caklardır. Almanya komşularını Alman unsurlarma son derecede o müsaadekâr davranmaları için tazyik etmekte ve başka türlü dost olamayacağını an- Tatmaktadır. Bu devletler de kendi mevcudiyetlerini tehlikeye sokmamak için Almanyanın dileklerine uygun hareket ediyorlar. , Meselâ Litvanya kendi hukuku bükümranisi altında bulunan Memel mıntakasıtın Hitlerin rejimi milli sosyalitsliğin bilâ kaydüşart cari ve hâ- kim olduğu bir Alman hükümeti halini almasına müsnade etmeğe mec. bur olmuştur. Buradaki Almanlar Litvanya valisini memleketten Taştırmışlardır. Bütün idare Senato reisi Bertuleitin elinde toplunmışlır. Hükümeti kontrol eden Memelin Führeri daha doğrusu Führer Hitlerin vekili bulunan doktor Ncumanndır . Bütün hükümet dairelerindeki Litvanya Cümhurreisinin resimleri in- dirilmiş ve bunların yerine Neumuannın resimleri konulmuştur. şefi Bertuleit hükümet memurlarına söylediği nutukta yeni rejimi şu su- retle izah etmiştir, «ler memur milli sosyalistliği tanımalı ve icabatına hareketini durmalıdır. Naziliğe karşı Litvanyahılar dahi Böyle hareketleri kökünden söküp atacağım. Memelli her Alman kendisi- nin Nazi olduğunu bilmelidir. Hitler selâmı vermelidir. Memel umumi har- bin sonuna kadar Prusyanın eczasından idi, Hükümet memurları bunu ha- tırlayarak tekrar Prusyalılara mahsus usul üzere hareket etmelidirler.» Bu sözler Memel arazisi Almanya hududu haricinde bulunmakla be- raber Litvanyanm bu memleket üzerindeki hâkimiyeti tam manas ile yalnız kâğıt üzerinde kalmış bulunuyor. iki cami arasında Kalan binamaz! Geçen gün Viyanadan Karl ismin- de bir adamın eski karısiyle yeni ka- rısı biribirile kavga ederler. Yeni ka- rısı eski karısı aleyhine hakaret da- vası açar ve kocası Karl'i şahid ola- rak gösterir. Kadınlardan ikisi de ey- velâ karşı tarafın küfretmeğe başla- dığını iddia ettiğinden hâkim Karl'i şahid sıfaliyle dinlemeğe karar verir. Çünkü kavga esnasında o hazır bu- Yunur, Fakat mahkeme salonunun kapısı önünde mübaşir tarafından «Şahid Kari» diye bağrıldıktan sonra şahidin yerine mübaşir salona avdet ederek hâkime: «Şahid gelmiş, fakat salona girmeğe cesaret edemiyor! der. Ancak hâkim şahadete mecbur olduğunu anlattıktan sonra Karl Mahkemede hazır bulunanların han- Güleryüz | Növil Çambelaynin resimleri ekse- | Tiyetle somurtkan çikiyor. İngiliz 'Büşvekilini resimlerinden tanıyanlar yüzü gülmez bir insân sanırlar, Hakikat hiç te böyle değildir. Növü Çamberlayn hoşsohbet, güler' yüzlü, nüktedan bir zattır. Daima neşelidir. Geçenlerde Fransanın - siyasi ma- hafilinde İngiliz Başvekllinin neşt- sinden bahsedilirken meşhur bir söz | ortaya atıldı: — Gülmiyen insanlardan sakını niz. Her devirde dünyanın başına on- lar felâket getirmiştir. Yolcu tayyarelerinde aşk kamaraları İ Amerikada tayyare şirketleri yol- cüların her türlü istirahatlerini te- min etmek için elden geldiği kadar | çalışmaktan geri durmamakladır. | Bilhassa Okyanuslar: aşmağa mah- sus olan yolcu tayyarelerinde her | türlü konforun mevcud olmasına ehemmiyet verilmektedir. Şimdi bazı #ayyare şirketleri balayı | seyahatine çıkan yeni çiftler için hu- | susi bir kamara vücüde getirilmesi düşünülmektedir. İnşa halinde bu- lunan ve bütün lüks ve konforu ihti- va edecek olan yeni bir tayyarede bu yenilik ilk defa görülecektir. Bu «Aşk “kamarast» pek höşa gidecek; tarzda tez. ....1.001001 0000000100002 landa veliahtı hamile Lahaye 3 (A-A;) — Neşredilen res- mi bir tebliğde bildirildiğine göre ağustos - ortalarına doğru dünyaya ” .bir çocuk getirmesi beklenen prenses ia bir müddet istiraht edecek- ya . . Memel'in vaziyeti B. Hitler son nutkunda Almanyanın Avrupa kıtasında artık yeni ara- Hi istemediğini beyan etmişti. Mânhaza arazi istememesi milli hudutları haricindeki Almanların yaşadıkları yerlerin rejim, idare ve birlik itibari- le Almanyayı taklit etmeleri esbabını hazırlamasına mani değildir. Bu yerler günü ve saati geldiği zaman Büyük Almanyanın birer parçası ola- uzak- Hükümet uy- propaganda yapamazlar, deleri arasında korkusundan titriye- rek hâkimin huzuruna çıkar ve ski karısiyle yeni karısının arasında mev- ki arr. Hâkim ona hangi tarafın ev velâ tahkire başladığını sorunca Kari evvelâ eski karısının hiddet fışlıran suratına, sonra eskisinden daha az acar olmıyan yeni karisinin suratı- na bakar, yutkunur, ikisinden de korktuğu için hâkime: «İkisi de biri- birlerine karşı o kadar bağırdılar ve o kadar küfürler savurdular ki hangi tarafın evvelâ başladığını. lâyikiyle anlıyamadım.» diyip işin içinden çı- kar, Uzun bir münakaşadan sonra Kari'in İlk karsı iİkicisine Otarziye vermeğe razı olur ve dava da bu su- retle nihayet bulur. Dikensin torunları Meşhur İngiliz muharriri Dikensin torunlarından biri, Mari Angelika Dikens son günlerde edebi bir roman neşretti Bu birşey değil, dahası var, Dikensin torununun torunu Moni- ka Dikens de «Bir çift el» adıyla ken- di hatıralarını neşretti, Bu hatıralar | bir orta hizmetçisinin hatıralarıdır. Anlaşılıyor ya, namus dairesinde çalığın hiç bir iş ayıp değildir. Her | halde Diköns de sağ olsaydı Monika #orunumun torunu değildir, demezdi. yin edilecektir. Kamarada bir kana- pe İle pencerenin yanında iki koltuk bulunacaktır. Bu koltuklardan biri icsinnda yaiağa tahvil olunabilecek. fir. Bundan başka hem yazı ve hem tuvalet için kullanacak bir masa ile bir de kahvaltı masasını ihtiva ede- cektir. Balayı teyahatine çikan yeni çiftlerin aşk saadeti hiç bir süretle ihidi edilmiyecektir, Onlar ne bulut- lar arasında seyahat ettiklerinin far- kina varacaklar, ne de molörlerin ta- Kırdılarını ve gürültülerini © iyitecek- lerdir. Amerikan tayyare şirketleri tayyarelerde tatbik edilmeğe - başla- nılan bu yenilik hakkında büyük bir propaganda yapmağa lm kei “İramvaydan atlarken düşe. düşe- rek yaralandı Taksimde bir apartımanda kapıcı- lık eden Hasan, Bolmabahçede trâm- yaydan inerken müvazenesini tömin edememiş ve yaralanmıştır. Polis, ya- i Talı kapıcıyı tedavi altına aldırmıştır. KANSIZLI izrüpelisie SIROP DESCHLENS, PARIŞ ber izMaze ve Chlorose Güzel Sanatlar H içbir grupa dahil olmıyan ressamlar sergi hakkında neler söylüyorlar . akademisinde «d» grupu sanatkâr- larının açtıkları resim v8 heykel sergisi bu sefer her zamankinden fazla bir alâka ile karşılandı. Sanat muhitlerinde dai- ma onlardan bah- sediliyor, Perşembe günü Beyoğlunda genç şairlerle ressamla- rın çok defa bera» ber oturdukları bir kahvede «de grupu sergisi hak kında yapılan ha- raretli bir konuş- maya şahid oldum. Küçük bir masa- nın etrafına yedi, sekiz kişi toplan- mıştı, Son zamanlarda resme çalışan, bir genç şair müstesna hepsi ressam» dı. Ressamların içinde de «d» grubun dan bir kişi vardı, ötekileri hiç bir grupa dahil olmıyan serbes ressam- Jar teşkil ediyordu. <d» grupu sergisi hakkında yapı- lari konuşmayı'ressamların arzuları üzerine not ettim. Ressam Ahmipd Hakki retle şunları söylüyordu: «Leopold Levi'ninki müstesna «d grupu sergisi 1939 a kadar yapılan resim sergilerinin en olgunlarından biridir, Çünkü bu arkadaşlar seneler- denberi tekâmül eden ve bu sergide en son merhalesini gösteren bir re- sim anlayışına sahiptirler, Fakat bu tekâmül bitmiş değildir. Daha çok iyi eserler beklöyebiliriz. Sergi umu- miyetle plastik esaslar üzerine yapıl- mış resimlerden mürekkeptir. Çemal Tollunun tablolarında ton ve renk zevki, form kabiliyetinin azlığına rağ- men, hassas bir suretle göze çarpı- Anlı hara- yor. i Arit Kaplan #evinili renklerine rağ- men kolay çalışıyormuş hissini veri- yor. Tabiat karşısında yorulmadığını, Üzülmediğini zannettiriyor, Maama- fih bu renk elemanlarile ileride pek güzel eserler vetmesi beklenebilir. Serginin en klâsik şahsiyeti Zeki Faiktir, Fakat nasıl söyliyeyim, bu klâsik cephesi altında öyle bir mo- dem İdülası var ki, biribirini defeden bu iki kutub srasında ileride nasil bir şahsiyet edineceği şimdiden kes- tirilemez. Eşrefin resimlerinde bir ihmalkâr- lk göze çarpmakla beraber diğer re- simlerine göre renk anlayışı çok ileri gitmiştir. Nurullah Berkin resimleri kuru olmasına rağmen ahenk itiba» rile fena değil. Yalnız fazla nazariye- de kaldığı muhakkaktır Salih Urallı, «d» grüpunda ilk de- fa resim teşhir eden bu arkadasın (bu arkadaş masamızda bulunuyor» du) resimlerinde büyük bir hassasi- yet göze çarpıyor. Pek az eseri oldu- Zu halde titiz ve samimi bir arama içindedir. İleride olgun eserler ver?- ceğini vadediyor. Bedri Eyüboğluna gelince o «de grupunun ilk resim sergisinden beri hiç değişmiyen bir şahsiyettir, Fakat diğer arkadaşlarda görülen olgunlu- ga doğu gidiş onda yok. Birçok tesir- ler altında resim yapan Eren Eyüboğ- lunun etüd mahiyetindeki tabloları bazan fena değil, Halil Dikmen çok Ahdre Lat, Eser- leri kuru ve biraz siyah olmakla be- raber ileride şahsiyetini bulacağı ümid edilebilir. Teknik tarafının kuv- veti renk hissini azaltıyor. arkadaşlarının . arkasından “koşan Elif Nâci bize her zamanki gi- bi pek'az eser vermiştir, Abidin Dino “gelki iyi bir dekoratör olmak kabili. yetindedir. Fakat plâstik bir resim sergisinde yer almasına hayret etmek- > Bu arada ressamlardan biri uzak- ta oturan ressam Şefik Bursalıyı ma- saya çağırdı ve gelir gelmez kendisi- ne cd» grupu sergisi hakkında fikri- , «d.» grupu sergisinden bir köşe Şefik sinirli bir zatı. Evvelâ bunu alay zannetti. Sonra zekâsile işin için- den çıkmak tarafını tuttu: — Vallahi beğendim, dedi, Bedri Rahminin resimleri hiç fena değil Sergi kemiyet ve keyfiyet itibarile €s- kiye nazaran daha tekâmül etmiştir. Bilhsssa Bedri ve Cemal Tollu hem daha mütekâmil hem de daha ma- kul. Sergide Elif Nacinin bir peyzajı var. Ahmed Hâşimin «Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar» musrandan aldığı cüretle yaptığı muhakkak. Fakat eser onun bayağısı. Buna mukabil portre- si ve oda içi güzeldir.» Bu sırada fikri sorulan serbes res- samlardan Malik Aksel: — Sergiyi gezdim amma bir şey söylemeğe çekiniyorum, diye söze baş- Jadı, belki arkadaşları darıtırız. Ma- sa başında söylediklerimiz bile bazan kulaklarına gidince kızıyorlar, Fakat buna rağmen Malik yine çekinmeden söyledi: — Ben, resmi güzel sanat ola Tak kabul ederim. o Edebiyat olarak değil. Benim için resim tabiata ne kadar yakın olursa o kadar güzel olur, Sergide tabiattan büsbütün uzaklaşmış olanlar var; bunların yap» tıkları resimle: de biribirine çok ben- zemekteğdir, İçlerinde pek beğendiğim resimler ol makla beraber bunların bir kısmı tekhik yüksekliği ile zaaflarını ört mek istiyorlar, Sergide manzara ya- panlarda bilhassa .bir mavi ve gri hâkimiyeti göze çarpıyor. Bu Levinin <â» grubuna bir hediyesi olacak.» Bu arada «d» grupu ressamlarından Salih . Urallı tabiattan uzaklaşmak Aksel GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ oimnekten na ni alamadı — Resim için tablattan uzaklaş- mak veye yaklaş- manm muhakkak lâzım olduğu ki naatinde değilim. Resim ancak güzel olmak şartile gü- zeldir. Bizans ikon- ları veya mozayık» ları tabiata na ka- dar yakın veya uzaktır? o Fakat buna rağmen gü- ztldirler, oGroko- nun eserleri tabia- tile mukayese edil- diği vakit onu plâstik bir idrak dahilinde ne kadar değiştirdiği gö- rülmesine rağmen eserleri dünyanın sayılı harikalarından o addediliyor. Yalnız tabiata ihanet etmemek şar- tile.» Salih Urallı yu kadarla iktifa etti. Ressam Hâmid Gürel fikrini şifahen değil yazarak elime uzattığı bir kâ- ğıdda söyledi. Küğıddn şu satırlar vardı: *Sergiyi ne yazık ki ilk günü geze medim, İlk iritibaım akademinin bü- yük müzahareti ve serginin iyi orga- nize edilmiş olmasıdır, Seçilen davetli” kütleleri, eserler üzerine süzülen tat- hı ışık ve salon idealdi. Bir başka gün eserleri üzerinde ayrı ayrı durmak ümi- dile sergiden ayrılırken umumi olarak aldığım inliba bu kıymetli arkadaş- ların ayrı ayrı eserler vücüde getir- dikieridir, ; Dünyanın hiç bir sergisinde her eser şüphesiz ayni derecede kuvvetli olamaz; her artistin iyi ve kötü eser- leri olacaktır. Bir sanatkârın bir ta- ne kuvvetli bir eseri olsa onun diğer öserlerinde düştüğü muvaffakıyetsiz- liği örtmeğe kâfidir. Halbuki bu ser- gide her sanatkârın bir kaç eserinde birden muvaffak olduğu görülüyor.» Serbes ressamların «ds grupu ser- gisi hakkındaki fikirleri böylece an- laşıldıktan sonra sıra benim şair dos- tum Ahmeğ Muhiba gelmişti. Dalma güzel şiirler yazan Ahmed Muhib son zamanlarda resme çalışıyor ve Fransada moğdem resme aid meşhur bir tenkid kitabını da lisanımıza çe virdi. Sergi için şunları söylüyor: (Devamı 8 inci sahifede) Şevket Hıfa Alman müstemlekele- rinin tarihçesi itlerin yeniden ileri sürdüğü taleblerin en başında, Alman im- partorluğunun eski müstemlekelerini almak teşebbüsü geliyor. Alman müstemlekeciliği on yedinci asırda başlar, Bu tarihten , itibaren, Prusya prensleri memleketin dahilini nüfusca zabtü rabta almaktan başka hâriç diyarlarda erazi ele geçirmek gayretine düştüler, Birinci Frederik, Frederik - Vilhem ve ikinci Frederik kâfi derecede meskün olmuyan top- ,raklarını şenlnedimek için Fransa- dan ve diğer tatlardan 400,000 kadar nüfus ithal etmişlerdi. Bunlar, ek- seriyet itibarile dini takibattan kur- tulmak üzere memleketlerinden ka- çan insanlardı. Bu nüfus, pek hâli olan Şarki Prusyaya yerleşti. Büyük toprak sahiplerinin küçük mülkiyeti ezerek Alman ferdlerinin Amerikaya kaçmalarına mani olacak tedbirler de alındı. Almanyanın haricindeki müstem- lekeciliğine gelince; “ilk devirlerde, Afrikada olsun, Antil adalarında ol- sun,-bu iş pek gevsek gitti. Alman ittihadı hasıl.olduktan Mepa ge 4 nl söyle bakalıi, dediler, Ressam | royana han verili: 1883 den itibaren, imparatorluğun bayrağı, sıra ile şu müstemlekeler üzerinde dalgalandı: (Afrikada:) Ce- nubu Garbi Afrikası, Kamerun, To goland ve nihayet Şarki Afrika; (Bü- yük Okyanusta ise:) Yeni Gine şima- lindeki Imparator Viihelm erazisi, Bismark toplu adaları, Sâlamon ve Marshall adaları. Bütün bu müstemlekelerin yekâ- nu, Alman coğrafiyununa nazaran 2.401,180 kilometre murabbaıdır. (İm- paratorluk Almanyasınınki ise 540 bin 9521 kilometre murabba idi) Müstemlekelerin mecmu nüfusları da 6.5 - 7 milyon kadardı. Bu erazi, ekseriyet itibarile pek s- cak mıntakalara dahil olduğun. beyaz ırkın barınmasına elverişli gildir; doğrudan doğruya ke olmaktan, ziyade, nüfuz mıntaka- si halindeydi. Bunlarda muhtelif İs- tasyonlar, o muhtelif “merkezler ve plantasyonlar tesis edilebilmişti. Umumi harple Almanya müstemle- 1 kelerini kaybetmiştir. Hitler'in bun- ları geri istemesi, dünya siyasetinin. ea alem ir nala iğ teşkil ediyor. - ; lek 55