24 Ocak 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

24 Ocak 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“TARIHİ Bir HATIRA . Halifeliği Yavuz Sultan Selime veren muharebenin yıldönümü Mısırlı meşhur cengâverlerin Osmanlı ordusu üzerine saldırıp padişah yerine vezirini öldürdükleri ve gene Yavuzun galebesile neticelenen muharebe «Mısır kralı Faruk Halife ilân edil tır. Bu da öbür günün tarihine rastiı. yor: 26 kânunusani. Arada tam 422 sene var. vr. Hilâfet hakkındaki noktai nazarı. muzı, devresini yaşamış bu müessese- nin tarihçesini yazdığımız dünkü ca hatırasını cânlandırmakla iktifa #deceğiz. NADAL Ge kem en A eni 1518 senesinin baharında, . veziri- Azam Sinan paşarın, Kayseride top- Tanmiş kırk bin kişilik bir kuvvetle, Maraş sancağı yolundan Firata yü- rümesi emrolundu Sinan, Türk ordusunun harekâtını durdurmak, yahut onu arkadan vur- mak üzere Misir Sultanının Suriye hududuna gönderdiği tarassut ordu- sunun taarruzundan korkarak ileri gidemedi. Selim, Mısır Kölemen devletinin bu düşmanca vaziyetini Sinan paşa va- #ıtasile haber alarak bir divan kurdu. Mısır seferine karar verildi. Ordu ilerlediği sırada Ayıntab hâki. mi Yunus, Mısırlıların maiyetinden kaçarak Selime dehalet etti, Ordunun Halebe gitmesi için kılavuzluk etmek teklifinde bulundu. On gün sürecek bir çölün geçilmesi icap ediyordu. Onlar çölü geçedursunlar, biz gele- Him Mısırın o zamanki hâkimleri olan Memlüklare. Tarih diyor ki: Ni «Memlük, para ile alınmış köle de- Mmektir. Eski halifeler, bunlardan mu- ! hafız askeri teşkilâtı kurmuşlardır. Halitelerin. yıldızı sönünce ise Mem- düklar, hilâfeti esasından sarsan inki- İâpların başlıca Amillerinden oldular. u 'Türk kölelerinden birkaçı yeni edanlar kurdular, Esaret, hiçbir yerde, Mısırda olduğu kadar, mükem- mel ve parlak bir tahavvül gösterme- miştir. Başa geçen bu zümre, Osman- Uların fethine kadar iki buçuk asır Karfında Şarkin en kuvvetli tahtla. rından birini işgal etti, Hatta Osman. Mılar yerleştikten sonra Memlüklar Mısırlıları yine boyundurukları altın. ,Ma bulundurdular, Fakat bu sefer kendi intihap ettik- ,Hevam ederek nihayet son asırlarda Mmahvoldular, İ Askerleri üç sınıfa ayrılır, silâhla- ziyade itibarlarile biribirlerin- temeyyüz ederlerdi. Er asil sayılan- Memlüklar, sisileden inenlerdi. İkinci sınıf, Celban yant esaret altına Alınmış takımdandı ki çoğu Habeşler. len mürekkepti, Üçüncü ve son sınıf korsanlardır ki her mliletten aylıkla Kutulmuş adamlardı.» Sultan Selim, Mısır üzerine yürüdü. Bü sırada, Kansugori, bu kuvvete da- Yanarak, devletin başında on altı s8- Medenberi hüküm sürmekteydi, Ken- Misi 84 yaşındaydı. Birinci sınıf Mem- lüklar ve her memleketten topladığı lara dayanarak, korsanların yani üçüncü cinsin dizginlerini tutmak ka- bil oluyor. Misir hükümdarı, Selime karşı dur- madan evvel hafi ilimlere aşina İbni Zeynel isminde birine baş vurarak kaderini sormuş, o da: — İzmi «S. ile başlayan bir düş- mandan büyük muhatıraya düşecek- siniz! - demişti. Sanki Selim «S» ile değilmiş gibi, Şam valisi Si Bay bu sebeple şüphe n!- tındaydı. Misır sultanı Şama geldiği zaman, Halep valisi Hayır Bay, Sultan Selim ile Si bay arasında hafi müna- sebetler olduğunu haber vererek büs- bütün şüpheyi arttırdı. Bu suretle, Mısır ordusunda ilk tefrikalar baş gösterdi. Kansugori, yoluna devamla, Dabık ovasında Selimle karşılaştı ve Osman- hlar, adedi 500 ü bulan topları sayc- sinde meşhur muvaffakiyetlerinden birini kazandılar. Mısırlıların inhiza- mındaki bir sebep de, Celban'ların hareket etmemeleriydi. Bu asker, hü. kümdarın korsanları kendilerine mü- reccah bulunduğunu sandığından mü» harebeye girişmeksizin kaçtı. Halbuki Kansugoriden fazla Celbanlara iti- mad ediyordu. Onları muhafaza ar- zusundaydı. Korsanları düşman ate. şine sürmek istemişti. Bu tedbir Cel- banlarca anlaşılmadı. Ordunun hezimeti üzerine, seksen- lik sultan ya teessüründen, yahut da tenezzüle uğrayarak bir göl kenarında öldü. Naaşı, Selime getirildi. Halep ahalisi, bu muzafferiyeti üze- rine, Yavura karşıcı çıktılar: Bu şehir le birlikte padişahın: eline umulma- dık hazineler geçti. Bir milyon duka altını, kumaşlar, üç bin kattan ziya- de elbise... Fakat onca daha kıymettarı, Halep Camükebirinde cuma namazından sonra hatibin «Hâdim ül haremeyn Timurlengin mezarı Sovyet hükümeti tarafından tamir ettiriliyor Times gazetesinin Varşova tarikile Moskovadan aldığı bir habere göre, Sovyet hükömeti Timurlengin Se- merkanttaki mezarını tamire başla- mıştır. Timurlenk, büyük zaferlerinden sonra Semerkantı bir İslâmiyet mer- kezi haline getirmeyi düşünüyordu. Onun için zamatırun en meşlhrur mi- marlarını şehre davet etmiş ve orada bir çok binalar kurdurmuştu. Bu bi- nalar beş asırdanberi duruyor, Bun- ların içinde en meşhuru Gür Emir denilen Timurlengin mezarıdır. Bu mezar 1404 senesinde Timurlengin torunu Ulug bey tarafından tamam- Tandırılmıştır. Ulug beyde devrin meşhur bir astronamu idi. Gur Emir sonradan Timurlenk ailesinin mezarı oldu. Timurlengin bakıyeluzâmından başka iki oğlu ve iki torunu da orada yatarlar, Dahili mermer döşeli olan mezarın tezyinatı kıymetli taşlar ve altın yaldızlı yazı- larla süslüdür. Sovyet idaresi Semer. kânttaki tarihi binalardan başka di- ger şehirlerde bulunan ve tarihi kıy- metleri olar binaları da korumakta- dır. İtalya kral ve kraliçesinin küçük kızı evlendi Roma 23 (A.A) — İtalyan hüküm- darlarının en genç kızı prenses Marie de Savole ile prens Louis de Bourban- Parme'nin izdivaçları bu sabah Çui- rinal sarayının Patwline şapelinde yapılmıştır. Merâsimde İtalya Krali ve Kruli- çesi, eski İspanya Kralı, birçök prens ve prensesler, Mussolini ve birçok İtalyan ve ecnebi ricali hazır bulun- muştur. Bütün şehir donanmışlır, — — üş şerifeyn» demesiydi. O zamana ka- dar bu sıfat Memlük hükümdarlarına münhasırdı. Yavuz, halifeliği yakın. laşmış gördüğü için sırtındaki bin du- ka altını kiymetinde kaftanı çıkara. rak hatibe verdi. Türk ordusu mukavemete rastin maksızın Humse girdi. Yavuz, Lüb- nan Dürzülerine iltifatta bulundu. Şamı alıp orada kışlâdı. Misırlilar Tu- man Bay'ı şef seçtiler. Veziriâzam Si. nah paşa bir muharebe daha kazan- dı. Nibayet yukarda bahsettiğimiz bü- yük hâdise cereyan etti, 22 kânunusani 1517 günü Mısırlı. larla Türkler karşılaştıkları zaman, Yavuz Sellim bizzat ordusunun mer- kezinde bulunuyordu. Muharebe he- nüz başlamıştı ki, baştan başa çelik zırh giymiş bir fırka süvari, Memlük. ların sol kolundan ayrılarak, doğruca İ Selimin sancakları üzerine yürüdü. Bunlar, bizzat Tuman Bay ile en şeci generalleri Alan Bay ve Kurt Bay ku- maândalarında Misir süvarilerinin gü- zideleriydi.. Üç silâhşor padişahı sağ yahut ölü elde etmek üzere yeminli idiler. Yeri- ne sadnâzam Sinan paşayı ele geçire. bildiler. 'Tuman Bay kendi hissesine padişa- hı aldığı için doğruca vezirlâzamın üzerine yürüdü. Alan Bay Mahmud Bekir, Kurt Bay da hazinedar Aliye saldırdı. Mısır beyleri Osmanlı saflarına O kadar şiddetle atılmışlardı ki üçü de, hücum ettikleri insanları öldürdüler, Bu cüretkâr hiföketlen sonm Alan Bay ağır yaralı olmakla berâber hep- si de ordularına iltihak ettiler. Fakat bu muvaffakiyete rağmen, yukarda söylediğimiz gibi, galebe, Ya- vuz Sultan Selimde kaldı, Bunun neti- cesi olarak da hâlifelik Mısırdan Os- manlılara geçti. xç Iran veliahdı 3 martta İskenderiyeye vasıl olacak Pariste çıkan Ekselsiyor gazetesine göre Misir kralı Faruğun hemşiresi ptenses Fevziye ile nişanlanan İran veliahdı prens Mehmed Rıza Pehlevi, 3 martta Misir kralının Mahrusa yar tile İskenderiyeye varacak ve bir ay sonra da prenses Fevziye ile beraber memleketine müteyetcihen İlarekeğ edecektir. Prens Mehmed Rıza Peh- levi henüz on dokuz, prenses Fevziyo ise 17 yaşındadır. E&selsiyor gazetesi Mısır ve İran kral hanedanları arasında tesis edi- len bu sıhriyet rabıtasından obahse- derken diyor ki: «Tarihte ilk defa Mısır hanedanına mensub bir prenses, ecnebi bir Müs- Tüman hanedanına mensub bir prens- le evleniyor. Bu izdivaç, Mısırın İra- nı ne kadar yüksek bir mevkide tut- tuğunu isbat. ediyor. Takdire şayan bir memleket olan İran, teceddüdünü münevver bir hükümdara, Şehinşah Rıza Han Pehleviye borçludur.» — m aaa Romanyada yeni parti teşkilâtı Bükreş 23 (A.A) — Râdor ajansı bildiriyor: Resmi Gazete yeni parti di. rektuarının 30 âzadan ve yüksek milli konseyinin de 150 âzadan mü- rekkep olacağını bildiren bir karar- name neşvetmiştir. Kraliyet müşa- virleri, her iki teşekkülün müzakere- lerinde her dakika hazır bulunabile- ceklerdir. Diğer bir kararname, cephenin üç genel sekreterliğine iki sene müddet- le profesör Cornatziano, Silviu Drm- TİYATRO TENKİDLERİ Şehir tiyatrosunda: Haydudlar 'ohan Kristof Frederik Şiller 1759 da doğdu, pek küçük yaşla ailesinden ayrıldı, gençliği leyli asker mekteple- rinde geçti. Hiç kimseye sokulmıyan, hiç kimseye uymuyan, dikbaşlı, isan- dan kaçan, vahşi tıynetli bir adamdı. 18 inci asrın ortalarına doğru başlı- yan ve fikirlerde, hislerde inkılâp ya- pan «Sturm und Drang» dedikleri ede- biyatla beslenmiş, Jan Jak Russo'nun ihtilâl öğüdlerini duygularına sindir- lerle bütün bütün hayale kapıldı, dün- ya şe'niyetinden bütün bütün uzak- laştı, cemiyetin amansız bir düşmanı kesildi, medeniyete diş bilemeğe baş- Tadı. Medeniyet beşeriyetin cellâdıdır, sosyal disiplin beşeriyeti ihtiraslara kurban etmek için kurulmuştur iddi. asını güderek feveran elti ve daha Stüdgard'da Karlsakademi de talebe iken «Haydudlarıı yazdı. Dijon edebi- yat fakültesi profesörlerinden Jönövi- yev Binnki'ye göre, «Haydudlaruın üs- Tübu hem kaba, hem de gcemi bir üs. Tüptur, nihayet bir talebe üslübudur. «Haydudlarıın eşhası dünyaya ateş ve kanli nizam vermek isteyen fazilet timsali kahramanlarla ahlâk düşkü- nü, nankör canavârlardır. Mevzuu kısaca anlatalım: — «Mor Kontunun iki oğlu var: Franz e Karl Mor... Büyüğü Karl asil ruhlu, yüksek duygulu bir genç. Laypzigde serseri bir hayat sürüyor, borçlanıyor ve İlem- palarile beraber dağa çıkıyor. Küçük kardeşi Franz kötü ruhlu, mürai, dessas bir genç. Babasını hep kardeşi aleyhine kışkırtıyor; maksa- dı onu reddettirip babasının yegâne varisi kalmak. Eral Bohemya ormanlarında kur- duğu çetenin reisi oluyor. Bir de kuz!- ni var: Amulya... Kız kontun yanın. dadır, amma Karla âşıktır. Franz da onu seviyor, elde edemiyeceğini anla. yınca babasile Amalyayı Karlın öldü. ğüne inandırıyor. İhtiyar kont bu ha. beri duyunca düşüp bayılıyor, Franz babasını ölmüş gibi merasimle kaldı- rıyor, sonra ıssız bir kuleye hapsedi. yor, servete de sahip oluyor. Amal yaya da... Kari şatoya gidip bu hali görüyor, sonra bir tesadüfle babasını 1ssız ku- lede buluyor. Franz ele geçeceğini an- layınca kendini boğuyor, Karl artık Amalyaya Lbesahüp edemiyeceği için kızı öldürüyor ve zabıtaya teslim oluyor.» 1782 telâkkilerine göre yerinde gö- rülen sosyal disiplin düşmanlığı, başı boş bir adalet kurmak teşebbüsü bu- gün artık gülünçtür. Buna rağmen «Htaydudlar» gene de zaman zaman dünya sahnelerinde seyredilir. Bunun sebebi er müsamahakâr insanları bile ezen, boğan hayat şartlarının candan gelen samimi bir feveranle itham edi- lişidir; sonra da eserde kahramanlık, lekesiz saf, masum aşk, dostluk, va- tanseverlik örnekleri vardır. On doku- guncu asırdan sonra «Haydudların temsili bir destan olmaktan çıktı da, hazin bir macera şeklini aldı, ... Şehir tiyatrosunda temsil edilmek- te olan «Haydudlar»ın en güzeli ve en kıymetli tarafı temsilidir. İlk defa 1782 de Manheim'de oynanan Şillerin «Haydutlar» ımı her yerde, her zaman en tanınmış, en yüksek sanat- kâlar kendilerine binek taşı yap- en genç Sanatkârlarımız, Muhsk nin” talebeleri temsil ediyor, İğ- lerinde en yaşlı aktör H. Kemalile Mahmud; geri kalanı hep yeniler ve en yeniler: Talât, Sami, Zihni, Necdet, Kâni, Hadi, Müfid, Suavi, Mühip, Hak« kı, Samiye. «Haydudlar» 1732 de temsil edildiği zaman Şiller müstear isimle bir maka- le yazdı ve dedi ki: «Haydudlar tam istediğim gibi temsil edildi. Sözün tam mânasile patetik bir temsil oldu.» Filvaki «Haydudlar.daki mânayı canlandırmak için bağırıp çağırmak, gırtlak yırlmak, haykırmak, inlemek, avaz avaz feryad etmek lâzımdir. İlk temsil böyle oldu ve uzun zaman böy- le devam etti: Birkaç sene evvel «Haydudlarsi Muh sin Ertuğrul temsil ettiği zaman biz bu gürültüyü yadırgamıştık. Fakat Berlin akademisinde tiyatro profesörü - şimdi ismini hatırlıyamadığım bir profesör. temsili gördükten sonra: «Muhsinin «Haydudlarsı bu derece az paltetik oynaması şayanı hayret ve takdirdir» diye yazmıştı. Muhsin Ertuğrulun bugün sahneye koyduğu «Haydudlar» ise tam modem bir üslüpla, için için, hazin hazin, bir aile faciası şeklinde temsil ediliyor. Bu bakımdan temsile hiç diyecek yok- tur, Bilhassa Mahmudla Kâni hem kulağa, hem göze zevk veren bir güzel. lik yaratıyorlar. Kâni Kibçak patırdıcı gösterişi, gürültücü kahramanlığı iç duygu halinde vermesini ve gösterme. sini biliyor, Mahmud Moralı desiseyi, hud'ayı, sinsi ruhu, iliklerine kadar bu kötü huylarla aşılanmış gibi can- andırıyor. Samiye Güvenerin evza ve etvarı, bakışları, mimikleri gene iyi, fakat sesinin kontrolunu gene kaybetmiş ve eserin hele son perdesine az çalışmış. Karl Mora sarılışı noksan ve soğuk; şahid gösterdiği yıldızları gözlerile âra- maması büyük kusur, kamayı yerye- mez yere düşüvermesi affedilmez lâ- kaydidir, Samiye gibi, kabiliyetli bir kadın sanatkârınızın bu ihmal ve Jâkaydisini görmek sahnemizi seven- Ter için üzüntü oluyor. Selâmi Sedes Yaş üzüm ihracmı artırmak için tedbirler "Yaş üzüm ihacatını arttırmak için çalışılmaktadır. Gelecek sene Alman- ya İle beraber birçok memleketlere daha fazla yaş üzüm gönderilebilme- sİ için tedbirler alınacaktır. İzmir üzüm kurumu bu hususta şimdiden hazırlıklara başlamıştır. İzmir üzüm kurumu İstanbul pi- yasasına 180,000 büyük üzüm sepeti #ipariş edecektir. Sepet imalâthane- leri harekete geçmişler, beher sepet için 75 kuruş istemişlerdir. Bu fiat fazla görülmüştür, Beher 50 - 60 kuruşa tedarik edileceği zan- aolunuyor. Beher sepet 60 kilo kadar üzüm alacak büyüklükte olacaktır, Sepet siparişinden (İstanbul (piyasasına 100,000 liradan fazla para gelecek- tir, 180,000 sepetin imali için en az altı, yedi aya ihtiyaç olduğu hesap- lanmıştır. Bir sarhoşun marifeti 'Tanaş isminde biri, Lângada Nu- barın kahvesine sarhoş gelerek ba- Bırmış, çağırmış ve kahvenin de cam- Tarını kırıp kaçmak istediği bir sira- da polisler tarafından yakalanarak mışlardır. İşte bu çetin eseri (o mahkemeye verilmiştir. Uşak (Akşam) — Mevsim münasebelile Uşak Halkevinde konser ve tem. sl toplantıları yapılmakta, halk, bu konser ve temsillere büyük alâka gösters mektedir. Son hafta bir balo verilmiş, şehrin münevverleri güzel * e gö çirmişlerdir, Yukarıdaki tesim, bu balolan bir intibadır. m e mn e

Bu sayıdan diğer sayfalar: