B. Hüseyin Cahid diyorki... Edebiyat mükâfatına şimdilik lüzum yoktur, Çünkü... Yeni edebiyatçılar olgunlaşmadılar. Eskilere gelince bunlara edebiyat mükâfatı hiç verilemez Vaktile İstanbulda bir salepçi var- Mış. Bu adamcağız mesleğini çok 50- vermiş. Otuz sene soğuk kış sabahlar rında, İstanbul sokaklarında; —'Bütü salepi... ölye bağırarak Holaşıp dururmuş. Gel zaman git zaman bu işinin Aşıkı olan salepçiye hiç beklemediği bir yerden pek büyük bir servet gel iyor ki o muazzam servete rağmen yine sokaklarda: «Sütlü salepl> diye bağırıp dola şacak... Fakat evden bırakmıyorlar ki... Yeni zenginler mükellef bir eva yerleşmişler, hizmetçiler, uşaklar, yo- ni, kibar ahbablar... 'Tam münasile düks bir hayat... Lâkin işine âşık olan zavallı sa Jepçi ıztırap içinde... Bu yeni, kibar, #üks hayat onun gözünde bile değil Öyle ya insan salep satmadıkltan sonra hayatın mânası imi olur? Nihayet artık adamcağızın canına tak demiş. O tantanalı evde, iki elin- de boş güğüm, sırtında samur kürk, başında, ipekli takye: — Sütü salep... diye bağırıp do- laşmağa başlamış. Her gün iki saat böyle bağırmadan bir türlü içi rahab edemezmiş, Bir çoklarında iş aşkı, meslek aşkı | işte bu raddeye gelmiştir. Teşbihte hata olmaz derler. Gazetecilik aşkı da Hüseyin Cahit Yalçında aynen böy- isdir. Bir çök eski gazeteciler - vardır. Mesleklerinin yerimsizliklerinden, be- Mtlarından, yıprandırıcılığından şikf- yet edip dururlar, İkide bir: — Elime bir fırsat düşse de şu Ba bıâli caddesinden bir çekilsem, rahat #tsem!... derler. Bazan da kendileri ne oldukça para getiren başka bir iş bulurlar, Fakat Matbam gürültüsü, mürekkep kokusu, gazeteciliğin hare. ketli ve üzüntülü hayatı artık onla» zın İÂ sinirlerinin içine kadar gir miştir, Onlar, en rahat bir koltuğa Mmatbaadaki hasır iskemleleri ter cih ederler, Hayatta ne olursa olsun- r, yine asüişleri gazeteciliktir. Matbaadaki mürekkep kokusunu kok- lamadan rahat edemezler, Bu müre- kep kokusunu, en güzel kokuya de Bişmezler. B. Hüseyin Cahit Yalçın da böyle- dir, Bir randevu almak için o günü kendisine telefon etmiştim. Bir neza- ket timsali olan üstad telefonda" — Nasıl olsa ben de Babıâliye ge- çeceğim, Size de uğrarım... dedi, Bir saat sonra hademe: — Sizi aşağıda bay seyin Cahit bekliyor... diye geldi. Ben üstadı mi- safir salonunda zannediyordum, bak- tım, en aşağıda kapıcının masasının başına oturmuş, bekliyor, — Aman efendim, yukan buyur sanıza,., diye rica ettim. O bir mat- baanın her köşesine âşık bir gazeteci tavrile; — Ben gazete idarehanelerinin her yerini severim. Buralarda senelerimi geçirdikten sonra velev ki kapıcı mar sasmı bile hor görecek değilim ya... tevabımı verdi. Aklıma salepçinin his köyesi geldi, Sualimi sordum: — Bizde bir edebiyat akademisi kurulması iâzım mudır? Değil mi tir? N Kendisine çok yaraşan gülümse mesile covab verdi: — Şimdi dürüm vardır» desem, benim için :€Bak kendisine yer ha tırlamak istiyor. Galiba kendinin #kademiye seçileceğine kani.» diye- tekler... <Lüzum yoktur desem, böyle bir teşekküle girmeği düşünen Hüseyin Cahid Yalçın da binamaz vaziyetinde kaldım. Bu küçük lâtifeden sonra B. Hüse- yin Cahit Yalçın devam etti; — Böyle bir teşekkülün ergeç mem- iekette vücuda gelecğine hiç şüphe etmeyiniz. Muhakkak ki bizde de bir gün bir akademi rulacaklır, Bu da çok faydalı olabili Ancak olsa olsa bu akademinin teş- kili zamanı için fikirlerde ihtilâf olabilir, Fakat madem ki artık bir akademi ihtiyacından bahsediyoruz, demek ki bunun da teşkili dakikası gelmişlir. Ben «akademi kurulması- na tari m, — Böyle bir akademinin işi, vazi- İsleri ne olabilir? — Bu akademi evvelâ Dİl kurumu- nun daha geniş ve anlayışlı bir telâk- ki ile yenilenmiş bir şekli olabilir. Edebiyata hudud çizmek, sanat için kaideler koymak gibi arzular ciddi bir heyetin aklından geçiremi- yeceği mevzularndır. Edebiyat hudud- suz ve duvarsızdır, Doğrusunu arar- sanız, böyle bir akademi kudemayı muharririn için bir nevi şerefli bir iticagâh vazifesini görecektir, — Bu akademi Fransadaki gibi kırk kişiden mürekkep mi olmalıdır? Üstad tehalükle: — Yovo... O kadar değil, dedi, kırk kişi bulamayız. Bizim akademi için on aza kâfidir ve ancak ta bu kada ü ila bulabiliriz. — Meselâ siz olsanız bu akademiye kimleri seçerdiniz? En tehlikeli mevzularda, en çetin meselelerde sesini yükseltmekten çe- kinmiyen B. Hüseyin Cahit Yalçın bu küçük edebiyat anketi suali karşısın- da bir çevirme hareketi İle sorgumu cevabsız bırakmağı daha münasib buldu: — Müsande ediniz de, dedi, buna cevab vermiyeyim. Unutabileceğim bir çok isimler vardır ki nafile yere sahiblerini rencide etmiş olurum, Ben de başka bir meseleye geçtim: — Bir edebiyat mükâfatının konul- masına taraftar mısınız? — Hayır... Şimdilik böyle bir mü kâfala taraftar değilim. Bir edebiyat mükâfatı konulunca bunu bir esere vermemiz lâzımdır, değil mi? Eser nerede? Mükâfatı kime verebiliriz? Edebiyat mükâfatı senelerce bir ma» sada hapis mi kalacak? İşte inkılâba dair eserlere verilş- cek mükâfat meselesi... Bu mükâfat konuldu. Fakat kim aldı? Bundan haberimiz yok. Bunun için şimdilik böyle bir edebiyat mükâfatı konul masına taraftar değilim... | leri kızdıracağım... İki cami arasın- | i ! — Yeni nesilden böyle bir mükâfatı alacak kimse yök mudur? — Yeniler henüz olgunlaşmadı. — Eskilerden, eser verenlerden böyle bir mükâfatı alabilecek hikâ- yeci, romancı, şair yok mudur? 'B. Hüseyin Cahit Yalçın: — Eskilere mi?... Bana kalsa bu mükâfatı eskilere hiç vermem... Sualimin şumülünü biraz daha genişletmek istedim: — Mevcut hikâyeci, romancı, şair ve ediplere bir edebiyat mükâfatı yerilemiyeceğini kabul edelim... Acn- | ba edebiyat mükâfatına hak kaza- nacak bir münekkid de bulamaz m yaz? Üstad güldü: — Böyle bir mükâfat konulursa bunu bir münekkide değil, bizde mü- nekkid bulana, münekkid keşfedene vermeli, — Bu mükâfatı hak cdecek bahtı- yarı tiyatro sahamızda da bulamaz mıyız? Son senelerde telif esetler sahneye konuldu, tiyatromuzu nasıl buluyorsunuz? — Tiyatromuz diğer edebiyat janr- ları arasında en zavallı olanıdır, Bu- nun da sebebi malümdur. Küçükten beri bir tiyatro zevki içinde yetişme- memiz, bizde modem hayat denilen şeyin çok sonra başlaması vesaire... Bugün bir apartıman yaptırırken bir banyo odasına bir çini döşeyemi- yoruz. Böyle iken güzel, zevkli bir sahneyi nasıl kurabiliriz, İyi tiyatro zaman ve görgü İle olur, Tiyatroda göstereceğiniz hayatın içinde bülu- Dacaksınız, kuracağınız sahnenin en küçük teferrüntıma kadar içinizde birikmiş Zevk hamulesi bulunacak. Aksi takdirde bugünkü gibi herşeyi ezbere ve sonradan görme bir bilgi ile yapmağa mecbur olursunuz. Sonra artık zevklerimiz değişti. Her şeyl kolay kolay beğenmiyoruz. Ha- tırlıyorum, meşrutiyette Vatan piye- sini seyretmiştik. Bunu pek ziyade beğenenler olmuştu. Fekat bugün zevk itibarile çok müşkülpesend ol- duk. Biraz evvel o<sdebiyat mükâfatını eskilere hiç vermem, demiştim, Bu- nun da sebebi budur. Eski eserler eski zevklerimize hitap ediyodu Fakat bugünkü zevkimizle onlara edebiyat mükâfatını hiç veremeyiz. — Acaba evklerimiz mi değişti, yoksa bir çoklarının iddia ettiği gibi insanlar maddileşiyor, şiir, edebiyat, hayal vesnire bunun gibi şeylere ehemmieyt mi verlimiyor? Şiirin ök düğünü idin edenler bile var... B. Hüseyin Cahit Yalçın: — Yoo... Bunu kabul edemem... dedi, şiir ve hülya ölmez. Dünya dur. dukça insanlar teselliden, ümüdden, aşktan vazgeçemezler, Ne şiir ölebi- Ur, nede aşk... Bunları da anistan vasıtaların en güzellerinden biri ede. biyatır, şiirğir... Aşk, teselli, Ümid ölmediği gibi, bunların İfade vasıtası olan edebiyat, şiir de ölemez... Hikmet Feridun Es İhtiyar katil beş sene hapse mahküm oldu İzmir (Akşam) - Karşıyakada Bostanlı köyünde B. İsmailin kahve- sinde kadın meselesinden Ahmed oğlu Süleymanı bıçakla öldüren Yanyalı 73 yaşında Alinin ağırcezada muha- kemesi sona ermiş, beş sene hapsine karar verilmiştir. Muhakeme safhası- na göre Süleymanın, ihtiyar Alinin karısıyle alâkadar olduğu, 14 yaşın. daki kızı Fatmayı da alacağını baz kimselere söylediği anlaşılmıştır. İhilyar Alinin, tayin edilen 18 s6 ne hapis cezası, ağır tahrik ve yaşt nın 65 den yukarı olması sebeblerin- den beş seneye indirilmiştir. Haftalık piyasa Haftanın bir kısmı, bayram ta- ziyeti hakkında tam malümet mek imkânı mevcut değildir. Fakat bayram tamamile, piyasayı muattal bir hale getirmemişti. Bayramın ilk günlerinde, bilhassa arife günü, kü- çük ticaret ve esnaf piyasasında bay- ram #lışverişleri yüzünden müşteri- lerin adeği artmıştı. Bilhassa Kapalı- çarşı ve Mahmüdpaşa çarşısı, bayram glışverişi münasebetile pek kalaba- lıktı. Her bayram olduğu gibi, tuha- fiyeciler, hazır elbise ve çorap salıcı- arı iyi satış günleri geçirmişlerdir. Bir taraftan bayram, bu piyasaya hayat verirken, diğer taraftan da ihracat pi a, zaruri olarak bir sükünet devresi hasil olmuştur. İhra- racat işlerile alikadar gümrük, ant- repo gibi resmi ve yarı resmi daireler, bankalar, i eseler kapalıydı. in de ek- serisi bayram tatili yapıyordu. Bütün bu tat) devresinde iş yapmak imkân- sızdı. Fakat bütün bunlara rağmen, ihracat tacirleri dünya borsalarını ve eşya fiatlerini öğrenmek için kendi aralarında toplanıyorlardı. Bayram münasebetile, İstanbula ya- kın vilâyetlerden buraya bir çok ta- İstanbuldaki ticarethanelerin diğer vilâyetlerdeki şjanları mahiyetinde idi. Bu itibarle tatil günlerini fırsaf ittihaz eden bir çok tacirler ve iş adamları da şehrimize gelmişler ve piyasadan mal almışlardır, Hasılı bayram günlerini piyasa için tamamile tatil günleri diye kabul et- mek doğru değildir. Böyle günlerin hususiyetlerine göre, ticaret işlerinin başka tarzda cereyan ettiğine şüphe yoktur, Bayram ve turizm ticareti Bayram münasebetile, Ankaradan ve diğer vilâyetlerden buraya bir akın başladığı gibi, İstanbuldan da Bu va gidenler çoğalıyor. Son nelerde, Uludağda kayak sporlarının inkişafı, İstanbul - Mudanya srasın- da yollu vapurların işlemesi, otobüs ve 'otombbil seyahatinin “kolaylığı yüzünden, İstanbuldan Bursaya se- yahat edenlerin adedi günden güne çoğalmaktadır. Bayram günlerini fırsat ittihaz edenler için Bursaya seyghat etmek pek kolay ve rahaf bir iştir. Bayram günleri dahili turizme daha ziyade imkân vermektedir, Bu yüzden, İstanbul, Bursa gibi şehir. lerin çarşılarında alışveriş artmakta dır. Yukarda yazdığımız gibi, bayram bir taraftan büyük piyasayı muattal bir hale getirdiği gibi, diğer taraftan bayram gerek dahili turizme ve ge- rekşe lüks ve tuhafiye, şeker ve şe- kerleme ticaretinin artmasına sebe- biyet vermektedir. Bu sürclle bay- ram yüzünden, ortaya çıkan durgun- İllleri içinde geçtiği için, piyasa var | ver. | cirler gelmişti. Bu tacirler daha ziyade! i İ raratınım vaziy, Bayram günlerinde borsa vaz yeti ihracat faaliyeti ne halde * luk, diğer sebebler yüzünden tel edilmektedir. İhracat maddelerimizin vaziyeti Bayram günlerinin ihracat işler durgun bir halegetirdiğinden bahs miştik, Görek bayramdan evvel gerekse bayram içinde piyasada oh bilenleri bir araya getirmek sureti her hafta olduğu gibi, bu haftada» piyasa hakkındaki intibalarımızı malümatımızı yazmağa imkân bul yoruz: Hububat maddeleri — Bayram & nasebelile, Anadoludan az miktar buğday gelmiştir. Mamafih şehi mizde stok az değildir. Bu vaziy dolayısile bayramları takib eden gü ;ı lerde, buğday ftatlerinin artışı tab bir hal gimiştır. Bunun sebebleri yukarıda izahı ettiğimiz için tekni cüniyoruz. Bayram günleri az m geldiği gibi, bayramı takib eden gür lerde, dahn fnzia mal gelir, bu itiba Je bir flat urtışı olsa bile uzun mü det devam edemez. Bayramdan i) gün evvel, arpa üzerine, harareti muameleler oluyorudu, İhracatşıla İtalyaya arpa sevketmek için, piya sadan mal alıyordu. Çavdar üzerin hiç talep yoktur. Dokuma ham maddeleri — Türki ye « Romanya arasında yeni ticar& anlaşması yapılacağından bahsetmiş tik. Yeni anlaşmaya göre, pamuk ih ne olucaktır? Mev cut anlaşmada “Ramanyndan petro. alarak yerine pamuk veriyorduk. Bu yüzden Akala cinsinden pamuklarım Romanyaya çok sevkeditmiştir. Maa- mafih pamuk ihracatımız çok İyi bit devre geçirdiği için, pek de Roman- yanın vaziyetine bağlı değiliz. Alıcı- larımızın başında İtalya ve Polonya | bulunn Istanbul, &hemmiyelli bir itibarle pahtuk ihracatına aid mal matı Ege mmtakasına dair yapılan neşriyattan öğrenmek daha faydalı- dır. İzmir borsası tarafından ne: malümâta göre, son hafta pamuk Mevsim başından geçen İzmir limanmdan pamuk ihraç edil rın ekserisi talyaya haftayı 22 bin 516 baly miştifr. Bu m sevkolunmuştur. i ilatleri düş- mallar, 38 kuruş- Maamâfih bu ra- kam İzmir piyasasına aiddir. Şehri- mizde zeytinyağı flatleri daha paha- ıdır. Tereyağı flatlerine gelince, geçen haftaya nisbetle hiç bir değişiklik yoktur, Av derileri — Amerikadan yaban kedisi, sansar derileri Üzerine talep yoktur, Fakat bizde köylü, yaban k8- disi avcılığına alışmadığı için, bu Yarı kâfi derecde stok edemiyoruz. H.A. Edirnenin imarına başlanıyor Edirne hükümet konağı ve cezaevi ile cezaevine aid arazinin uzaktan görünü; Edirne (Akşam) — Edirnenin imar plânı ve şehir haritası yapılmıştı. Profesbr Egli tarafından yapılan bu plânın 1-5000 mikyaslısı bugünlerde gel mek üzeredir. 142000 mikyaslısı da !ki aya kadar bitecektir. Plânsızlık yüzüne den geciken inhisarlar ve posta telgraf başmüdürlük binaları ve Ziraat, , ban kası binasının inşasına hemen başlanacaktır. Ön öznellik.