m LAFEN r mManlıai Amsanı! Aimanuo VanrMininin wa | Pariste Şark köşeleri İncesaz çalan iki kahve, Türk yemekleri yenilen lokantalar Kurban bayramının ilk günü Arap mahallesinde yapılan toplantı ve söylenilen şarkılar Parisin göbeğindeki Arap mahallesinde lokanta ve kahvehane * Paristen yazılıyor: Fransızlar Şi- mali Afrikadan ve bilhassa Fastan gelen Arapların Pariste yabancı va- ziyette kalmamaları, kendi memle. ketlerindeki hayatı yaşayabilmeleri için bir kaç sene evvel küçük bir mâ- halle vücude getirmişlerdi. Bu ma- hallede bir cami, bir otel, bir lokan- ta, bir hamam, bir bahçe ve Fas kah- vehaneleri tarzında bir kahve vardır. Parise gelen Araplar istedikleri 7â- man burada kuskus ve sair Arap ye- meklerini yerler, kahvehanede nargi- İelerini tokurdatarak naneli çay, tar- çin içerler. Kurban bayramının ilk günü Arap mahallesinde oldukça mühim kalâ- balık vardı. Başta Fasın Paristeki mümessili İbni Gebrit olmak üzere bir çok Araplar toplanmış, kurbanlar kesildikter. sonra naneli çaylar İçil- miştir. Bu mahallenin müdürü bayram münaşebetile bir incesaz takımı ge- tirtmişti. Saz Istanbullu Agop ve Parmak ile Tunuslu Malikten mürek- kepti. Agop kanun, Parmak ut, Ma- lik darbuka çalıyordu. İlk fasıl hicazdı. Peşrevden sonra şarkılar başladı. Söylenilen şarkılar hep Türkçe idi. Bak ne hale koydu bu bahtı siyah Şarkısını Canım senin olsun beni canın gibi sakla Bunu da diğer şarkılar takip etti, Arada kanun, ut taksimleri yapıldı. Saz öğleye kadar sürdü, kahvede bulunanlar tarafından zevkle din lendi Pariste iki incesaz takımı vardır. AKŞAM'ın tefrikası AŞKIN KURBANI — Büyük macera romanı — — Tahire hanımefendinin akraba. sı mı7... Ne münasebet... Şey... — Canım, akrabanız değil mi?... Si- si büyütmemiş mi?... Ebeveyniniz öl. dükten sonra dalma onun yanında oturmamış Misınız 'Tendu'nun yanakları kızardı. Şaş- kın bir halde biran sustu. Şimdi kırdı- ğı potu anlıyordu. İhtiyar kadını ya- Jancı çıkarmıştı. Fakat artık iş işten geçmiş bulunu- yor... Fazla rol oynamıyacak. Bütün cesaretini toplıyarak, kabahatlı bir ço- cuk sesile: — Vallahi ben yalan söylemesini hiç beceremem... Bir gün nasılsa bu çamı devirecektim. Ben Tahire hanımefen- dinin akrabası değildim. O beni anne gibi seven, himaye eden halamın ar- kadaşıdır. Kendisine son derece hür- metim vardır. Perihan bu dalavirenin ne maksad. Ja yapıldığını anlıyarak için için gülü. yordu. Fakat öfkeli bir hal takınarak: — Bu yalana ne ihtiyaç görüldü öy- Jeyse ... - dedi, Bunlardan biri Ermenilerden, diğe- Ti Musevilerden mürekkeptir. İkisi de Parisin birer köşesindeki iki kahve- hanede çalmaktadır. Ermenilerden mürekkep takım dalın ustadır, bir kanun, bir ut, bir de def çalan ha- nendeden mürekkeptir. Bir zamanlar bu takımda bir ke- mençe de vardı. Eski devir paşala- rından birinin oğlu bir artistin pe- şinde Parise gelmiş, elinde avucunda ne varsa yiyip bitirdikten sonra s&- falete düşmüştü. İyi kemençe çalan bu genç tesadü- fen Ermeni saz takımını bulmuş ve bu takıma girmişti. Fakat bir müd- det sonra memlekete döndüğünden şimdi takım üç kişiliktir. Bu saz ta- kımı ağır şarkıları tercih etmektedir. Çaldığı kahveye bir çok şarklılar gi- diyor. Musevilerden mürekkep takım bir keman, bir ut, bir hanendeden mü- rekkeptir. Bu takım daha ziyâde ha- fif şarkılar çalıyor. Çaldığı kahveye devam edenler yüzde doksanı Müuse- vilerdir. Bunlann arasında, saz çif- tetelliyi çalarken yerinden fırlayan- lar, gerdan kırıp, omuz ttretenler oluyor... Musevi saz takımı burada yapılan Musevi düğünlerinde de ça- yor. Bir kaç aydanberi Ankara radyosu burada şarklılar tarafından alâka ile dinlenmekteğir. Gündüzleri 19, geceleri 3 metreden kisa dalgada yapılan neşriyat Pariste ve bütün Fransada pek güzel işitiliyor. Burada bulunan şarklıların en mühim İşle- rinden biri de akşamları Ankara rad- yosunun Türk musikisi neşriyatını Tefrika No, 14 Nakleden: (Vâ-Nü) -— Rica ederim, kızmayınız!... De- min de size söyledim ya... Anne gibi sevdiğim bir halam var... Beni büyüt- tü... Kendisine bir sürpriz yapmak is. tiyorduk... Tanımadığınız bir kızın res- mile vakit kaybetmek istemezsiniz di- ye Tahire hanımefendi beni size âk- rabası gibi prezanta etti ve Lütfiye hanımın yeğeni olduğumu gizledi. Perihan birdenbire sarararak: — Kütfiye hanım efendi mi?.. » de- di. — Evet. — İsminiz ne? — Tendu... Kadri Memduh paşanın kızıyım. — 'Tendu! Perihan, bu ismi tekrarladığı za- man, kalbinin titrediğini hissetti. De- mek karşısında duran kardeşiydi. Genç kızı görür görmez duyduğu incizap bundan ileri geliyormuş meğer... Bir an içinde, bir sinema şiridi gibi, bü- tün mazi, gözlerinin önünde tecessüm etti, Annesi sağ iken yaşadığı o güneşli, dinlemektir. Maamefih radyo bura saatile pek erken neşriyata nihayet verdiğinden geceleri incesaza rağbet devam ediyor. , ” Son zamanlarda Pariste Türk lo- kantaları birdenbire çoğaldı. Bir kaç sene evveline kadar yalnız bir Türk lokantası varken şimdi bunların ade- di yeğiyi, sekizi buldu. Bu lokanta- lardan bir kısmı Parisin en kibar mahallelerindedir. Hepsi rağbet gör- mekte, iyi iş yapmaktadır. Paristeki Türk lokantalarının ek- serisi Ermeniler, bir ikisi Rumlar ta- rafından açılmışlır. Bunlarda bizim bütün yemeklerimizi bulmak kabil dir. Meselâ bu mevsim Parisin mer- kezinde yoğurtlu kebap, lâhana dol. ması, baklava, kadıngöbeği yiyebilir- siniz. Yazın da Hstede türlü, karnı. yarık, pathean dolması ve sair yaz yemekleri, hafif talılar vardır, Paristeki Türk lokanlalarına en ziyade şarklılar rağbet ediyor, Son s€- nelerde şarktan Parise gelenler ço- galmıştır. Bunlardan bir kısmı, Fran- sız lokantalarına gidecek yerde, öte- denberi alışlıkları yemekleri bulmak için 'Türk lokantalarını tercih ediyor. Gelenlerden bir kısmı da şarkta bulunmuş, yemeklerimizi beğenmiş Avrupalıları Bunlardan, uzun müddet Türkiyede kalmış olanlar 'Türk yemeklerine Türkler kadar rağ- bet ediyorlar... Nihayet bir kısmı da yeni ve bilinmiyen bir yemek yemek için Türk lokentlalarma geliyor. Paristeki Türk lokantaları pahalı- dır. İyi bir lokantada verilen para- nin İki mislini vermek lâzımdır. mesüd günler... Sonra, mahud yaban- cı Kadın eve girdiği zaman, çektiği 12- tırap... Babasının üvey annesine kar. şı duyduğu meyil dolayisile kızmın ezilmesine lâkayd kalışı... İhtiyar matmazel Ofeli... O da ölmüştü... V birdenbire, işte, karşısına çıkan bu ço- cuğun tebessümü... Çektiği acılara ancak evden kaçmak suretile nihayet verebilmişti. Şimdi ezgin ruhunda, geçmiş günlere karşı hicrandan ziyade merhamet vardı. Yanında duran genç kıza şefkatle bak tı. Tendu, korkak korkak bekliyordu. Perihan sesinin titremesine mâni olarak: — Üzülmeyin, yavrucuğum... Kız. madım... - dedi. - Bu yaptığınız hile, bilâkis bana karşı komplimandır.. Demek güzel yüzünüzü ancak benim tanlandırabileceğimi tahmin ettiniz? Madem ki artık bu sır meydana çıktı, rahat rahat konuşabiliriz.. Ben de si- zin gayet samimi, iyi bir arkadaşınız olmak istiyorum. — Dostluğunuzu memnuniyetle ka- bul ederim... Bilmem nedense Şizi gö- rür görmez o kadar sevdim ki... San- ki ötedenberi tanıyormuşum gibi... — Haydi bana çocukluğunuzdan bahsediniz... Babanızı hatırlıyor mu. sunuz? Hayal meyyal... Daha doğrusu, yüzünün çizgilerini asla... Beni okşa- masını, bana karşı muhabbetini ve son Geçen haftaya nisbetle ehemmiyetli değişiklik yok - Zeytinyağ satışı arttı Piyasada geçen haftaya nisbetle €hemmiyetli bir fark yoktur. Yalnız bazı malların satışları üzerinde dur- gunluk hasıl olmuş. Buna mukabil diğer ihracat maddelerimizin satışla” rı daha ziyade artmıştır. Bu tahav- vülleri tebarüz ettirmek için her haf- ta olduğu gibi ihracat maddelerimi- zin vaziyetini ikiye ayırryoruz. Bun- lardan satışları artan maddeleri aşa- ğıya yazıyoruz: Yumurta — Geçen hafta içinde yumurta piyasası durgundu. Yuna nistana pek az mikdarda yumurta sevkediliyordu. Almanyadaki fiatleri kontrol (dairesi, yumurtalarımızın #atlerini pahalı bulmaktaydı. Maa- mafih kontrol dairesinin yumurtala- rımıza karşı müşkilât çıkarması pek uzun. sürmedi, Son bir kaç günden- beri Almanya yumurtalarımıza karşı istekli davranmaktadır. Birkaç gün içinde Almanyaya 2700 sandık yu- murta gönderilmiştir. Yumurta tacir- lerinin elde ettiği malümata göre, Şimdiye kadar Almanya, Fas yumur- taları almaktaydı, halbuki Fas yu- murtaları İspanyanın ihtiyacına ki- fayet edecek kadar fazla değildir. Zeytinyağı — Bu hafta içinde sa-. tışı artan maddelerden biri de zey- tinyağdır. Mısırdan, Romanyadan zey- tinyağlarımıza karşı taleb artmıştır. Bu talepler esasen yükselmeğe mü- temayil olan zeytinyağ flatlerini art- tırmıştır. Bu sene zeytinyağ mahsu- Jümüzün mikdarı azdır. Fiatler dün- ya fiat seviyesinden yüksek olduğu halde, yine zeytinyağlarımıza karşı talepler devam ediyor. Romanyadan zeytinlerimize de İse tekler artmıştır. Vaka Türkiyenin küçük taneli zeytinleri, Romanya pi- yasasında ötedenberi aranılmaktadır. Fakat bazı ihracat tacirlerimiz, »ey- tin salamura Uusullerinde ambalâj tertibatında ihmalkâr dâvrandıkları için, Romanyada zeytinlerimizin eski sürümünü kaybetmiştik. Son gene- lerde, ambelâj ve salamura İşlerine büyük bir ehemmiyet veren ihracat tacirlerimiz, yine Romanya piyasa- sında aynı mevkii elde edeceklerdir. Zeytinlerimize karşı Mısırdan da ta lep vardır. Arpa — Bu hafta içinde arpa Üze- rinde de büyük iş olmuştur. Bir hafta zarfında piyasada 45 bin kilo arpa satılmıştır. Evvelce de yazdığımız gi- ; bi, Yunanistanın, bizden 100 bin kilo | arpa talep ettiği, piyasada arpa üze- | rine olan muameleleri arttırmıştır. Kuru meyvalar — Fındık ve cevize | karşı olan talep bu hafta içinde daha ziyade artmıştır. Bu yüzden ceviz fiatleri yükselmiştir. Cinslerine göre ceviz Matleri 52 kuruşla 63 kuruş zamanlardaki hüzünlü halini arasıra gözümün önüne getiririm... Kalbini kemiren gizli bir derdi vardı. Sanırım ki, yegâne tesellisi bendim. — Çok mu derdliydi? — Evet... Sonra öğrendim: Bazı iş- lere girişmiş; iflâs etmiş... Başımıza gelecek felâketleri düşünerek üzülü- yordu. — Doğup büyüdüğünüz köşk Eren- köy civarındaydı, değil mi? — Evet,.. Kocaman bahçesi vardı. Çiçek içindeydi... Ağaçların şekli bile gözümün önünde... En diple küçük bir kapı vardı. Kaybolan anahtarını bir gün buldular. Çınarın bir dahna astılar, Perihan da o hâdiseyi hatırhyordu. O, zaten her zaman o gizli kapıdan kaçarak annesinin mezarına giderdi. — O küçük kapıdan sonraları hep çıkardım. Çünkü ablamın sevdiği bir yolmuş burası... Genç kadın, boğuk bir sesle: — Ablanız mı? - dedi. — Evet... Babamın ilk zevcesinden olan kızı... İsmi de sizinki gibi, Peri- han... — Onu da hatırlar mısımz? — Pek müphem. Rüyada görülüp de unutulan simalar gibi... Beni çök severdi... Sık sık öperdi... Meyus bir hali vardı... Daima ağlardı. — Ne oldu sonra ablanız? — Bir gün hastalandım İyileştikten arasındadır. Nevyorktan da fındıkia- rımıza talep olmuştur. Bu hafta içim de Nevyorka 7 bin kilo fındık gönde- rilmiştir. Hamburga sevkedilen fın- dıkların yekünu 60 bin kiloyu bul maktadır. Brezilya yavaş yavaş fındıklarımı- zn müşterisi oluyor. Yakın senelere kadar Brezilyaya fındık sevkedilemez- di, bu hafta içinde Brezilyaya 2 bin kilo fındık ihraç edilmiştir. Şimdiye kadar bu hafta içinde sa- tışları artan ihracat maddelerimizden bahsettik, bundan sonra da, durgun bir devre geçiren mallarımızdan bah- sedeceğiz, Tütün — Marmara havzasında til- tün vaziyeti zirai memnun edecek vaziyette değildir. Halbuki Ege min- takasında tütün vaziyeti pek parlak bir devre geçirmişti. Dokuma ham maddeleri — Tiftik ve yapağı üzerine bu hafta hararetli denecek derecede muamele olmamış- tır. Maamafih tiftik piyasasının ara sıra durgun bir devreye girmesi tabii görülmektedir. Bu durgunluk âni talepler karşısında birdenbire değişe- bilir, Av derileri — Geçen hafta uv deri- leri üzerine hararetli muameleler ol- muştur. Bu yüzden de av derileri flatleri yükselmişti. Son günlerde av derileri piyasasında bir durgunluk müşahade edilmektedir, Yiyecek maddeleri Yiyecek maddelerinden zeylinya- gının pahallaştığını yukarıda vaz- muşlık. Tereyağlarına gelince, fiatler geçen haftaya nisbetle biraz yüksek miştir. Alâkadar yağ tacirlerine göre tereyağ flatleri, et fatlerinin yüksel- mesi üzerine artmıştır. Bir yağ tacir) diyor ki: — Balık ve etin ucuz olması, yağ fiatlerinin düşkünlüğüne ve az sar- fedilmesine sebebiyet veriyordu, son günlerde etin pahalılaşması yağın da yükselmesine sebep oldu. Hasılı yağ ve kuru fasulye ve diğer kuru sebzeler üzerine iş yapanlar, ba- hk ucuzluğundan şikâyet ediyorlar. Demek oluyor ki memleketimizde et ve balık gibi en mühim gıda madde- leri daha ziyade ucuzlıyacak olursa, diğer gpda maddelerinin ihtikârına şahid olmıyacağız. Et ve balık paha- Yılaştığı zaman, diğer gıda maddele- rinin pahalılaşması bir tesadüf eseri değildir. Bu, her zaman görülen ha- diselerdir. Şehir iktisadiyatile uğra- İ şan mütehassıslar, idare âmirleri bu hadiseleri esas ittihaz ederek, hayatı ucuzlaştırmak için, et ve balık fiat- lerini ucuzlaştırmak imkânlarını ted- kik ederlerse meseleyi en kısa yoldan halletmiş olurlar, H.A sonra artık onu görmedim... «Öldü!» dediler. Zayıf olduğumdan sıhhatim bozulur diye, hatırlamamam için, bah. sini ettirmediler. Kakat ben her za- * man ruhuna fatiha okurum... Bütün gayretine rağ'men, Perihan, artık, heyecanını yenemedi. Göz yaş- ları şelâle gibi, yanaklarından akma- ğa başladı. 'Tendu hayretle sordu: — Ağlıyorsunuz. Söylediğim sözler- le sizi üzdüm mü? — Hayır, hayır... Bilâkis... Bunlar saadet yaşıdır... Sözleriniz kaybettiğim muhabbetleri hatırlattı. Ben de sizin taraflarda bir köşkte doğup büyü- düm. Sarışın bir küçük kızın ablasıy- dım. O zamanki bedbahtlığımı ancak onun muhabbeti giderirdi. — Demek bedbahttınız?... yok mıydı? — Yoktu... Kalbimin hissi ihtiyaç- larını ancak küçük kardeşim tatmin ederdi. Fakat bir gün hasatalandı... Ondan büsbütün ayrılmak mecburi. yetinde olduğumu anladım. Evi terke. derek kaçtım. İşte bundan sonra mes- lek sahibi oldum. — Çok sevdiğiniz küçük Kardeşini. zi bir daha görmediniz mi? — Hayır... Çünkü ona da size söyle. dikleri gibi, benim hakkımda «öldüls demişler... Anneniz (Arkası var)