GARIP BIR MACERA NUVELİ Fotoğraf ve Öl Aşağıda anlatacağım hikâyeyi ba- ma söyliyenlerin hüsnü niyetlerine ve akli müvazenelerine kati surette kaniim. Hayatımda işitliğim en ga- rib hadeselerden biri budur. Hiç bir şey ilâve etmeksizin, olduğu gibi, si- e naklediyorum. Okuyanlar bunu diledikleri şekilde izah etsinler, Böy- le vakalar benim idrakimin fevkin- dedir, Gayet muhabbetli bir âileydiler. Anneyle baba, biribirine perestiş ederlerdi. Yirmi beş senedenberi be- raber yaşadıkları halde, aralarında en ufak bir kavka, en ehemmiyetsiz bir anlaşmamazlık olmamıştı. Üç çocukları vardı. Biri kız, ikisi oğlan... Üçü de son derece babaları- na benzerdi. Hepsi birden, gayet sa- kin, mesud bir hayat yaşamaktaydı- Yar. Bir gün yemekten sonra anneleri biriz rahatsızlığından behsetti. Ken- disi cidden nümüne denecek mükem- melivette bir kadındı. Hiç bir zaman hastalanmaz, hiç bir zaman yorgun- Juktan şikâyt tmez, en son yatar, en evvel kalkar. Diama canlı ve müte- bessim. Böyle halsizliğinden şikâyet etmesi için muhakkak ki oldukça ağır has- taydı. Or bes senedenberi ilk defa olarak yatağından kalkamadı. Çağ- rlan doktor, tifo teşhisini koydu. Hastalık az zaman içinde komplikas- yonlar yaptı, üç hâfta kadar, kocası nın ve çocuklarının endişeli nazar- lan altında biçare kadın hayatla mücadele etti, Ev halkı, tessürle, müs temadiyen: — Olamaz... Azrail annemizi yene- mez... Aksi takdirde çok feci olur... - diyorlardı. Fakat maâtteessüf, korktukları baş Jarına geldi. Bu kiymetli vücudün gaybubetinden doğan acıyı bir kab daha arttıran bir şey vardı. Oda, Anneciklerini hatırlatacak bir tek resmin bulunmayışıydı. Vaktile ne zaman kendisine resmi- ni çekmeği teklif ettilerse: — Hayır, istemem!... - demişti. - Kâğıt üzerinde beliren o câli akisler sinirime dokunuyor... Hem seneler geçtikçe insan ne kadar değiştiğini görüyor da esefleniyor, Sizin gözleri- niz behi dalma güzel görmeğe alış- mıştır. Halbuki fotoğrafın üstünde zamanın bıraktığı harabe belli olacak. O zaman yaşlandığımı, bozulduğumu farkedeceksiniz. Bunu züppeliğinden dolayı yapmıs yordu. Fakat o, bir annenin, bir zev- cenin yaşla mukayyed olmamasını; hatırada, bakışının intibaile men- kuş kalmasını istiyordu; gözlerin et- rafındaki kırışıklarla değil... Bu, çok güzel bir fikirdi. Fakat öl- dükten sonra arkada bıraktıkları, bü- tün hüsnü niyetlerine rağmen, onu hastalıktan perişan olmuş yüzile ha- tarlıyorlardı. Çocuklar için de, baba için de pk acı bir şeydi bu... İhtiyar adam, ev- lAdlarında, çok sevdiği karısınm hat- Tarını, renklerini, harektlerini arıyor, bir türlü bulamıyordu. Merhumenin bir sözü boyuna aklı- pa geliyordu; — Üçü de babasına o kadar benzi- yor ki... Kocam sevlâdım değiller!> diye inkâr etmek istese, kabil değil, muvaffak olamaz... Hakikaten çocukların hiçbirinde kadının kızıla çalan kumral saçları ve nşeli tebessümü yoktu. Üç gençten ziyade, bu felâket, ba- balarına tesir etti Az zaman içinde adamın yüzü sarardı; gözlerinin feri söndü. Bütün benliğine bir halsizlik çöktü. İştahasını öyle kaybetmişti ki sül- ten ve haşlama patatesten başka bir şey yiyemiyordu, | Oğlu bir gün, hemşirelerine — Babam da kendini pek bıraktı. Biliyorum, uğradığımız felâket çok | acı birşey... Fakat bir az mücadele | etmek, üzüntüyü yenmek lâzım... Küçük kızkardeşi — Onda, bizdeki gibi, gençlik me- taneti yok ki... - dedi, Ablaları: | — Sakın hasta olmasın?.., - diye sordu. Erkek kardeşleri: — Hastalık o kadar gözümüzü kor- kuttu ki, hemen aklımıza geliyor... Biraz bekliyelim... Zamanla düze lir... - fikrini ileri sürdü. Fakat altı ay geçtiği halde, iyileş- mek şöyle dursun, adamcağız, gün- den güne eriyordu. Babalarının istememesine rağmen zorla doktor çağırdılar. Hekimin ver. diği hüküm, onlar için yeni, feci bir darbe oldu: — Mide kanseri... İç uzviyetler Merhum annelerinin şekli de, bu sile fotoğrafınınarkasında, esrarengiz bir tarzda li... Artık yapılacak birşey yoktu. Üç çocuk için, yeniden ıztırab gün- leri başladı. Baba, evlâdlarının gözleri önün- de, yavaş yavaş ölüme doğru gidiyor- du, En acıklı tarafı şuydu Kİ, karşı- sında mütemadiyen rol oynayıp onu teselli etmeğe mecburlardı. Neşeli gö- | rünmeğe çalışıyorlar; babalarını: — Birşeyin yok... Seninki kurun- tu!... - diye avutuyorlardı. Feci neticeyi beklerlerken, babala- rınm resimleri olmadığı akıllarına geldi. Şimdi ne yapacaklardı? Ona: — Fotografını alalım... - diye tek- lif etseler, mullaka adamcağız şüp- helenecekti. Ölüme mahküm olduğunu anlıya- caktı, son günlerini üzüntüyle geçi- recekti, Babaları farkına varmadan bu işi yapmanın çaresini buldular. Bir gün kuzenlerini çağırdılar, Oynıyacağı ro- lü delikanlıya öğrettiler. Genç erkek: — Ale albümü yapıyorum. Hepi- nizin birden resmini alacağım! - tek- Mfinde bulundu. Ve hepsini, grup halinde oturtarak fotograflarını çekti, O günden sonra hastalık süratle hükmünü icra etti. Hekimlerin tayin ettiği müddetten evvel, bu ikinci büyük felâket de başlarına çöktü. Üç genç, perişan halde, başbaşa kaldılar. 'Teessürleri zamanla biraz sükün bulunca, henüz develope etme- dikleri cam akıllarına geldi. Erkek kardeşleri: Gelin, şunu biz yapalım,,. Bir. az avunuruz. deyince, hep birden, karanlık odaya girdiler. Eczalı sudan camı çıkartıp kırmızı lambanın karşısında baktıkları 24- man, üçü birden, gayri ihtiyari tit- remeğe başladı Resimde teşkil ettikleri grupun ar- kasında babalarının oturduğu yere yakın, mütebessim bir haya! görünü- yordu. Sanki onları himaye etmek istiyormuş gibi... Toplanmış olan $i- lesinden ayrı kalmağa razı değilmiş gibi... Annelerinin hayali görünü yordu... Nakleden: Hatice Süreyya RADYOLIN ile SABAH, ÖĞLE ve AKŞAM her yemekten sonra muntazaman dişlerinizi fırçalayınız © S ÖSALIOĞLU | İSTANI ÇAKMAKÇILA Ku; MİYÜ 3337 — SANDALYECİLER Ya yastık size isbata kâfidir. Adres : Yerli Mallar Pazarlarında. Kuş tüyü Yastık, Yatak, Yorganlarını Başınızın rahatlığı ve uzun kış gecelerinde sıcak ve rahat yatmak için soba ve kalorifere ihtiyaç hissetmiyeceğinizi (1) liraya alacağınız kuş tüyü Yorgan, şilte, yastık fiatlerinde mühim tenzilât yapıldı. Kus tüyü ku- maşlarının her rengi bulunur. Platleri çok ucuzdur. İstanbulda o Çakmakçılar yokuşunda kuş tüyü fabrikası, 'Telefon: 23027. Satış yerleri: Ankarada, Beyoğlunda Sumer Bank mutlaka eek. kullanınız! | geçecektir. Erbaa mektupları Tü nlerinin nefasetile tanınan bir kaza : Erbaa Tütüncülük gün geçtikçe inkişaf ediyor, Taşova 8razisi pek yakında suya kavuşacak Erbaa (Akşam) — Anadolunun çok rn ra na sahip, dalma hareket ve faaliyet içinde bulunan yedi nahiye merkezi, 138 parça köyile sinesinde «seksen biri kişilik nüfusu barındıran güzel bir yurd parçasıdır. «Kelkit» Nazlı ve kıy. rımlı akışlarile şehrin şimalinden gö. çer ve Kale köyü önlerinde Yeşilir. makla birleşerek kasabayı bir kuşak gibi sarmış olur. Erbaa köyleri eşine tesadüf edilemiyecek kadar güzel bi- Ter yurd parçasıdırlar. Bu havallde yazın, denizi aratmıyacak kadar cö. mert su kaynakları, göller vardır, ha. va itibarile de iyidir. Engin ovalar, rengin ve zengin dağ- Jar bu mümbit yurd parçasına bam- başka bir güzellik verir. Kazaya 40 ki- Jometre yakmlığında bulunan «Bofa- boy» gölü çam kokulu dağ parçaları arasına sıkışmış, tatlı bir sudur. Bu göl ve tlvarının Bizanslılara kadar dayanan bir tarihi de vardır. Arazi bakımından Taşova hinterlan- dı çok geniştir, umumiyet itibarile mümbit ve kuvvetlidir, yılda iki, üç mahsul alınır. Başta tütüncülük çelir, diğer mahsuller tütüne nisbetle'ken- di ihtiyacını ancak karşılar, harice sat- tığı mahsuller arasında tütün, afyon, mehleb, ceviz, yumurta vardır. Tütün Taşova bir tütün diyarıdır, her 'Taş- ovalının tarlasında, evinde tütün ko- kusu vardır. Topraklarında yetişen tütün cinsiyetinin kemale ermiş, orta kıtada ince yapraklı ve ince damarlı- dır, elyafı ipek gibidir. herhangi bir harman içinde bir nisbet dahilinde Taşova tütününün bulunmamasına imkân yoktur, yüksek sigara yapan Avrupa fabrikatörleri 'Taşovanın bil hassa Yaka tütünlerinin müşterisidir. ler. Orta ve engin üzerine en kuvvetli müşterisi Almanyadır. Taşova mıntakasında tütün dikim mevsimi Mayıs sonlarma doğru baş- lar, bu devreden itibaren tütün tarla. larında Taşovanın işçileri yaz sonuna kadar devam eden çalışmalarına baş- larlar, Tütün fidesi toprağa dikilir, ça- palanır, büyütülür, kırılır, kurutulur, içeri alınır, ikinci faaliyet merkezi de- met odalarıdır, sonbahar ve kışın uzun gündüz ve gecelerinde tütünler, gü- zel Taşova kızlarının elleri arasında örülmeğe (yani demet edilmeğe) baş. lar. Uzun bir çalışmadan sonra tütün denkçiye teslim edilir. Denk yapıbr piyasanın norma! zamanları gözetilir, Türkkuşu Adanada bu yıl faaliyetini artırıyor Adana (Akşam) — İnşaatı biten | şehrimiz Türkkuşu binasının mu- | vakkat kabulü bir müddet evel yapıl- mışlı. Bir kaç güne kadar bina ta- mamen tesellüm edilecektir. Şebri- miz hava kurum başkanı B. Sabri Gül, önümüzdeki yıl faaliyeti hakkın- da şunları söylemektedir; — Şehrimizdeki Türkkuşu faati- yeti bu yıl artacaktır. 939, geniş mikyasta bir çalışma senesi olarak Geçen sene inşasına başladığımız Türkkuşu binası tamamen bitmiştir. Şehrimizin en güzel yerinde kurulan bu bina hem 'Türkkuşuna mensub gençlerimize iyi ve modem bir mek- tep, hem de şehrimizin imarı nokta- sından mühim bir kazançtır. Türk- kuşu binası yerinin istimlâk bedeli İle birlikte bugünkü hali ile 39,000 liraya mal olmuştur. Kalorifer ve saire itibarile her türlü medeni kon- foru haiz olan binamız çok beğenil- mektedir. Şimdi binanın bahçesini tanzim ettirmekteyiz. Biliyorsunuz ki Adana Türkkuşu talebeleri İnönünde fevkalâde notlar İ âldı. Her taraflan fazla gönderdiği- miz talebe adedi de göğsümüzü ka- bartıyor. !I Bir meteoroloji Yukarıda Erbaa C. H. P. ve Halkevi binası, aşağıda hükümet konağı düşen fırsat kaçırılmaz, Tütün anba- ra getirilerek satılır. Mıntaka yılda en az iki buçuk; üç milyon kilo temiz tü- tün çıkarır alıcıları da mahdut değil- dir, Kilo itibarile 1 kuruştan 300 ku. Tuşa kadar fiat vardır. Belediye ve kültür işleri Son dört beş yıl İçinde Erbaa bele- diyesi mühim eserler meydana ge' miştir. Bu meyanda fenni mezbaha, sinema binası, park, itfaiye teşkilâtı zikredilebilir, Mıntakanın kültür işleri yolunda- dır. Yalnız mevcut mektepler ihtiyaca kâfi gelmiyor. 188 parça köyde 17 mek- tebin bulunması bir nisbetsizlik ifade eder. Her yıl ortaokula olan ihtiyaç daha şiddetle hissedilmektedir. Bu yüzden memleket gençliğinin çoğu mektepsizlik içerisinde bocalamakta- dır. Maarif makamlarının alâkası bek. Teniyor. Taşovanın sulanması Hükümetin beş senelik sulama prog- ramına giren Taşova arazisinin Kelkit ırmağından şulanmasına ait regüla- tör ve kanalın proje ve keşif raporları ikmal edilmiş ve Nafla vekâletinin tas. diöime arzedilmiştir. Öğrendiğime gö- re regülatör ve kanalın keşif projesi vekâletçe tasdik edilmiştir. Yakın bir zamanda eksiltmeye konulacaktır. Bu büyük su projesinin tahakkuku mem- lekette bambaşka bir vaziyet yarata- caktır, bol suya kavuşan Taşovanın zengin toprakları en âz üçyüz bin nü- fusu barındırmaya müsait bir hale gelecektir. İnönü kanalı Taşovahların bir Nili gibi bereketli olacaktır. Şilede faaliyet istasyonu kurulacak, Halkevi binası açılıyor Şile (Akşam) — Şehrimizde mebus intihabı hazırlıkları köylere varıncıya kadar büyük bir ehemmiyetle devam etmektedir. Defterler hâzırlanmıştır. Ankaradan buraya gelen haberlere göre burada bir meteoroloji istasyo- nu yapılmasi için tedkiklere başlan- mıştır. Yapılacak bina Şilenin denize hâkim en güzel bir yerinde olacaktır. Coğrafi noktadan buranın meteorold- ji tedkikata eiverişli olduğu anlaşılı- yor, Önümüzdeki günlerde Halkevi bi- nasının açılma töreni yapılacaktır. Halkevinin eşyası bir heyet tarafın- dan İstanbuldan satın alınmıştır. İzmirde bir ev kısmen çöktü, bir çocuk yaralandı İzmir (Akşam) — Çeşmede Sakar- ya mabüllesinde bir kaza olmuştur. Bakkal B. İsmailin evi tütün deposu haline getirilmiş ve eve 500 balye tü- tün konmuştu. Sağlam olmıyan evin pencere kanadları, tahtaları birdenbi- re çökmüş, sokakta oynamakta olan çocuklardan sekiz yaşında Ahmed ba» şından ağır yaralanmışlır. Diğer ço- cuklar acele kaçtıklarından daha mü- essif bir vakanın önü alınmıştır.