«Haşim âşık olmuş!..» dedikleri Za- iman hiç şaşmadım. Çünkü arkada- şam sık sık ğşık olurdu. Bunun için aruk onun bu gibi maceralarına alışmıştık Lâkin Haşimin âşık olduğu kadın- | lar da pek tuhaf insanlardı. Bunlar aşktan filân ziyade parayı seven ka- dınlardı, ki de öyle idi, Muhakkak da parası için Haşimin yü- züne gülüyordu. Fakat erkeklerin yüzde doksanı kadınların kendilerini hakiki bir aşkla sevdiklerine kantdir- ler, Bugün ihtiyar, son derece çirkin, zengin bir erkeğin bir aşk macerasi geçirdiğini gördüğünüz zaman onun yanına yaklaşınız ve sorunuz: — Alâkadar olduğunuz kadın sizi paranız için mi seviyor? Derhal size sert sert bakar: — Ne münasebet? der, sevgilim be- ni hakiki bir aşkla seviyor... İşte Haşim de bunlardan biri idi, Arkâdaşım bir kere yüzüne bakılmı- yacak kadar çirkindi. Sonra öyle par- Yak bir zekâ sahibi filân da değildi. Hiç iyi könuşmazdı. Giyinmesini be- ceremezdi. Her mânasile kadınların hiç hoşuna gitmiyeceği tiplerden biri idi. Üstelik yeni sevgilisi Muallâ bin bir macera geçirmiş, dillere destan ol- muş bir kadındı. Muhakkak ki Haşim gibi zengin bir erkek Muallâ için yağlı bir parça idi. Genç ve macera düşkü- mü kadının da ona yüz vermesi sırf Haşimin zenginliğinden ileri geliyor- du. Fakat siz bunu Haşime kabul etti- rebilir misiniz? Ne münasebet? Mu- allâdan bahsedildiği zaman Haşim — Azizim vakıa şimdiye kadar bir çok maceralar geçirmiş, mazisi son derece karanlık bir kadın amma bü sefer hayatında hakiki bir aşk mace- rasına tutuldu, Beni param, pulum için değil, sırf kendim için seviyor. Hem de hakiki aşkla... Ben Muailâ- nın adını ne koydum... Ben Muallâ- Uâdam O Kamelya... Ben ona türkçe olsun diye «Kamelyalı kadın: diyo- Tum... Azizim tam meşhur roman- daki aşkından verem olâan kadına benziyor... Eğer bir gün ondan ayrı- hırsam muhakkak verem olur ve has- talanır, Zaten Muallânın tabiati da o«Ka- »ielyalı kadın» 2 çok benziyor... Ş€- | kerleme yiyor ve kamelya çiçeklerini çok seviyor. Güldüm: — Demek sen de meşhur romandaki Arman Duval öyle mi? Haşim, mağrur bir tavırla: — Evet, dedi, tıpkı... Bündân sonra Haşimin «Kamelyalı kadın; 1 hepimizin arasında pek meş- hur olmuştu. İki de bir ona sorüyor- Yârdı: —E... Haşim... «Kamelyalı kadın» dan'ne haber var bakalım? Haşim o zaman izahat veriyordu. Çok ince ruhlu, son derece hassas bir kadınmış. Hayatından bir çök mace- ralar geçmiş amma şimdiye kadar biç bir erkek onun ruhunu anlıyama- mış. Bir kere Muallânın ismi dehşetli Para canlısı bir kadın olarak çıkmış. Halbuki ne münasebet efendim? Ne münasebet? İçimizden biri Haşime teklif etti; — Hâşim... Bu kadının seni he kikaten sevip sevmediğini anlamak İçin bir tecrübe yapalım. Hem de tıp kı meşhur «Kamelyah kadın» Yoma- nındaki gibi bir tecrübe... Bu roman- de erkeğin babası gidip <Kamelyalı kadın» a; «Oğlumu bırakınız... Size istediğiniz kadar para vereyim.» teklifinde bulunmaz mı? Biz de böyle bir şey yapalım... Bakalım, bu vazi- yette senin «Kamelyalı kadın» ne yar pacak?... Haşim omuzunu sikti: - Canım... Böyle bir tecrübeye ne lüzum var? Ben Muellânin aşkından eminim!... dedi. Lâkin arkadaşlar o kadar ısrar et- tiler ki nihayet Haşim: — Peki, tecrübeye razıyım!... Ce- vabını verdi, Derhal bir plân yapıldı. İçimizde Haşimin babaşı olacak kadar yaşlı biri vardı: Sermed... Haşim, Sermede 1000 lira verecek- Musllânın oturduğu apartımana gi- decek ve genç kadına: — Kızım ben Haşimin babasıyım... Oğlumun yakasını bırak artık... Şu parayı al ve Haşimi bundan sonra unut! diyecekti, Hasi — Durun bakayım yanımda o ka- dar para var mı? dedi. Cüzdanını Ççi- kardı, paralarını saydı. Tam bin beş Mirası vardı. Beş lirayı kendisi için ala- koydu. 1000 lirayı da Sermede verdi. Haşim bu parayı verirken — Nasıl olsa Muallâ bunu redde- decek... Bu gene benim cebime dö- necek... diyordu. Sermed paraları aldi. Çıktı, gitti. Hepimiz heyecan içinde bunu bekli- yorduk. Sermed bir saat sonra döndü. Hep birden sorduk: — Ne oldu Sermed... Sermed şaşkın bir tavırla — Evvelâ oldu... dedi, Muallâya gittim, Sizin tenbih ettiğiniz gibi: — Kızım Muallâ... Sana acı bir ha- ber vereceğim, Ben Haşimin babası- yım... Artık oğlumla senin aranda bir münasebet olmasını istemiyorum... Al şu parayı bundan sonra Haşimi unut... dedim. , 1000 liralık paketi masanın üzeri- ne bıraktım Muallânın ağlayıp, feryad edeceği- ni, ayılıp bayılacağını sanmıştım. Fa- kat genç kadın kurşun gibi yerinden fırladı. Masanın üzerinde duran pe- ra paketini kaptı. Paraları birer bi- Ter saydı. Ondan sonra : — Bana bak moruk.. dedi, bu ni- çin 995 lira... Beş lira daha ver de 1000 olsun... O zaman dediğini ya- parım. . Şaşırmışlım, Her halde Muallâ pa- raları yanlış saymış olacaktı. Ona: — Paket bin lira olacaktı!... de- dim... Muallâ yaman bir külhanbe- yi tavrila: — Bize de mi numara?... Dedikten sonra paraları birer birer yeniden saydı. Bu. işi bitirdikten sonra gü- 1sedi: — Sahi 1000 miş..1000 miş... Fe- na para değil.. dediğini yaptım gitti babahk... Zaten Haşim gibi budala- ya 1000 lira değişilir mi?“ Bundan sonra yanıma sokuldu: — Demek sen Haşimin bebasısın hi... Sen de o kadar zenginsin öyle mi: Diyerek benim oturduğum koltuğa kendisini attı. Gittikçe bana sokul- mağa başladı. Ben de bir firsat bulup kaçtım. Yani sizin anlıyacağınız 1000 Yira gitti. İçimizden biri; — Hey gidi Kameljalı kadın!.. dedi. Haşim sapsarı kesilmişti. Hikmet Feridun Es Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: -Pangaltıda Nargileciyan, Tek- sim: Limoneiyan, Beyoğlu: İs- tiklâl caddesinde Dellisuda, Tepeba- şında Kinyoli, Galata: Hüseyin Hüs- nü, Kasımpaşa: Vasıf, Hasköy: Hah- cıoğlunda Barbut, Fatih: Vezneciler de Üniversite, Karagümrük: Mehmed Fuad, Bakırköy: Merkez, Sarıyer: i, Yenikapıda Sarım, Beşiktaş: Halid, Fener: Hayim Berk, Küçükpazar: Ne- , Samatya; Yedikuiede Teofilos, Şehremini: Ahmed Hamdi, Üsküdar; Selimiye, Her gece nöbetçi eczaneler: Orta- köy, Arnavudköy, Bebek, Beykoz, Pa- şabâhçe, (Anadoluhisarı, (Tarabya, Yeniköy, ve Rumelihisarın- daki eczaneler her gere nöbetçidir. 2 — Kaba kumaş - Fena - Ulatimik, 3 — Şehriyin. 4 — Baş sağlığı 5 — 'Tez canlı - Değme. 8 — Yol - Sual edatı, 7 — Bir erkek ismi - Mersin taranında bir kaza Saha - Sonuna «Y» gelirse demir- yolu olur. 9 — Muhayyel bayat suyu. 10 — Seyretmek - Demir törpüsü Yukardan aşağı: 1 — Boş sözler - Beygir. 2 — Kabile - Bir kadın İsmi, 3 Musul tarafında yaşamış bir hiris- tiyan halkı - Ümid et, 4 Şans - Işte. 5 — Bir karında doğmuş çif€ - Çaresiz, 8 İdrar - Tersi âşikârdır. 7 — Bir maden - Valide, 8 — Tersi Baltık denisinde bir sahil şehridir - Bir harfin okunuşu. 9 — Nota - Bir Taler hükümdarı 10 — Miras - Sonuna «Te gelirse bulaş- mak olur. Geçen bulmacamızın balli Soldan sağa: ç 1 — Kargaşalık,,2 — Ak, Azami, 3 — Primadonna, 4 — Dam, Ras, An, 5 — Abanan, Si, 6 — Namaz, Sima, 7 — Edah, Ek, 8 — Ah, Aria, 9 — Şans, Marya, 10 — Ama, Gevşek; 4 — Gam, Nadas, 5 — Azarasar, 6 — Şadan, Lime, 7 — Amos, Simav, 8 — Lin, Sİ, Arş, 9 — Naime, Ye, 10 — An, Aksak, NE KADAR IZTIRAB EN 24 saattenberi.devam eden müthiş bir baş ağrısı Halbuki bir iki kaşe (LİL bu dayanılmaz ağrıyı bıçak gibi kesmeğe kâfidir (LİLİ bütün ağrı, sın ve sancıları mideyi bozmadan, kalbi ve böbrekleri yormadan dindirir. Aldanmayınız. Rağbet gören her şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRİPİN yerine. başka “bir marka verirlerse şiddetle reddediniz, ey Ad deyâ Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. TARİHİ Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ TURAKINA ROMAN Tefrika No, 72 Keyük gözdesine verdiği sözü geri alıyordu.. Samonun prenses Olga ile evlenmesine razı olmuştu! — Evlendikten sonra afkasına göz- cüler koyarız. Aykırı bir hareketini gö- Türsek kendisini idam edeceğimizi söy- Jeriz. Zindanda bu kâdar yattıktan sonra, ve Samo gibi yakışıklı, tanın. Mış bir kahramanla evlenince Ruslar hesabına çalışacağını sanmıyorum. — Olga bir gün bana - kendisini sor. guya çektiğim zaman: «Ben, Rus ola- rak doğdum, Rus olarak öleceğimi de. mişti, — Ben bu sözlere kıymet vermem, Şi-Ting! Benim annem de Moğollara düşman bir kabilenin kızi idi, Moğol lara esir düştü... Babam onunla ev- lendi ve bugün o, Moğol tahtında otu. Tuyor ve büyük Moğolistana hükme- diyor. Cengiz hanın anası (Ulun hâ- tun) ne kadar Moğol ise, Turakina da © kadar Moğoldur. Samo, Olgüya Tus- luğunu çabuk unutturur. — Bu, Turakina ile ölçülmez, pren- i sim! Onların soyları nede olsa bir kükte, bir ocakta toplanır. Hepside Ortaasya çocuklarıdır, Fakat, Olganın damarlarındaki kan, size çok yabancı- dır. Bir kere deneyiniz! Lâkin, şimdi. den haber vereyim ki, Olga, günün bi- tinde Samoyu yenecek ve belki de onun yardımile Rus topraklarını Moğol isti- lâsından kurtarmağa çalışacaktır. Ol. ganın şeytani zekâsı, onu milliyet duygularından ayırmıyâcak kadar kuvvetli ve tehlikelidir. #ö Keyük müşkül vaziyette kalmıştı. Ihtiyar vezirin verdiği malümata gö- re, Samonun Olgayı sevdiği muhak- kaktı. Eğer Olganın da ona temayü- )ü varsa, ikisinin evlenmesi elbette Samonun Sunguile evlenmesinden daha makul ve hayırlı olacaktı. İyi amma, Keyük, Sunguya da söz vermişti. Şimdi bu sözünden nasıl ge- yi dönecekti? .. Sungu, zindânın kapısını hanın em- rile açtırdı, Olga İle konuşuyor! — Uyuyor musun, Olga? — Zindanda başka ne yapılır? — Kurtulmayı düşünmek de bir iş yapmak demektir. Sungu içeri girdi: — Beni tanıyor musun? — Evet. Hanın sevimli gözdesini kim tanımaz? - Niçin geldiğimi biliyor musun? — Hayır. Fakat, umarım ki, bana bir fenâlık yapmak için gelmedin! — Şüphesiz. Seni kurtarmak iste- diğimden emin olabilirsin! 5 — Seni bu yardıma sevkeden sebe- bkanlıyamaz müyrm? — Beni han gönderdi, Olga! Bana: «Onunla konuş... derdini ve dilekleri. ni âinleln dedi, * Mi Keyük beni nasıl oldu da al ? Ben çoktan unutulduğum sanıyordum. 3 — Keyük hiç bir suçluyu ünutmâz, Aradan uzun yıllar geçse bile, — Demek ki ben de suçlular ara sındayım. Benim adım da insan öldü- ren, baskınlar yapan, hayvan çalan hırsızlar arasında geçiyor, öyle mi? — Hayır, Sen — bunların hiç birini yapmadın, Olga! Fakat, sen onlardan çok daha büyük ve tehlikeli bir suç- Jusun! Sen, yerlileri Moğollar aleyhin- de kışkırtarak Volgayı başlanbaşa ka- na boyamak suçundan yatıyorsun bu- rada. Eğer Cengiz han yaşasaydı, se. ni çoktan asmıştı! Sağ kaldığına şük- retmelisin! Keyük han sana hiç bir 2) ki man ağır.ceza vermedi, Aylardanberi güneşi ve dün: görmeden yaşıyorum. Kuru me mekten ve kurdlu su içmekten bık- tım. Bundan daha ağır ceza ne ola. bilir? — Ölüm... Olga titredi; — Ölüm mü?! Benim suçum, beni ölüme götürecek kadar büyük mü? — Dedim ya. Hana şükretmelisin! — Fırsat bulursam, ayaklarına ka. panarak, bu vazifeyi de ihmal etmiye- ceğim. Fakat, ben, hanın beni affede. ceğini umuyorum. Çünkü Keyük bir insanı iki kere affetmez, — Buradan kurtulman, için bir yol var, Olga: Bana inan, sana yardım et. yorum... Hi. Sermed, Haşimin babası imiş gibi Ayayaı ŞAŞAy) İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Bay) gAŞAMANİ mex isti Göstereceğin yoldan yürüyece- im, Seni dinliyorum, hanın biricik incisi! Sungu gülümsedi: — Bir Moğol zabitile evlenir, ona sadakat gösterir. Ve geçmişi unutur. san, herşey yoluna girecek, Olga! Zindandan, esaretten kurtulacaksın. Hürriyete, güneşe, saadete kavuşadak- &in! Olga birdenbire, Sungunun ne de- vi istediğini anlamamış gibi görün- iü: Şi — Behimle”evlenmeğe kim cesaret edebilir, yayrum? Kocam Petronun bi. le benden nefret ettiğini görmüyor musun? — Petro; hânm gözüne girmek ve cellâdın elindön kurtulmak için Mo- ğol hizmetine'girmiş ve senden ayrı)- mağa mecbur kalmış, Petro böyle yap masaydı, cânım kurtaramazdı. Fakat sen, onun Mieykiinde değilsin! Güzel, #ehhar, akılı, zengin bir kadınsın! Moğolların t#kibinden kurtulmak için, en çıkar yol, derhal bir Moğol zabitile evlenmektir. — Bunu yaparsam, hanın beni hür- riyete kavuşturacağından emin mi- sin? — Evet eminim. Han bana: «Olgayı, ancak bir Moğol zabitile evlenirse af- federim!» demişti. İşte ben de senin, hanın bu sözünden istifade etmeni Ye bu Suretle kurtulmam istiyorum. Moğol zabitelri arasında hoşlanabile. ceğin ne kadar çok zabit var. Bunla. rın hepsi de seninle evlenmek ister. Kocana sadakat gösterirsen, hanın iti. madını kazanmış ve takipden, işken. ceden kurtulmuş olursun! — İyi amma... Bir Moğol zabitile ev. Jenirsem, bir daha yurduma, ailemin yanına dönemiyeceğim. — Bu vaziyette kalırsan, dönebile- ceğinden emin misin? Prenses Olga düşünüyordu: — Belki bir.gün kaçmağa muvaf- fak olurum... — Geçen sefer de kaçmıştın amma, gene tutuldun! Bu sefer sarayın dört göz hapsine alınmıştır, e ğ bile yardım edemez artık işle Olga biraz daha düşündükten son- Ta, Sunguya sordu: , — Yaşumayı buldular mı? — Hayır... — O halde Samo bekâr kaldı de. maek?.. Sungunun rengi attı: — Pakat o evli bir erkektir. Muha. İiz zabitleri arasında sana ondan çok daha lâyık erkekler var, Bana kalırsa, bu işi hana bırakalım... O seni, kime isterse ona vefsin. — Pekülâ. Madem ki sen böyle düşü nüyorsun! Hâna gittiğin zaman DE artık geçmişi tamamile unuttuğumu, yaptığım çılgınlıklardan ötürü beni aifetmesini söylersin! Tensip edeceği sabitle evlenmeğe hazirim, Şunu da ilâve el ki, Rus kadını, köcasına itaat, etmesini, ölünceye kadar sadık katma. Sını ve İcap ederse kocası uğrunda öl. mesini çok iyi bilir. “ Keyük sözünü geri r , Sungu, hana, Olga ile kre görüş tüğünü söyledi: — Onu kandırdım, Moğol zabitile evlenmeğe al Zerli bir zabiti kaybedecekti. Bu su- Tetie Olganın mütemadi tahriklerinden de kurtulmuş olacaklardı. Keyük. gözdesini de kırmak istemi- yordu. - Olgayı bir Moğol zabitile evlen- direceğim. Bu zabiti sepmek bana sid bir vazifedir. İlk önce vaziyeti kavn- yamamıştım, Sungu! Şimdi, sana ver- diğim sözü geri alıyorum. Ve bu, ver.