» Y Gi © mış, Caddebostani İlk. Istanbul kazan, ben kepçe Eski Kadıköy, Haydarpaşa, Anadolu hattı ve Ada vapurlar Köprüden karşı kıyılara müşteri ta- şıyan, bir zamanlar Ayastafanosa | (şimdiki Yeşilköye) de uğrıyan bu va- purları ötedenberi devlet işletmiş. Mar kam her devirde isim değiştirmiştir: Abdülâziz zamanında (İdarei Azi- siye), Abdülhamid vaktinde (İdareci | mahsusa), Merşrutiyet senelerinde (Seyrisefain), Cümhuriyette de önce © (Akay), şimdi de (Denizbank)... İdarei mahsusanın antikalıklarını yaşlılar pekâlâ bilir. O günlere eriş- mişlere geçmişi hatırlatan ve kulaklar çınlatan koskoca bir âbidesi de elân mevcud: Direktörü Con paşanın Bü- yükadadaki kâşanesi!... Ol gemilerin gerek deniz aşırı yer- lere, gerekse civarlara sefer yapanları ne antika şeylerdi yarabbil... Herkeste estek kösleğe bir merak olur ya, benimkisi de öledenberi bü- yüklü küçüklü vapurlara iptilâ... Ad- ları, şekilleri, yolları zihnime hayli menkuştur. Yukarıki başlığa ismi girenleri şöy- le bir.gözden geçirelim: (1), (2), (3) numaralı ilk emektarlara yelişeme- dim; gel gelelim (4) ve (5) numaralı- ları mis gibi bilirim. Bitip tükenmez senelerce oKadıköyüne çark çevirip durdular. Bin içlerine, (Muhayyelâlı Aziz efendi) yi eline a), kitabı bitirirken soluna bak; hâlâ Selimiye kışlası önündesin. Kizkülesi açıklarında lü- fer tutan kayıkçıların yanaşıp alışve- riş ettiklerini bile duymuşlardanım. Öylesine zavallı idiler ki kazanları kaç yerinden çimentolu; islim boru- Jarı müsteski hançeresi gibi hışırtılı; makinelerinin vidaları lâçka... Ahmed Rasim rahmetli bunlara (Tontonu babriler) ismini vermişti. Yan çarkları (bıktım artık, biktim ar- tik!) diye tempo tutuyor, derdi, Borazan Tevfiğin şu fıkrası da hoş- tur: Bir Hıdrellez günü sinekkaydı traş olmuş, Fenerbahçe piyasasına gidiyor. Köprüye koşarken (Nasibime «Ferah» yapuru çıkar işallah!) diye adak adak üstüne, Bir de iskeleye gelsin ki (4) numara beklemiyor mu? Kadıköyüne varınca aynaya bakmış ki ne görsün? Sakalı bir parmak... Haydi bir perükâr dükkâruna... Bir tarihte içinden yangın çıkan (8) bumaral «Herekes ile (10) numaralı Tontonu salis ve râbi Adalara öğle se- ferlerini yapıp yolu üç dört satte aşar, Haydarpaşanın (11) numarasıda Köprüye lâakal üç çeyrekte varırıdı. Bundan 38 yıl evvel, Büyükadada, Hristos yokuşunda, Keşanlıların (1) köşkünde kiracı olarak bir yaz gö- çirmiştik. Köprüden alaturka saat 10 da direkt olarak kalkan 14 numaralı «Aydin), Büyükada iskelesini dakika- si dakikasına tâm bir saatte tutardı. Parmağım ağzımda şaştığım şu ki bugünün ' Burgaz: i, «Heybeli si, hattâ «Suvats1o köhne rekoru kıra- madı gilti. Adalarırı temellisi olmadığım, gitsem de bir iki ay istirahatle geçirerek Köp- © “rüye ancaküç beş kere inip çıktığım hâlde kâygı çekenlerdendim. 'Bu güzelim, canım yerlere daha ça- © buk erişebilecek hiç değilse iki vapur- “ cuk atla deveye mi?... Bugün 85 bin tonluk transatlantikler torpido huzile uçuyotlar!,.. kabilinden düşünüp du- Türken, Büyükadayı da tutup Yalova- ya gidecek 18 millik motörlerin yaptı- mlacağını okuyunca (yarabbi şükür!) dedim, Gene eskilerden 15 numaralı «Nüz- hetiye> ile 16 numaralı s*Kadiriyes nam Iki bacalılar da '” da bo- calarlardı. Bunlara da düştün mü saatlerce al deniz havasını... Hele kâğıt oyununa mı meraklısın, alt salona yerleşip 31, piket, poker, gık deyinciye kadar oy- na... Kaçın kurası imişler biliyor musu- nuz?... Mithat paşa 1864 te Tuna va- Bisi iken bunları müstacel olarak ai- dırtmış. Yıllarca Tunada İşlemişler İstanbula oradan. aktarmalar... T7 numaralı «Şahin» Moda, Kala- .. gibi Anadolu kıyılarma uğrardı. 19 mumarah Haydarpaşanın pırıl pırıl üçüzlerinden Haleb vapuru <Fnerbahçe> ve «Haydarpaşa» İngil- tere yapısı, kunt, yollu gemilerdi. Beş altı sene evveline kadar çalıştılar; hattâ biri iskelelik bile yaptı. Bir de iki başlı «Kalamış» adlı 21 numara vardi ki en ziyade Haydarpa- şanım akşam ve sabah postalarını ya par, hat boyu sayfiyelerindeki paşa- lar ve ve beyfendiler hazaratını ta şızdı, İçinde kimler yoklu, kimler?... Haydi etrafa bir göz gezdirelim: Şimendifere binip Kızıltoprağa ine- eeklerden: İkinci esvapçı İlyas bey, teşrifatçı Galib bey, kilerçibaşı Osman bey, fabrikatör Ralf ve damadı Nail beyler, Hasan Âmir zade, Terkos Su şirketi komiseri Tevfik Âmir bey. Feneryolundan: Divrikli Hafızpaşa za- de Nail, damadları Salâhaddin ve Fu- ad beyler, Şürayı devlet âzasında Arap Sami bey, Muhasebat dairesi kısım sani reisi Şişman Ahmed bey, Babıseraske- ri Muhasebat dairesi ikinci şube mü- dürü Riza beyle muavini Rifat bey, Çinçon Hasân paşa, Hariciye Umuru şehbenderi müdürü Torpil Tevfik bey (2) Şişman Yanko efendi. Göztepelilere gelelim: Keriklerden topçu feriği Hacı Hüseyin paşa, piyade reisi Cemal paşa, Muhasebat dairesi kısmi evvel reisi Sadeddin paşa, Mekâ- tibi askeriye müfettişi İsmail paşa, İs- tabı Âmire müdürü Faik paşa, Sıhhi- ye dairesi reisi sanisi Dr. Ömer paşa, mabeyinci Bekir bey, Topçu Hvası Ali Refik paşa, Altıncı daire başmühen- disi kaymakam Ferid bey (geçen se- ne vefat eden emekli general Ali Fe- rid), Evkaf muhasebecisi Canib beyle oğlu terzi Hasan bey, mahalleye cami yaptıran ve adı konan tütüncü Meh- med efendi, Posta ve Telgraf Nezareti meclisi idare reis vekili Kamusçu Sa- lâhi bey, Alaybeyi Hafız Sabri bey... Erenköylülerde de vüzera ve kübe- ra çoktu: Ticaret ve Nafia Nazırı Zih- ni paşa, Evkaf Nazırı Galip paşa, Ma- liye Nazırı Reşad paşa, Masraf Nazırı müşir Hasan paşa, Makamı seraskeri reisi Şerefeddin efendi, Maliye servez- nedarı Halid bey, Maliye muhasebeci- si Ziya bey, Babıâli Evrak müdürü Baki bey, Divanı muhasebat âzasın- dan Uzun Zühtü bey, İstihkâm ve İn- şaat reisi Küçük Hüseyin paşa, Sad- razam yaveri Cemal paşa... Bostancıdaki kasrına hususi çata- nasile gidip gelen, Anadolu şimendi- ferleri direktörü Hügnen, deniz yolu- nu çabuklaştırmak cihetinden çok kimseleri sevindirmiş, yarenliklerini kısa kestirmeğe âlet olduğundan da bir baylisini yerindirmişti. 1904 te Haydarpaşa ile Köprü ara- sı için Almanyadan beyaz boyalı, pınl pınl üç yeni vapur getirtmişti: «Ha- lep», «Bağdad», «Basrax, Biri dalma yedek durarak tamir görürdü. İlama- şallah hâlâ da Adalara ve Anadolu is- kelelerine cayır cayır işliyorlar, Mahud iki başlının orta salonunda ve yan kamaralarındaki yareni:kler aşağı yukarı şu vadilerdeydi: Meyva bahçesine derdesti celb Kü- tahyanın vişneleri, Çengelköyünün ayvaları, Yakacığın kirazları, Sultan Selimin incirleri... Bağdaki kütükle- rin kâmilen kavedilip Amerika çubuk- iavlte tebdil kılındığı..: İçerenköyün- »Hafideye Kinalaroşun yerretüma ya deki Şarapçı Tomsondan alınan çam- lara deryalar kadar su sarfedildiği hal de kavrük kKalışları... Sakızlı bahçi- vanbaşının bahçedeki kârize giden künge bir deve boynu takmak, zerz&- vatlığı ihya etmek teklifi ve herifin derhal defedilişi,.. O sensler moda ol- muş olan pervaneli rüzgâr tulumbası- nın serçe parmak kadar su isule ede- mediği... Dönme tulumbayı çeken ha- | şarı atin tekme, çifte, boyuna sırık- ları parçaladığı, Hayvana idişin eseddi lüzumu... Ahçıbaşının börekle, tatlıda yegâneliği ve lâkin gözlemesinin ağ- za konmazlığı... : Kerimenin mızrab | vurmadaki mehareti, fecmma piya- noyu tarzı efrenç üzere bir türlü ba şaramadığı ve bu hususta yerden göğe kadar haklılığı... «Kulağa eğilerek'e damadın son vapurla dönüşü ve bu- nun dağı derun oluşu... Mahtumun rütbe ve memuriyetten ziyade at, ara- ! ba merakı... Hafidin (Koman sava!... Mersi biyen!) “diyerek pehbarekallah güldür güldür fransızca konuşuşu... | ramadığı, Balıkyağının hazmı bati. liği... ih... Haydarpaşanın üçüz beyaz vapurla- rından bir, yahut iki sene evvel, İda- rel mahsusa hesabına gelen ve Avus- turyada yaptırılan «İhsan» ile «Ne- | veser> kapı yoldaşlarının en sonuncu” | sudurlar, «Neveser» emeğinde bert. vam. Mahud idarenin ilk numarasız va- puru Kadıköy halkının gözbebeği «Fe- rahx tı ki tek silindirile meşhurdu. İkiz Tontonların içinde otuzluk, alt- mışiık paketlerini yarılamağa alışmış olan tütün tiryakinlerindeki hayreti de göreydiniz: — İlk sigaramı söndürdüm, ikinei- yi sarmağa kalmadı, iskeleye halatı attık Rabbena hakkı için martı gibi uçuyor!... Sıra numarası, 23 te dama demişti. O da «Anadolu; isimli, Iki bacalı ve hepsinin küçüğüydü. Patpat; pat Yalovayı boylardı. Boylu, endamlı ve haylice de'yollu olan «Büyükada», Meşrutiyet yıllarm- da gelenlerdendir. Öyle obur çıktı ki ocaklarına kömür dayandırabilirsen dayandır. Aslı astarı var mıdir bilmem, duy- duğumu söylüyorum, Yaşlı bir İngiliz binmiş. Sağına soluna bakıp durur. ken tanıyıvermiş külhaniyi: —— Bu geminin eski adı şuydu; 50 yıl evvel İngilteröde filân yerden fa- lan yere işlerdi. Geçen harpte de ka- saplık hayvanları taşıdı! demiş... Sermed Mutar Alus tottuğumuz sıralar ikisi de kırkını aşmiş, hâli matıyazel, saçları, yüzleri boyalı iki aded rüküştüler. Dillerinde boyuna (ko- mio) bir erkekle evlenmek, Üç sene evvel anlarla gene karşılaştım. Ferah ferah seksenlik oldukları halde ve- ne allıklar, düzgünler içinde, kırım kırım kırıtarak göz süzüyorlardı. (2) Evrakta cenebi kelimelerin paron- tez içine almmalarını mütemadiyen em- reder dururmuş. Alârivayetin bir çün imza edeceği bir kâğıdı okurken te- pesi atıvermiş: Bizlere lâf anlatamadım gitti, Rönkiraz mıdır, rünktraz mıdır her ne karın ağrısıysa şu İrenkçe lâfı gene mu- terine arasına sıkıştırmamışsınız. O kelime revnaktıraz'mış... Senfonik konserler, çalgılı kahvehaneler AA — Pariste ve Londrada, ve emsali medeni şehirlerde mütemadiyen «Sen- fonikş konserler verilir. Bu büyük şehirlerin her tarafında meselâ Pari- sin «Opera komik» tiyatrosu binasın- da, Parisin meşbur «Sal gavvuz Sun- da ve ilh... Bu konserlerin binlerce meraklısı vardır, O kadar ki bir kaç gün evvelden biletleri. alınır, yerler ihzar ve temin olunur. Paris ve Lon- dra gazetelerini okuyanlar dikkat et- mişlerse görmüşlerdir: Bu konserleri dünyanın en meşhur «Şefdorkes- İrâs ları idare eder. B — Bir taraftan da Perisin «Bd des İtaliens» namındaki caddesinde kâin «Paramund: sinemasında Ve «Gomon: sinemasında ve «Le Paris» sinemasında kırk beş elli kişilik birer orkestra > takımı iki filim arasında senfonik konserler. verir, Hesab edil- miştir, Her gün Pariste verilen Sen- fonik- Konserlerde: yüzlerce - sazende sağ çalar. Altı bin kişi istiab eden (Gomon) sinemasında her gün top- lanan kalabalığın mühim bir kısmı filimlerden ziyade Senfonik konserle- ri takib eder, bunu iyi biliyorum. Av- rupada bir şey daha öğrendim, Oda oralardaki insanların musiki içinde doğup büyümesi, musikiye memleke- ti Kadar, allesi kadar alışkın ve say- gılı olmasıdır. Evinde, köyünde, kasa- basında, düğününde veya matemin- de duyduğu sözler kadar saz dinleyen Avrupahların musiki namı verdikleri «şey» bir İki şarkı veya beste değil- dir, bir güldestei âhenk ve sanattır. (İstitraden şunu da “söyliyeyim... Mesud Cemilin (Koro) namı altında icad ettiği âlem bizim müusikimizi de ilâ ve daha çok âhenkdar edecektir.) C — Parisin neşelerinden biri de hususi ve birkaç kişilik sazları, kon- | serleridir: Yani konservatuar talebe- lerinden ve mezunlarından beş altı genc bir taraftan da maişetlerine yardımı olsun diye bir müzik âlemi teşkil ederek akşam yömeklerinden sonra saat dokuzdan on bire kadar Parisin meşhur ve binlerce muhterem olân yerlerinde konserler verirler, Ve 0 kadar hürmet veren bir İtina İle bu kârı basarırlar ki tadından doyul- maz. «Châtelet, tiyatrosunun kapr- sından girerken sağ koldaki birinci kahvehanede bu nevi bir saz vardır; ve kahvehane saat dokuzdan on bire kadar hıncahınç doludur. D — Bizim de bir konservatuarı- mız vardır. Ve yüzlerce talebesi var- dır. Rivayet sahih ise bir kaç diplo- ma dahi vermiş, Bir de Şehir Bando- muz ve mektebi vardır. Bu da hayli talebe yetiştirmiş. Ve bir de konseş- vatuardan, bandodan ve dışarıdan toplanarak Senfonik konserler veren bir saz heyeti vardır. Bunları duy- duk ve seve seve dinledik. Fakat bir kaç kere dinledik. İşte o kadar... Bir iki defa Cemal Reşidin idsresinde, bir iki defa da Seyfeddin Asal ida- resinde, Bir türlü bu konserleri tezyid edemedik, fazla dinliyemedik. Halbu- ki buna çok ihtiyacımız vardır. Veri- len konserlerde bililtizam dikkat et- tm... Kemali sükün ile bu konserleri dinleyenlerde anlayış ve mahzuz oluş tarzı vardı. Demek ki bizde de «Sen- fonik» koriseriöre rağbet ve aşinalık vardır. Şu halde biz de senede değil ayda İki konser dinlemek isetriz. Ve Paristeki (Cbatelet) tiyatrosunun ya- nındaki kahvehanede olduğu gibi ta- ebeden ve heveskâr birkaç gencimi- zin ufak bir konser heyeti tesis etme- lerini ve şurada burada çalmalarını da görmek isteriz. Bunları teşvik et- mek isteriz! Bunlara yardım etmek isteriz. Elverir ki Belediyemiz sazlı - âhenkli kahvehaneleri teşvik ve hi- maye etsin!! Ve böyle bir şeylere te- şebbüs edecekler var olursa müteşeb- bisleri takdir ve tergib etsin! E — Bu da böyle oldu farzedelim. Lâkin ne Senfonik Konserler için ve ne de ufak amatörler için gösterecek bir (Salon) ve bir kahvemiz vardır! (Koca Beyoğlunda gelen geçeni gör- mek için en ferah ve en ucuz yer bo- .yacı dükkânlarıdır.) Bunlar da var oluncıya kadar müzik salonları, şeh- | A | tekrar ede ede etraflakilere ı Musiki hayatını bir parça canlan - dırmak imkânsız bir şey değildir re lâyık kahvehaneler, ferah ve tara- salı kahvehaneler yapılınciya kadar Senfonik konserlerden mahrum o mamak için ve bunu bu önümüzde” ki kış daha çok kereler dinlemek için hiç olmazsa haftada bir Kere Beyoğ- lunda kâin Frensiz tiyattosu buna tahsis olunabilir. Amatör gençlerin muzisiyefilerin vereceği küçük konserlere - gelince... Bunu da meselâ Park Oteli - Perâpa- las vapabilir. Yani her akşam vey& haftada iki üç akşam saat sekizden ona veyahud dokuzdan on bire kadar bu gençler bir ücret mukabilinde bu yerlerde çalabilirler, Memleketimizde - şehrimizde saz- | clarımız için bu gibi fanliyet Saha ları genişletse maişet isi de genişler. Bandocular - sazcılar iş bulur. Hem vazifelerinden .ayrılmağı akıllarına getirmeğler hem de mükemmel birer ekzersiz yapımş ölürlar, F — Parisin sokaklarında da mi gıcılara tesadüf olunmaktadır; (S:y- yar saz)! Bunlardan en meşhur ola- nı haftanın beş günü ve bilâ fasıla Etoile metrosu mahrvecinin civarında ve (Avenue de Vagram) in başında dolaşır. Ve'etrahna topladığı kalaba” lığa yeni şarkıları söyler Bu sazım beraberlerinde bulunan boyalı bir kör dın da bir taraftan söylenen şarkr- lara iştirak eder, Ve muttasıl ayakta dolaşır, bir taraftarı da elindeki no“ * taları satmağa (Bir frank mukabi- dinde) savaşır durur, Ve aynı sarkıyi öğretir. Bunların her mevsimin başlangıcın- da etrafa yaydıkları şarkılar mutla- ka yepyenidir, umumun rağbetins mazhardır. Parisin baska yerlerinde de bu çal gıcıdara tesadüf olunur, (Place de la Republigue), (Natlon) gibi oyer lerde... Pariste ne kadar hizmetçi kızları ve oğlanları, bakkal çırakları ve dükkün müstahdemleri varsa bu çalgıcıların etrafını sararlar. Bir ta- kım işisizler de iltihak ederler, hayli zaman tatlı ve sazlı bir vakit geçirir ler, gençlerin - gençliğin neşesile gü- lerler. G — İşte benim dederdim böyle ve malik olması kolay olan şeylerdir. Memleketimin kavuştuğu bir çok saa” detlere bu gibi medeniyet ve sanat ve şiir ve ilham nişanelerine de kâ- vuştuğunu bariz alâmetlerile görmek ve cihana göstermek içindir ki kon- ser Senfoniklerimizin çok sık olma- smı, kahvehanelerimizin 'tarasalı ve havadar kahvehanelerimizin o Avru- padakiler gibi sazlı ve rieşeli olmasi- nı, saza, Senfonik konserlere hür- met edildiğini, rağbetler gösterildiği- ni bununla da halkın iyi şeylere alış- tırıldığını ölmezden evvel göremk is- temekteyim. Semih Mümtaz 5 Bir taka bir sandalı parçala- dı, sandaldakilerden biri yaralandı Osman isminde biriyle üvey oğlu Zekeriya, bir sandalda Tophane açık* larında balık tutarlarken, Üzerlerine doğru süratle gelen bir balıkçı takast sandalı parçalamış, baba oğul denize düşmüşlerdir. Bu sırada Osman takanın altına düşmüş, muhtelif yerlerinden ağır sur retle yaralanmıştır. İşe el koyan po- lis, yaralıyı hastaneye kaldırmıştır. Balıkçı takası kazayı yaptıktan son- ra savuşmuştur. Aranmaktadır, 20 1eAEAR EEE EEE AEAREAAAAAAEEEE KENE amaa GRİP Bir çok tehlikeli hastalıklara kapı açan mevsimin müthiş bir afet salgi- nıdır. Bundan korunmak sağlığımı- zın esasını teşkil eder. Sabah, öğle, aks Şam büyükler günde 3 adet küçükler bir adet BİOGENİNE Drajesi alırsa Datma Grip, Nezle, Enfloenza gibi hastalıklardan korunurlar. BİOGENİNE kanı kuvvetlendirir. Hariçden gelecek mikropları öldürür. Sinir ve adeleleri sağlamlaştırır. U*- viyeti her tehlikeye karşı kuvvetli bü- Tundurur. Her eczanede bulunur.