Almanyada veremle mücadele Verem hastalığı ilerleyip hastayı şi- kâyete mecbur etmeden evvel keşfe- dildiği zaman tedavisi kabil bir illet fir. Binaenaleyh bu hastalığın önünü almak için hastalığı daha hastanın kendisi hissetmezden evvel keşfederek tedavi etmelidir. Almanyada şimdiden bu esasın tat- bikine başlanmıştır. Hastalığın nisbe- ti mutavassıt dereceden yukarı olan Türingen gibi memleketlerde verem istidadlı kimse var mı yok mu diye Umumi bir yoklama yapılıy. Mezkür havalide bütün ciğerleri röntgen ile muayene edilerek verem başlangıcı bulunup bulunmadı. a araştırılmıştır. Bu muayene süratle ve muayyen bir plân dahilinde yapılıyor. Saatte 120 kişi muayene edilmiştir. Röntgen makinesi için bir otobüs cesametinde büyük bir kamyon tahsis edilmiştir. Buna da yirmi kişinin soyunup gi- yinmesine müsait bir vagon ilâve ve raptedilmiştir. ; İlk iş olarak vereme istidad pey da eden sanayide ve bahusus porse- len, ve arduaz şualarile taş ocakların- da çalışan amele muayeneye tabi tu- tulmuştur. Almanya veremle esaslı mücadele- ye girişmiş oluyor? Sigara tellendirirken... Paketimizden sigarayı çıkarırız, yas karız, keyifli keyifli tellendirir, duma- mını savururuz... Bunu yaparken ilk defa tütün içen adamm başına gelen- leri düşünür müyüz?,. Ne gezeri... Kristof Kolombun arkadaşı Rodri- EO Gzeres memleketine bir miktar tü tün yaprağı ile döndü. Soyunup dö- kündükten sonra yaprakları sardı, yaktı, dumanını burnundan çıkarma» ğa başladı. Bunu gören karısı korku ve telâşla hükümete koştu: — Kocamı şeytanlar zaptetti! de- di, Rodrigoyu yakaladılar, hapse attılar. Biçare adam İam on sene mahpus kaldı. Hapisten çıktıktan sonra İspanyada tütün tiryakileri hayli çoğatmıştı, İngilteredeki müebbed mahkümlar İngilterede bazı ağır cezaların şart- lar: tadil edilmiştir. cümleden Olarak müebbed © mah kâmlarından on senelik müddeti ik- mal edenlere filim gösterilmesine mü- #aade edilmiştir. Mmgilterenin cenubundaki Vayt ada- sında Parkhurstta bulunan ceza müpssesesindeki mahpuslardan on seneden fazla burada kalmış olanla- ra muhtelif filimler ve bu münase- betle son zamanlarda dünyada olup biten işler gösterilmiştir. Mahpuslardan bazıları kırk sene €vvel hapishaneye girip dünya ile Glâkasını kesmiş olduklarından tay- yarenin ne olduğunu bilmiyorlardı. Bunlar filimin de ne olduğunu gör- memişlerdi. Beyaz perde üzerinde dünya işleri- ni canlı ve harekette gördükleri 28 man hayret içinde kalmışlardır. Ba-* husus hayatlarında bir defa bile tay- yare görmediklerinden filimde uçan modern tayyareleri birer hayal san- muışlardır. Bahusus kabilisevk balonlar ve muazzam Zeppeliner mahpuslar, hayret içinde bırakmıştır. Dünyaya yeni gelmiş gibi olan müebbed kürek mahkümları beşeri- yelin ve medeniyetin terakkiyatını yakından, müşahede ve takib edeme- diklerinden derin teessürler duymuşlar ve cinayet işlediklerine bir kat daha pişman olmuşlardır. Parti idare heyetinin ilk toplantısı Dün toplanan Partinin yeni idare heyeti Halk Partisi vilâyet kongresinde seçilen yeni parti idare heyeti dün saat 17 de Parti merkezinde doktor Lütfi Kırdarın başkanlığı altında toplanmıştır. Bu suretle yeni ilyönkurulu vazifesine başlamıştır. Otobüsçülerin şikâyeti Vaktile ellerinden ruhsatiyeleri alı- nan otöbüsçülerden bazıları Vali ve Belediye reisi Dr. Lütli Kırdara mü- Tacaatla şikâyette bulunmuşlardı. Var Wi, bunlara tedkikat yapacağını bildi- Terek bilâhare müracaat etmelerini tebliğ etmişti. Otobüsçülerden 27 ki- $ilik bir heyet dün Valiyi ziyaret ede- Tek şikâyetlerini izah etmişlerdir, Bunlardan 6 sı Maçka - Beyazıd, beşi Keresteciler - Eyüp, 4 ü Sirkeci - Bakırköy, diğerleri de öbür batlarda İşliyen otobüslerin sahipleridir. B. Lütfi Kırdar, bunların dosyalarının tedkikini muavin B. Lütfi Aksoya bildirmiştir. Gizli fuhuşla mücadele İstiklâl caddesinde bir apartımanın beşinci dairesinde oturan Sofya ismin- de bir kadının randevuculuk yaptığı Polisçe haber alınarak dün âni bir bir araştırma yapılmış, iki kadınla İki erkek bulunmuştur, Polis, Sofya- Yı mahkemeye vermiştir. Gene Beyoğlunda bir apartımanda Katerina isminde bir kadın da po- Misçe ayni suçtan dolayı yakalanmış, İçeride bulunan kadın ve erkeklerle Yumurta piyasası canlanıyor Önümüzdeki günler yumurta piya- sasında canlılık beklenmektedir, Bu hafta fiatler geçen haftaya nazaran sandık başına iki lira kadar yüksel- miştir, İri mallar 25 - 28, orta mallar 22 . 23, buzhane yumurtaları da 20 - 21 lira arasındadır. Geçen hafta ihracat yoktu, bu haf- ta yalnız Yunanistana dokuz bin W- ralık kadar yumurta sevkedilmiştir. Esasen bir müddettenberi yumurta alıcısı Yunanistan ve İtalyadır, Pek yakında Almanyaya da mü- himce partiler halinde yumurta ih- racına başlanacağı Piyasada duyuk muştur. Sarhoşlukla kavga ederken yaralandılar Mehmed ve Şücaaddin adında iki kişi, evvelki gece son derece sarhoş olarak biribirlerile döğüşmüşler ve bu döğüşme sırasında All isminde bi- rinin ahçı dükkânının camlarını kır- mışlardır. Kırılan camlarla Mehmed ve Şücaaddin . muhtelif yerlerinden yaralanmışlar, zabılaca Cerrahpaşa hastanesine yalırılmışlardır. Çıplak ayakla ateş üzerinde korkusuzca yürüyen insanlar var Maruf seyyahlar. dan Amerikalı Kel logg yakında Avus. tralyanın Fici ada- larına bir sefer ter- tip edecektir. Bu seferin yapılmasın- dan maksadikiil. mİ muammanın halidir. Bu muam- maların biri Ficideki yerlilerin çıplak ayakla kızgın ateş üzerinde nasil yü- rüdüklerinin tedkiki, diğeri de gene oradaki yerlilerin kullandıkları garip bir istihbarat âletidir. Fici adaları Avustralya sularında bulunan ve içlerinden sekseni mes- kün bulunan 250 parçadan mürekkep bir adalar grupudur. Adalarda oturan vahşiler çıplak ayakla kızgın ateş üze“ rinde yürürler, Bunu şimdiye kadar birçok ilim adamları ve seyyahlar göz- İerile görmüşler ve fakat nasıl olup da ayakların yanmadığını bir türlü izah edememişlerdir. Yerlilerin çıplak ayakla basıp geçlikleri yer, içerisi be. yaz denilecek kadar kızgın hale geti- rilmiş taşlarla dolu olan uzun hen. deklerdir. Bü taşlar o kâdar sicaktır Ki bir Avrupalı üzerinde yürümek şöy- le dursun, onlara yaklaşmağa bile cesaret edemez. Kellogg ateş üzerinde yürüyen bu vahşileri 1925 de ilk defa Fici adaları- ni ziyaret ettiği zaman görmüştü. İfa, desine bakılacak olursa çıplak ayakla kızıl ateşli taşlar üzerinde yürümek dini merasime tâbidir ve muayyen zâ- manlarda yapılır. Bu merasime bütün yerliler iştirak ettirildiği hâlde Avrupalıların hazır bulunmasına nadiren müsaade edilir. Taşları beyaz denilecek derecede kız- dırmak için iki gün, iki gece ateş lr. Ondan soni ime başlan, Akbank nelerle meşgul olacak? Banka muhtelif işlerden baş- ka 15 fabrika da açacak İsmi; «Agrikültür kalkınma ban- kasis kelimelerinin ilk harflerinden alman (Akbank; ziraat kongresinden sonra kurulacaktır. Bu yeni banka Devlet ziraat işletmesile orman işlet- mesinin birleştirilmesinden meydana gelecektir. Akbank; ziraat, sanayii ziraiye ve ormancılık olmak üzere üç şubeyi ih- tiva edecektir. Ziraat kısmi vasi pa- muk ziraati, geniş mikyasta Virjinla tütünü ziraati, soya ziraati, meyvâ- cıhk, yüncülük, sebzecilik, hayvan- cılık işlerile uğraşacaktır. Mini sanayi ihtiyaçları, milli sa- nayiin inkişafile müvazi gurette ve en iktisadi şekilde temin edilecek, dö- viz getirecek malların fazla miktarda istihsaline çalışacaktır. Akbankın sanayii ziraiye şubesi memlekette Devletçe kurulması mu- karrer olan fabrikaları tesis edecek- tir. Bu arada memleketin çuval ih- tiyacını temin için jüt fabrikası, ordu ve ihracat için konserve fabrikası, memlekelin ihtiyacı olan ziraat mâa- kinelerini temin maksadile ziraat âlet- leri fabrikası başta olmak üzere bü- yük, küçük 15 fabrika tesis edilecek- tir, Bu fabrikaların kurulması için müzakerelere başlanmış ve iptidat hazırlıklar da çok ilerlemiştir. Tesis edilecek fabrikalar arasında, istihsal merkezlerimizde (teşkili mukarrer tasnif, ambalâj, muhafaza, sevk; do- mates ,üzüm ve portakal üsareleri imâl istasyonları da vardır. Bankanın orman kısmı ormanları- mizi işletecek, bilhassa ucuz ambalâj sandıkları, travers, kâğıt hamuru, kibrit fabrikası ihtiyaçlarını ve mem- lekette kereste ihtiyacını temin ede- cektir. Köylüye arazi temini vazifesi de Akbanka verilmiştir. Köylüye kredi temini için köy bankaları kurulacak ve yine köyler için «ziraat sigortası» tesis edilecektir, Avustralyada Fici adalarında yerliler ateşin üzerinde, çimende gezer gibi dolaşıyorlar. Bir âlim bunun sırrını öğrenmek için yakınde bir heytle birlikte bu adalara giderek tedkiklerde bulunacaktır Bu merasim ancak yarım saat sürer, bu defaki seferin. de meydana çıkar. mağa çalışacaktır. Bu maksadla gerek ateşin içine gerek» se yerlilerin ayak- larına yüksek hara» retleri muhtemel termometreler koyacaktır. Bu suretle Yerliler çıplak bacaklarına kadar, ağaç vahşilerin üzerinden geçtikleri ateşin ha- yapraklarından girlandiar geçirdikten sonra on iki metve kadar geniş olan hendeğin üzerinden geçmeğe başlar- lar. Hendekten cehennemi bir ateş in- tişar ettiği halde yerliler çıplak ayak- larile o taşların üstüne basarak yü- rürler. Hendekten çıktıkları zaman ayaklarında yanığa delâlet eden tek bir kabarcık bile görülmez. Hattâ ba- caklarına sarılı olan yapraklar bile ateşte yanmaz ve kurumaz. Kellogg genç bir kızın ilk defa ola- Tak bu ateşler üzerinde yürüdüğünü ve üç defa gelip geçtiği halde hiç bir tarafının yanmadığını, bilâkis gülerek ateşten ayrılıp gittiğini gözlerile gör- müştür. Bunun üzerine Kellogg da ates şe sokulmak istemiş, fakat hendeğe ancak on iki metre kadar yaklaşabil mişlir, Bundan fazla ilerilemesine hen dekten çıkan müthiş sıcaklık mâni olmuştur. Ame hı âlim ateşin haki- katen mevcud olduğuna kanaat getir. mek için elinde tuttuğu eski bir kun- durayı hendeğin içine atınca kundu- ra alev çıkararak yanıp kül olmuştur. Kellogg'un zan ve tahminine göre Fici vahşileri ateş üzerinde yüri mek için bir sır biliyorlar ve yahud şahsi iradelerini sarfederek vücudleri- ni ve eşyayı en kuvvetli ateşte yanımı- yacak bir hale getiriyorlar. Herhalde Kellogg bu zar ar birçok ilim adamlarını düşündürmüş olan bu sırrı raret derecesini indirmeğe muvaffak olup olmadıklarını anlıyacaktır. Kellogg ayni zamanda yerlilerin olLalis muammasını da halle çalışcak» tır. Bu «Lalisler uzun ve içleri boş ağaç kütükleridir. Bu kütükler saye- sinde Fielliler 280 kilometre mesafele. re kadar muhabere etmeğe muvaffak olurlar. Amerikalı âlim ilk seyahatin. den avdetinde bü oLalilerden iki ta- nesini yanına alıp Amerikaya götür- meğe muvaffak olmuştu. O vakitten- beri bunların nasıl kullanıldığını öğ- renmiştir. Küçük Laliye tak diye vur. duğu zaman çıkan sadanın dalgaları- n! 8 ve bazen 9 kilometre uzaklara ka- dar nakledebilmektedir. Büyük Laliye vurduğu takdirde dalgalar 20 kilomet- re uzaklara kadar gitmektedir. Kel- Togg'un ifadesine nazaran bu Laliler radyo âletleri gibi istenilen mesafeye göre âyar edilebiliyor. Bunun için kütüklerin içine az veya çok su dol durmak kâfidir. Kütüğün içindeki sü- yun miktarına göre muhabere mesa- fesi kısalıyor ve uzuyor. Kellogg bu defaki seyahatinde su ile yapılan bu mesafe âyarınm da şimdiye kadar meçhul kalan hangi akustik kaidele- rine istinad ettiğini öğrenmeğe çalışa» caktır, Kellogg heyeti beraberine bir çok fenni âletter ve fotoğraf makine- leri alarak 8 martta San Fransisko'dan hareket edecektir. GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Tramvayın tarihçesi #stanbul Tramvay şirketi, işlöt- vi hakkını - diğer şiketler gi- bi - yakında kaybedeceğini bildiği için, arabalarına bırakmıyor. Bu yüzden de kazaya ramak kaldı. Tramvay, ingilizce bir kelimedir. «Yassı rays manasına gelen «tram; ve «syols manasına gelen «wâys dan teşekkül eder, Diğer demiryolalrından tramvayın bir farkı da, husus! bir yol Üzerine kurulmayıp, raylarının alelâ- de bir caddeye, bir sokağa döşenmiş bulunmasıdır. İlk atlı tramvay 1342 de, Nevyorkta, Loubat isimli bir Fransiz tarafından tesis edilmiştir. Demek, bu nakil va- sıtasının henüz bir asırlık ömrü yok. Halbukl büyük şehirlerde, sokaklara kalabalık verdiği için, raylar sökül- mekte, tramvayın yerini mötropoli- tenlerle otobüsler tutmaktadır. Fransada 1854 te ayni Loubat #Amerikan şimendiferiş ismile tram- vay tesisatı yapmış, İngilterede İse ilk tramvay 1860 ta zuhur etmiştir, Hayvanla çekilen tramvayı, buhar- lı, tazyik edilmiş havalı ve elektrikli tramvay takip etmiştir. Osmanlı memleketinin elektrikli tramvayları, Selânik ve Beyrütta İs- tanbuldan evvel tesis edilmiştir. Meş- rutiyet inkılâbından birçok seneler sonra bile, önünde borulu desturcular koşan atlı tramvaylar şehrimizde işle- mekteydi. Bunlar merhale merhale yerlerini elektrikli tramvaya terketti- ler, İzmirdeki atlı tramvayın kalkması, şu son devre raslar. 'Türkiyede bu iki şehirden ve Konyadan başka bir yerde tramvay yoktur. Esasen otobüslerin teammümü lüzum da göstermediğin- den, bu âdet artık teessüs edemiyecek diye tahmin edilir. Eke EE K »tşehirde evvelki gün gene bir zelzele oldu. Bu tabii hâdisenin muhtelif sebep- leri vârdır, En müteammim olan zek zeleler «tektonik» ismini alanlardır: Kışrın kaya teşekkülü, arzın pek de- rinlerine kadar iner, bazan muhtelif dahili tesirler altında kalan bu kaya teşekkülleri kırılır ve boylu boyunca bir inşikak husule gelir. Bu inşikak neticelesinde iki tarafta kalan parça- lar ya âni olarak, yahut zamanla seviyelerini değiştirirler. Bu hâdise civardaki araziyi sarsıntıya maruz bırakır; çöküntüler husule gelir, Zelzelelerin bir kısmıda e«volka- nik» tir, Volkanların zaman zaman faaliyeti sarsıntılar tevlid eder, Şiddetli zelzeleler daima felâketle neticelenmiştir. 1755 te Jizbonda (Portekiz) müthiş bir zelzele olmuş, şehir baştan başa yıkılmış, 70 bin ki- şi ölmüştür. Japonyada sik sık zelzele olur. Mu- kavemeti çoğaltmak için Japon evleri tamamen ahşap ve geçme tahtalar- dan yapıhr. 1891 de Japonyanın Mino ve Ovari mıntakasında vukua gelen zelzelede 7,279 kişi ölmüş,197 bin ev yıkılmıştır. 1906 da San Fran- sisko z8lzelesi meşhurdur. 700 kişi öl Müş, 200 bin Kişi evsiz kalmıştır. Elek- trik kontaklarından husule gelen mü- teaddid yangınlar şehri alevler için- de bırakmıştır, Zaman zaman mamleketimizde de mühim zelzeleler olmuştur. 1882 de İzmirde, 1885 te Bursada, 1894 te İs- tanbulda (ninelerimiz bundan Büyük zelzele diye bahsederler), 1895 te Ay- dında, 1912 de Marmara havzasında, 1929 da İzmir ve Torbalıda vukua ge- len zelzeleler evleri yıkmış, birçok te- lefata sebep olmuştur. ( Daha geçen sene gene Kırşehirde vatandaşların evsiz, barksız kalmala» rile neticelenen bir zelzele olmuştur,