> b 2d ir: & Refia, zengin bir anne babanın birtanecik şımarık kızıydı, Nişanlısi. Je konuşurken: * — Hiç köpek merakım yoktur! » dedi. Erkek derhal hak verdi. — Ne isabet... Ben de sevmem... Bu muhavere, evlenmelerinden on beş gün evvel oldu. Ahlâklarının bu derece uymasını (!) fali hayir telâk- ki ettiler. Kızın anesi, bir köşede, henüz da- ha nefret etmeğe vakiğ bulmadığı, fa- kat şimdiden çekiştirmeğe başladığı damadını müstehzi maikgbai süzü- yordu. va “5 Bir gün Refia kendi kullandığı spor otomobili ile, nişanlısının apartima- nı önünde durdu. Klaksonu çaldı, Sa- mimi el işaretleri yaptı. Nejad, koşarak indi. — Nereye gidiyoruz, elelm?... Be- nim Borsa hanında bir az işim.. Dör- de doğru orada bulnumağa mechu- rum.,. — Pekâlâ... Fakat önce, şöyle, Şiş- diye doğru bir gezinti yapalım.. Hem köpeğime hava aldırmak “lâzım. — Köpek mi? Nerede köpeğin?.. Genç kız, birkaç gün-evvel söyle- diğini unutmuş gibi: — Köpekleri çok severim... « dedi, » Sana aslanprezante edeyim de gör... Dün amcam band” Hediye etti. İki gündür baytarın &vinde muaye- ne altında... Şimdi uğrayıp alacağımı. Ah, görsen ne sevimli şey... — Ya.. Ne renk? . — Siyahla beyaz... Göreceksin Ya... Nejad direksiyona geşmeği teklif etti, Genç kiz bağırdı: — Yo.. Olmaz... Burada kim ku- manda ediyor? — En kuvvetli olan. Yani sen! Refia bu komplimana teşekkür ct- meğe vakit bulmadı. Geçen bir araba» ya çarpmamak için, bütün dikkatini otomobilinin idaresine sarfediyordu. Baytarın kapısı önüne geldikleri raman, genç kız nişanlısına: — Sen beni burada bekle... Küps- gimi gidip getireyim. Delikanlı oturdu. Aradan on daki- ka geçmedi. Bir sigara yaktı. Sıkıldi. Arabadan aşağı indi. Dolâşmağa baş- Tadı. Ve birdenbire ,gözleri inanılma- yacak şekilde, büyüyerek, hayretle baktı: Kapi açılmıştı. Bir metre yüksek- liğinde koca bir canavar Refiayı sü- rüklüyordu. Bu, en iri boyda bir da- nua köpeğiydi. Nejadın ağzı açık kaldı — Nası? Şirin değil mi?... — Pek büyük şey... Sahici aslana benziyor... Daha doğrusu da kapla. na... Bu, nereye sığacak? — Ne de olsa insan kadar yer tut- MAZ... Araba hareket etti, İçinde plâtine sarı saçlı bir kadın... Burnunu sağa sola çevirerek koku almak istiyen bir köpek... Ve en geride, perişan bir hal. de, yastıklara dayanmış esmer bir des likanlı... 'Taksimdeh, Şişliden geçtiler. Hava güzeldi, yol Kalabalıktı, Aslan, gelip geçenlere havlamağa başladı. Bu havlamalar evvelâ yavâşken, sonra bütün şiddetile arttı. Nihayet köpek, pencereye iki ayağını dayadı ve yerinde durmaz oldu; Yaya yürümekten nefret eden Re- fia: — Belki hayvan gezmek istiyor. dur! « dedi. Mecidiye köyüne gelmişlerdi. Nişanlısı cevap verdi, — Pekâlâ... İneyim... Biraz dolaş- tırayım.. . — Ne? Siz mi?. Aslana benden baş. | ka kimse sahip olamaz. — Nasıl isterseniz... O halde ben de yanınız sıra yürürüm Otomobili bir kenara çektiler. Nİ- şanlar köpekle beraber indiler. Re- fia zinciri tutuyordu Aslan, etrafına bakmaksızın, yerleri kokluyor; havlı- yor, kuvvetli adalelerini gererek yü- rüyor... Cidden şahane bir hali var- dı. Sahibini adeta sürüklüyordu. Bir aralık genç kız, dudaklarını bü- kerek: — Of... » dedi. » Artık dayanamaya- cağım... Birkaç dakika da siz gezdi- rin.... Bileklerim koptu. Delikanlı sinsi sinsi; — Ben dünyada öösaret edemem.. Şuraya kahveye oturalım... Bir İs- kemleye bağlayın dn azıcık dinlene. lim. Yahut şu masaya... Aslan, bir yere bağlandığını hisse. dince homurdandı. Bileklerini oğüş- turan hanımına baktı. Sonra birden- bire sıçrayarak koşmağa başladı. Masa, arkasından devrilmiş, top- Takların üstünde hoplaya hoplaya gi- diyordu. Genç kız: — Aslan! Aslan!... Gel!... Buraya gel... » diye bağırıyor; fakat koca ca- navar koşuyor; yolunda rastladığı iki iskemle de masaya takılarak sürük- leniyor... Kahvenin çimenleri ezildi, çiçekle. ri koptu. Yol üstünde bir çocuğu gez» diren bir dadı, yavruyu ancak araba- nın içinden kapmağa, muvaffak ola- bildi. Araba da devrildi. Aheste ahes- te gezen insanlar koştular, kaçıştı- lar... sn Refiayı istintaka gelen polisin kar- şısında genç kız az-kalsın bayılıyor- du. Nejad ise, o sıralarda meydanda yoktu. Genç kız, ağlayarak arabasına bin- di. Şimdi artık ortalık sakinleşmişti. Gelip geçen ahali ona istihza ile bü- kıyordu. Fakat bu korkak, alçak Ne- jad hiç ortalarda yok... Nişanlısına karşı öfkesi son raddeyi bulduğu sıralarda kız, erkeğin geldi- ğini gördü. Delikanlı kan ter içinde idi, Fa- kat gözleri müstehzi müstehzi parlı- yordu. Kuvvetli bileğile aslanın tas- masını yakalamış, getiriyordu. — Canavarı tuttum... Bir evin par- maklığını yıkmak üzereydi. Kırdığı, bardakların, bozduğu çiçeklerin pa- rasını verdim. Şu kapıyı aç da içeriye kendimizi atalım... Onun da, benim de dinlenmeğe ihtiyacımız var... Refia, ses çıkarmadan otomobilini açtı. Yanında nişanlısına yer verili, Köpeği arkaya oturttular. Delikanlı sordu: — Nereye gidiyoruz? Kim kuman- dayı veriyor? Genç kız gülerek: — En kuvvetli olan... Şimdilik kö- pek ama... Onu yine amcama iade edeceğim... Ondan sonra sen.. Dalma sen. — Yok güzelim.. Yine en kuvvetli sensin... Fakat tehlikeli anlarda ben olayım... Nakleden: (Hatice Süreyya) Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangultıda Nargileciyan, Tak- sim: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellâsuda, Galata; Kara- köyde Hüseyin Hüsnü, Kasımpaşa: Müeşyed, Hasköy: Sadık Akduman, Falih: Şehzadebaşında Asaf, Kara- gümrük: All Kemal, Bakırköy: Mer- kez, Sarıyer: Osman, : Cer- Aksaray: rahpaşadı Şeref, Beşiktaş: Vidin, Fe- Asadoryan, Küçükpazar: Hikmet Cemil, Samatya: Kocamustafapaşada Ridvan, dar; Ankara caddesinde Arif Neşet, Şehremini; Topkapıda Nâzım, Kadı- KTO 'Türkiyo Radğyodifüsyon Postaları DALGA UZUNLUĞU 1639 m. 183 Kos, 129 Kw. A.Ç. 19/74 m. 15195 Kes 20 Kw. AP, 3i/70m. 9485 Kon 20 Kw. Salı 13/12/9358 1230: Müzik (karışık program - Pb, 13,10: Saat ayarı ve haberler, 13,20 - 14: Müzik (opera seleksyonları), 18: Müzik (operet), 18,30; Konuşma Faik Kurdoğlu - Ziraat Vekili, 18.45: Müsik (sazeserleri ve oyun havaları), : Saat ayarı ve haberler, 19,26: Müzik (incesaz faslı), 20: Müzik (Riyasericümkur bandosu - Şef; İhsan Künçer) 1 - Ruvayyal Hüssar - İngiliz marşı « (J, Avelans), 2 - Kotiyon » vals - (<P. Lakom), 3 - Minyon -uvertür - (A. To- mas),4-Patetik sonat - (I parti) (TI adajyo) (II parti), 4 - Macar rapsodisi - No, 14 in Fmoll - (Fran Lisb, 2045: Temsil « - bir dram - Han ve onun oğlu) yazan: (Maksim Gorki, 21: Saat ayarı ve Arap- ça söylev, 2 Müzik (küçük orkestra) 1 - Tankred - wvertür - (Rossini), 2 - Di Perlenfişer - (Oskar Petras), 3 - Ar- a - No. 1 (Drigo), 3 - 5 Frederiksen), 5 - cee), 6 - Bra (Franz Le- 2,10: Konuşma (Türkiye postası), ik (bir operanın tamamı » tak- » Orme, Reşit), - 24: Son Berlin, Hambufg * 20-salon muzikası — Breslau 20/15 operet havaları — Danzig 20 marşlar — Frankfurt 20.30 plâk — Stutiğ. 20 eğlenceli muzka — Viyana 20 muyika- ya devam — Budapeşte 20,20 çingene çal» gisi Droltriç 20,25 orkestra — Florans 2030 mandolin orkestrası .— Helsing. 2045 konser — Kovno 2030 konser — Londra 20 hafif muzika — Milano 2030 konser — Midland 2030 hafif muzlka — Rad. Paris 20,15 viyolonsel — Riga 2016 operet muzlkası — Varşova 10 karışık mu- zika. Sant 21 de Berlin 21,10 piyano, 2130 opsret hava- ları — Breslau 21 öperet muzlkasına de- vam — Prank ,15 orkestra — Kolonya 21,10 dans — Leipzig 71,10 eğlenceli müuzi- ka — Münih 9i,lo dans ve eğlence — Btulig. 2110 dans — Athlone 2150 or- kesira — Bari 7115 Yunanca neşriyat — Belgrad 21/2) senlonik konser — Bükreş 21,05 Haydı'in «Hilkats operası — Fiorans 2120 karışık muzika — Hilvers 1 2155 ha- fif muzika — Londra 2115 dans — Lük- sembürg 2130 hafif muzlika — Midland 2130 salon muzikası — Rad, Paris 21 ha- (if muzlka— Rad. Toulouse 21,15 eğlenceli musika — Wales Reg. 2145 orkestra, Saat de Berlin 22,0 öperet muzikasına devam — Deutechi, 5. 22 yen! Alman muzikası — Hamburg 22,0 dans muzikası — Kolonya 22 dansa deram — Münih 22,20 salon mü- sikası — Alhlone 22,55 keman — Belgrad 22 konsere devam — Borda 22M) konser — Brüksel «Beyaz kadın» operası — Budap. Ti e konser — Florans 22,10 hafif muzi- ka — Helsingi, 22.10 dans — Lille 2230 v — Lüksemburg 22,40 - 1,30 Verdi'- operası — Lyon 2200 of- bine > Milano 22 «La Nave» operası — 'M. Ceneri 22 konser — Nis 23 opera — Oslo 22,15 orkestra — Rad. Paris 22,15 sa- lon muzikası — Paris P.T.T. 2230 or- kosta — Rennes 2130 opera — Scottish Reg. 22 orkestra — Rad. Toulouse 2205 opera muzikası — Varşova 22 orkestra. Saat 23 de Breslau 23,35 - 1 eski dans muzlkası — Kolonya 23 dansa devam — Könlgsberg 23,35 - | gece muzikası — Stutlg. 23,35 bafif muzika ve dans — Diğer Alman is- de nutku — Helsingf. 23,15 konser — Hilvers. I 23 hafif muzika — Kopenhag 2330 salon muzikası — Kovno 23 dans — Londra 23 eğlenceli muzika — Milano 23 operay& devam — Oslo 23,15 orkestra — Roma 73 piyano konseri — Varşova 23,15 Sant "24 den itibaren Alman İstasyonları 1 6 kadar evvelki programlarına devam — bDroltviç 2420 salon muzikam — Londra 2125 - 130 dans — Frankft,, Stuttg. dan nakelen 1-3 gece konseri — Hamburg, Saarbr.dan naklen | - 4 gece muzlkası. Ad doyâl Baş, Di; Nezle, Grip Komatizma Nevralji, kırıklık ve bütünağrılarınızi derhal keser. MAAS SASA İcabında günde 3 kaşe alınabilir. MANAS MANA Nafia Vekâleti İstanbul Elektrik işleri umum müdürlüğünden: 1 — İdaremiz ihtiyacı için sif İstanbul teslim edilmek şartile (300) ton «Siman Fondi» açık eksiltme suretile alınacaktır. 2 — Eksiltme 16/12/938 cuma günü saat (15) de Metro hanında 8 cı katta toplanacak olan arttırma eksiltme komisyonunda yapılacaktır. 3 «— Taliplerin maktü olarak bin liralık muvakkat teminat vermeleri lâ- zımdır, 4 — Bu işe alt şartname idaremiz Levazım dairesinden parasız olarak alınabilir. (9064) Tarihi DİŞİ KORSAN Deniz Romanı —. Yazan: İskender F. Sertelli um Tetrika No. 200 Trakyalı kumandan : “Bizans tahtına kavuşmak için, en kısa yol, imparatoru yatağında boğmaktır!,, dedi — Sekizinci Mihail, kral oğlu de- gildi ya?!... Onun da babası İznikli bir çifçi imiş. İkisinin arasında ne fark var? Periklis, Trakyalı askeri fazla söy- İletmek istemedi. Bu fikrin asker ara- sına bir taun gibi yayıldığını gör- dü. Biraz ileride konuştuğu askerler de hemen hemen ayni fikri ileri sü- rerek imparatorun öleyhinde atıp tutmuşlardı. Periklis, güneş balmadan Roma- nos surlarından ayrıldı * İmparator sabırsızlaniyordü. Periklis hâlâ dönmemişti... Lâtinleri Bizanstan -bin -müşkülât- lâ tardeden sekizinci Mihallin Bi- zans tahtını kolay kolây bırakmıya- cağı süphesizdi. İmparator o gün sihirbazını ç&- gırttı: — Haydi, buhurdanmı tüttür., ve bana bugün Bizans surları İçinde olup bitenleri haber ver! Dedi. İmparatorun sihirbazı o gü- ne kadar bir çok yalanlar söyliyerek: Hiç kimseden korkmayınız! Çünkü herkes sizden korkuyor! de- mişti. Sihirbaz mavi dumanlar çıkaran bir takım tütsüler yaktı. Ve kolları nı göğsünün üstünde çaprazlama bağladı: — Haşmetmeab! dedi. İri boylu, Karayağız bir adâm çıktı karşıma, Etrafında bir hayli kalabalık var. Kılıcını çekmiş. saraya doğru ge- liyor. — Ne istiyor bu adam benden?... — Tahtınızda gözü var saniyo- rum... Çünkü gözünü oradan ayır- nuyor. — Saraya iyilik için gelmiş olma- sın?.., — Hayır... İşte, kafasının içini görüyorum... Hükümdar olmak isti- yen bir adam Bunu yapmak için her şeyi tasarlamış. kararımı ver- miş, İstikbalden de emin.. size doğ- ru ilerliyor. — Pekâlâ. yetişir... Sihirbaz sözüne devam etmek is- tedi: — Bu adama yardım etmek Esti- yen güzel bir kadın da görünüyor, haşmetmeabi Bu kadını siz çok se- viyorsunuz.. ondân sakınınız! — Nasıl bir kadın bu? Uzun boy- Ju mu, kısa mı? Esmer mi, sarışın mı? Şişman mı, zayıf mı? — Uzunca boylu.. yayıf.. kumral... Fakat, çok güzel bir kadın. — Elvira.. Andigoni., Dafne... Bun- ların üçü de uzun boylü. üçüde zayıf. üçü de kumral, ve üçü de bir- | birinden güzel, Bana en çok yakın olan kadınlar bunlardır. — Bunlardan biri olsa gerek, haş- metmeab! İşte, şimdi bu kadın ba. şına bir örtü örttü. Yüzünü kapa- dı. Size kılıç çeken ve tahtınızı yık- mak istiyen adamın yanına doğru yürümeğe başladı. İmparator kapıda duran zenci ca- riyesine: — Andigoniye git bak.. odasında mıdır? Dedi. Zenci kadın koşarak gitti ve biraz sonra telâşla döndü: — Odasında... Bir yığın çiçek top- Jamış, onları vazolara yerleştirmekle meşgul, dedi. İmparator: — Peki, dedi, Dafneye git baka- Zenci cariye tekrar koşarak gitti ve biraz sonra döndü: — Başı ağrıyormuş. yatağında yatıyor, haşmetmeab! Sekizinci Mihail merakından çat- uyordu. Sihirbazın sözlerine o gün nasılsa çok kapılmıştı, Sadık cariyesine: — Haydi git, dedi, Elviraya bak... Odasında mı, değil mi? Zenci kadın üçüncü defa koştu. Eiviranın odasına gitti Ve biraz sonra dönerek: — Odasında yok, haşmetmeabi Diye cevab verdi. Sekizinci Mihail yerinden fırladı: — Nereye gitmiş... Sormadın mı? — Hizmetçisine sordum... Sabah- leyin odasından çıktığını, bir daha dönmediğini söyledi. Sihirbaz attığı yalanlardan bir tar nesinin İsabetini görünce sevinmişti, Bu sırada Perikliş te Romanos şur- larından dönmüş bulunuyordu. İmparator, Elvirayı aratmağa baş- ladı. Sarayın her köşesini yokladılar, Bahçeyi, havuz başlarını, çiçek tarh- lann aradılar Elvira meydanda yoktu. İmparalorun gözdesi saraydan ne reye gidebilirdi? Periklis ovline kamçısını almış, önüne geleni sıkışlırıyordu. Elviranın kayboluşile mesele ciddi bir safha- ya girmişti. Sihirbazın: «Düşmanı- nıza bir kadın yardım edecek! Sö- zü de imparatoru fena halde sinir- lendirmişti, Sihirbazın sözlerinde © güne ka- dar bu derece isabet görülmemişti, Periklis: — Haşmetmenb! dedi, vakit kay- betmeğe gelmez. Mihailoftu hemen yakalatıp zindana attırınız. İmparator çok heyecanlıydı. Mi- haflofun çok tehlikeli bir adam ol- duğunu bu hadise ile bir daha anla- mıştı. — Böyle bir adamı yakalamak ko- lay değildir, Periklis! dedi. Onu sa- rayda tuzağa düşürerek yakalatma- hyız. Periklisin bu gibi işlerde büyük tecrübesi vardı. — Siz merak etmeyin haşmetmeabi dedi. Ben onu bugün saraya da- vel ederim, İsterseniz, elimize dü- şünce, çarçabuk işini de bitirivere- lim? — Hayır. Trakyalılar duyarsa bel- ki ayaklanırlar. Hele bir kere sara- ya gelsin de... Ondan ötesi kolay. Periklis bir hassa neferi ile, Roma- nos surlarında bulunan general Mi- hailofa şu mektubu gönderdi: «.. İmparator dündenberi çok rahatsızdır. Odasından dı şarı çikamıyor. Sarayda sizi sevindirecek yeni bir vaziyeb vardır. Tasavvurlarınızın ta- hakkuk edeceği bir an içinde yaşıyoruz. Sizi mutlaka gör- mek istiyorum. Mektubumu alır almaz saraya geliniz ve doğruca odama “geliniz, bekli- yorum...» Periklis Hassa askeri bu mektubu general Mihailofa mahtem olatâk vermişti. Trakyalı kumandan o gün surlarda bulunan “askerleri ile yeni temaslar- da bulunuyor, onların kendisine kar- şı gösterdikleri bağlılığın derecesini anlamağa ve bağları osağlamlaştır- mağa çalışıyordu. Periklisin mektubunu okuyunca sevindi: — Her şey yolunda... Hadiseler ve tesadüfler de bana yardım ediyor. İmparator tam zamanında hastalan- MIŞ, Diye söylenerek, hassa neferine iki saate kadar saraya geleceğini bik dirdi, Mihailof, Periklisle (anlaştıktan sonra, saraya bir baskın yaparak, , ilkönce prens (Andronik) i idam edecek, bu arada imparatorun kolla- rını bağlatarak, kendisini Yedikule zindanina attıracaktı. Mihailof, askerlerinin itimadın! kazanmış olmakla beraber, bu plâni maiyetine açıkça söylemiş değildi. Periklisle mutabık kalınca, derhal surlara dönecek, askerini toplayıp: — Haydi bakalım, saraya, impara- torun tahtını devirmeğe gidiyoruz... me askerin başına geçecekti. (Arkası var)