Istanbul kazan, ben kepçe Bayram yerleri... Şiindi de kenarda, bucakta gene — var. Tıkız mahallelere civar bir yan» gın yerine veya genişçe bir arsaya, Şeker ve Kurban bayramları geldi mi, üç beş salıncaklı höcre, bir iki ka yık salıncak; makarasina yapışıp boy- dan boya kayılacak teli de gerdin mi oldu bitti, n İki yıl evvel Büyükçamlıca tepesi- nin yamacındaki Kısıklıda bile rasla» dım böylesine, Eskiden de her semtin hâline göre bir bayram yeri vardı. Meselâ Şehre- mini eivarlarının Hastane çayırı, Ak- saray havalisinin Yeşiltu camustafapaşa taraflarının Eseka sındeki viranelik, Unkapanı yakınla- rının Karakol önündeki boşluk, Top- hane ve Beşiktaş yakasında da Validö- çeşmesindeki arsa... En baş safta olan, mevcudün hep- sinden kat kat üslün bulunan üç bâyram yeri vardı ki birincisi Kadir- gadaki Cinci meydanı, ikincisi Fatih camisi dış avlusu, üçüncüsü de bun- larin arasında uğrak ve durak yeri olan Beyazıt... Şeker bayramının üç günü, Kur- ban bayramının dört günü bu mey- danların üçü de mahalâkallah... İçi- ne dal, pestile dön; patırtı gürültü- den mankafâ ol Al, pembe eflâtun, mavi, sarı bay- ramlıkları giymiş, saçları ayni renkte kurdeleli, şakakları karanfimi, fulya» lı, sümbüllü, hereat menekşeli; kabaca- larının başları örtülü, ağızları sakızlı, parmakları kınalı kiz çocuklar... Mahmudpaşa yökuşundan, Çarşı- içinden, Bitpazarından almmiş yeni elbiseler! sırtlarmda, mavi boncuklar fes ibiklerinde, caket ve pantalon cep- leri yemişle dolu erkek çocuklar... Ağabeylerinin, ablalarının eteğine sımsıkı yapışmış, ağızları, burunları horoz şekerlerinin böyalarile mülem- ma sıbyanlar,.. Komşu efendi amcalardan, hanım teyzelerden aldıkları €l öpmelik men- dillerde çil kuruşlar, Ikilikler düğüm- Tü; hepsinde ağızlar işliyor, bir abur cuburdur gidiyor: Leblebi, kabak çekirdeği, tan fıstığı, fındık, ceviz der keçi- boynuzu, abdülleziz, iğde... Ardın- dan pestil, macun, şıra, şerbet, gazoz. Arkasından( Beş paraya bir tabak, inanmazsan ye de bak) makamlarını tutturanlardan aşure, mahallebi, don- durma... Kalabalığın diğer kısmına gelelim: Beylik aba caketlerinin göğsüne Yünan muharebesi madalyası takılı, bacak kadarından kaytan bıyıklısına kadar Haddehaneliler, Demirhaneli- ler, Zeytinburunlular... Mektepliler- den Külelideki sınıfı mahsuslular, Baytar ve Eczacı rüşliyei askeriyeli- ler, Darüşşefakalılar, Aşiret mektep- Tiler... Sarkık kuşaklılığa, bol pantalorlu- Yuğa, yumurta ökçelüiğe yeltenen toy afiler... Kehya kadin, çırak çikmiş kalfa; sütnine oğullarına uyup konak- tan kaçamak yapmış küçük beyler... Mavi saltahı ve şalevarlı, sallandırma köstekli, Bolulu, Mengenli ahçılar... Lâstik yakalıklı, hafar veya mumya gibi setreli, Arabgirli, Refahiyeli, Şe- binkarahisarlı uşaklar, arabacılar, se- yisler... Kirli sarıklı, saltamarkaya dönmüş cübbeli softalarla medrese .yobazları da arada... Feslerine yemeni, boyunlarına yaz- ma sarmış, camadanlı ve poturlu sırık hamalları... Amavud elbiseli celepler, Arabis- sakntçılar, ciğerciler... Kefyelerine agel dolayıp maşlak bürünmüş ak Araplar... Duvar dipleri de dolu: Lâhuraki çarşaflı, başörtüyle yeldirmeli, kucak- Yarı çocuklu tazeler, orta yaşlılar, ko- ca karılar... Hele öğle yaklaştı mi, Beyazıt mey- dani bir misli daha yükünü alır, hal Kın çoğu permaklığın önünde balık istifine dönerdi. Gür, gür atılacak byram toplarını bekliyen bekliyene. «Düşman bağrı na! demeğe hazırlanan hazırlanana.. O zamanlar (Havzu Haydar), etra- fındaki tarhlar, falan fistik yok. Ya- zın toz toprak biribirine karışıyor, kı- Bayramda Cinel meydanında hamalların oyunu in çamur dizkapaklari aşıyor, Bayramlarda yangın kuleleri her- kese açıktı, 300 bu kadar basamağı gö” ze alan dalardı içine... Beyazıdın uğrak ve durak yeri ol duğunu söyledik. On Binlerce çocuk ağzından bir yaygara, gürültü, uğul- tudur gidiyor, İstanbulda ne kadar sırık ârabasi varsa, alayı orada, Üstlerine renkli astarlardan bir tente, içlerine de kıtık veya şilte konmuş, beygirlerinin bo- yunlarına çıngiraklar takılmış. Ver meteliği; istersen Cinci meyda- nın, istersen Fatihi boyla... içi de pıtrak mu pıtrak... tlrir veriştirmez, elebaşı arabacıda türkü hazır; fakat arabaya müteallik olanları daha makbul. Meselâ: Arabadan atladım ben Sarı kızı sakladım ben... Yahut: Arabanın üstü hasır İçindeki hanım kasır, Arabacı öpme isır... Ve yahut daha eskilerden: Arabası camlı, Alacahamaml:; Donini dola boynu, donini vay! Takır tukur yol tutulmuş. Hep bir ağızdan avaz... Sokaklar çın çın çın- lamada... Sürücü beygirlerindeki er- kek çocuklar da önde, etrafta, arka» da... Aarabacıcağızın kof çıkıp şevktan kesilivermesi, yahut beygirlerinin ku- radalıktan geri kalması da haritada var... — Amca sıkıştım, dur da İneyim! diyerek, onluğa, yandı deyip başka arabaya kavança olanlar da çok... Kadirgadaki Cinc? meydanı ana ba- ba gününden farksızdı. D Bir tarafta pedavra tahtalarile Amerikan bezlerinden yapılma iki, üç tiyatro. Borulu, davullu, zilli muzika- lari, komikleri, aktörleri, kantöcü kız- ları tamam, Bir tarafta kocaman bir çadır, İle- risinde gümrük hamalları omuz omu- zâ Vermişler; ciyak ciyak ölen kısa £urha ve gümbürdiyen davulla Kürd oyunumdalar... Beri yanda barakalar:Kutbu şimali- nin ayı balığı, Aferika çöllerinin tim- sahları, Amerika ormanlarının yaban öküzü, Daha ötede dahâ küçük kulübeler. Hava tüfeğile nişan atacaklara çığırt- kanlık eden, düzgünlere bulanmış bir ın sapile tekmeyi veriş- | yıklı dudu... Bitişiğinde canlı fotoğ- raf, yani (Motoskop) adlı, hareket eder resimler gösteren kutular... Da- ha öbüründe Çinimaçin saraylarının panoraması... Para dolabı başka nesneler de çok: Sinirin sağlamlığını saatinin yelko- vanile bildiren makine, yani iki sapm- dan tuttun mu kolları titreten mahud dinamo,., Pazının sıkılığını numara ile gösteren flet, yani avuca tükürüp balyozu babaya indirdin mi, halkası yukarı çıkan demir çubuk... Pençe- nin kuvvetine alâmet. Doktor Mazhar Osmandakinin eşi - mengene, Avuçla- yıp ta ibresini nih: Ahmed pehlivan... Sakız leblebisi İle tek mi çift mi on- nayıp mütemadiyen yutanlar... Şem- siye üstüne iskambil kâğıtlarını açıp ete erdiren Kara | kesedekileri çekenler... Fırdöndü tah- | tasından boyuna cebellezi edenler... Başka taraflarda da neler yok adım başında, yiyecek, içecek satıcı- larından maada mezad malcılar, Eyüb | oyuncakçıları, baloncular, niyetçiler, haciyağcılar... Meydanın ilerisi de başka güna... Orada da havalanan kayıklar, dönme dolaplar, atlı karacalar, Salıncaklar- da gene hep bir ağızdan çıngır çıngır bağırtı. O zamanın en harcıâlem tür- küleri: (Cimdallı), (Enlarisi ala benziyor); (Karga da seni tutarım aman), (Kır. mızı gül takarsın), (Anne ben hasta- yım), (Eğil dağlar), (Felek bana neler etti), (Sandık sandık üstüne), (He- kim dükkân şişeleri parlıyor), (Odun- cular dağdan odun indirir), (Ada- nalı), (Konyalı) ve (Ah yalel yale!) İh... Bu salmcakları tercihte de, araba- da olduğu gibi önden gözetilecek mü- him noktadır: Hangisinin sahibile yardağı #layci ve hokkabazsa, hangisi daha çok tür- kü biliyor, şıkır şıkır da oynuyorsa oraya koşuşan koşuşana,.. Eğlence, şenlikliik, rağbet husus- larında Cinci ve Fatih meydanları ate başı beraber idiyseler de tiyatro bo- zuntuları, tefarikli barakalar, çalgı çağana ikincisinde pek yoktu, Onda da ötekinde olmiyan, civar- lardaki Tatar çocuklarının otuzu kırkı bir araya toplanıp gayet canla başla, yarışırcasına Birdirbir, (o Uzuneşek, Üçadım, Tuğra, Orospubohçası oyun- ları... Sermed Muhtar Alus Eyle F. ünsi manisa (Akşam) — Manisa Halkevinde mevsim münasebetile temsil ve könser faaliyetine geçilmiştir. Yukarıdaki resimde Manisa Halkevi mandolin takımı, konserlere hazırlanmak için çalışırken görülüyor. ! kaçakcısı zmir polisi onüç esrar SV RARLMUCE VER ae yakaladı İzmirden Kocailine giden memurlar tüccar - favrı takınarak kaçakç ll z ıları yakalattılar Yakalanan esrar kaçakçıları İzmir (Akşam) — İzmir zabıtası, | bir iz üzerinden yürüyerek, esaslı tah- kikata girişerek, Bilecik ve Kocaeli | vilâyetlerinde faaliyette bulunan 13 kişilik esrar kaçakçı şebekesini mey- dana” çıkarmış, failleri yakalamıştır. İzmirden bir araştırma komiseri ida- resinde Kocselinin Geyve kazasına gi- den müteaddid araştırma memurları Kozan köyünde 2, Bileciğin Osmaneli kazasında Seki Harman köyünde de | 11 esrar kaçakçısını yaklamışlardır. Araştırma memurlarından ikisi, esrar satın almağa giden tüccar tavrı ta- | kınmış ve kaçakçıların elebaşısı Fet- hi Şekerle görüşmüş; Fethi Şeker, 2)1ı- cı ile esrar satan diğer köylüleri tanış- tırmış, onlara parola olarak şu sözleri söylemiştir: GA — Arkadaşlar! Ankaradan esrar tüccarı geldi, çok esrar alacak... Har- lek görüşelim. Bu paroladan sonra kaçakçılar, ev- lerinden mühim miktarda esrar getir- terek alıcı vaziyeti takınan polis me- muruna arzetmişlerdir, Memur, bun- lardan muhtelif parçaları nümunelik olarak almış, evvelce bir zabıt varaka- $ile numara serileri tesbit edilen pa- rayı onlara dağıtmıştır, Esrar kaçak” çıları, bu sahte alıcının, ertesi gül Osmaneli istasyonunda patronunun bulunacağı ve oraya mühim miktar” İ da esrar getirerek satmaları hakkin daki teklifine kanarak, beygirlerin8 yükledikleri mühim miktardaki esrari Osmaneli İstasyonuna götürürlerken polis ve jandarma pususuna düşürük müş, yakalanmışlardır, Bunlardan bazıları, kaçmağa muvaffak olmuş ve- ki ne dönmüşlerse de, sonra evlerinde yaklanmışlardır. Kaçabilenler,- evle rTindeki mühim miktarda esrarı helâ çokurlarına ve su kuyularına atarak imha etmişlerdir. Yakalanan sekiz k* çakçı, polis ve jandarmaların azlığI karşısında mukavemete kalkışmışlar” sa da, üzerlerindeki tabancaları alın” mış, kendileri tevkif edilmiştir, Yaka” lanan kaçakçılar şunlardır: Fethi, babası Mustafa, Abdulla, Ahmed, Ali, diğer Ali, Emin, Mehmeğ Ali, Mehmed Ak, Memiş, Yusuf, Sat Ali, Ahmed. ! Bu mühim muvaffakıyetinden do layı İzmir zabılasını takdir ve tebrik ederiz. Bir mangal kömür koyup yatmışlar Karı koca öldü,iki küçük çocuk kurtuldu Beyoğlunda Yenişehir civarında Fırin sokağında oturan Erzurumlu Mustafa ile karısı Tasa dün sabah evlerinde ölü olarak bulunmuşlardır. Müddelumumilikçe yapılan tahki- kata nazaran Mustafa vaktile Rusya- ya giderek çalışıp para kazanmış ve orada Tasa adında bir Rus kadınile evlenmiştir. Bundan bir müddet evvel Mustafa karısile beraber İstanbula gelmiş ve Rusyada kazanıp biriktirdiği paralar- la Yenişehirdeki evi satm alarak al- tına da bir dükkân açmıştır, Musta- fanın, biri üç yaşında diğeri üç aylık iki de çocuğu vardır. Evvelki gün Mus- tafa ile karısı Tasa hastalanmışlar ve ilâç içtikten sonra odalarına bir man- gal da kömür koyup yatmışlardır. Dün sabah Mustafanın üç yaşında- ki çocuğu uyanmış, annesile babası- nın uyanmadıklarını görünce bir kaç defa seslenmişse de cevab alamamış- tır. Bunun üzerine sokağa çıkan ço- cuk soranlara annesile babasının hâ- lâ uyuduklarını söylemiştir. Dükkânmı her zaman erkenden açan Mustafamn dün sabah açma- ması nazarı dikkali celbettiğinden zabıtaya haber verilmiş ve odaya gi- rilince İkisinin de öldüğü görülmüş- tür, Adliye doktoru B. Enver Karan tarafından yapılan muayene netice- ya koydukları mangaldaki kömürün zebirinden öldükleri anlaşılarak ce- ice yanmadan oda» | sedlerin gömülmesine ruhsat veri miştir. Mustafa ile karısı Tasa öldükleri halde aynı odada yatan iki çocuğs bir şey olmamıştır. Bunda, küçük ç0* cukların hamızı karbona karşi dahâ fazla mukavemet etmeleri ve Mustaf ile Tasanın da esasen hasta olmalar” nın âmil olduğu söylenmektedir. Am ne ve babalarının ölmesile ortada kar lan bu iki yavrucaktan küçüğünü polis karakolunda hademelik yapsf | bir kadın emzirmek üzere yanına ak mıştır, Ev içindeki eşya Mustafanın şahsi” na ald olduğu için terekesi tesbit edi” mek üzere keyfiyet Beyoğlu ahkâm şahsiye hâkimliğine tevdi olunmuş” tur, Bir çocuk mangalı devirdi, dökülen yemek ve ateşten yandı İzmir (Akşam) — Peştemalcılarba* şında oturan Zeynel ile anası Ay$€, çeşmeye su almağa gittikleri sıradâ odada yalnız bıraktıkları dört yaşın da Kahraman adındaki çocuk, man galda pişen yemekten kaşıkla tatmak istemiş, mangalı devirmiştir. Çocuk üzerine dökülen yemek ve ateşten yanmıştır. Zeynel ve Ayşe, çocuğun yaralandığını zabıta ve adliyeye har ber vermemişler, nihayet çocuğuğ ölümüne sebebiyet vermişlerdir, Şimr di adliyece haklarında takibat yap” hyor.