10 Kânunuevvet 1998 AKŞAM Yeni Belediye reisinin dikkatine Tarihi surların içindeki Sulukulenin feci hali Şehri gezmeğe gelen turistler, maddi manevi yürekler acısı levhalar görüyorlar Henüz böyle soğukların basmadığı bir gündü. Mühim tarihi hâdiselerin cereyan ettiği yerleri bir kere daha gözümle görmek hevesini yenemiye- Tek, sırtımda pek basit bir mintan, başımda bir kasket, bacağımda bir bez pantalon ve çorapsız ayaklarım- da bez jimnastik ayakkabıları, yürü- yüşe çıktım. Küçük fotoğraf makinemle defte- rimi cebime soktuğum takdirde, mu- harrirden ziyade işsiz kalmış bir ame- Jeye benziyordum. Böylece, Fatih zamanında kahra- mari Türk ordularının yer yer devir- dikleri, deldikleri duvarın Kâh içi den, kâh dışından, kâh üstünden yü- rüyordum, İç tarafı, yani şehir tarafı, bostan- lor, eski mahalleler... Fakat daha yaklaşıp da bakınca, insan çok tees- süf ediyor: Oyuklara, kovuklara kötü tahta- Jardan, tenekelerden kapılar, pence- reler uydurulmuş; içinde insanlar yalıyor, hayvanlar barındınlıyor. İs- tanbulda emsaline raslanılmaz bir sefalet manzarası, .. Surların üstleri de facladır: Çöp- çüler, tenekelerini buraya döküyor- lardı, Gözümle gördüm. Bilhassa, meşhur kapıların yanlarında öbek öbek mezbele birikmişti. Gayri ihtiyari, şöyle düşündüm: Ah, buraya kimse gelmese... Bu hali bir düzeltsek... Medeni seviye- mizle, şerefimizle mültenasib bir man- zara versek de yerliye, yâbancıya öyle göstersek... Hattâ o zamana ka- dar kimsenin buradan geçmemesi için tedbir alsak... Ne yazık ki, İstan- bula uğrıyan her seyyah, burasını bir Kapısı kapalı kulübenin camları şangır şungur indirildi kere ziyaret etmeği boynuna borç bi- iyor. Belediye de, bunu düşünerek, «fa- kat mahzurları nazan itibara almı- yarak - surların dışında bir asfalt yol yaptırmış, Daha doğrusu yaptırma- ğa başlamışsa da teşebbüs yarıda kal- mış... Zira, yol, nihayete kadar ta- mamlanmadan terkedilmiş bulunu- yor: Yedikule ciheti, eski halinde... Silivrikapı ile Edirnekapısı arasını kuşatan kısın ise, yapılmış amma, kimi yeri çatlamış, kimi yeri göçmüş... Ağaç dikmiye mahsus deliklerinde nebat yok... Perişan bir metrukiyet!... Hülâsa, doğmadan ölmüş bir eser... Üzerinden tek tük bir araba ge çer... Tâ öle yanda üç beş rençber kı- lıklı İnsan yürür... Fakat arada sıra- da bir hareket görünür: Vızzzz... Bir atomobil... Bir daha... Seyyahlar geliyor... Sur- Jara bakacaklar... O arada, üstüne de çıkacaklar, arka tarafına da geçe- Cekler... O süprüntü yığınlarını, o sefalethaneleri görecekler... Belki bu yal hiç yapılmamış olsay- dı, şoför: — Ben o farafa gidemem!... « diye- zgeçecekti; kanaat edecekti ı, o menzil o halde sarayları gör- Yahud da ikılır i bundan sonra birakılmasın... ... akkında cild cild eserler yazılan rı geziyordum. Sen Romen askerlerinin kütle halinde İstanbula girdikleri yer... Son Bizans e km Sek Bir daha... ! İ Bu astalt yolda resim çekerken, yolun büsbütün boş olmaması için bir araba- nın geçişini uzun zaman beklemek lâzn gelir. torunun da işte şuracıkta öldürüldü- ğü tahmin ediliyor... Birdenbire, yokuşun aşağısından bir arbededir koptu. Burası, tarihte bin bir defa ismi geçen Liküs vadisidir, Bir kaç yüz metre yürüdüm. Sulukuledeyim... ... Bilmem, gittiniz mi?... Gitmediniz- se duymuşsunuzdur: Kavgalar olur, küfürler edilir... Acaba hayalinizde burası, bir nevi mizah yeri midir?... Eğer öyleyse, fikrinizi tashih ediniz... Sulukulenin sefaletile alay etmek, akil bir adama gülmek kabilindendir. Bilhassa, burasının tam surlara bi- ” İ tişik, - hayır, tarihi surların oyukla- rına, kovuklarına gömülü - bir ma- halle, bir tecrid mahallesi olduğunu unutmayınız. Müthiş bir kavga oluyordu, Belki ceket pantalonlu yahud siyah palto- lu, yani memur kılığında olsaydım, yahud civarda bir polis bulunsaydı kavganın arkası kesilirdi. Fakat bana aldıran olmiyordu. Mataraları boyunlarında kısa panta- İ lonlu, mütehayyir birkaç Alman sey- yahı da önüm sıra yürümekteydi, Onlara da kimse ehemmiyet vermedi. Yürüdük. Tam Sulukulenin orta | yerine vardık Altmış yetmiş kadar çoluklu ço- İ cuklu, gençli ihtiyarlı insan, biribiri- ne girmişti, İki taraflı olmuşlardı. Taraflardan biri hücum, öteki mü- dafaa vaziyetindeydi. Muhacimlerin relsi, şişman, kırklık bir kadın... Pa- çalarını sıvamış, kollarını sıvamış, eteğini beline sokmuş, beyaz başörtü- sünü arkaya atmış... Vücüdüne iki büklüm, bir kavgacı vaziyeti vermiş... «Oh olsun?» der gibi ellerini biribiri- ne vuruyor. Ne küfürler!... Bereket Almanlar bunu anlamı- yor. Çatlak bir sesle ve şarkı söyler gibi makamla bağırıyor... Çocuklar, onun kumandasile bir evi taşlıyorfar... Cgm, lar şangır şurgur iniyor. Fakat hü. kümete şikâyet edilemez... Her han- gi bir dava kendi aralarında hallolu- nacak... — Kocama göz korsun ha... | Üç yanma vakası 1 — Arabcamide oturan Emine, İ çorba pişirirken düşmüş, iki eli ten. cereye girerek yanmıştır. Emine im- dadr sıhhi olomebilile Beyoğlu has- tanesine yatırılmıştır. 2 — Lângada oturan Murad ismin- de bir çacuk mangalla oynarken ten- core devrilerek bacak ve karnından yanmış, Şişli Çocuk hastanesine ya- İ tarılmaştar. 3 — Şehremininde oturan iki yaş- | larında Muzaffer isminde bir çocuk mangal üzerindeki yemek tenceresi- yi devirmiş, belinden aşağı kısmı yan- mıştır. Muzaffer Çocuk hastanesine yatırılmıştır, - diye »i başlıyor... Boynunun damarları şişe şişe hay- kırıyor... Tahkir makamında tükürü- yor... Ellerile, kollarile ayıb ayıb işa retler yapıyor,.. Ve biraz soluk almak için susunca, karşı taraf fırsat bulup başlıyor... Eşyalarını sokağın üstüne seriyorla; — Sende bunlar var mı?... oluyorsun? — Nasıl yokmuş?... Âlâsı var... Ve ötede bir verem, yer döşeğinde, bütün bu kavgalara güörültülere lâ- kayd, toprak üzerinde yaliyor... Be- ride sokak ortasında tavada yemek- ler pişiriliyor... Gelinlik kızlar; siyah, mağmum gözlü zavallı oğlan çocuk- lar... Bu küfürleri dinliyorlar... Sen kim Yosma küfürleri basıyordu! Mâlüm Sulukule kavgası... Edebi- yata geçmiş; çok kimseyi güldürmüş bir kavga... Fakat, bütün bunları «Şehrin bazı hususiyetleri... Adam sen del Muha- faza edilsinler!» diye müsamahayla telâkki edeceğimiz devirden uzak bu- lunmuiyor muyuz?... ... ediyordu... Herkes, yeni validen türlü türlü şeyler istiyor... Ben de, bir gün, be- nin tasvir ettiğim kılığa girerek, ba- sit bir amele gibi o civarı gezmesini, behemal surun etrafındaki maddi manevi ârızaları temizlemek Üzere ciddi bir tedbir almasını diliyorum. Bu, yalnız şehir işi değil, aynı za- manda milli bir şeref işidir, Yürük Çelebi Bir kapıcı ağaçtan düşerek öldü Erenköy Kız Lisesi kapıcısı altmış yaşlarında Ali, mekteb kapısı önünde- ki çinar ağacına merdivenle çıkıp kurumuş yaprakları toplarken muva- genesini kaybederek düşmüş ve yara- lanmıştır. Kapıcı kaldırıldığı Nümu- ne hastanesinde ölmüştür. Bir otomobil bir kıza çar- parak yaraladı On dört yaşlarında Suna İsminde bir kız Çarşıkapıdan geçerken şoför Rüştünün idaresindeki Maçka - Be- yand otobüsünün sadmesing uğramış, yaralanmıştır, B. İbo, çok teessüf m İzmir ir mektupları Üzüm ve incir ihracatı rekor teşkil ediyor Bu sene zeytinyağı rekoltesi az ve fiatler yüksektir İhraç edilecek üzümler için sandıklar hazırlanıyor İzmir (Akşam) — Mevsim iptida- sından 1 birincikânun 938 tarihine kadar İzmir piyasasında yapılan üzüm ve incir satışlarile İzmir limanından dış memleketlere yapılan ihracat, mü- him bir yekün ve rekor teşkil etmek- tedir. İzmir borsasında satılmış olan üzüm miktarı 61109 tona yükselmiş. tir. Rekolte 80,000 tondur. Piyasada stokun azalması yüzünden son hafta içinde üzüm fiatlerinde her numara- da birer buçuk kuruş yükseliş olmuş tur, Son hafta üzüm fiatleri borsa ka- yıdlarına göre şöyledir: 7 numara 13,5 kuruş, 8 numara 14,5 kuruş, 9 numa- ra 15,5 kuruş, 10 numara 16,75 kuruş, 1i numara 19 kuruş. İzmir acenteler birliği listesine göre mevsim iptida- sından 25 ikinciteşrin akşamına kadar İzmir limanından dış memleketlere (59728) ton üzüm ihraç edilmiştir. Bundan yalnız Almanyaya sevk ve ih- raç edilen miktar 42801 tondur. İncir: İzmir borsa kayıdiarına göre mevsim başlangıcından şimdiye ka- dar borsada 19470 ton incir satılır tir. 25 ikinci teşrin akşamına kadar İzmir limanından dış memleketlere ih» Taç edilen incir miktarı 32496 tondur. Bunun yalnız.13348 tonu Almanyaya ihraç olunmuştur. Mıntakanın İncir rekoltesi 33-34 bin ton olduğuna göre Piyasada mevcud incir miktarı #5 bin ton kadardır. Borsa satış kayıdla- rile ihrücat miktar: arasındaki mühim fark, ihracatçıların yalnız İzmir piya- sasından incir mübayaasile iktifa et- miyerek incir mıntakalarından doğru» dan doğruya mühim miktarda incir mübayaa ederek ihraç etmelerinden. dir. Satış konperatiflerinin, ortakları- na id incirleri borsada kaydettirmek mecburiyetinde bulunmamaları da bu farka sebebiyet vermektedir. Son haf. ta incir fiatleri süzme 13-18 kuruş, elleme 9-13 kuruş, paçal 7-9 kuruştur. Zeytinyağı mahsulü Ege mıntakasının bu seneki zeytin. yağı rekoltesi, geçen yila nazaran az- dır ve 20-22 milyon kilo tahmin edili- yor. Geçen seneki rekolte 23 milyon kilo idi. Zeytin mıntakalarndan İz. mire yeni sene mi lünden zeytin. yağı gelmeğe başlamışlır. Zeytinyağı fabrikaları her yerde yağ imalile meş- guldür. Mevsim başlangıcında bulu. nulmasına rağmen toplan satış fiati kilo başına 5 asid 37 kuruştur. Bu yıl fiatleri yüksektir. Cihan zeytin ve zeytinyağı islihsa. Iâtı da bu yıl azdır. Geçen sene Yuna- nistanda 120 bin ton istihealâta mu- kabil bu sene 80 bin ton yağ istihsal edilmiştir. İtalyada geçen sene 232500 zeytinyağı istihsal olunmuştu ve bu yıl 180-190 bin ton tahmin ediliyor. İspanyada geçen sene 380 bin ton- du. İspanyadaki karışık vaziyet sebe. bile bu seneki istihsalât miktarı hak- kında şimdiden kuti birşey söyleneme- mektedir. Tunusta geçen seneki Bu sene 25-50 istihsalât bin ton rinin yüksekliği, ci. hanı zeytinyağı istihsalâtile alâkadar. ar, Çanakkale posta ve telgraf merkezi Çanakkale (Akşam) — Eskidenbe- Tİ çok köhne vaziyette olan Çanak- kale posta ve telgraf merkez binası, bugün pek modem bir hale getiril miştir, Posta ve telgraf tevziatı ga- yet mükemmel olup hiç bir şikâyete meydan verilmemektedir. Bu arada bilhassa tüccarlarla halka büyük bir kolaylık olmak üzere bütün kazalar- Ja görüşmeyi temin zımnında bir do telefon kabinesi ihdas edilmiştir. Tüc- carlarımız - ekonomi bakımdan bu telefon tesisatından - çok memnun olarak istifade temin etmektelerdir. İzmir (Akşam) — İzmir Cümhuriyet kız enstitüsünde dikiş, biçki, moda derslerine, diğer derslerle beraber büyük ehemmiyet verilmektedir. İzmir kız enstitüsünden mezun talebe, hayatını kazanmak ve iyi bir alle yuvası kurmak için hiç zorluk çekmemektedirler. sinde görünüyor. Yukarıdaki resimde, talebe moda ders