| | ü! p Ten in- iş tile We, mi. ar) - 4 Mart 1999 Yeni şair bize kalbi yerine nasırını gösteriyor Belki bir akademi bize Yahya Kemalin bir şiir mecmuasını kazandırır Bir okuyucu, yüzünü tanımadığı, yalnız eserlerini okuduğu muharrir. leri, ramancıları, şairleri bazan ha- kikatten ne aykırı tasavvur ederler, "Meselâ ben «Gönülden sesler» i oku- duktan sonra bunun şairi Orhan Beytiyi gon derece zayıf, uzun saçlı bir insan olarak tehayyül ederdim, Mısraları bir zamanın genç kızis- rın ve delikanlılarının ağzından düş- meyen Orhan Seyfiyi ne zaman gör- sem aklıma dalma bu eski düşüncem gölir, Hâlbuki bugün Orhan Seyfi, benim vaktile tasavvur ettiğim tip- ten ne kadar başka bir insandır, Or- han Beyfiye sordum; — Bizde bir edebiyat akademisi kurulmasına tarafdar mısınız? tebellür etmiş, zihninde pişirilmiş fi. Kirlerle cev&b verdi: — Böyle bir teşekküllüün değeri, ve- rimi ile ölçülebilir. Vektile Reşid pa- Şanın kurduğu entkmeni daniş “bize bir Cevdet tarihi kazandırmıştı. Am- ma yalmz bir Cevdet tarihi... Kim bilir, belki bu da - âzalarının mutlaka bir eser sahibi olmaları mec- buriyeti ile - bize meselâ Yahya Ke- malin bir Şiir mecmuasını kazandı- rabilir, Az bir şey mi?... — Demek bir edebiyat akademisi Kurulmasına tarafdarsınız. — Esasen bu hasılı tahsil gibi bir şey olur. Bizde akademi bilkuvve vaf- dır, bilfil de mevcud olursa ne çıkar, — Ay bizde bir akademi mevcud- mudur?.., — Haberiniz yok mu? Harb yılla- rında Cenyoda içtima ederdi. Son zamanlarda muntazaman Beyazıdda- — Bu akademi kimlerden mürek- R... Orhan Seyfi güldü: — İlâhlardan, krallardan, nebiler- den, dâhilerden... — Suallerime ciddi cevab vermi- — iyattan bahsettiğimizi unu- — Yeni şiir hakkında ne düşünü- yorsunuz? — Bence yeni şairler cemiyetimi- alı ve çok eziyetli bir iştir, Yenilik ve güzellik ifadesi olan orijineliteyi bu- Jamıyanlar paradoksal olmaktan baş- eti «Con Ahmed bey» olurlar. Başka çar re var mıdır? Orhan Seyfi gülümsedi: — Maamafih, deği, yeni şiir benim hoşuma gidiyor... Hayretle sordum: — Ne bakımdan? — Akbabaya onlardan birçok mey- © guler çikarabiliyorum. Orhan Seyfi bundan sonra ilâve — Şimdi siz bana «Yeni tarz'bu kadar kolaysa neden bu türlü şifrler yazmıyorsunuz?, ölyebilirsiniz. Evet, Madem ki gençler onu beğeniyorlar, Biz de'bu tarzda yazıp kendimizi be- <Hamlet» in deli rolü yapması kadar güç bir iştir. Buna bizim ne başımız, ne de yaşımız müsaid... — Şiirde müna aranmamasına ne © dersiniz? — Bence mânasız şiir olamaz. Eğer bu müna şiirdeki kelimelerin “bize anlattığı muayyen fikirlerin haricin- de olursa, gene şiirin âhenginden v8 yanyana gelen bazı kelimelerin ara sından çikan şerarelerden doğan bir «Yazık oldu Süleyman efendiye.» Değil midir? Ben bundan daha açık, bundan daha elelâde bir müns Hikmet Feridun Es Eski bir kraliçe bir bakkaliye mağazası açtı Bükreşte kral sarayı civarındaki bu mağaza çok iyi iş yapıyor Romanya kralı Karolun kız kardeşi we eski Yunan kraliçesi prenses Etisa- beth Bükreşte büyük bir bakkaliye mağazası açmıştır. Kalsa Vicioria'da, sarayın yakınında cçılan bu mağaza ucuz satış yapmakta ve çok iş görnek- tedir. Prensesi bir bakkaliye mağazası AÇ- mağa sevkeden sebep şudur: Bir za- manlar, bugünkü Yunan kral ile evli bulunan prenses Elisabeth 935 sen&- sinde kocasından ayrılmıştı. Prenses başandıklan sonra kendisinin malı, olan bir çifliğe çekilmişti. Çiflik bol buğday ve mısır bakkaliye mağazalarına satmıştır. Fa- kat bu suretle asıl kârın bunlara geç- tiğini, kendisinin büyük istifade te- Vs #4 Prenses Elisabeth . min edemiyeceğin! görünce derhal ka. rarını vermiş ve modern bir bakkaliye mağazası açmıştır. Mağaza saraya ya. kın olduğundan saray da ihtiyacını buradan temin etmektedir. SARAY ve BABIÂLİNİN İç YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Teretime, iktibas hakkı mahfuzdur Tefrika No. 293 İstanbulda Almanlar - Abdülhamidin getirttiği mütehassıslar Ahmed Vefik paşa hayatının son 88- Ahmed Vefik paşayı çekemiyenler onu «hubbucah» ile ilham etmek is. terler, Onda bu hırs var idise hiç de yersiz sayılamaz. Hareketlerinde itti- Tad, itidal ve muvazene eksik olsa bile Nim ve irfanı, iiyakatı, gayreti, hüs. nüniyeti en büytik mansıp için emel beslemesine kendisine hak verdirir, 'Bu mükama kimler Ahmed Vefik paşanın itham edile. miyeceği birşey varsa o da «hubbu Ser! vettire! Abdülhamide karşı takındığı istig- pa tavrı hayatının son sekiz senesi içinde onun mevkiinde bir zat için onun derecesinde müzayakaya taham- mül herkesin kârı değildir. Seciye iti. barile bu bir temayözdür Xi emsali devlet ricalinden pek az görülmüştür! Ahmed Vefik paşa 22 şaban 1308 de vefat ettiği vakit meşhur kütüphane» sile birkaç parça antikadan, harap bir evden başka mel namına birşeyi bu- Junmadı; borcunun yekünu ise epey- ce bir miktara baliğ görüldü. İstanbulda Almanlar ve müslihane fütuhat Alman muharrirler Almanyanın Yakın Şark için beslediği emellerin tahakkuk etmekte olduğunu görünce bu muvaffakıyet hakkında «Musliha- ne fütuhat. tabirini kullanmağa baş- Yamışlardı. Osmanlı ülkesinde temin edilebile- cek menfaatlerin zaman, zaman mü- terakki bir nisbette istihsali siyaseti için kullanılan bu tabirin icadı muah- har olsa bile fikir yeni değildir. 1809 da (Pancarmanist lig) tarafın- dan neşredilen bir beyannamede şöy- le denilmişti: (Hâdiseler Osmanlı devletinin inhi- Jâlini inlaç edince Almanya impara- torluğunun bir pay istemesine hiç bir devlet itiraz etmiyecektir. Almanya imparatorluğunun buna hakkı ve yüz- binlerce muhacirinin iktisadi ve milli hayatını idame için diğer devletlerden daha yüksek ihtiyacı vardır.) 1850 de (Anadolu ve Almanya) eserinde Ludvig Ross (Muhaceret seli garbe, Amerikaya ve akıyor. Bize o kadar yakın olan Şarkı düştinenler pek azdır. Bana kalırsa Anadoluda Alman müesseseleri ihdası faydalı olacağı fikrine halkımızın dik- katini celbetmemiz lâzımdır.) demiş- ti. Alman muharrirlerinden Roscher de Balkanlardan ve Anadoludan bah- ratılabilir. Rusyaya ve panslavizme karşı burası en emin bir bulvar teş- kil eder.) mütalâasını yürütmüştü. Alman ittihadı temin edildiği vakıt bu fikir daha ziyade vuzuh ile ortaya konulmuştur. Vakıs malâmdur ki Bismark: — Ben İstanbul postasını tüç aç- mami Ve: — Şark meselesi Pomeranyalı bir Grenadiyenin kemiklerine değmez! Demişti, amma Almanya yavaş, ya- waş' Yakın Şark işlerinde faal roller almağa başlamıştı. 1872 de Alman legasyonu gürültüsüzce büyük elçiliğe ifrağ olundu. Siyasi ahval ve şerait Almanyayı Bismarkın Yakın Şark iş. manh devletinden kopardığı Bosna, Hersek parçasını iyice ve rahatça haz. medebilmek ve Balkanlarda yeni Jok- malar yutabilmek için müzaheretine ihtiyaç hissediyordu. Bulgaristan Rusya ile bozuşmuş, merkezi devletlere Tunanın İstanbula er büyük ticaret yollarını açmış- Şark ile cakldenberi alâkadar Fran- Sa ve İngiltere Osmanlı devletine ad meselelere ya lüzumu kadar mukay. da işgal edilecek ve kâr getirecek bir zed gördü ve işe koyuldu. 1877 de büyük eiçilikle İstanbula gelen prens dö Reuss hakiki bir Ay. rupa büyük senyörü sıfatile ve debde- besi, ihtişamı ile sarayda, Baâbıâlide, Osmanlı payıtahtında gözler kamaş- tırmıştı. O zamana kadar İstanbul halkı Alman imparatorunu uzak mem. Bu siyasetin İstanbulda ilk mümes- sili Almanya büyük elçisi Hatzfeld ok du, (İki defa: 1878 ve 1880). Abdülhamid ikide, birde devlet idare- sini tanzim için Avrupadan istiane eder, fakat arzusu yerine getirilince gelen ıslahatçıların birşey yapamama, ları için el altından tertiplerle işlerini bozar, casuslukla ve maaşlarını teda. hüle bırakmakla, kendilerine iptida verdiği salâhiyetlere tecavüzlerle ma nevi kuvvetlerini kırardı. Bunlar nezaretlerde şüpheli, muac. ciz, can sıkıcı adamlar sayılırlar, em- niyet ve mesaide iştirak göremiyerek paslanır, körlenir kâlrlardı? Abdülhamid Fransadan 1870 de geri çağrılan askeri misyonu inde et- tirmek, Almanyadan da sivil müşavirler celbetmek emelini izhar etmişti. (Arkası var) ———