarile bu mesele yi görüşmeli. Sakınılması kabilse ni- i çin bu volilere zarar vermeli, Sevrü- sefer noktasından kabili icra bir şey ise .bunları zarara sokmamalıdır. 'Tetkike değer bir şey, dedi. Vali İnönünün sözlerini oehemmi- yetle not etti, Hamamcının dileği Balıkçıdan sonra İnönünün karşi» sına hamamcı Osman Gürsan geldi, Yedi senedir hamamcılık ettiğini söy. liyen Osman: — Paşam, deği, İstanbulda 98 ha- mam var. Derdimiz başlıca ikidir. Su derdi, kazanç vergisi. İstanbula üç su akıyor. Kırçeşme, Halkalı, Tak. sim. Hamamlar bu üç sudan istifade ederler. Fakat bu sular umumiyetle az geldikleri için yardımcı olarak ter- kos kullanırlar. Son zamanlarda ilk İ üç su adeta akmaz oldu. Hamamlar” | hemen tamamen terkos kullanıyor. İ lar. Halbuki terkos suyu bahalıdır. Metre mikâbı 15 kuruş yerine beş | kuruşa inse bizim için çok iyi olacak. Çünkü işimiz yalnız su İledir. Vergi derdimize getince iradı gayri safiyenin yüzde 25 ini kazanç olarak veriyöruz. Bu vergi hamamlar iyi para getirdiği devirlere göre tarhedil | miştir. Halbuki şimdi apartmanlar. da hamamlar var. Müşteri azaldı, Eskiden elli, geliyorsa şimdi 20 geli. yor. Bu verginin mümkün olduğu kadar tenzilini istirham ediyorum. — Peki oğlum, başka bir şey? Hamamcı «Yok efendim. dedi, İnönü defterini kapayarak ayağa kalktı. İstanbul smümessillerine dö nerek hepsine birden: Teşekkür ederim, arkadaşlar, de- ik. Iki gündenberi şehrimizin misafiri olan İnönü mesaisinin ilk kısmını bi. tirmişti, Reisicümhurun bugün üniversite. vi ziyaret etmesi muhtemeldir, Milli Şefin gezintileri | Reisicümhur ve bayan İnönü düm saat 17,30 da saraydan çıkarak ote mobille şehirde bir gezinti yapmış lardır. Galata - Eminönü - Sirkeci » Sultanahmed - Beyazıt yolu ile Edin nekapıya gitmişler oradan yine ayni yol le Karaköye dönerek Şişliye geğ- mişlerdir. İnönü Şişilden Taksime dönmüşler ve Gümüşsuyu yolu ile sa- raya avdet buyurmuşlardır. İnönü yollarda halk tarafından hararetle alkışlanmıştar. Kütahya mebusu B. Vedid ve ya verleri Reisicümhura refakat etmişe lerdir |